KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının değerli mensupları, bürokrasimizin değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken öncelikle dün İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya postalla girerek ağır tahrik taşıyan ve küstahlık özelliği gösteren bu davranışlarını şiddetle ve nefretle kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, "Mescid-i Aksa" ne demek, "postal" ne demek tekrar düşünmemiz gereken bir durum. Fakat, bir bu kadar düşünmemiz gereken bir husus da şu: Şimdi, bu İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya postallarıyla girmesine ilişkin pek çok tepki var dünden bu yana. 31 Aralık 2012 tarihinde Amerikan askerleri Adana İncirlik Üssü'ndeki camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler, Kur'an-ı Kerim'i de parçaladılar fakat başta iktidar yetkilileri olmak üzere, pek çok kesim de susmayı tercih etti ve üstelik bunu sorduğumuz soru önergesiyle de Sayın Bekir Bozdağ da kabul etmiştir ve gerekli o konuda görevliler de bu olayı teyit etmiştir fakat sessiz kalınmıştır. Bu çelişki üzerinde de durmakta büyük fayda var. Bu, bir çelişkidir.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza bir yazılı soru önergesi vermiştim. O soru önergesinde sorduğum sorulardan ikisi şu şekildeydi: "2012-2014 yılları arasında Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde kaç kişiye korunma verilmiştir?" Cevapta, kanunun yürürlüğe girdiği 8 Marttan 6 Ağustos 2014'e kadar 22.131 kişi hakkında koruyucu tedbir kararları içerisinde geçici koruma kararı alındığı ifade edildi. Ancak, bu konuda uzaklaştırma kararı alınmadığını anlıyoruz. Uzaklaştırma kararı alınmadıkça bu koruma kararlarının da bir anlamının olmayacağı aşikârdır. Bu koruma kararları alındı mı, alınmadı mı, onu istirham ediyorum.

Diğer bir sorumuz da, bu Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde istihdam edilen personelin nitelikleri ve durumuyla ilgiliydi. Yine bu cevapta da, alanında uzman çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolog, sosyolog, öğretmen, hemşire gibi meslek grupları çalıştırıldığı ifade ediyor. Ama ne kadar, nerelerde hangi sayıda istihdam edildiği, kaç psikolog, kaç sosyolog, kaç hemşire, kaç öğretmen olduğu açıklanmamış. Bunların çok yetersiz olduğunu da düşünüyoruz. Bu konuda da bir bilgi istirham ediyorum.

Bir diğer dikkati çekmek istediğim husus Sayın Bakanım: biliyorsunuz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız tarafından gazilerimize, şehit yakınlarımıza, vazife malullerine bir ücretsiz seyahat hakkı da var. Şimdi, bu kimlikleri değişti. Ben bu iki kimliğin eskisini ve yenisini gördüm Sayın Bakan, mutlaka siz de görmüşsünüzdür. Yalnız bu gaziler, şehit yakınları ve aileler bu kimlikten şikâyetçiler, rahatsızlar. O konuyu yeniden değerlendirmenizi ben özellikle istiyorum. Rahatsızlık şu: Eski kimlikte diyor ki "Gazi." Şimdi, bir de kimlik demek ne olduğunu ifade eder demektir. Yani bir gazimiz bu yeni kimliği alınca şehit yakını mı, gazi yakını mı, vazife malulü mü belli değil. Yani bu kimlik bir anlam ifade eder. Gaziye "gazi" diyeceğiz, şehit yakınına "şehit yakını." Bu kimlikleri buna göre yeniden belirlemekte büyük fayda var. Bu konuda bazı talepler iletildi.

Bir diğer husus, çalışan kadınlarımızın günün ekonomik koşullarına uygun olarak 0-6 yaş temel eğitim öncesi yaşta çocuğu olan çalışan anneye eşi vefat etmiş veya velayet kendisine verilmiş babaya, kişi başına düşen aylık gelir sınırı esas alınarak kreş ve gündüz bakımevi aylığı verilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarına ait kreş ve çocuk bakımevlerine kabul edilecek devlet memurları ile diğer kamu personelinin her çocuğu için aylık bakım ücreti asgari tutarından az olmamak üzere bir ücret ödenmesi söz konusu olabilir mi? Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığınca ve Maliye Bakanlığınca yapılan bir düzenlemeye göre de eğitim ve öğretim yılında özel okullarda öğrenim gören öğrenciler için eğitim ve öğretim desteği verilmesi söz konusu.

Onun dışında, bakıma muhtaç engellilere verilen destek önemli. "Bakıma muhtaç engellilere sunulacak bakım hizmetinin karşılığı olarak her ay için kişi başına belirlenecek tutar iki aylık net asgari ücretten fazla olamaz ve kurumca karşılanır." şeklinde ifadeler var. Ve diğer bazı destekler, yardımlar söz konusu. Bu çalışan annelerin çocukları için de bu kreş yardımı yapılabilir mi, böyle bir konu gündeminizde var mıdır? Çünkü, bu en son çıkan torba tasarı çalışmaları sırasında da bu konuda basında haberler de yer almıştı böyle bir çalışma yapıldığı şeklinde. Tabii, çalışan annelerin de böyle bir beklentisi söz konusu.

