| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sayın yüksek yargı organları temsilcileri, değerli üyeler, değerli hazırun ve sayın basın emekçileri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, konuşan arkadaşımıza saygı duyalım, rica ediyorum.
Gidin, dışarıda sohbet edin, lütfen. Bir arkadaşımıza söz verdim, rica ediyorum.
Buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Değerli arkadaşlar, bugün aynı zamanda Öğretmenler Günü, emekçi öğretmenlerin gününü de kutluyorum.
Sayın Bakan, bugün, gerçekten Adalet Bakanlığının bütçesi görüşülürken çok önemli bir hadise yaşandı dünden bu yana. Özellikle Ankara ve İstanbul başta olmak üzere pek çok kentte yurttaşlar, döviz kurundaki artış nedeniyle, TL'nin giderek değer kaybetmesini de protesto etmek amacıyla sokağa çıktı. Yani anayasal hak olan toplantı gösteri ve yürüyüş haklarını kullandılar ve kullanmaya da devam ediyorlar. Fakat bu yaşanırken suç örgütü lideri olan Alaattin Çakıcı bu anayasal hakkını kullanan yurttaşlarımıza yönelik bir "tweet" attı ve bu yurttaşlarımızı tehdit edecek şekilde bir "tweet"le karşılaştık. Bunun yanında, bu gerçeklerin yanında bir "tweet" yüzünden şafak operasyonlarına maruz kalan yurttaşlarımıza yönelik bir yargı varken öte taraftan anayasal haklarını kullanan, gözaltında kaybedilen "Evlatlarımız nerededir?" diye feryat eden Cumartesi Anneleri'ne yönelik başlatılan yargı sistemi göz önünde bulundurulduğu zaman ortada ikili şekilde işleyen bir hukuk sistemiyle karşı karşıya kaldığımızı burada belirtmek istiyoruz. Sayın Bakan, bu suç liderine karşı herhangi bir eylem olacak mı, herhangi bir hukuki işlem yapılacak mı? Dolayısıyla, "tweet"iyle halkı tehdit eden ve aynı zamanda anayasal hakkını kullanan yurttaşlarımıza karşı işlenen bu eyleme karşı gerçekten adalet işleyecek mi? Birinci sorum bu.
Sayın Bakan, Adalet Bakanlığının bütçesini görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz fakat sözlerime bir tespitle başlamak istiyorum. Bakanlığınız döneminde tarihte hiç olmamış kadar Bakanlık mensupları ve mevcut olan adalet sistemi güç odaklarının müdahalesine maruz kaldı. Bir birçok defa eleştiri konusu oldu, İçişleri Bakanlığı, istihbarat örgütleri, yürütmenin diğer aktörleri tarafından sürekli siyasi iktidarın müdahale alanı hâline geldi.
Bakın, bunun yanında, Bakanlığınız döneminde özellikle 2019 Yılında Yargı Reformu Stratejisi Belgesi yayınlandı. Bunun başlamasıyla, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin başlamasıyla, 27'nci Yasama Dönemiyle birlikte bu "yargı reformu stratejisi" adı altındaki bu açıklamalarınız gerçek anlamda bir heyecan da yarattı. Bu stratejiyle, sözüm ona hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi, ceza adalet sisteminin etkinliğinin artırılması gibi hedefler ortaya konuldu. Birçok toplumsal kesimi heyecanlandıran bu strateji gerçekleşti mi peki? Bize göre gerçekleşmedi maalesef. Bakın, ilk yargı paketiyle, birinci yargı paketiyle valilere olağanüstü yetkiler tanındı. Tanınan yetkiler denetimden aşırı uzak olan yetkilerle valiler yetkilendirildi. Kişi hak ve hürriyetleri kısıtlandı ve Anayasa'nın 82'nci maddesinin bile gerisinde kaldı. OHAL yasaları kalıcı hâle getirildi, demokrasiye dair ne varsa bir bir geri alındı. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, üniversitelere ilişkin ne hak varsa hepsi kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı, tek adam rejiminin tahkimi sağlamlaştırıldı. Daha sonraki getirilen yargı paketleriyle de bütün dünyayı sarsan, kasıp kavuran ve pandemi olarak ilan edilen süreçte herkes risk altındayken Birleşmiş Milletlerin cezaevlerinin boşaltılması çağrısında bulunduğu bir süreçte İçişleri Bakanlığı mevcut olan durumu fırsata çevirerek kayyum operasyonları yaptı. Partimize yönelik siyasi soykırım politikaları ayyuka çıktı ve bu süreç hâlâ devam etmekte ve ağırlaştırılmış bir hâl almış bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerin hasta ve yaşlı tutsakların derhâl serbest bırakılması çağrısına rağmen mevcut iktidarın soykırım operasyonları artan oranda devam ede gelmiştir. İnfaz yasasıyla Anayasa'nın eşitlik ilkesi çiğnenmiş, infaz adalet sistemi hiçe sayılarak suç örgütleri, cinsel istismar