| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4018) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 16 .12.2021 |
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Turan Abi'den önce Ali Abi yok muydu?
BAŞKAN FAHRİ ÇAKIR - Buradaki sıralama bu şekilde.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Aldı elinden gördün mü?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Arkadaşlar, adaleti başka yerde sağlayın, biz hallettik o işi.
Haklısınız adalet konusunda Ayhan Bey.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Adalet tecelli edecek.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tabii, tabii.
Ben konuşmamı 3 başlık altında tamamlayacağım, oraya dikkatinizi çekeyim. Bu başlıklar bir, Anayasa'ya uygunluk meselesi. İki, hukuk devleti meselesi. Üç, kamu yararı. Bu 3 başlık altında baktığımızda yasama faaliyetini nasıl yapacağımızı, ne şekilde sonuçlandıracağımızı çok daha iyi değerlendirmemiz mümkün.
Şimdi, Anayasa'ya uygunluk meselesiyle alakalı birkaç maddenin ihlali söz konusu buradaki çalışmada, özellikle 1'inci maddede ama Kadim Durmaz Vekilimizin dile getirmiş olduğu içtiğimiz ant bu işin mihenk noktası. Bakın içerisinde "hukukun üstünlüğü, demokratik devlet, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması, Anayasa'ya sadakat" diye başlıklar var. Bu yaptığımız yasama faaliyetiyle bunların hiçbirini göz önüne almadan bir faaliyet yapmaya çalışıyoruz. Sonundaki ifadeyi de size hatırlatırım: "Namusum ve şerefim üzerine ant içerim." diyor. Bu ant hukuk önünde ancak Yüce Divanlık olduğumuz zaman yaptırıma neden olabilecek bir ant olmakla beraber kamu önünde, toplum önünde güven müessesesi olarak anlam taşıyan bir anttır. Nasıl ki az önce ekonomiye güvenden bahsederken, kurumlara güvenden bahsederken aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisine de bu ant kapsamında bir güven müessesesinin oluşması lazım. Shakespeare'in çok müthiş bir lafı var. Bizim Parti Sözcümüz Sayın Faik Öztrak ekonomide dikiş tutturamamayı anlatırken özellikle o söz üzerinden anlatıyor. Ben yasama organının itibarı açısından da o sözü hatırlatacağım. "Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene bir daha geri dönmez."
Bu torba yasalarla beraber aslında Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü aşağılamış hâle getirdiniz. Kusura bakmayın, bu ifadenin dışında daha başka bir ifadeyle anlatabilme şansım yok. Sokağa çıktığımız zaman yürütmenin içerisinde olmayan, bu anlamda yürütmenin sorumluluğunu taşımayan Türkiye Büyük Millet Meclisini milletin önüne atıyorsunuz tüm sorumluluğu taşıyan külliyeyi, sarayı göz ardı ettirerek bir yol yürünmesine neden oluyorsunuz. Aslında sarayın baskısı altında bir yasama faaliyetini de burada bize dayatıyorsunuz. Özgür iradesini burada dile getirmeye çalışan parlamenterleri de "Ya, konuşsunlar geçsinler, biz bildiğimizi yapalım." diye bir yapının içerisinde tutuyorsunuz.
