| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, ekibinizle beraber hoş geldiniz.
Ben Hazreti Ömer'in bir sözüyle başlayacağım sözüme: "Bana ayıplarımı, kusurlarımı söyleyen kimse Allah'ın merhametine kavuşsun." demiş Hazreti Ömer. Şimdi, burada yapacağımız eleştiriler -adına "ayıp" dersiniz, "kusur" dersiniz, başka ne dersiniz bilmiyorum, benim dilimde eleştiri- zatıalinize değil, bu Anayasa gereği tekçi sistemin başına ve doğrudan sistemedir. Çünkü şu anda yaşadığımız bütün adaletsizliğin temelinde, bütün hukuksuzlukların temelinde, bütün sorunların temelinde bu sistem vardır. Bu sistemi doğru yere koyamazsak münferiden iyi niyetli çabalarla sorunların çözülebileceğine inanır hâle geleceğiz; bu, iyi bir bakış açısı olmayacak.
Yoksulluğun olduğu yerde adaletten bahsedemeyiz. Bizatihi yoksulluk, adaletsizliğin ta kendisidir. Bugün, burada var olan hazıruna soruyorum: Siz, Türkiye'de gelir dağılımında bir adaletten bahsedebilir misiniz? Türkiye'nin son üç dört yıllık yaşamış oldukları içerisinde adaletten daha çok adaletsizliğe doğru yönelmiş bir yapının var olduğunu görmeyeniniz, bilmeyeniniz, duymayanınız var mı? Gelir dağılımıyla beraber fırsat eşitliklerinin ortadan kalktığı bir ülkede yaşıyoruz. Son dönemde yaşadıklarımızın 2 doğrudan 1'i adaletsizliktir. Son birkaç ay içerisinde hepimizin "ekonomik mesele" diye tanımladığımız mesele aynı zamanda, hukukla da kompleks, iç içe, alakalı bir meseledir.
Sayın Bakanım, siz de hepimiz kadar biliyorsunuz ki dünya liginde nereye giderseniz gidin, karşınıza demokratik kurumların işletilmesi ve insan haklarıyla ilgili yaşanan sorunlar çıkıyor. Sayın Cumhurbaşkanının bütün görüşmelerinde de, ilgilisi olduğumuz ligler tarafından da bu koşullar önümüze konuluyor.
Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla hukuksal güvenliği olmayan bir ülkede ekonomik anlamda da doğru bir yol yürümenin çok mümkün olmadığını artık herkes biliyor. Hatta, ekonomik anlamda doğru yol yürümezseniz hukuksal anlamda sorunlu bir zeminin yaratılacağını da herkes biliyor. Umuyorum ve diliyorum ki yarın, yoksul ve aç olan insanlar cezaevlerinin kapısına sıralanıp işledikleri suçlar itibarıyla "Yatacak yerimiz yok, yiyecek yemeğimiz yok, kışın ortada kaldık." deyip kış aylarını cezaevinde geçirme yolunu açıkça gözümüzün içine sokmazlar. Çünkü geldiğimiz yapı öyle bir adaletsizliği yüzümüze vuruyor ki artık buradan kaçış yok. Herkesin bilmesi gereken, net olan şudur: Ekonomi hukukla net kompleks ilişkiler içerisindedir, hukuk düzelmediği sürece ekonomi düzelmez; ekonomi hukukla entegre bir biçimde bir yere götürülmediği sürece bu ülkede ne yatırım olur ne istihdam olur ne işsizlik engellenir ne bizim bu şekilde yarattığımız adaletsizliğin önüne geçmek mümkün olabilir. 14 milyon kişinin asgari ücretle geçindiği, 7,5 milyon kişinin asgari ücretin üçte 1'iyle geçindiği, 10 milyon insanın işsiz olduğu bir ülkede "Burada, her şeyi güzel yaptık, adalet olarak her şey yolunda." deme ne hakkına ne lüksüne hiç kimse sahip değildir.
Gelelim elimizdeki verilerle yürüdüğümüz yola. Şimdi, bakın, örnek veriyorum sürekli. Siz, Sayın Bakanım dediniz ki konuşmanızda: "Türkiye devleti özgürlükleri daraltan bir aygıt olarak değil, özgürlükleri koruyan ve yaşatan, temel zemin olarak gören bir anlayışa cumhuriyetin 2'nci yüzyılında yürümektedir." İnşallah, hepimizin temennisi bu. Ama yürünen yer bu değil. Bakın, bugün Cumartesi Anneleri duruşması vardı. Sayın Bakanım, bu duruşma nedir? Bizim bu Anayasa'mızda toplantı ve gösteri yürüyüşleri teminat altına alınmışsa, Galatasaray Meydanı'nda otuz yıldır çocuklarının bir şekilde ölüsü ya da dirisi ya da akıbetiyle ilgili analar oturuyor ise bunları bir kaymakamlık kararıyla o meydandan çıkarmayı bu Anayasa'nın var olan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ilgili "özüne dokunmamak kaydıyla" açıklamasına sizin Hükûmetiniz, sizin iktidarınız nasıl sığdırıyor, nasıl bunu yapabiliyor? Aynı şekilde, Berfo anaya, Sayın Cumhurbaşkanı, oğluyla alakalı söz verdi -zatıaliniz bu Hükûmetin parçasısınız- Berfo ana gözleri açık gitti. Devletimizin, bazı noktalarda nedense hassasiyeti işlemiyor. Birileri "Roboski..." der, bir başkası "Uludere..." der, benim baktığım yerden on yıldır işlemeyen bir yargı mekanizması var adı ne olursa olsun. Onlarca insan öldü ve on yıldır bir adım atılmamış bir yargı mekanizmasıyla karşı karşıyayız.
