KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Efendim, Bakanımızın şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.

Arkadaşlar, bir hususi kayıt var, bunu özellikle paylaşmak istiyorum, ilahi bir kayıt. Düşündüklerinizi açığa vursanız da gizli tutsanız da sonuçlarını yaşarsınız. Çok berceste, çok özel bir kayıt. Düşündüklerinizi açığa vursanız da gizli tutsanız da sonuçlarını yaşarsınız. Ne demek efendim? Herhangi bir fiiliyatınızın sonucunu yaşamayı bırakın, aklınızdan geçirdiklerinizin bile bir sonucu olacaktır, mutlaka yaşayacaksınız. Bizim medeniyetimiz ölçüyü böyle koyunca bu defa attığınız her adıma dikkat etmek zorunda hissedersiniz ve hep öyle yaptık biz, adil davranmak durumundayız hepimiz yoksa "Eden, bulur." hükmü hakikat buluyor; hiç de şaşmıyor bu. İlahi hakikattir bu, dolayısıyla, şaşmaz ve biz böyle baktık.

Şimdi, ben Tuncay Bey'i dinlerken... Biraz önce anlatımını, aktarımını çok böyle cankulağıyla dinledim ve etkilendim, daha önce de dinlemiştik. Edenler buluyor, kim ki haksızlık eder, mutlaka ve mutlaka ona düçar olur, beter olur.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Âmin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapmamak lazım ve şunun altını çizerek söyleyeyim arkadaşlar: "Hak" kavramı konuşulurken en büyük hakkın yaşama hakkı olduğunu kimse ıskalamasın.

Şimdi, burada iri iri konuşuyor HDP'li arkadaşlar ve bugün Öğretmenler Günü, öyle değil mi? Gencecik öğretmenlerimiz katledilirken sükût edenler, haktan bahsedemezler, inandırıcı olmazlar bir defa. Hiçbir şekilde, en son konuşacak, belki hiç konuşmayacak kesim onlar olmalı. Adaleti ifade ederken mutlaka ama mutlaka kendi cephenize dönüp bakacaksınız, neyi konuşuyoruz biz? Apocular, imansızlar, kitapsızlar, vicdansızlar; minnacık çocukları katlederken bir tanenizden ses çıkmıyor ya! Böyle bir şey olabilir mi? Kadın milletvekili gelmiş, kadınları addediyor, kadınları öne koyuyor ama hiç de kadıncı olmayan ifadeler kullanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunu yapmamak lazım.

Elbette adaletten konuşalım; nerede bir adaletsizlik var, oraya mutlaka ama mutlaka neşter vuralım çünkü başlarken söylediğim hakikat şaşmayacak. Kim haksızlık ederse mutlaka onunla muhatap olacaktır, biz böyle bakıyoruz. Aksi hâlde, arkadaşlar "Sadece burada dillendirelim, nasıl olsa mikrofon bizde, muhalefetteyiz, sözümüz dinlenilir, geçer." Öyle değil arkadaşlar. Bakın, burada yaşı kemale ermiş çok sayıda insan var. Benim gazetem var, gazetecilik yapıyorum, gazeteciyim ben.

Bakın, yaşadığım bir hadiseyi anlatayım size, bizatihi kendi gazetemde yaşadım bunu ve CHP'li bir iktidar döneminde, CHP'li bir Adalet Bakanının olduğu dönemde adalet mekanizmasından yansıyan bir hakikat, bir gerçek. Nedir o? Gazetemde bir köşe yazarı, bir mülki amirle ilgili kayıt düşüyor, kendince orada bir şey söylüyor. Efendim, diyor ki: "Ramazanda Erzurum'da -Erzurum iklimi çok hassastır ama- adamcağız özellikle insanlara sigara içip yüzlerine üfürüyor." falan, bu manada bir şeyler yazmış. Tuncay Bey, bir köşe yazarı bunu yazmış. Sonra aynı sayfada... Bu adam sonuçta Erzurum'da mülki amir, icraatları var, yaptıkları var; onunla ilgili de bir haber yapılmış yani onun yaptığı bir faaliyeti haber hâline getirmişler. O günkü hâkim bu mülki amirin müracaatından sonra -efendim- bize çok orantısız bir tazminata hükmetti. Niye? Çünkü ideolojik bakıyordu, adalet penceresinden bakmıyordu. Arkadaşlarımızdan içimizde genç olanlar var, bilmeyenler vardır ama böyleydi. Efendim, size gelince adalet cari olsun, açığa çıksın, geçerli olsun; bize gelince olmasın.

