| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .11.2021 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle bir soruyla başlayayım. Sanırım bu bulundurulacak 36 hava aracı içerisinde Fransız yapımı olan Rafale uçakları da var; en azından öyle biliyorum, yanlışsa lütfen düzeltin. Şimdi, temel mesele, aslında bu Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerin bölgedeki yarattığı dinamit etkisini görmemiz gerekiyor. Suudi Arabistan-Katar çelişkisi, Birleşik Emirlikleri-Katar çelişkisi, onların arasındaki gerilimde Türkiye'nin Katar'dan yana tutum alması ve en nihayetinde o gerilimlerin tırmanması meselesinin ülkemize ciddi maliyetleri oldu ama tabii ki bütün bu süreçlerden AKP iktidarının kazançlı çıktığının altını çizmemiz gerekiyor. Şimdi, buradaki mesele, hem Orta Doğu'da hem de Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimlerin üzerine gerçek anlamda aslında barışçıl bir yaklaşımla gidilmemesi. Doğu Akdeniz'deki enerji yatakları sorununun kendisi ve oradaki tutumumuz ne yazık ki ciddi anlamda bölgede gerilimi artırdı, Yunanistan ile Fransa arasında yakınlaşmayı sağladı ve en nihayetinde Yunanistan devleti de Fransa'dan bu Rafale denilen uçağı satın alarak aslında bir şekilde hem Doğu Akdeniz'de hem de sınırlarımızda bize meydan okuyan bir tutum almış oldu.
Şimdi, Türkiye ile Katar arasındaki anlaşmanın bir gerekçesinin de aslında Katar'ın Fransa'dan aldığı bu Rafale tipi uçakları Türkiye'ye getirmesi ve konuşlandırılması olduğunu ifade edebiliriz. Bunun en nihayetinde, bölge barışına, ülkemizin barışına, Orta Doğu barışına ve Doğu Akdeniz'deki barışa katkı sunmayacağını; aslında sürekli askerî hamlelerle bölgedeki gerilimin gittikçe tırmanacağını ve diplomatik olarak da sorun çözme kabiliyetinden gittikçe uzaklaştığımızı ifade etmemiz gerekiyor. Bu anlamıyla, Türkiye'nin özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve benzeri ülkeler arasındaki gerilimlerde taraf olma politikasından hızlıca geri adım atması ve gerçekten, bölgedeki barışa katkı sunacak bir dış politika izlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun yolu da askerî anlaşmalar, sürekli asker bulundurmak ve askerî teçhizat sevkiyatından değil; gerçek anlamda diyalogdan, karşılıklı ilişkiden ve iyi niyet adımlarından geçiyor ve tabii ki bölgedeki paydaşlarla enerji başta olmak üzere Türkiye'nin haklarını, hukukunu koruyacak bir diplomatik yaklaşımın, tutumun sergilenmesinden geçiyor. Bu anlamıyla, bu anlaşmada da olduğu gibi Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya'da yaşanan çatışmalarda gerilimin tarafı olacak askerî anlaşmaları benimsemediğimizi tekrardan ifade etmek istiyorum. Bu anlamıyla da şerh düşüyoruz, şerhimizi ayrıca ifade edeceğiz.