| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben geçtiğimiz yıl bu Bakanlığın bütçesi görüşülürken verilerin 2002 baz alınması üzerine Bakanlığın 2011 yılında kurulduğunu, SHÇEK'in yerine kanun hükmünde kararnameyle kurulduğunu ve verilerin 2002 baz alınarak yapılmasının çok doğru olmayacağını söylemiştim. Şimdi, Sayın Bakan da ilk bütçe sunuşunda gördüğüm kadarıyla verileri yine 2002'den almaya çalışmış. Bizi belki aldatamazsınız ama kendinizi kandırabilirsiniz yani çok doğru gelmiyor.
Şimdi, 2002'den bu yana "Hükûmet programlarımızın temel ayaklarından birini sosyal politikalar ve sosyal destekler oluşturmaktadır." dedikten sonra ileriki sayfalarda benim de katıldığım ve olması gereken bir cümle son derece güzel: "Sosyal yardımlar bir lütuf değil, insanlık ve vatandaşlık hakkıdır." Bunun altına herkesin imza koyması gerekir. Ama şimdi bir lütuf ve insanlık hakkı olan sosyal politikaları yani sosyal koruma ve sosyal yardımların ülkemizde nasıl yapıldığını gösterme açısından ilginçlikler dolu konuşma metninizin içi. Bir cümlenizi size hatırlatmak isterim. Mesela, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2013 İnsani Gelişmişlik Raporu'nda "Türkiye, insani gelişme açığını en hızlı kapatan 9'uncu ülke." diyorsunuz. Keşke böyle olsa. Kapatma iyi bir şey. Buradaki dünya sıralamalarına bakıldığı zaman Türkiye ne yazık ki bu sıralamada 90'ıncı ülke. Şimdi 9 sıra yükselmiş olması ya da en iyi kapatan 9 ülkeden biri olması bile sevindirici. Tabii, sosyal koruma ve sosyal yardımları birazcık açmak gerekirse, biliyorsunuz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı dedik, kadının statüsüyle ilgili, sosyal hizmetlerle ilgili geçmiş dönemlerde dağınık hizmetler birleştirildi, tek çatı altında toplandı, bunlar güzel demiştim geçtiğimiz yılkı konuşmamda ama şimdi yine bazı tespitlerimiz var, zaman yeterse onlara da değinmeye çalışacağım. "Sosyal politika insanların özgür ve eşit haklara sahip bireyler olarak topluma katılmalarının yollarını araştıran bir alan." diye tanımlanabilir. Eğitim, sağlık, konut, sosyal güvenlik, istihdam ve sosyal hizmetler alanları da bunun bileşenleri. Bunları birbirinden ayrı ele almak çok doğru değil. Sosyal politikaya ilişkin uygulamalar "sosyal devlet, sosyal koruma ve refah toplumu" gibi kavramlarla da bütünleşiyor. Dünyanın değişik ülkelerinde olduğu gibi Avrupa Birliği ve OECD'de yapılan araştırmalarda "sosyal koruma" artık sıklıkla literatüre girdi. Bunu "Devletin yurttaşları için olanaklı kıldığı sigorta ve diğer faydalar da dâhil olmak üzere tüm koruma mekanizmaları." olarak tanımlamak mümkün. Sosyal yardımlar, yararlanıcıların herhangi bir prim ödemeksizin devletin yoksulluğa karşı getirdiği bir destekleme politikalarıdır. Yani bizim, bu alanı ne kadar daraltırsak refah topumu olma yolunda o kadar ileriye doğru gideceğimiz aşikâr.
Şimdi, bu konuda yapılan çalışmalarınıza şu bir yıllık ya da geriye doğru sizden önceki Sayın Bakanımızın -şimdi Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı arkadaşımızın- dönemini de kapsayacak şekilde özellikle ülkemizde olup bitenlere bir bakıldığı zaman, gerçekten, AKP'nin en iyi yaptığı iş olayları olduğundan çok daha fazla bir biçimde topluma kabul ettirebilmesinde, akı kara, karayı ak diye sunabilmesinde gizli.