Bakın, şurada bir kardeşim oturuyor şu anda; Uğur Aydemir. Burada herkes şahit, İçişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü gün burada bir konuşma yaptı, çok temiz bir dille meramını anlattı. Anlattığı şey şu... Garo Paylan ısrarla altını çiziyor: "Güvenlik giderlerine, bütçesine çok fazla para ayrılıyor, bu yapılmamalı." O kendi veçhesinden bunu söylüyor. Uğur Aydemir ne diyor? "Bizim için güvenlik çok önemli, ülkemizin, vatanımızın güvenliği kadar önemli bir şey olamaz. Gerekirse soğan ekmek yeriz ama güvenlikten asla taviz vermeyiz çünkü insanlarımızın katledilmesine, öldürülmesine mani olmak durumundayız." diyor.

Peki, bir benzetme: Şimdi, ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Sizin cenahta yayıncılık yapanlar... Tuncay Bey, ben bunlara gazeteci falan da demiyorum, bunlar gazeteci değil ve gazeteciliğin, bu mesleğin yüz karaları. Bakın, ben gazeteci olarak söylüyorum, böyle bir rezalet olamaz. Cımbızlayıp çekiyor, sonra bütün bir Türkiye sathında benim kardeşimi linç ediyor. Bu mu adalet arkadaşlar? Hak bu mu? "Bize gelince yapalım, amandır, sükût edin ama karşı tarafa gelince linç edilmesine sükût edelim, sessiz kalalım." Bu doğru değil arkadaşlar.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Böyle bir haberi yapan gözaltına alınıp yakalanmıyor...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu doğru değil arkadaşlar.

Bakın, ben size bir tane tane...

Bakın, arkadaşlar, şurada bir mahkeme kararı var, Erzurum 1. Sulh Ceza Hâkimliği. Yakın zamanda bu arkadaş vefat etti. Bir hekim, arkadaşlar, bir hekim, aile hekimi; Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı öyle galiz ifadeler kullanıyor ki ben şimdi burada söylemekten imtina ediyorum çünkü hicap duyulacak ifadeler var, sosyal medyada paylaşım yapıyor. Siz diyorsunuz ki "Cumhurbaşkanı adına yapılanları hemen derdest ediyorlar, bilmem ne gece yarıları..." Ya, yok kardeşim ya. Şunu herhangi birimize, bizden birine söylese samimi söylüyorum yani o mahkemenin kapısında dururuz "Böyle bir şey olur mu?" deriz ama takipsizlik kararı veriyor, hakaret olarak bile görmüyor. Sizin cenahta Muharrem Bey böyle gözüküyor, oysa burada böyle değil. Öyleyse arkadaşlar hep dile getiriyoruz ama iş...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bizim partide ilçe başkanı...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kardeşim, bak Turan Bey, sen buralara geliyorsun, özellikle mugalata yapma adına hakikatle uzak yakın ilgisi olmayan şeyler dillendiriyorsun, bak ben belgeli konuşuyorum, belgeyle konuşuyorum arkadaş, ezbere konuşmuyorum, isteyene de veririm ben bunları, bakarsınız görürsünüz ve bir büyük mahcubiyet yaşarsınız. Şunu yapmayın...

