| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan; İYİ Parti adına selamlarımı sunarak başlamak istiyorum.
Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken bir yıllık harcamaların hangi kalemlerden oluştuğu ve ne kadar olacağı gibi konuların üzerinde durmak gerekmez çünkü adalet yoksa, adil yargıçlar yoksa, adalete güven sürekli azalarak dibe vurmak üzereyse bütçe ne işe yarayacak, kapılarına yazıldığı gibi adalet sarayları ne işe yarayacak? Yürütme ve yasamayla beraber üçüncü kuvvet olan yargı eğer bağımsız değilse hukukun üstünlüğünden bahsedilemez. Adalet mülkün temeli ve o mülk de "devlet" demek olduğuna göre, adalet çökerse devlet kalır mı? O hâlde hukuk ve adalet her şeyden önce gelmelidir. Kuvvetler ayrımında 3'ü arasında biri diğerinden üstün değildir, onun için yürütme, yasamayı ve yargıyı kontrol altında tutma gayretinden derhâl vazgeçmelidir. Meydana getirilen ucube partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde iktidar partisi, hukukun üstünlüğüne inanan, adaleti sağlayacak olan hâkim ve savcılar yerine talimattan çıkmayacak hâkim ve savcılara öncelik verirse imtihanlar göstermelik olmaktan öteye geçemez. Adalet Bakanlığı bünyesinde hukukun üstünlüğüne inanan çok sayıda hâkim ve savcının hâlâ var olması, Sayın Adalet Bakanının da zaman zaman hukuktan ve yargının bağımsızlığından yana çıkışlar yapmış olması, genel gidişatı değiştirememektedir. Yazılı sınavlarda çok yüksek puan almalarına rağmen, hazırlanan yandaş listelerde isimleri bulunmadığı için elenen çok sayıda gençle muhatap olmaktayız. Yargı organlarının en üst kurumlarına bile "seçim" adı altında tek adama bağlılığından emin olunanların atandığı bilinmektedir, bu durum toplumda huzursuzluk ve gerginlik yaratmaktadır. İşin gerçeği, insanlar gergin ortamdan artık yoruldu; kullanılan üslup, hakarete varan konuşmalar, bağırıp, çağırıp, tehdit etmeler, huzuru kaçırmaya devam ediyor. Yöneticilerin ve elbette yönetmeye talip olanların daha mutedil olmaları ve yumuşak bir üslup kullanmaları gerekmez mi? Ne yazık ki tam tersine gelişmeler olmaktadır, sistem hızla parti devletine doğru yol almaktadır. Parti devleti, ideolojik, iktisadi ve hukuki anlayış ve uygulamaların tek partiye hasredilmesi, devlet ve partinin bütünleştirilmesidir, en tehlikeli tarafı da mutlaka iktidarda kalma arzusu olması ve bunu gerçekleştirmek için de her yolu deneme ihtimalidir. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, bir grup toplantısında yaptığı konuşmada bakın, neler söylemiş: "Ülkemiz siyasetinin geleceğinde, karşımızdakilerin ne dediği ve ne yaptığından ziyade, bizim duruşumuzun belirleyici olduğudur. Hep söylediğim gibi, AK PARTİ'nin ve geldiğimiz nokta itibarıyla artık Cumhur İttifakı'nın kaderiyle ülkemizin kaderi bütünleşmiştir." AKP Genel Başkanının önündeki ekrandan okuduğu o yazılar kim tarafından kaleme alınmış bilinmiyor ama bu sözlerin milleti keskin hatlarla ayrıştırmaya yönelik tehlikeli sözler olduğunu açıkça söylemek istiyorum. Sizlere önemli bir Sosyolog Profesör Doktor Yümni Sezen'in "Demokrasiden Parti Devletine, Parti Devletinden Mafya Devletine" başlıklı makalesinden aldığım sözleri aktarmak isterim: "Tek parti devletinin, ya ürettikleri bir ideoloji olur ya da istismar ettikleri bir ideoloji vardır. Güçlü ve gerçek ideolojiler ya ayaklar altına alınmıştır ya bu da istismar edilerek kendilerine göre yorumlanacaktır. Tipik bir özellik daha vardır. Bu partiler, siyaset ve ideolojilerine uygun okul türü, cemaat, tarikat seçerler. Bunları kendi odakları yapmaya çalışırlar, dolayısıyla din istismar edilerek egemenlik kurmanın vasıtası hâline getirilir, yolsuzluklar bile meşrulaştırma aracı yapılır. Tek parti devletleri, kendilerine bağlı olmayan hukuktan hoşlanmazlar, kendi ürettikleri kanun ve kararlarla işi götürmek isterler."
