KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sabahtan beri arkadaşlarımızla beraber değerlendiriyoruz. Bir kısım arkadaşlar diyorlar ki: "İşte, daha önce de siz öneriyordunuz, bunu gündemleştirdik, getirdik." Her gecikmiş alınan karar, muhalefetin her söylediğine o gün itiraz edip, dikkate almayıp ondan sonra birden yapmak hepimizi zarara sokuyor, hepimizi mağdur ediyor. O nedenle, siyasi partiler kendi görüşlerini açıklarken daha çok dinlemek, bir taraftar gibi değil de ne oluyor, ne bitiyor, ülke adına neler olabilir diye ele almak lazım.

Bizler asgari ücretin yüksekliği, asgari ücretle ilgili, vergiyle ilgili konuşmalarımızda bir gerçek üzerinden, bize oy verenlerin ve Türkiye'deki gördüğümüz gerçekler üzerinden değerlendirme yapıyorduk. Burada söylediğimizde bize "Böyle bir şey yok." "Gerek yok." "Vergi indirimine gerek yok." "Zaten yapılmış." gibi söylemler geliyordu. Şimdi, arkadaşlar, bugün de söylediklerimiz dikkate alınmasa bugünler bile aranabilecek düzeydedir. Şimdi, ben desem ki "Dolar 19 lira olmuş." hiç kimse doğru olup olmadığına bakmadan telefonuna bakacak çünkü bunun olabilme ihtimali var; eğer üç yıl önce, beş yıl önce söylesek hemen itiraz edilirdi "Böyle bir şey yok." diye. Gün içerisinde birçok kişi telefonuna bakıyor, euro 20 lira; hadi telefonunuza bakmayın. Şimdi, böyle bir gerçekle karşı karşıyaysak o zaman bu durumu konuşmamız lazım, sadece asgari ücretin yüksekliğiyle övünmememiz lazım. Peki, biz ne diyorduk asgari ücretteki düzenlemeyle beraber: "Bir ülkede asgari ücretli çalışanların sayısının düşmesi ülkenin refah düzeyinin de göstergesidir." Bunu söylüyorduk aynı zamanda. "Yüksek tutalım, vergiden muaf edelim ama onların sayısını düşürelim." diyorduk. Şimdi, öyle bir şey yaptınız ki normal çalışan, vasıflı, vasıfsız, deneyimli, deneyimsiz herkesi asgari ücrete mahkûm ettiniz, herkesi merdiven altı çalışmaya mahkûm ettiniz. Giderek böyle bir tablo gelişecek; ucuz emek, ucuz sömürü.

Anımsar mısınız, derlerdi ki: "Doğu Bloku ülkelerinden insanlar geliyor; fizyoterapisttir, sağlık çalışanıdır, yemek yapıyor, ütü yapıyor, her şeyi gideriyor, bakımı üstleniyor; şu kadar dolar veriyoruz." Şu anda hekimler yurt dışına gitmek için... Tabipleri Birliği açıklıyor, paldır paldır gitmek istiyorlar. İnsanlar TUS'a değil, yabancı dile çalışıyor ve birçok kesim bununla karşı karşıya. Şimdi, geldiğimiz aşamada, siz bu gerçeklerle bizim söylediklerimizi, muhalefetin söylediklerini ciddiye almazsanız bütün ülkeyi karamsar bir tabloya götürürsünüz.

Bir diğeri, kimin ne söylediği belli değil. Bu parti ilk kurulduğunda "adalet" denilen bir kavramı koydu partisinin isminin başına; adalet bırakmadınız. "Kalkınma" dediniz, sadece belli bir kesim kalkınıyor, büyük çoğunluk yoksullaşıyor. Geçmişte Türkiye'de orta sınıftan, orta tabakadan söz edilirdi, şimdi orta diye bir şey yok. Makası öyle bir açtınız ki bir yemek parasıyla insanlar bir ay geçinmeye çalışıyor, orta diye bir şey kalmadı. Asgari ücretle insanların -gıda, konut, kültür, sağlık, eğitim- siz inanıyor musunuz bunlarla ilgili geçim yapabileceklerine, çocuklarını okutabileceklerine?