SALİH CORA (Trabzon) - İl başkanları aynı zamanda valiydi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben daha önce bizimle ilgili verilmiş bir karardan bahsettim. Bizim, bizatihi benim tazminatını ödediğim bir karardan bahsettim, yaşananlardan bahsettim. Dolayısıyla arkadaşlar...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim, diyaloğa girmeyelim lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Zaten ben arkadaşlar böyle sohbet modunda bu işi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu arada İbrahim Bey, Uğur Bey beş dakikasını size devretti, bilginiz olsun. Uğur Bey'in anlatmak istediği konuyu siz anlatmış oldunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biz sadece mülkün temeli olarak görmüyoruz adaleti ve biz o meşhur aforizma "Kılıçla alınır bir mülk ama adaletle muhafaza edilir." Buna yürekten iman ediyoruz, her hücremizle iman ediyoruz. Bunu yapmayanlar zaten kaybederler. Adalet, adalet, adalet, adalet yerini bulsun yine o meşhur aforizma, varsın kıyamet kopsun. Kim olursa olsun muhatabımız, lütfen bu zaviyeden bakalım derim ben. Hususen de HDP'lilere şunu söylüyorum: Arkadaşlar, siz bu mevzularda sükût edin, hiç değilse görünmeyin, sessiz kalın çünkü sizin siciliniz çok berbat bir sicil, ben Erzurum'dan biliyorum. Bakın, burada Ağrı Milletvekili oturuyor, bir vesile yine söylemiştim. Sadece suçu günahı AK PARTİ'li olmak, başka hiçbir günahı olmayan Ağrı'da bir bakkal. Muharrem Bey, direğe bağladılar, gariban bir adam, katlettiler, sadece suçu bu. Bir tanesinden ses çıkmadı, tek birinden kınama bile çıkmadı.

Dün burada bir mevzu konuşuldu ben, dün müydü İçişleri Bakanlığında mıydı söyledim ben, FETÖ'yle ilgili bir kayıt. Biz her zaman söylüyoruz arkadaşlar, kim ki FETÖ'nün yelkenine rüzgâr taşımış, kim ki o cenahta konuşlanmış, yer bulmuş, Allah milyar kere milyar onun belasını versin ve bunlara çağrıda bulunuyorum: Yiğitseniz, mertseniz, sözünüzün hükmü olsun diyorsanız "Allah PKK'nın belasını versin." bir defa deyin.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Diyemezler.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Diyemezsiniz. Niye?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bu, problemi çözmez.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çözmez, neyi çözer? Yok canım, en azından bir başlangıç. Erol Hocam, Erol Hocam, bak... (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar) Erol Hocam, Erol Hocam...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hatibi dinleyelim lütfen, diyaloğa girmeyelim, rica ediyorum.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Tarafınızı belli edersiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erol Hocam...

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Problemi çözmezsiniz ama tarafınızı belli edersiniz. Bu, bir duruştur.

(HDP sıralarından gürültüler)

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Ya çözersiniz, bir "PKK, terör örgütüdür." deyin, çözer.

(HDP sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne? Anlamadım.

(HDP sıralarından gürültüler)

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Şimdi söyleyin.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Ya bir de tutanaklara geçsin "PKK, terör örgütüdür." deyin, bir tutanaklara geçsin.

(HDP sıralarından gürültüler)

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Şimdi söyleyin, söyledim demeyin, şimdi söyleyin, duyalım ağzınızdan.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Valla hiç duymadık Erol Bey.

(HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, devam edin lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erol Hocam, Değerli Hocam...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Siz bunu anlamıyorsunuz yahu, anlamıyorsunuz. Bu ülkenin bir gerçeği...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erol Hocam...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - AK PARTİ olarak...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, Değerli Hocam...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - PKK'yla görüşen sizsiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, Değerli Hocam, bir şey söylüyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Allah Allah, söyletmeyin adamı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - PKK'yı yerle yeksan ettik, 1 tanesi kalmayacak. Bu ekip yaptı. Sizden de bir tek şey istiyoruz, bir tek şey istiyoruz. Sen münevver bir insansın. Anlatımlarından, aktarımlarından istifade ediyoruz ama şunu yapmayalım: Bakın, dün burada bir kayıt düştün, çok üzüldüm ben şahsen. Efendim, "Terörün müsebbibi, demokrasinin olmayışı." Ya, böyle bir şey olabilir mi ya?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Terörü mazur gösterme, terörü masum hâlde... Böyle bir şey olur mu? Kardeşim, bırakın bunu.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Terör neden var? Terör neden oluyor?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Olur mu öyle şey ya? Yani PKK'nın derdi demokrasi mi kardeşim? PKK'nın demokrasi diye bir derdi var mı?