Bir diğer husus, özellikle son olarak bu engellilerin eğitimi, rehabilitasyonu ve istihdamı üzerinde birer, ikişer cümleyle durmak istiyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, 2002 yılında Türkiye özürlüler araştırması yapılmış yani aradan on iki yıl geçmiş ve biliyoruz ki hâlâ bu araştırma sonuçlarını kullanıyoruz, elimizde başka fazla bir resmî veri yok. Bu 2002 yılında yapılan Türkiye engelliler araştırmasını yeniden yapmayı, güncellemeyi düşünüyor musunuz, böyle bir çalışmanız var mıdır?

Süreğen hastalığa sahip olanların toplam nüfus içindeki oranı yüzde 9,7. Bu engellilerin yüzde 73'ü okuma-yazma bilmiyor, yüzde 47'si ilkokul, yüzde 6'sı ortaokul, yüzde 7'si lise ve yüzde 4'ü de yükseköğrenim mezunudur.

Yine, ulusal engelliler veri tabanında kayıtlı -ki bu 2002'ye göre yapılan değerlendirme- hayatta olan ve adresi bilinen 5-18 yaş arası eğitim çağı engelli birey sayısı 322 bin, Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Başkanlığının verilerine göre ise o 322 bin kişiye karşılık özel eğitim, örgün eğitim toplam okul sayısı 539'dur. Yani bu 539 okulun 322 bin kişiye ki sayısı muhtemelen daha da artmıştır. Bu okullarda 50.760 öğrenci eğitim görüyor ve toplam 7.800 öğretmen istihdam edilmektedir. Dolayısıyla engellilere yönelik özel eğitim ve örgün eğitim veren okulların ve öğretmenlerin sayısı son derece yetersizdir.

Malumunuz, 5378 sayılı Kanun'un 15'inci maddesi "Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez." şeklindedir. Bu hususu hatırlatıyorum.

Yine, rehabilitasyon konusu da engelliler bakımından en önemli gündem maddelerinden birisidir. Bakıma muhtaç engellilere yönelik sosyal bakım hizmetlerinin de yeterli olduğunu söylemek hiç mümkün değildir. Rehabilitasyon eğitimi alması gereken kişi sayısının 2 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor fakat bu eğitimi alan engelli sayısı 241.746 kişidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Bir çok kurum ve kuruluşun görev alanına giren engellilik konusuyla rehabilitasyon hizmetlerine bir bütün olarak bakılmaması, ele alınmaması da bu engellilerin rehabilitasyonu hususunun belki de en önemli sorunlarından birisidir ve bu konuda çeşitli ve dağınık mevzuat oluşmasına, hizmetlerde karmaşıklığa, kopukluğa, takipsizliğe, görev ve yetki karmaşasına neden olmaktadır. Geçen yıl da bu hususu dile getirdiğimi ben hatırlıyorum. Bu konuda bir çalışma yapılıyor mu? Ve engellilerle ilgili tüm hizmetlerin, ilgili bütün kurum ve kuruluşların ortak plan ve programlarla iş birliği ve koordinasyonunun sağlanarak yapılması ve millî politikaların yaygınlaştırılması bugüne kadar mümkün olamamıştır ve benim biraz endişem var Sayın Başkan çünkü bu bahsettiğim husus, iş birliği, koordinasyon, ortak plan, program yürütme hadisesi mevcut iktidarın en zayıf özelliklerinden biri; bu konuda çok ciddi bir sıkıntısı var.

Yine, son olarak, son cümle olarak, engellilerin istihdam sorunu en temel sorunlardan birisidir. Engellilerin yüzde 70.8'i iş gücüne dâhil değildir. Engellilere yönelik istihdam politikaları büyük ölçüde kota tekniğine dayanıyor, kotaya göre istihdam ediliyor ve 657'nin 53'üncü maddesine göre, kamuda çalıştırılması gereken engelli memur oranı da yüzde 3'tür. Şimdi, Devlet Personel Başkanlığının 2014 verilerine baktığımızda, kamuda çalışan memur sayısı 1 milyon 974 bin kişi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kamuda çalıştırılması gereken engelli memur kontenjanı da 59.449 kişi. Ancak, kamuda çalışan engelli memur sayısı 34 bin kişi. Açık engelli kontenjanı da 25 bindir. Bunu da dikkatlere sunuyorum.

Adalet Bakanlığında 1.400, Diyanet İşleri Başkanlığında 2.400, Millî Eğitimde 14.700, Halk Sağlığı Kurumunda 950, Kamu Hastaneleri Kurumunda 1.630 engelli kontenjanının da boş olduğunu ifade ediyorum ve 13.139 memurun çalıştığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındaki engelli memur kontenjanı 394 iken çalışan engelli memur sayısı 329 kişidir. Dolayısıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında 65 engelli memur kontenjanı da boştur.

Bu düşüncelerle, Sayın Başkan, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.