Bakınız, biraz evvel söyledim, " Açığı kapatan en iyi dokuz ülkeden birisiyiz." diyorsunuz, sıralamayı gizliyorsunuz. Şimdi, 2002'yi baz alıyorsunuz, 2002'de -daha konuşmanızın ikinci sayfasında, rakamlar veriyorsunuz- 1 milyar 376 milyon sosyal harcama kaynak kullanılırken 2013 yılında 21 milyar 37 milyon... Şimdi, bu rakamı verirken, bir kere, her şeyden evvel, keşke, bu on bir yıllık süredeki enflasyondan arındırılmış rakamları koysanız da ben de biraz gerçeğe yaklaşmışlar diye bakabilsem. Yani birbirimizi kandırmaya gerek yok. Bakınız, OECD ülkelerinde sosyal koruma, sosyal yardım, sosyal hizmetler, sosyal güvenlik ve sağlık alanını kapsayan sosyal koruma harcamaları, OECD ülkeleri ortalaması yüzde 28,1. Bizde bu oran giderek artıyor, bunu kabul ediyorum, bu güzel bir şey. Ama bu rakam daha bizde yüzde 14'lere, yani onun OECD ortalamalarının yarısına bile gelmiş değil. Tabii bütçenizdeki yüzde 7'lik artış, bu dönem yeterli mi bu alan için? Yetersiz.
Şimdi, bakınız, elimizde -biraz evvel Sayın Kaplan buradayken bunun bir bölümünü kullandı- Kamu Harcamalarını İzleme Platformu'nun verileri var. Demin söylediğim, yani kendi alanınıza ilişkin dağınık kurumları tek çatı altında topladık ama hâlâ engellilere ilişkin 13 ayrı kurumun hizmetleri var, belediyeler de buna dâhil değil daha, 14 ayrı kurumun. Siz doğal olarak, toplumun korunmaya muhtaç kesimlerinin, dezavantajlı kesimlerinin dezavantajlı durumlarını aza indirebilmek, giderek kaldırabilmekle görevli bir kurumun, bir Bakanlığın başındasınız. Dolayısıyla, daha el atmanız gereken alanlar var. Mesela, engellilere ilişkin alanda 13-14 ayrı kurum, çocuklara ilişkin bölümde yine bir o kadar dağınıklık var ve çocuklara yapılan harcamalar saptanamıyor. Gençlere yönelik harcamalara tam olarak, sağlıklı olarak erişilemiyor ne olduğuna.
Şimdi, bizim ülkemizde... Mesela, diyorsunuz ki: "Genel sağlık sigortası kapsamındaki yurttaşların primlerini -yani yeşil kartlıların primlerini- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak SGK'ya biz ödüyoruz." Şimdi, herkes tarafından, bakanlıklara bakıyorum sırayla -yarın yine başka bakanlıklar geldiğinde de karşılaşacağız- genel sağlık sigortasının muazzam şekilde işlediği anlatılıyor. Ama bir baktığımız zaman, 7 milyar 300 milyon civarında bir tahakkuk olmuş geçtiğimiz yıl bunun sadece 350 milyonu, yani tahsilat oranı genel sağlık sigortasında yüzde 5'in altında. Yani devlet bunu alamıyor. Demek ki o alandaki yeşil kartlı yurttaşların veya genel sağlık sigortası kapsamına alınmış olmakla birlikte primini ödeyemeyen yurttaşların dezavantajlılık durumları olduğu gibi devam ediyor, yararlanamıyorlar o primleri ödeyemedikleri için. Dolayısıyla, Bakanlığınızın önünde daha çok fazla işi var.
Sayın Bakan, süreyi iyi kullanmak açısından ben -sizi belki biraz üzeceğim ama- toplumda özellikle kadınlara yönelik AKP'nin bakışını ortaya koyan bir iki hatırlatma yapacağım, yani sizden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak bu konularda bir tepki vermenizi beklerdik ya da sizden önceki Bakan döneminde.