Bakın, Erol Hocam, CHP Genel Başkanı "helalleşme" diye bir kavram koydu orta yere.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İsmailciğim, müsaade eder misin? Canını yerim az dur da, bir saniye.

Bak, Güzel Hocam, Değerli Hocam, Sayın Kılıçdaroğlu "Helalleşelim." dedi. Size de böyle bir özel güzelleme yaptı, gönderme yaptı. Bugün teröristlerden birisi, teröristbaşlarından birisi, Mustafa Karasu mudur, ne zıkkımdır?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bak, sen biliyorsun, ben bilmiyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aynen Kılıçdaroğlu'na şunu söylüyor: "Helalleşmenin yolu bize özerklik tanımanızdır." Yani "Bu ülkeyi bölmenizdir." diyor. Şimdi, bu kafanın demokrasiyle ilgisi olabilir mi? Demokrasi diye böyle bir derdi olur mu bu kafanın? Bu kafanın derdi bölmek, parçalamak.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, bunu tartışmak istiyorsan... Ben varım burada, ben varım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyleyse arkadaşlar, hukukun, hukukun cari olabilmesi için, adalet kavramının hakkıyla yerini bulabilmesi için mutlaka ama mutlaka kavramları da yerli yerinde konuşmamız lazım, düzgün bir zemine oturtmamız lazım. Aksi hâlde hep birlikte kaybederiz arkadaşlar. Ben biliyorum ki hep beraber "Önce vatan." diyoruz hepimiz yani elhamdülillah bakın, biz burada...

Ben milletvekiliyken Mecliste, şu Genel Kurulda konuşma yapılırken Merasim Sokak'ta bombalar patlıyordu, yüzlerce insan katlediliyordu, onlarca insan katlediliyordu. Öyle değil mi Sayın Tanal? Beraber o zeminde değil miydik o bombalar patlarken? Şimdi, elhamdülillah bakın, PKK'nın üzerine yürüdük, bunları bitirme noktasındayız. "FETÖ" diye bir imansız, zalim yapı... İşte, burada, mesela, onun mazlumlarından birisi anlattı. Neler anlattı? Bunları hep beraber yok etmek durumundayız ki pirüpak bir zemin çıksın ve orada biz düzgün siyaset yapalım. O zaman projelerimizi konuşalım. Ülkemizin geleceği adına ne yapabiliriz, dünya zemininde, milletler camiasında milletimizi daha ileriye nasıl taşırız, bunları konuşalım. Kürt, Türk, Zaza, Laz yahu "İnsansa mesele bitmiştir." diyoruz biz ve Türk milleti tarifinin içerisinde bütün bu etnik kimlikleri görüyoruz biz ya. Birinin bir diğerinden farkını gören namerttir. Kendi adıma söylüyorum ben bunu, AK PARTİ adına da söylüyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bence de namerttir ama öyle olmuyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -Kürt'ü öteki gören bir Allah kulu şu ekibin içinde yoktur. Öyle şey olur mu?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Öyle olmuyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erol ağabey, bak, şu ekip adına ben söylüyorum. Cumhur İttifakı...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İbrahim Bey, son sözlerinizi alalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, ben Milliyetçi Hareket Partisini, Ülkü Ocaklarını çok yakından tanıyan birisi olarak söylüyorum arkadaşlar. Orada asla Kürt'ü öteki gören bir anlayışa ben rastlamadım. Ben Erzurum camiasını biliyorum, Erzurum zaviyesinden, zemininden biliyorum. Oralarda böyle bir şeyi hiç görmedim ben.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, son cümlenizi alalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, ırkçı yaklaşım nereden gelirse gelsin lanet ediyoruz, onu ayağımızın altına alıyoruz ve adalet adına kim ki konuşursa, kim ki sahici notlar düşerse o da başımızın tacıdır, onu da her daim saygıyla, hürmetle anarız.

Tuncay Bey gibi gadre uğrayanlara da burada bir daha geçmiş olsun diyorum.

Bakanlığımızın bütçesi de hayırlı uğurlu olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.