Bir, bu Mecliste çoğunluğu sağladığımız andan itibaren bu Meclis kötü de olsa bu Anayasa'ya uygun davranmayı öğrenecek. İki, bu Meclis şahsiyetli bir Meclis olduğunu tekrar hatırlayacak. Üç, bu Meclis Anayasa'ya uygunlukla beraber bütün faaliyetlerinde kamu yararını gözetecek. Birazdan onun ne demek olduğunu anlatacağım. Dört, hukuk devleti ilkesinden asla ayrılmayacak. Burada asgari ücretti, şuydu, buydu, günlük birtakım konuları da konuşuyoruz. İşte stok meselesi. Ya, siz patatesten, soğandan terörist imal etmiş bir siyasi gelenekten geliyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Araba stoğu da yapılıyor burada.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) -Stokçuluk değil, insanlar bir gün önce aldığını bir gün sonra satıyor daha sonra aynısını yerine koyamıyor; böyle bir ekonomik düzen yarattınız. Buradan da bir suç iklimi yaratmaya çalışıyorsunuz. Ya, önce bir direksiyona hâkim olmanız gerekir. İşte orada da az önce söylediğim güven müessesesi gerekiyor. Ekonomiyle ilgili öyle büyük büyük laflar etmenize gerek yok. Önce size güvenilecek. Size güvenilmediği zaman Türk lirası da yerlerde sürünür, ticari hayata da egemen olamazsınız. Üstüne baskı yapmaya kalktığınız, ticari faaliyette bulunan vatandaşın size direnme hakkı oluşur. Çünkü siz anayasal olarak doğru işler yapmıyorsunuz. Anayasayı bir zırh gibi kullanarak, dolanarak yeri geldiğinde vatandaşı, tüccarı, sanayiciyi, işçiyi, esnafı, çiftçiyi, tamamını baskı altına alan bir rejime doğru hızla gidiyorsunuz. Buradan bir şey çıkmaz. Gelin akıl birliği yapalım. Buradan bir dönelim. Buradan bir çıkalım. Hatırlayalım bu Anayasa'da neler söylediğimizi. Bu Anayasa'nın giriş bölümünde hukuka dayalılıktan bahsediyor, hürriyetçi demokrasiden bahsediyor, teşebbüs hürriyeti dâhil birçok şeyden bahsediyor. Az önce bir milletvekili arkadaşım bu yaptığınızı serbest piyasa ekonomisinin bir lütfu gibi tanımlamaya kalktı. Bizim de burada karşı durmaya çalıştığımız şeyi bir devletçi mesele gibi anlatmaya çalıştı, ağır devletçilik gibi anlattı. Hayır, değil işte. Siz kamu yararıyla devletin mülkiyetini karıştırıyorsunuz. Kamu yararı toplumun refahına ilişkin bir şeydir. Bakın, bu söylediğimiz kavramlar antik Roma'dan geliyor. Sevgili meslektaşlarım, bilgiçlik olarak saymayın, ne olursunuz, hukuk eğitimi alan arkadaşlarımız bunu başlangıçta öğrenirler. Antik Roma'da mülkiyetin üç ayrı tipi vardır. Bir, özel mülkiyet vardır. İki, devlet mülkiyeti vardır. Üç, kamu mülkiyeti vardır. "Res communis" denilen kamu mülkiyeti halkın ve toplumun refahı ve yararıdır. Şimdi, bu gördüğünüz, küçümsediğiniz, yok saydığınız, sürekli ihlal ettiğiniz Anayasa'nın bana göre de çok değiştirilecek yanı var -her yerde söylüyorum- ve değiştireceğiz de. Ama içinde o hukuk devletinin içine işlemiş, yargı kararlarının içine işlemiş, Anayasa Mahkemesi kararlarının içine işlemiş, sizin görmezden geldiğiniz kamu yararı meselesi var. O kamu yararını siz gözden görmezden geldiğiniz zaman, ben burada bu yasayı çıkarırken hangi kamu yararıyla bu yasayı çıkardığınızı milletin bana yetki verdiği bir milletvekili olarak size sormak zorundayım. Bir, bu çıkardığınız yasa, 1'inci maddesinden bahsediyorum, diğerleriyle ilgili arkadaşlar zaten yeterince buna yönelik eleştiriler yapıyorlar ama 1'inci maddesi bir kapitülasyon mantığına dönmeye başladı; artık özelleştirmeden çıktı. Bir, özelleştirme sürecinin bozularak uzun süreli neredeyse mülkiyet edinme hâline getirilir hâle geldi. Anayasa'nın 2'nci maddesine açıkça aykırı, hukuk devleti ilkesine aykırı. "Niye aykırı?" diyeceksiniz, didik didik ettiğimiz zaman sizin önünüze başka şeyler koyabilirim ben. Burada, yaptığınız ihaleyi yeni şartlara uyarladığınız andan itibaren bilinirlik ve öngörülebilirliği öldürmüş oluyorsunuz. Sizin ihale yaptığınız tarihte o ihaleye dâhil olacak insanların önüne koymuş olduğunuz ihale koşulları yok. Vatandaş sizin ihale şartnamenize bakıyor, sizinle bir masaya oturuyor. Siz daha sonra o ihaleyi esas alarak, o ihaleyi almış olan insanlarla, yeni şartlarla süre uzatarak yeni bir ihale yapmaya kalkıyorsunuz; işte hukuk devletine uygun bir iş yapmıyorsunuz. Bilinirliği ve öngörülebilirliğini öldürüyorsunuz.
