KOMİSYON KONUŞMASI

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Teşekkürler.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sayın vekiller, Komisyon emekçileri ve değerli basın mensupları; bugün bütçe görüşmelerinin son günü. Sadece dövizdeki dalgalanmadan kaynaklı maalesef çoktan kadük olmuş bir bütçe programı önümüzde duruyor. Şu durumda konuştuğumuz halkın bütçesi değil, sarayın bütçesidir.

2018'de şaibeli bir referandumla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, tek adam rejimi olarak kendisini dayatmaktadır. Nedir bu rejimin karakteri? Resmî olarak kaldırılsa da fiilen devam eden olağanüstü hâl uygulamaları. İfade ve düşünce özgürlüğünü ayaklar altına alan, temel hak ve özgürlükleri yok sayan bir rejim anlayışıyla karşı karşıyayız. "Tweet" attığı için hapse atılanların olduğu bir ülkede hangi ekonomik refahtan söz edeceğiz? Ruhu böyle olan bir sistemin halklara sefaletten başka getireceği hiçbir şey olmaz. "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, terör, güvenlik, beka sorunu, dış mihraklar" gibi söylemler karın doyurmuyor; aksine, işsizliğin ve sefaletin üzeri örtülüyor.

Şunu çok net bir şekilde kavramak gerekiyor artık: Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez, Türkiye demokratikleşmeden ekonomik refahı yakalamak mümkün olamaz. Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar, savaş harcamalarında ısrarı da beraberinde getiriyor. Neden bu ısrar? Kırk yıldır süregelen bir çatışmada ısrarın nedeni nedir? Kamuoyunda sürekli İHA, SİHA üretiminden bahsediyorsunuz. Buradan da anlaşılacağı gibi, bu ülkenin tüm kaynakları savaşa aktarılıyor; 2015'te 50 milyar iken 2022'de 250 milyar lira. Sefalet içine sürüklenmiş siyaset artık saklanamaz bir gerçeklik olarak ortadadır. Yolsuzluk ve savaş politikalarının yaratmış olduğu büyük tahribatın boyutunu saklamak artık olanaksızdır. İnsanlar evlerine ekmek götüremiyor, öğrenciler yurtlarında "Açız." diye haykırıyor, çocuklarına ekmek alamadığı için intihar edenlerin haberleri vicdanları yaralıyor. Neden böyle peki? Ülke yönetimi tek bir kişiye verilirse yandaş sermaye oluşur, halk yoksullaşır. Ancak katılımcı ve demokratik bir yönetimle halkçı, eşit bir bütçe sağlanabilir.

Bakın, tek adam rejiminin antidemokratik olduğu gerçeği kendisini en çok yerellerde de göstermektedir. Kayyum atanan belediyelerin sınırları içerisinde yaşayan ve seçilmiş bir belediye yönetimi tarafından yönetilmesi için oy kullanmış 4 milyonu aşkın seçmenin, yurttaşın iradeleri kayyum uygulaması yoluyla gasbedilmiştir. Kayyum atanan belediyelerin hepsi şu an borç batağında, ihaleler yandaşa peşkeş çekiliyor ve halk yoksul, hizmet yok ama lüks, şatafat ve kayırma almış başını gidiyor. Halkın yararını düşünmeyen, tekçi ve faşist, kadın kazanımları düşmanı kayyum anlayışı da kentlerimize zarardan başka bir şey getirmiyor. Kayyumlar en çok kadın kazanımlarına zarar verdi, kadınların ilmek ilmek ördüğü kazanımlarına saldırdı. Kayyum darbesi ve zulmüne gerekçe oldu eş başkanlık kurumumuz. Eş başkanlığı yok saymak, inkâr etmek kadını yok saymak, inkâr etmektir. En büyük kazanımımız olan eş başkanlıktan vazgeçmiyoruz.

Ülkedeki yoksulluk kadınları mağdur etti ve kadermiş gibi de sunuldu. Bu yaz kadınlarla birlikteydik. Kadın meclisimiz "Kadınlar İçin Adalet" kampanyasında, "Kadın Yoksulluğuna Hayır" kampanyasında 17 kentteydi. Sadece mevsimlik tarım işçilerinin ve tekstil işçilerinin yaşadıkları koşullara dair bir iki örnek vereceğim: Mevsimlik işçi kadınlar 35-40 derece sıcaklık altında sabah 06.00'dan akşam 18.00'e kadar biber tarlasında günlük 85 TL'ye çalışıyorlar, çadırda kalıyorlar ve sigortasız çalışıyorlar. Ceviz işçileri; 1 çuvalı 4 kişi yapıyor ve 1 çuvala 50 TL alıyor. Tekstil işçisi kadınlar her gün 08.00-18.00 arası asgari ücretle çalışıyor. Bunlar yaşanırken dolar 12 TL değildi, şimdi durumlarını siz düşünün artık. Bu, zulüm değil midir? Burada konuştuğumuz bütçede bu sorunlara çare var mı? Yok. Zulmünüz o kadar arttı ki buradan size söylemiş olalım: Yolun sonu göründü.

Ayrıca, İletişim Başkanlığına dair de birkaç şey söylemek istiyorum: İletişim Başkanlığının 2022 yılı bütçesi yüzde 60,88 artışla 680 milyon 127 bin TL'ye çıkarılıyor. Nereye gidecek bu paralar? Öğrenciler sokakta uyurken İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kitabı için Times Meydanı'na reklam veriyor, troll ağlarına milyonlar aktarıyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Ama gazetecilik yapanlara ne reva görülüyor? Gözaltı ve tutuklama. En son, Mezopotamya Ajansı Muhabiri Emrullah Acar 19 Kasımda gözaltına alındı ve yaptığı haberler gerekçesiyle dört gün gözaltında tutuldu.

Devam ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edin Sayın İpekyüz'ün süresinden size iki dakika aktarıyorum.

Buyurun.

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Dicle Fırat Gazeteciler Cemiyetinin verilerine göre, şu an 63 gazeteci cezaevinde. Türkiye'de kimin gazeteci olduğuna bizzat iktidar karar veriyor. Kart verilmeyen gazeteciler yargılandıkları davalarda "Gazeteci değildir." iddiasıyla ceza alıyor. Ayrıca, Sınır Tanımayan Gazetecilerin Basın Özgürlüğü 2021 Endeksi'nde, Türkiye, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153'üncü sırada yer alıyor. AKP iktidarı, sorgulamayan, eleştirmeyen, hakikati dile getirmeyen bir gazetecilik istiyor ama gerçek gazeteciler halkın haber alması için gazetecilik yapmaya devam ediyor ve bundan sonra da devam edecektir.

Teşekkür ediyorum.