| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Cumhurbaşkanlığı b)Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)İletişim Başkanlığı ğ)Savunma Sanayii Başkanlığı h)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı)Yatırım Ofisi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 26 .11.2021 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlarımız; hepiniz hoş geldiniz.
Bugün Cumhurbaşkanlığı bütçesini konuşuyoruz ancak Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, şu ana kadar epeyce bir arkadaşımız konuşma yaptı; bilmiyorum, benim dikkatimi çeken bir şey oldu, sizin de dikkatinizi çekti mi? Konuşmaların çok az bir bölümünde sarayın harcamaları ve bütçesi üzerine konuşma yapıldı. Hâlbuki, bugüne kadar, önceki yıllarda bu konular hem basında çok yer bulurdu hem Komisyonda çok tartışılırdı; "Neden acaba bu konuya girilmedi?" diye şöyle bir düşündüm. Ama sonuç olarak baktığımızda, aynı Bizans'ın işgali sırasında rahiplerin meleklerin cinsiyetini tartışması gibi bir duruma düşerdik herhâlde -işgal edilirken- çünkü şu anda saray ülkede milletin başına zaten çökmüş durumda; bütçeniz de çökmüş durumda.
2022 Yılı Bütçe Kanun Teklifi, evet, bir önceki yılın bütçesine göre TL bazında yüzde 30,1'lik bir artış içeriyor gibi görünse de sizin yeni uyguladığınız bu ekonomi politikasıyla birlikte dolardaki ani hareketlenme ve artışlarla, 2021 yılı için 160 milyar 184 milyon TL'lik bütçe öngörülmüş olmasına rağmen, 2022 yılında bu, bugünkü kurla 145 milyar TL'ye düşmüş yani dolar bazında bütçemiz erimiş, azalmış durumda. Artık bu bütçenin hiçbir hükmü kalmamıştır, mutlaka ek bir bütçe yapılması gerekmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bugün -dediğim gibi- aslında önemli olan, şu anda içinde yaşadığımız sistem; bu konuşuluyor zaten, yeni Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi. "Nereden nereye geldik?" diye baktığımız zaman, aslında yeni sistemle birlikte bütün kararları tek bir kişinin aldığı, hukukun vesayet altına girdiği ve -şöyle söyleyeyim yani- başkanlık sisteminin ekonomide yarattığı handikapları konuştuğumuz... Mesela, nedir bu handikaplar? Sadece ekonomide değil aslında, tüm alanda, sosyal yaşamda şeffaflığın azalması, bağımsız karar alması gereken kurumların siyasetin yoğun etkisi altına girmesi; tüm bunları yaşıyoruz üç buçuk yıldır bu ülkede. Atamaların liyakatle değil de siyasi olarak yapılmasından dolayı sadece Cumhurbaşkanının aldığı kararlara "evet" diyenlerin ülkeyi yönettiği bir durumdayız.
Evet, bu yönetimi Cumhurbaşkanı halktan isterken ne demişti, ona da bir bakalım. "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiye'yi uçuracak." demişti, sonrasında "Ekonominin sorumlusu benim, ben, ben." demişti ama görüyoruz ki ekonomi uçmak yerine çöküşe doğru gidiyor. Bu yönetim sistemi içerisinde, örneğin üç yılda 4 Merkez Bankası Başkanı değiştirildi, Merkez Bankasının da artık bir bağımsızlığı kalmadı; TÜİK Başkanları, enflasyon ve işsizlik rakamlarını sarayın istediği gibi açıklamadığı için değiştirildi; çeşitli kurumlarda aynı şekilde liyakatsiz atamalar yapıldı ve sonuçta ekonomi giderek çökerken... Şimdi bir atasözümüzü hatırlatmak istiyorum size; örneğin "Dereyi geçerken at değiştirilmez." derler atalarımız ama geçen yıl performans odaklı bütçelemeden, tam da bütçe görüşmeleri öncesinde program odaklı program bütçelemeye geçtiniz. Bu yıl da yine, baktığımızda, ekonomi politikanızı ters yüz edip "Faiz sebep, enflasyon sonuç." gibi hiçbir iktisatçının anlamadığı, dünyada da örneği olmayan "Yeni bir şey deniyoruz." dediğiniz bir sistemi şu anda deniyorsunuz. AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımız da bizden bu konuda sabır ve zaman istiyorlar. Bunu niye yaptınız? Tabii, şöyle bir niyetle: Faiz inecek, ihracat artacak, cari denge sağlanacak, piyasalarda döviz talebi azalacak, istihdam artacak ama istihdam artmak yerine şu anda daha da fazla azalıyor. Aynı zamanda, birçok konuşmacı arkadaşımızın da belirttiği gibi istihdam artsa bile, ucuz iş gücüne Türkiye'yi mahkûm edecek bir sistem üzerinde şu anda çalışıyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; bakalım nereye kadar gidecek.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sayın Cumhurbaşkanı, Kabine toplantısı sonrasında yaptığı konuşmada şöyle bir ifade kullanıyor: "Sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan artışlar istihdamı, yatırımı etkilemez. Ülkemizde yaşanan durum da tam da budur yani fiyat artışıdır." "Gerçekten öyle mi?" diye ben sormak istiyorum. Yani sarayın bazı şeylerden sanırım haberi yok, ülkedeki ekonomik durumdan. Artık, Türkiye'de şu anda bir fiyat artışı sorunu değil, fiyatlandıramama problemi var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Piyasalar donuyor, siz bunun farkında değil misiniz? Sattığı malı aynı fiyattan yerine koyamayacağını düşünenler elindeki malı satamıyor, elindeki malı fiyatlandıramıyor, kaça üreteceğini bilemiyor. Şimdi, aslında, Cumhurbaşkanı "Bu bir ekonomik kurtuluş savaşıdır." dedi. Bu ekonomik kurtuluş savaşını sanki kendi vatandaşlarınıza karşı açmış gibi bir durumdasınız.