suçluları, uyuşturucu suçluları, çocuğa karşı işlenen suçlardan tutuklu hükümlü olanlar tahliye edilmiş ve siyasi mahpusların tamamı ikinci kez cezalandırılmıştır. Muhalif olan, düşünce açıklaması yapan, aktivist, gazeteci, yazar, avukat, siyasetçi, belediye başkanları rehin tutulmaya devam edilmektedir. Bu paketler devam etmiş ve özgürlüklerin kısıtlanmasına devam edilmiştir ne yazık ki. Buna en bariz örnek ise Dernekler Yasası ve Avukatlık Yasası'nda yapılan değişikliklerdir. Anayasa'yla koruma altına alınan kurumların örgütlenme hakkını düzenleyen ve İçişleri Bakanlığına, derneklere ve diğer sivil toplum örgütlerine kayyum atama ve mülkiyet hakkının ihlaliyle el koyma yetkisinin verilmesiyle 12 Eylül yasasının dahi gerisine düşen uygulamayla bir paket daha topluma ne yazık ki dayatılmıştır. Esasında, uluslararası örgütler, Türkiye'ye yönelik, etnik azınlıkların ana dillerini kullanma hakkını düzenleyen 27'nci maddeye şerh konulmasıyla birlikte, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ni imzalamasıyla, Evrensel İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de atıfta bulunarak yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunmuşlardır. Aynı çağrıda, Türkiye'nin imzaladığı 20 Aralık 2006 tarihli Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'nin benimsenmesi, ifade özgürlüğünün kısıtlanmayacağına dair basın ve gazeteciler, siyasetçilere yönelik ve RTÜK'ün uygulamaları nedeniyle Türkiye'ye çeşitli uyarılarda bulunmuştur.
Bütün bunlara karşın iktidar bu yükümlülüklerini de fırsata çevirmekte ve Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Yasası politik çıkarlar ekseninde kullanılmakta ve bu konuda samimi davranmak yerine göz boyama yoluyla her pakette ve yasama teklifinde muhakkak ki bir kısıtlamaya gitmektedir. Bu iktidarın "yargı paketi" diye topluma dayattığı ve topluma getirmiş olduğu anlayış da ne yazık ki budur.
Türkiye çok tarihî süreçlerden geçiyor Sayın Bakan. Devlet-mafya ilişkileri, yargı-siyaset ilişkileri ayyuka çıkmış, yargı makamları bu konularda sus pus, harekete geçen konumda değildir ne yazık ki. Toplumsal davalarda örneğin Soma davası, Berkin Elvan davası, Şenyaşar ailesinin çağrısı ve mevcut olan hukuksuzluklar, cinsel istismar davaları, siyasi cinayetler, Deniz Poyraz davasında olduğu gibi, olayında olduğu gibi, Tahir Elçi dosyası ortadayken adalet lafından bahsetmek mümkün değildir. Diyarbakır'da daha iki gün önce sokak ortasında bir gencin darp edilerek gözaltına alındığına şahit olduk. Bu darp olayı açıkça yaşanmış olmasına rağmen polis tutanaklarıyla bu genç hakkında polise mukavemet suçlamasıyla bir rapor tutuldu ve bu genç ne yazık ki tutuklandı. Bu, Meclis, kamu görevlisinin işkence yaptığına dair soruşturmalarda somut delil aramaya ve ayrıca çocuklara karşı cinsel istismar suçlarında somut delil arama şartını getirmeye yönelik hususları konuştu. "Yargı reformu" diye topluma getirilen reform, kamu görevlilerinin işkence suçuna ilişkin olan hususta somut delil arama meselesi ne yazık ki yasal düzenlemeye bağlandı.
Bir ülkenin demokrasisi, özgürlük ölçütü düşünce özgürlüğüyle ölçülen bir alandır. Bu ülkede ne yazık ki bu alan pek de iç açıcı değildir. 17 Temmuz 2020 tarihi itibarıyla en az 93 gazeteci tutuklu ya da hükümlüdür. İşinden edilen gazeteci sayısı en az 10 binin üzerindedir. RTÜK, Basın-Yayın Kurumu ve BTK en az 158 basın-yayın kuruluşu ve internet sitesi hakkında erişim yasağı uygulamıştır. İfade Özgürlüğü Derneğinin Mayıs 2020 verilerine göre 145 bin alan adı, 140 bin link, 42 bin "tweet" 12.450 YouTube sayfası, 7.200 Twitter hesabı, 6.500 Facebook hesabı engellenmiştir. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sıradadır. Mevcut iktidarın politikalarıyla ülke yoksullaşmış ve artık geniş halk kitleleri açısından yaşam çekilmez bir hâl almıştır. Güvenlikçi politikaların hâkim olması ve hukuki güvenlik ortamının olmaması bütün bu ortamların doğurduğu alandır. Adaletin olmadığı bir ülkenin karşı karşıya kaldığı tarihî gerçeklikle karşı karşıyayız. Adalet anlayışı kuşkusuz emekçinin, sabit gelirlinin, halkın daha da yoksullaşması, gelir dağılımı adaletsizliğinin daha da artması, işsizliğin artması ve halkın ızdırabının daha da artması demektir.