İki, Anayasa'nın 48'inci maddesinde var olan teşebbüs hürriyetini öldürüyorsunuz sevgili meslektaşım, serbest ekonomiden bahseden meslektaşım. O şartlarda ihaleye girebilecek olan kişiler, o anlık şartlar itibariyle bakıyorlar, siz onları eledikten sonra elinizde kalana, kimse o kaymaklı kadayıftan yararlanacak... Arkadaşlarımız, tabii, firma isimleri vermekten çekiniyorlar ama belli firmalar bunlar. Süresini uzattığınız firmalar gizli değil, ticari sır değil. Yani, Singapur Akfen Grubundan tutun, Limak'a kadar ballı ihalelerinizi alan şirketler bunların içerisinde. Onları tek başına değerlendirir hâle geliyorsunuz. Teşebbüs hürriyetini, o övündüğünüz şeyi öldürüyorsunuz sevgili meslektaşım. Onu biz burada savunuyoruz işte, sizin söylediğiniz özgürlüğü burada biz savunuyoruz çünkü anayasal bir hak. Eğer siz hukuka uygun davranmazsanız, Anayasa'ya uygun davranmazsanız bu ekonomiye daha çok büyük ağırlıklar askılayacaksınız. Karşı çıkmaya çalıştığımız budur, sizin yönetiminize güvenmiyoruz ama daha büyük tahribatlar vermemeniz için sizi uyarıyoruz, engellemeye çalışıyoruz, önümüzde, daha ileriki tarihlerde, daha büyük yükler çıkmasın diye bir milletvekili sorumluluğu, bir parti sorumluluğu içerisinde sizi uyarıyoruz. Bu küçümsediğiniz şeyler çok kıymetli şeyler. Anayasa'nın 48'inci maddesine aykırı iş yapıyorsunuz, oradaki özgürlüğü öldürüyorsunuz, teşebbüs hürriyetini öldürüyorsunuz. Aynı zamanda Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı davranıyorsunuz. Siz, o ihalede elediğiniz insanların yerine, tuttuğunuz insanlarla diğerleri arasında eşit olmayan bir ilişki yarattınız şimdi. Adaletli değilsiniz, hiç adaletli değilsiniz. Hukuk devletinin ana kavramlarından bir tanesi yönetimde hukuka bağlılık; yönetiminiz hukuka bağlı değil. Sabah kalkıyor, bir şey söylüyor, kural diye ortaya sürüyor, hepiniz arkasına dalıp gidiyorsunuz. İçinizde hukukçular var, hiçbirinin bunlara inandığını düşünmüyorum. Okul arkadaşlarım var, çok kaliteli hukukçular var partinizin içerisinde, onları vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Bildikleri hâlde dilsiz kalıyorlar; o, onların sorunu, onlara çağrı yapıyorum önce, onlar önce hukuka uymasını sağlamak zorundalar sarayın. Hukuk düzeni içerisinde davranamıyorsunuz, işte saydık size bakın kaç madde, daha devamlı sayacağım ben bunların. Artı, adaletli olamıyorsunuz, bunların üçü hukuk devletinin özelliği. Adaletli değilsiniz. Elediniz, gönderdiniz adamları kalanlarla beraber yeni bir şart ortaya koyuyorsunuz ve yine başkalarını eleyerek koyuyorsunuz; o uzattığınız sürelerle alakalı, başkalarını eleyerek bunları ortaya koyuyorsunuz. Yargı kararını dolanıyorsunuz. 2009 yılında ve 2015 yılında Anayasa Mahkemesi yasama faaliyetlerinin açıkça kamu yararına olacağına dair nal gibi kararlar koydu önümüze. Anlatsanıza buradaki kamu yararını ya. Süresi bittiğinde başkalarının ihaleye girmesini engelleyerek hangi kamu yararını sağlamaya çalışıyorsunuz? Daha önce ayrıcalıklı bir yapı yaratarak kamuya hangi faydayı sağlamaya çalışıyorsunuz? Bakın, ben sizin ufkunuzu açayım, kamuya ne kadar zarar verdiğinizi bugün itibariyle de düşünmeyin.