Bakın, bir kısım arkadaşlar değindi ama birçoğumuz asgari ücreti konuştuk; üniversite hastanelerini bitirdiniz. Üniversite hastanelerine hiçbir medikal firma malzeme satmıyor, hiçbir medikal firma satmıyor. Sattığını nasıl yapıyor? Hazine ile Maliye Bakanlığı ilişkisi gibi, tefeci ilişkisi gibi; 10 liralık ürünü 50 liraya satıyor "Nasıl olsa paramı iki yıl sonra alacağım." diye ve sonra sizleri de arıyorlar: "Bu paramızı çekemiyoruz, ne olursunuz rektörle konuşun, paramız gelsin." diye. Rektörler ne diyor? Rektörler diyor ki: "Mecburuz, parayı veremediğimiz için..." ve ne oluyor? Bir ameliyat için dört ay sonraya gün veriliyor ve sonra ne deniliyor? "Özele git." Özele gidince ne oluyor? Hani yüzde 200 fark alınıyordu; deniliyor ki: "40 bin lira fark ver, 50 bin lira fark ver." Sizleri bile arıyorlar sadece bizi değil ki. O zaman çözüm köklü çözümde. Bir şeyi önlemek istiyorsanız, korumak istiyorsanız zamanında müdahale edeceksiniz. Zamanında yapılmayan her müdahale giderek problemleri, sorunları artırmakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bu şekilde, bir diğeri de yaptığınız çalışmanın üstünde gerçekten nitelikli bir etki çalışması yapılmamış. İbrahim Bey, sabah açılışta teşekkür etti; sağ olsun. Ben Diyarbakır'daki Mali Müşavirler Oda Başkanıyla görüştürdüm. Burada genel merkezden de arkadaşlarımız var. Yani 1 liralık, kuruşlar üzerinden yapılacak hesaplar birçok şeyi düzenleyebilecek düzeyde. Size ilettik, arkadaşlarla da illettik; sağ olsun, İbrahim Bey ilgili yerlere de iletmiş. Üstünde yeterince çalışılmamış ve öyle bir hâle getirildi ki bütün çalışma ortamını da bozdunuz.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Ama bu reform değil mi asgari ücrette?

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bakın, bu zamanında yapılan, şu anda onu yok ettiniz. Hadi yüzde 50'yse, bütün memurlara da yüzde 50 zam yapalım madem böyle bir ihtiyaçsa ve gerçekse. Gerçek devrim, reform odur. Gerçek devrim, reform fiyatları dondurabilmektir. Bugün yaptığınız zamla ikinci gün aynı ürünü aynı fiyata alamıyorsanız siz devrim yapmıyorsunuz, siz oyalama yapıyorsunuz. "Hiperenflasyon" denilen bir şeyden söz ediliyor, Arjantin örnek gösteriliyor, birçok kötü örnek gösteriliyor. Keşke biz refah düzeyi yüksek olan, keşke biz asgari ücretli düzeyi düşen, çalışan sayısı düşen, keşke insanların kültüre, yaşama... Keşke insanların gelecekle ilgili korkularına engel olan bir şeyi anlatabilseydik. Yoksullaşıyoruz, bütün ülke yoksullaşıyor ve her seferinde bir kılıf bulunuyordu; dış mihraklar, terör. Şu anda hiçbir şey yok. Bunun karşılığı becerememek, yönetememek ve sabahleyin arkadaşlarımız, Sayın Paylan söyledi. Birkaç köşe yazarı spekülasyon yapar gibi, manipülasyon yapar gibi piyasayla oynuyorlar ve eminim, neler neler yapıyorlar. Kaç sefer sorduk: "Merkez Bankasındaki bu müdahalelerde kimler dolar almış, kimler satmış, açıklayın." dedik, vekiller olarak sorduk. Hiç kimse açıklamıyor.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Biz de onu istiyoruz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Biz de istiyoruz.