Mesela şimdiki Cumhurbaşkanı, 2011 yılında Hopa olaylarını protesto eden Dilşat Aktaş için "O kadın kız mıdır, kadın mıdır, bilemem" dedi. Yine, aynı Recep Tayyip Erdoğan, AKP döneminde özellikle yüzde 1.400-1.500'e varan kadına şiddet için "Kadına şiddet abartılıyor." derken, sizden evvelki Bakanımız da "Medya olayları abartıyor, kadına yönelik şiddet algıda seçiciliktir." diye geçiştirmeye çalıştı. Yine, Başbakan iken Recep Tayyip Erdoğan "Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.", "Kadın ve erkek farklıdır, birbirinin mütemmimidir." gibi bir cümle sarf etti.
Şimdi, daha evvel, Türkiye'de önemli bir cinayet olan Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili olarak yine Recep Tayyip Erdoğan "Çocuğumuz, öyle, nereye giderse gitsin olmaz. Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya." diye o cinayeti masumlaştırmaya kalkıştı.
Kürtajla ilgili söylenenlere dilim varmıyor, özellikle Melih Gökçek'in "Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün." söylemine bir tepki duymadık.
Yine Maliye Bakanımız ki son derece mütevazı bir bakanımız olmasına rağmen, "Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." derken AKP döneminde kadının istihdamdan giderek dışlanması gerektiğini zımni olarak ortaya koydu.
Yine, Bakan Veysel Eroğlu, "Evdeki işleri yetmiyor mu?" diye kadınları eve hapsetmek gerektiğini ortaya açıkladı.
Şimdi, Hüseyin Çelik bir gazeteciye "Bir hanım aşırı dekolteyle bir yere giderse kabul edilebilir mi? Bir sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz böyle kardeşim!" dedi ve kadın gazeteciyi işten attırdı. Yani bunlar sizlerin -Hükûmetinizin, partinizin- sizin özellikle kadına bakış açınızı ortaya koyan yaklaşımlar.
Şimdi, bu konularda bütün kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak sizden ya da sizden önceki bakandan bir şeyler duyma hakları vardı. O hakkı kullanamadınız. Yani bir tepki vesaire vermediniz.
Sayın Bakanım, bir de, sizinle ilgili Bakanlığınızın koordinesi içerisinde olmakla birlikte bir soru önergesi verdim, yazılı soru önergesi, daha 16 Mayıs 2014'te. Pek çok bakanlıktan daha cevap gelmedi. Sorum şuydu, engellilere ilişkin, dedim ki: "1/7/2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun Geçici 2'nci maddesine göre engellilerin ortak yaşam alanlarını sağlayabilmek açısından belediyelere, kamu kurumlarına, kuruluşlara, bütün idari teşkilata bir görev yüklendi. Onun da koordinasyonunun da ister istemez sizde olması gerekir. Ama bu süre 2015 yılının temmuz ayında..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan, konu önemli.
Şimdi, burada, 1/7/2005 tarihinden bugüne kadar bakanlıklar ne yaptı acaba? Engellilerin yaşamlarını kolaylaştırıcı yasayla verilen yükümlülükleri yerine getirdiler mi? Getiriyorlar mı? Bu amaçla bugüne kadar yapılan yatırımların toplam tutarı nedir? Kanunun öngördüğü süre içerisinde yapılması gereken yatırımlar ve düzenlemeler süre sona ererken, erdiğinde tamamlanabilecek mi? Yani, Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruşlar ile taşra birimlerinin kullandığı resmî yapıların kaç tanesi engelliler için erişilebilir özellik taşımaktadır?
Bir de bir sorum olacak, soru-cevap bölümünde hakkımı kullanmamak için: Bildiğim kadarıyla sizden önce kiralanan Bakanlık binasını kullanıyorsunuz. Bu, basında da tartışıldı. Yani o zaman için 680 bin, 700 bin lira aylık kirayla tutulduğunu eleştirdiğimiz zaman "Kendi binamızı yapıyoruz." dediniz. Tabii binayı yapanın yine iktidarınıza yakın bir holdingin, Bayraktarların olduğu basından okundu. Şimdi, kira ne kadara çıktı? Ayda ne kadar kira ödüyorsunuz ve kendi binanızı yaptınız mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.