Bu, üç buçuk yıllık sürece baktığımızda, yoksulluğun da ne kadar arttığını... Örneğin, asgari ücret üzerinden gidersek 2.825 TL olan asgari ücret 2.865 TL olan açlık sınırının altında kaldı; asgari ücretle çalışan milyonlarca yurttaşımız şu anda karnını bile doyuramıyor, fiyatlar almış başını gidiyor. Bugün yoksulluk alabildiğine artmış durumda ve yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun geliri 9.219 TL olan yoksulluk sınırının altında, işte asıl gerçek olan bu.
Şimdi, daha devam edebilirim aslında birçok şeye ama vaktimin azaldığını görerek... Bu sistemle bu ülkenin yürümeyeceğini artık görmenizi diliyoruz. Bu düşündüğünüz, bu yürüttüğünüz ekonomi politikasıyla ülkeyi daha da çöküşe doğru sürüklüyorsunuz. Umarım -en kısa zamanda- Bunun bir sınırı, bir ölçüsü vardır -mutlaka koyduğunuz- diye düşünüyorum; "Var mı?" diye de soralım. Bir yerden sonra belki bu politikayı uygulamaktan vazgeçersiniz diye düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ben, Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumlardan Devlet Arşivleri Başkanlığıyla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. 2018'de bir Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kurulmuştu, daha önce Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüydü. Tasnif ettikleri ve yayımladıkları belgeler açısından bir hafıza niteliği var bu kurumun; tabii, çok önemli. Aynı zamanda, Osmanlı arşivlerinin çalışılması noktasında da yetişmiş uzman kadroları hakikaten değerli bir konumda. Şimdi, Osmanlı arşivi çalışan, belge okuma ve değerlendirme konusunda yetkin uzmanlar 2018'de bu değişiklikle birlikte bir havuza alınıp, sonra, sanırım, bir kısmı özür dilenerek "Yanlış yaptık, hata yaptık." denilerek görevlerine iade edildi ama orada gerçekten bir hata mıydı bu, yoksa kasıtlı mı yapıldı; tabii, onu da sorgulamak lazım. Bir kısmının görev yeri değiştirildi. Yaklaşık 250 kişiydi, sanırım, birkaç kişi hâlen bu kurum içerisinde, bu görev yeri... Havuza alınan uzmanlardan şu anda Devlet Arşivlerinde kaçı görevine geri döndü, görevine devam ediyor, kaçı başka kurumlara aktarıldı; onu sormak istiyorum.
2018 yılında, Başkanlık hâline geldikten sonra Osmanlı arşivlerine ait belge ve defterlerin de tasniflerinin yaklaşık yüzde 45 dolayında tamamlandığıyla ilgili bir bilgi var elimizde. Şimdi, sizin dokümanlarınıza baktığım zaman "Osmanlı arşivlerindeki belgelerden envanteri ve dijital çekimi tamamlanan toplam 789.271 belge ilk defa araştırmacıların hizmetine sunulmuştur." deniyor. Bu, 2018'den sonraki sunulan rakam mı, yoksa şu ana kadar... Yani toplam olarak şu anda Osmanlı arşivlerinden kaç belge sunulmuştur, toplamı bu mudur?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Daha işlenecek, çalışılacak kaç belge vardır? Bir de neden arşivler halka açık değil; bunu sormak istiyorum. Ben sisteme girdim bir vatandaş olarak ama bilgilere, arşivlere ulaşamadım çünkü benden o kadar çok şey istedi ve uzman olmamı istiyor ki sistem. Neden sadece uzmanlara açık?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Halk neden bu arşivlerden -bu kadar çalışma yapılıyor, bu kadar üretiliyor- yararlanamıyor; bunu da sormak istiyorum ben.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.