Değerli üyeler, hiç kimsenin şüphesi olmasın, Türk milleti böyle bir gelişmeye asla müsaade etmeyecektir. Yaklaşmakta olan seçimlerde İYİ Partinin öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluş felsefesine uygun ve kurucu iradeye bağlı olarak sağlam temellerine dönmeyi başaracaktır.
Şimdi, Sayın Bakana sorularım var:
1) Başkanı olduğunuz HSK tarafından mesleğe kabullerde ve atamalarda TÜGVA'nın ve Bakanlığınızda etkili olan diğer grupların listeleri mi dikkate alınmaktadır?
2) Seçimlere girebilmek için mesleğinden istifa edip seçilemeyen hâkim ve savcıların mesleğe kabul edilmeme uygulaması devam etmekte midir? AKP üyesi olup da hâkim ve savcı olabilmek için üyelikten istifa ederek Adalette mesleğe kabul edilen kişiler var mıdır?
3) TÜGVA'ya, Büyükada İskelesi'nde, aleyhlerine çıkan mahkeme kararının uygulanmamasına yönelik olarak kolluk kuvvetlerinin kalkan olması yasaya uygun mudur? Uygun değilse kolluk kuvvetleri görevlileri ve amirleri hakkında soruşturma yapılmakta mıdır?
4) Hâkim ve savcıların özlük işlerini takip edebilmek için, Başkanı bulunduğunuz HSK'de muhatap bulamadıkları, etkin gruplarla bağlantı kurmak zorunda oldukları iddiaları doğru mudur?
5) Başkanı bulunduğunuz HSK tarafından ataması yapılan, ayrıcalık kabul edilebilecek imkânları bulunan görevlere sadece etkin olan gruplara mensup kişilerin atandığı doğru mudur?
6) Döneminizde herhangi bir gruba dâhil ya da siyasi görüntü vermeyen yani tarafsızlığına dikkat eden kıdemli ve liyakat sahibi hâkim ve savcılardan Yargıtay, Danıştay ve devletin diğer üst kurumlarına seçilen kaç kişi gösterilebilir?
7) Adliyelerde gelecekte icap ederse kullanmak üzere, rezerv esas numarası açarak bekletildiği iddiaları doğru mudur?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - İddiaların ne olduğunu...
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Ben sadece iddiaları iletiyorum size.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bu devlet mafya devleti değildir, bu doğru değil. Bunun kayıtlardan çıkması lazım. Orada söylediği "tek partili devlet", "mafya devleti" doğru değildir.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Değerli üyeler, ülkemizde yazılı ilk hukuk kitabı olarak bilinen Mecelle'de şöyle bir kural vardı: "Defimazarrat celbimenafiden evladır." Ne demektir bu? Belayı defetmek iyi şeyleri istemekten önce gelir. O hâlde, bırakalım sarayları, konforları, ileriye dönük boş vaatleri, konuşmaları; şimdi, önce hukukun üstünlüğünü sağlayalım, sonra saraylara da, hâkim, savcı lojmanlarına da, diğer şeylere de bakarız yani öncelik hukukun üstünlüğünü sağlamaktır.
Değerli üyeler, Sayın Bakan; sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu iki sözüyle bitirmek istiyorum: "Bir hükûmet ancak adalete istinat edebilir. Bağımsızlık, istikbal, hürriyet her şey adaletle mevcuttur." "Hükûmet, memlekette kanunu hâkim kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla görevlidir. Bu itibarla adalet işi pek mühim bir iştir."
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri ve Sayın Bakan; her şeye rağmen, 2022 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, İYİ Parti Grubu adına saygılarımı sunuyorum.