Sayın Bakanım, bunlar bu ülkenin sorunlarıdır. Eğer biz bunları bir yere vardıramazsak, burada adaleti övsek de sevsek de eleştirsek de bana göre bir anlamı olmayacak. Sayın hocam az önce bahsetti. Bakınız, bizim Anayasa'mızın 138'inci maddesi mahkeme kararlarından bahsediyor; bağlayıcılığından. Burada, bunu eğip bükmeye kalkan arkadaşlarımız oldu, yok "Gerekçesi..." yok "Hükmü..." yok "Orası..." yok "Burası..." İşin aslı şu: Anayasa'nın 11'inci maddesini ve Anayasa'nın 138'inci maddesini; ikisini bir arada göz önüne aldığımız zaman, mahkeme kararları bütün kurumları bağlar, istisnası yoktur. Partinizin hukukla ilgili bir milletvekili çıkıyor diyor ki: "İdari yargı kararları devleti bağlamaz." Ya diplomada bir sorun var ya bakış açısında bir sorun var. Eğer partinizin görüşü buysa ve size de sirayet ediyor ise o zaman "Bu Anayasa niye var?" diyeceğim. Bakınız, bu soruyu sormamın temel nedeni de -yine, az önce, Kaboğlu Hocamın dile getirmiş olduğu- KHK'liler ve Barış Akademisyenleri. Ya, haklarında beraat kararı olan insanlar görevine başlatılamıyor. O zaman, yargı kararlarının yerine idare geçecekse bu Anayasa'nın 11'inci maddesindeki bağlayıcılık hükmü niye var Sayın Bakanım? Bu konular topyekûn iktidarınızın sorunlarıdır. Zatıalinizin de Adalet Bakanı olarak, bu konularla ilgili tavır koyması gerekir.
Bakınız, HSK'den bahsetmem gerekir. Doğru düzgün bir sistem olsa elime alıp HSK'den bahsedeceğim, rencide etmek istemiyorum. Demokratik kurumların ve yargısal kurumların tamamı bizimdir, gözümüz gibi, hassasiyetle sahip çıkmamız gerekir. Yanlış ya da eksik çalışıyor iseler onları rencide ederek değil, doğruyu gözlerine sokarak ve doğru kadrolaşarak, yani doğru kişilerle, doğru kurallarla, doğru kurumlar şeklinde çalışmamız gerektiğini biliyorum.
Şimdi, bir suç örgütü liderinin ifşaatı gözümüzün önünde uçtu gitti. Bu suç örgütü lideri diyor ki... Bir savcıdan bahsediyor İstanbul'da. Daha önce "Oluk oluk kan akıtacağım." dedi, zor bela savcının önüne kadar gitti hepimizin baskılarıyla, zar zor. Diyor ki: "Ben bu savcıyla oturduğumda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na söylediğim sert sözlerden dolayı rahatsız olmadıklarını, sözlerimin doğru olduğunu ancak ülkedeki tansiyon çok yükseldiği için bir süre Kılıçdaroğlu'na sert çıkışlar yapmamamı sonrasında istediğim gibi devam edebileceğimi söyledi." Bu ne demek? "Oluk oluk kan akıtacağız." diye çağırdığı, ifade alacağı adama diyor ki: "Biraz bekle, sonra istediğin gibi davran, arkanda biz varız." Şimdi, HSK yetkililerine soruyorum, bu savcıya yeniden bu suç örgütü lideriyle alakalı bir dosya teslim ettiniz, şimdi bu çalışıyor, soruyorum ben buradan, milletin oyuyla gelmiş bir milletvekili olarak: Sayın HSK yetkilileri, Sayın Bakan, HSK'nin başı olarak, siz bu adamı nasıl görevde tutuyorsunuz? Bir Cumhuriyet Bayramı töreni dolayısıyla "Türk Bayrağı'nı nereden aldın?" diye bir kaymakamı sorgularken -ki iyi niyetle, tertemiz yaptığı işten dolayı açığa alırken- bunu söyleyen bir yargı mensubunu görevde nasıl tutuyorsunuz?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Nasıl işlem yapmıyorsunuz? Bu yargı mensubunun objektif ya da subjektif olarak tarafsızlığı var mıdır? Halk ona güvenecek midir? Bu kendine güvenecek midir? Düştüğü durum itibarıyla sadece talimat uygulayan bir insan mı olacaktır?
Teşekkür ediyorum.