Biz güvene dayalı bir hukuk sistemini sizden sonra inşallah kuracağız, o Allah'ın emri, orada hiç tartışılacak bir alan söz konusu değil ama iki şeyi daha yapacağız, çok kıymetli iki şey daha yapacağız. Bir, Orta Doğu barış ve iş birliği teşkilatının kuracağız, bu havza barış içerisinde olacak. Aklınızın, hayalinizin almayacağı kadar ticaretin gelişeceği bir havza olacak. Komşularımızla dostluk ilişkileri içerisinde ta uzak Asya'ya, Orta Asya'ya her yere ulaşabilecek; Türkiye'yi bir lojistik üssüne çevireceğiz. Onu da 2015 yılında tarif ettiğimiz Merkez Türkiye Projesini, işte o barış havzası içerisinde daha sağlıklı yaparak bugün yarattığınız katma değerin 10 katını yaratacağız, 20 katını yaratacağız, aklınız hayalinizin almadığı kadar bu limanlarımız değerli olacak; zaten değerli. Dünyada navlun ve ticaret bir şekilde olağanüstü para ederken siz bizim limanlarımızı, peşkeş ifadesini kullanmak istemiyorum, yüce Meclisin çatısı altındaki insanlara yakıştıramıyorum ama izan dışı bir yöntemle beraber süre uzatarak birilerinin himayesine vermeye çalışıyorsunuz, modern bir kapitülasyon yaratıyorsunuz. Bunu hukuk devleti içerisinde anlatabilme, açıklayabilme şansınız yoktur. Ben buradayım, çıksın bir arkadaşımız öyle üç tane yatırımdan bahsederek değil, Türkiye'nin önümüzdeki yüz yılının nasıl bir şekilde geçeceğini anlatsın. Çoluğumuzun, çocuğumuzun hakkını kapitülasyonlar şeklinde veren bir sistemle beraber hangi serbest piyasa ekonomisini sağladığını burada anlatsın, biz de dinleyelim. Eğer cevap vermeye değer bulacaksak da münakaşa edelim, birbirimizi ikna edelim.
Şimdi, Anayasa'ya aykırılıklar devam ediyor, burada bitmiyor. Anayasa'nın 138'inci maddesi... Az önce Anayasa Mahkemesi kararından bahsettim, kamu yararı gerekir dedim, kamu yararının ne olduğunu anlattım, bu Anayasa'nın ve birçok Anayasa'nın ruhunun bunlar olduğunu da söyledim. Anayasa'nın 138'inci maddesi, Anayasa Mahkemesi kararları bu topluluğu bağlar iken, bu topluluk kararı dolanıyor. Siz bize Anayasa'yı ihlal ettiriyorsunuz burada, yokuz... Siz ihlallere alışmış olabilirsiniz ama biz yokuz. Bizim baktığımız yer kamunun yararı, bizim baktığımız yer hukuk devleti, bizim baktığımız yer adaletli düzen, bizim baktığımız yer mahkeme kararlarına saygılı olmak ve mahkemeleri saygın kılmak. Sizin başka bir sorununuz varsa rejimle onu tarif edersiniz ama burası dediğim dedik, çaldığım düdük bir yer değildir, kendisini bağlayan kurallarla bağlı bir yerdir. O yüzden bu yasama faaliyeti olağanüstü büyük ağırlıklar üzerimize taşır hâle gelmiş durumda. Aynı zamanda Anayasa'nın 43'üncü maddesine, 47'nci maddesine de aykırılıklar taşıyan bir yasama faaliyetini yaptırıyorsunuz bize. 43'üncü maddesinde kıyılar gölleler dâhil olmak üzere akarsular ve denizlerin şeritlerinin tamamının ancak kamu yararı esas alınarak başka türlü kullanılabileceğini tarifliyor.
HACI ÖZKAN (Mersin) - Kendimi stajyer avukat hissettim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ne hissettiniz?
HACI ÖZKAN (Mersin) - Stajyer avukat gibi hissettim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ee, alın benden biraz ders, stajınızı tamamlayın.
HACI ÖZKAN (Mersin) - Biliyoruz...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Alın alın...
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sormasınlar, cevap almasınlar; saygı duysunlar. Bilmedikleri konuya saygı duyacaklar.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Siz Komisyona hitap edin Sayın Vekilim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - 43'üncü maddesinde açıkça oradaki kamu yararı da ihlal edilir vaziyette. Kime soruyorsunuz bunları ya, önünüze gelene bu milletin toprağını taşını böyle alın size verdim... Ne iradesi bu ya? Kimi temsil ediyorsunuz? Kimin çıkarlarına yasa yapıyorsunuz burada? Yasa yapmak kamu çıkarının ötesine geçiyor ise tarifinin yapılması lazım.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ya, bu sizin görüşünüz. Biz..