Şimdi, arkadaşımız çıktı, diyor ki: "Gerçek reform, vergi reformu yapalım." Biz her gelen torba yasada vergiyle ilgili bir düzenlemeye, gerçek bir vergi reformuna ihtiyacın olduğunu söyledik. Her seferinde dedik ki çok kazanandan çok alalım, az kazanandan az alalım. Bakın, paldır paldır açıklıyorlar, diyorlar ki: "Şuralardan, şuralardan, şu şirketlerin vergileri..." gidip orada paralarını yatırıyorlar. Birine işlem yapılabildi mi? Bir tane işlem yapılmadı. Bir düzenleme yapılmıştı tekrar burada "Yüzde 30 vergi alınacak." diye. Hiçbir şey alınmıyor. Şimdi, bunlar yapılmadığı sürece gelecekteki bütün çalışmalar hepimizin gelirini yok edecek. Siz bir kısımla ilgili yaptığınız çalışmaları gerçek anlamıyla irdeleyip yapmadığınız zaman insanları suça teşvik etmiş olursunuz, insanları kaçak çalıştırmaya teşvik etmiş olursunuz. Diyecekler ki: "Ben sana 5 bin lira veriyorum, seni asgari ücretli göstereceğim. Ben sana 6 bin lira veriyorum, seni asgari ücretli göstereceğim, devlet desteğinden yararlanayım, kayıt dışı çalış." Bunu nasıl tespit edeceksiniz?

SALİH CORA (Trabzon) - Çok riskli bir durum.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Kişi dese ki: "Ben işsiz kalacağım." Ne diyeceksiniz? Bir şeyi düzenlerken hiç bunları dikkate almıyorsunuz ve giderek getirdiğiniz bu ortamda -sağlıktan, eğitimden, çalışandan- bütün herkesin yaşamını altüst ettiniz ve gidişatla ilgili... Yani sabahleyin açılışta da söyledik, bugün bizim konuşmamız gereken ne olması lazım? Yani olağanüstü hâle en çok karşı çıkan bizleriz, olağanüstü hâl koşullarının en çok mağduru da biziz ama şu anda ülke olağanüstü hâldeyse ekonomik açıdan, bizim hep beraber oturup Türkiye Parlamentosunda bunu konuşmamız lazım, birilerinin bize açıklama yapması lazım. Ya, on dokuz yıllık bir iktidardan söz ediyorsunuz; günaydın, yeni yani buna mı yeni denecek, günaydın mı yeni denecek? Mustafa Bey, siz söylediğiniz için İbrahim Bey'e, şimdi ne söylesem bir şey diyecek. Buna mı "yeni" denecek? Yani "orta"yı duyduk, "eski"yi duyduk, "tek partiyi" duyduk, ne bulduk; on dokuz yıl, yirminci yıla giriyor ve cumhuriyetin 100'üncü yılı sürekli referans alınıyordu. Cumhuriyetin 100'üncü yılında Türkiye'de keşke asgari ücretli çalışan sayısı yüzde 1'lerde olsaydı ama şimdi 100'üncü yılına giderken ülkenin yüzde 65'i, 70'i asgari ücrete mahkûm olacak. Şu an zaten asgari ücretle çalışan sayısı da açıklanmıyor, biz verilerle ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ve ülke giderek yoksullaşıyor. Bunun çözümü, gerçekten büyük çoğunluktan yana olmak lazım ve bir an önce gerçek tedbirleri almak lazım. Birilerini korumak amacıyla yapılan şey büyük çoğunluğu yok ediyor ve büyük çoğunluğu yok ederken aslında ülkeyi büyük bir tahribata sürüklemiş oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın İpekyüz, lütfen tamamlar mısınız.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - İnanın, gittiğimiz yerlerde, hep beraber gittiğimiz yerlerde vatandaşların söylediklerini biz dinlesek belki de çözümü rahatlıkla bulmuş oluruz. Yani çiftçisiyle de hayvan besleyeniyle de buğday ekeniyle de memuruyla da işsiziyle de kadınıyla da genciyle de öğrencisiyle de konuşursak sorunları çözebiliriz ama kulaklarımızı tıkarsak, bildiğimizden vazgeçmeyip bir inat gibi sürekli dayatırsak bu ülkeyi bitirmiş oluyoruz; hepimize yazık oluyor.

Teşekkürler.