Son birkaç yıldır AKP ile ortağı olan MHP'nin işi, yargı, cezaevi ve rantlı işler oldu. Her çıkardıkları yasayla, "Ne kadar özgürlük varsa onları kısıtlayacağız." şeklindeki bir mantıkla karşı karşıya kaldık. Adalet Bakanının "yargı reformu" diye topluma yansıttığı bu düzenlemeler esasında içi boş ve reformdan uzak düzenlemelerdir. Bakın, durum ne kadar açıktır. "Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun." diye bir sözünüz var Sayın Bakan. Biz bu kıyametin kopmasını bekliyoruz. Bu adalet gerçekten ne zaman yerini bulacak? Bu iktidarın temel hareket anlayışı muhalefeti bastırma, düşünce hürriyetinin sınırlandırılmasıdır.
Sayın Bakan, toplumsal alanı bastırmak için Terörle Mücadele Yasası iktidar açısından son derece olumlu bir alan hâline gelmiştir. Basın açıklaması, sosyal medya paylaşımı, bir siyasetçinin konuşması, sanatçının eseri, makalenin yayınlanması, gazetecinin haber yapması, avukatın savunma yapması, sendikal faaliyetin icrası, siyasi parti üyeliği gibi her alan -tırnak içerisinde- "terör soruşturması" adı altında müdahaleye maruz kalabilecek bir alan hâline getirilmiştir. İşte, mevcut iktidarın reform paketi getirme ölçütü bu alanla sınırlıdır. Başka bir anlatımla, bu alan, bu siyasi iktidar için bir referans noktası hâline gelmiştir. Toplumun yarısından fazlası soruşturmalara tabi tutulmuştur. Denetimli serbestlik sistemi tam bir fişleme ve denetleme mekanizması hâline gelmiştir. Toplumda kriminalize olmamış bir fert neredeyse kalmamıştır. Türkiye, siyasi suçlar bakımından dünya sıralamasında yer alan bir ülke hâline gelmiştir. Avrupa Konseyine üye 47 ülke arasında Türkiye siyasi suçlar açısından 1'inci sırada yer almaktadır.
Sayın Bakan, bu bütçe talebinizle ilgili halkın cebinden ve kasasından adalet için ödenekler konusunda çeşitli talepleriniz bulunmaktadır. Şimdi ben bu noktada size birkaç soru sormak istiyorum Sayın Bakan: Talep etmiş olduğunuz bu bütçeyle yıllardır çözümsüz kalan Musa Anter'in davasını bitirebilecek misiniz ve adalet bu konuda yerini bulacak mı? Sayın Bakan, 12 yaşında katledilen Ceylan Önkol için adalet yerini bulacak mı, bu bütçe gerçekten bunu sağlayabilecek mi? Roboski katliamı 28 Aralık 2011 tarihinde gerçekleşti. Bu olayla ilgili adalet gerçekleşecek mi ve adalet yerini bulacak mı? Sayın Bakan, Tahir Elçi'nin katledilmesi... Adli Tıp Kurumunun bu konuyla ilgili, bedeninde çıkan bir çekirdek üzerinde elde edilen bir erkeğe ait olan bir parmak izinin Adli Tıp Kurumunda dikkate alınmamasıyla ilgili bir soruşturmanız var mı? Ve bu konuyla ilgili bir harekete geçmeniz mümkün olacak mı? Deniz Poyraz İzmir il binamızda katledildi.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Koç, normal süreniz dolmuştur, iki dakika ek süre veriyorum.
Toparlayın lütfen.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Deniz Poyraz'ın katliamıyla ilgili adalet yerini bulacak mı? Miraç Miroğlu 7 yaşındaydı, zırhlı araçların katletmesi sonucu yaşamını yitirdi, adalet yerini bulacak mı? Mehmet Emin Özkan 83 yaşında "cezaevinde kalamaz" raporu var, burada adalet yerini bulacak mı? Önceki dönem Eş Genel Başkan Yardımcımız Aysel Tuğluk'un "cezaevinde kalamaz" raporu olmasına rağmen ikinci bir raporla, "Cezaevinde kalır." şeklindeki rapora karşı kendisi adalete erişecek mi ve adalet bulacak mı? Hrant Dink dosyası adalete ulaşacak mı? Suruç katliamı adalet bulacak mı? Ankara katliamı adalet bulacak mı? Soma katliamı yine adalet bulacak mı? Kadın cinayetleri adalet bulacak mı? Berkin Elvan, Uğur Kaymaz dosyaları adalete erişecek mi? Gülistan Doku soruşturması derinleştirilecek mi? Demirtaş, Kavala kararları yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları uygulanacak mı?
Teşekkür ediyorum.