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Benim görüşüm evet, müsaade edin. Anayasa'nın 47'inci maddesi... Size Anayasa okuyorum sabahtan beri.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Böyle bir üslup olmaz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anayasa'nın 47'inci maddesinde de kamuya ait teşebbüslerin ve devletin mallarının bu şekilde bir muameleye tabi tutulmasının, usullerinin kanunla...
(Gürültüler)
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bir saniye...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bölmeyin.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Vekilim, bir saniye, bir uyarı yapmak zorundayım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İnsicamımı bölüyorsunuz.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Değerli arkadaşlar, lütfen.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ayar vermeye gerek yok, görüşünüzü söylersiniz..
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Dinleyeceksiniz, tahammüllü olacaksınız. Size kamu yararını öğreteceğiz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Burası ayar yeri değil...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ayar yeri. Siz yeterince...
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Böyle bir üslup yok.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bir saniye...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben sizi dinliyorum.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Aydoğan, konuyu bağlamından kopartarak...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hukuk anlatıyorum, Anayasa hükümlerini anlatıyorum.
(Gürültüler)
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bir saniye, bir uyarı yapmak zorundayım Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Buyurun, uyarınızı da yapın arkadaşlara...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Böyle bir üslup yok, her şeyin bir usulü var.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Konuyu bağlamından kopartarak...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hukukçularınızı getirin bağlamı onlarla tartışalım.
(Gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Kardeşim böyle bir şey yok. Her şeyin bir usulü var.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bize burada talimat verme durumunda değil hiç kimse.
(Gürültüler)
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Köktaş, bir saniye.
(Gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Müsaade ederseniz konuşmamı tamamlayayım, tahammüllü olun.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Arkadaşlar, bir saniye lütfen.
Sayın Aydoğan, lütfen konuşmalarınız bağlar mısınız?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bağlayacağım birazdan.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Bir de Komisyona hitap edin lütfen.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kanun yapmayı anlatıyor!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Böyle bir şey var mı? Biz de aynı şey için buradayız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anayasa'nın 47'nci maddesi...
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Dinleyeceksiniz!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Arkadaşlar, bir saniye...
Sayın Aydoğan, bitirelim lütfen.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - "Dinleyeceksiniz" deme şekliniz bile yanlış, siz de dinleyeceksiniz o zaman.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hukuka uygun olacak, hukuk konuşuluyor burada.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Kardeşim, bir şeyi söylemenin bir yolu yordamı vardır, o yordam çerçevesinde konuşursunuz.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Arkadaşlar, sizi sükûnete davet ediyorum lütfen...
Toparlar mısınız Sayın Aydoğan...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sözlerimi tamamlayabilir miyim?
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Lütfen.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tahammüllü olsun arkadaşlar. Burası...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Usulünde konuşursanız tahammül gösteririz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Usul ayarı vermeyin!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Siz de bize ayar vermeyin, siz de bize ayar vermeyin!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben hukukçuyum anlatıyorum.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Veremezsiniz yani öyle bir hakkınız yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Veriyorum kardeşim!
Anayasa'nın 47'nci maddesi...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Biz de size veririz o zaman.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Sayın Aydoğan, konuyla ilgili konuşun.
Bitirin, bağlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, sözlerimi tamamlayacağım, öyle bitirin, mitirin yok.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Hayır, sözlerinizi bağlayın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anayasa'nın 47'nci maddesi...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Konuşma tarzında ve üslubunda problem var.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anayasa'nın 47'nci maddesi bu düzenlemelerin kanunla yapılacağını...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Burada birbirimize hakaret edeceksek iş çığırından çıkar. Biz de sizin yaptığınızın alasını yaparız, hiç merak etmeyin!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz benim yerime konuşursanız vereyim sözü.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Ne yapacaksınız?
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Yaparız efendim, ölçüyü kaçırırsanız alasını yaparız!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz milleti tehdit edemezsiniz!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Siz de bizi tehdit edemezsiniz!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kimse kimseyi edemez, hukuka davet ediyor herkesi!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Sayın Aydoğan, toparlar mısınız, lütfen toparlar mısınız?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, bir müsaade etsinler...
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Ama tamam da siz de konuyu bağlamından saptırmayın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Susturur musunuz?
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Sayın Sezal, lütfen...
Arkadaşlar, bakınız...
Değerli arkadaşlar, lütfen sükûneti muhafaza edelim ve neticeyi alalım.
Buyurun Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anayasa'nın 47'nci maddesi bu tarz işlemlerin nasıl yapılacağını anlatırken kanuna uygunluktan bahsediyor.
Şimdi, burada, benim yerime hukukçu kesilen arkadaşlarımız "kanun" deyince sanıyorum bu yaptığımız kanunları anlarlar. Sadece bu değil işte o kanuna uygunluk; bu Anayasa da bir kanun, bu Anayasa da baş kanun. "Önce buna uygun olacak." diyor yani yaptığımız işlemlerle alakalı, "kanuna uygunluk" dediği bunlar. Şimdi, bütün bunları yok sayarak burada kanun yapmaya çalışıyorsunuz, Allah yolunuzu açık etsin ama bizim memleket gibi bir derdimiz var, sizinle aynı yerden bakmıyoruz, memleketimiz çok kıymetli, gelecekte şahlanacağını biliyoruz, nasıl şahlandıracağımızı anlattık. Güvene dayalı bir iktidarla beraber, merkez Türkiye projesiyle beraber bu limanların nasıl kıymetli olacağını anlattık.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Sayın Aydoğan, onu seçmeninize anlatırsınız, Komisyona anlatın lütfen.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) - Burası Genel Kurul değil Sayın Vekil, burada siyaset yapamazsınız, burası Komisyon. Hepimiz siyaset yapabildiğimiz için buradayız, burada siyaset yapmayın!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, izin verirseniz, sözlerimi bağlayayım, vermezseniz o sizin utancınız olsun.
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Lütfen...
Ya, Sayın Aydoğan, bize nasıl davranacağımıza ilişkin telkinde bulanamazsınız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sizin getirdiğiniz ekonomi şu, getirdiğiniz ekonomi, sabahtan beri övündüğünüz...
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) - Misafirsiniz, lütfen gündemle ilgili konuşun.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ya, arkadaş ne istiyorsun daha, kötü yönetiyorsak...
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Fuat Bey, bir saniye...
Fuat Bey, izin verin lütfen...
Turan Bey, bağlar mısınız...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bağlamayacağım, susacaklar, öyle bağlayacağım.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Ya, siz nasıl konuşuyorsunuz! Siz nasıl konuşuyorsunuz kardeşim, "susacaklar" ne demek ya!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Ben de sesinizi kesiyorum...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Kesemezsiniz! Ben bitireceğim sözümü, bu ayıp sizindir, yazıklar olsun!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Bu sizin ayıbınız, "susacaklar" ne demek, kimi susturuyorsunuz siz ya?
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Kesiyorum sesinizi, burada nasıl davranacağıma, yöneteceğime ilişkin siz karar veremezsiniz.
Sayın Alpay Antmen, Utku Çakıözer'in söz sırası sizde...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yazıklar olsun, bir milletvekilinin sesini kesecek kadar tahammülsüzsünüz! Tek bir hakaret olmadan sesi kesiyorsunuz!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Kardeşim, üslubunuza dikkat edeceksiniz ister vekil olun, ister olmayın burası Dingo'nun ahırı değil!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz hakaret etmeyen bir milletvekiline tahammül edemeyecek bir Komisyonsunuz, yazıklar olsun!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Size yazıklar olsun, bu Komisyona saygısızlık yapamazsınız, bu Komisyona saygısızlık yaptırmam, saygısızlık yapamazsınız bu Komisyona.
Sayın Alpay Antmen, buyurun...
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Üslubunuzdan dolayı size yazıklar olsun!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Lütfen sayın milletvekilleri...
Sayın Sezal, lütfen...
Sayın Antmen...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hukuk içerisinde size anlattım, saygısız tek kelime varsa bunun hesabını vereceğim.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Neyi vereceksin?
Tutanakları alıp bir daha bakarsınız.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Getir, ağzına sokalım herkesin!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Neyi ağzına sokuyorsun ya, nasıl konuşuyorsun ya, doğru konuşacaksın, haddini bileceksin!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sen doğru konuşacaksın!
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Elini kolunu kaldır, adamın canını sıkma, vekilsen vekilsin, üslubuna hareket edeceksin. Böyle bir terbiyesizlik yok, izin vermeyiz efendim, burası milletin Meclisi izin vermeyiz, haddini bileceksin! Sen vekilsen biz de vekiliz!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, tek kelime hakaret varsa hesabını vereceğim; çıkartın, yoksa yedireceğim.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Neyi yediriyorsun, kime neyi yediriyorsun ya, ben sana yediririm şimdi!
OTURUM BAŞKANI FAHRİ ÇAKIR - Değerli arkadaşlar, bakınız, siz Komisyona ayar veremezsiniz, verdirmem burada.