KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkan.

Hazırunu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, 90 komisyon toplandı teklif için, uluslararası antlaşmalar dışında. 90'ının 52'sine fiilen katıldım, 48'ine de muhalefet şerhini ya yazdım ya katkıda bulundum. İlk kez bir Başkan "Hayır, Komisyon dışından gelen bir kişi anayasallık üzerine de olsa konuşamaz." dedi, bu da siz oldunuz.

Şimdi...

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Kaboğlu, şu an size söz veriyorum yani konuşabilirsiniz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır Başkan, en son...

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Önerge üzerine dedim ben.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, yok. Şu Anayasa tartışması kısmında, en sonda, 7350 sayılı Yasa üzerinde, hani limanların elli yıllığına yabancılara işletmeye verilmesi konusunda, yine, burada konuştum ama başta konuştum.

Şimdi, burada tabii ki sorun benim elli yıllık öğretmenliğim, öğretim üyeliğim, anayasacılığım sorunu değil, sizin de sorununuz değil. Gelecek kuşaklara nasıl bir miras bırakacağımıza dair sorun olduğu için, beş saat bekledim, beş saat daha beş dakika için durabilirim çünkü bu çok önemli bir konu.

Şimdi, Sayın Başkan, sayın imza sahipleri; emekleriniz için teşekkür ederiz. Tabii ki bu, çok önemli bir yasa ve hepimizi heyecanlandırıyor ama yasanın hazırlanması açısından, bir, teknik olarak, bir de tekniğin ötesinde ögeler bakımından dikkat edilmesi gereken hususlara baktığımız zaman, mesela, madde 2 "tanımlar" olmalıydı. Siz 4 öğretmen kategorisi öngörüyorsunuz; aday, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen ama tanımı yok. Bu kadar önemli bir yasada, bu, madde 2 olarak "tanımlar" şeklinde belirlenmeliydi. Süre azlığı nedeniyle örnek olarak belirtiyorum. Dil konusunda daha özenli olmalıydı çünkü kalkınma, insan... Kalkınmış insan olmaz, gelişmiş insan olur, eğitimli insan olur. Dolayısıyla, dil önemlidir ama tabii ki hani, burada, anayasallık açısından, neden Anayasaya yollama önemliydi? Evet, bir kez yollama var Anayasa Mahkemesi kararına ama onun da gerekleri ne yazık ki yerine getirilmemiş. Ama pekâlâ 42'nci madde, çağdaş, bilimsel ve laik eğitim vurgusu yapılabilirdi. Bunun gibi örnekler, dil ve Anayasa bakımından gerekçeler geliştirilebilir.

Ama benim buradan özellikle dikkatinizi çekmek istediğim husus, bu, sabahleyin yapılan Anayasa'ya uygunluk incelemesi açısından, 38'inci maddenin, İç Tüzük madde 38'in gerekleri pekâlâ yerine getirilebilirdi çünkü bu, münhasır bir yetkidir yani milletvekillerine ve komisyona tanınan bir yetkidir ama biz bunu, burada, bakın, metinde yer aldığı üzere -tetkik bir yana- müzakere bile edemedik, sadece oylama yapıldı. Oy verenler "Neden Anayasa'ya uygundur bu düzenleme?" bu konuda bir cümle bile söylemediler. Dolayısıyla, İç Tüzük madde 38'in gerekleri kesinlikle yerine getirilmemiştir. Bu, yerine getirilmemiştir derken orada "özü" ve "sözü" diyor; bakın, özüne girmiyorum, sözünün bile gereklerinin yerine getirilmediğini belirtmekte yarar var.

Şimdi, değişik hatipler Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine konuştular. On dört yıl beklenmiş ama on dört yıl beklendikten sonra hiç değilse 21 sayfalık kararın asgari gerekleri yerine getirilmeliydi. Tabii ki buradan alıntılar okumayacağım ama en azından şu çok belirgin: Sayın meslektaşım hani "Her şey yönetmelikle olmaz." dedi ama Anayasa Mahkemesi açıkça, özellikle görevin nitelikleri konusunda, yükselmede, göreve alınmada, belirli unvan verilmede objektif kriterler arıyor ve bunun için de "İdareye bu yetki verilmemeli." diyor. Evet, yasayla her şey ayrıntılı düzenlenemez ama yasa o nesnel ölçütleri koymak zorundadır. Anayasa Mahkemesi bu nedenle bunu iptal etti ancak aynı hata burada da yapılıyor, birçok yerde yapılıyor. Ben özellikle belli maddeler açısından bunu dile getirecektim ama olmadı. 4'üncü madde, 5'inci madde, 6'ncı madde ve 11'inci maddeler açısından açıkça aykırılıklar söz konusudur ve bu aykırılıklar yalnızca Anayasa'nın 128'inci maddesine değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Buyurun, tamamlayın Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sadece yasallık ilkesi açısından 128'inci madde değil, 7'nci madde -Anayasa'nın üstünlüğü- 11'inci madde, 10'uncu madde ayrımcılık yasağı, 11'inci madde "Bir yıl sonra yürürlüğe girer." diyor, 13'üncü madde ölçülülük ilkesi açısından ve en önemlisi de Anayasa'nın 153'üncü madde... Çünkü Anayasa Mahkemesi kararı var ve Anayasa Mahkemesi kararı bize asgari bir özen ve yükümlülük yüklüyor Anayasa'ya uygun yasa yapma konusunda. Bunun gerekleri yerine getirilmiş değildir.

Sayın Başkan, siz hani "Anayasa Mahkemesine nasılsa gidersiniz." dediğiniz için bunu çok üzüntüyle karşıladım. Bunu söylüyorlar, AKP'li vekiller söylüyorlar ama lütfen bunu yapmayalım. Neden yapmayalım?

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Tabii ki dedi ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, şöyle, şöyle ama... Bakın "Nasılsa gidilecek, dolayısıyla Anayasa'ya aykırı buluyorsanız Anayasa Mahkemesine gideceksiniz." diye...

KAMİL AYDIN (Erzurum) - 367'yi hatırlatırım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bizim Anayasa'mız, Anayasa Mahkememiz "a priori" denetim yapmıyor, "a posteriori" denetim yapıyor.

Bakın, Sayın Başkan, 27'nci Yasama Döneminde şu ana kadar 300 düzenlemenin -bunlara 89 CBK dâhil olmak üzere- yalnızca 139'una gittik Anayasa Mahkemesine. Hepsini okudum yani en son okuma tarafımca yapılıyor. Anayasa Mahkemesi 41 karar verdi, 20'sini iptal etti ama bir İspanya Anayasa Mahkemesi olsaydı 40'ını iptal ederdi. Bu kadarını bile iptal etmesi, düşünün, oldukça yüksek çünkü çoğunluk tarafından atanmış yargıçlar orada üyeler. Bu bakımdan, açıkça Anayasa'ya aykırılık söz konusu ise burada bizim varlık nedenimiz, Anayasa Mahkemesinin var olması "Nasılsa Anayasa Mahkemesi bunu denetleyecek, Anayasa'ya aykırılığı o giderir." diye değil, bizim esasen Anayasa'ya aykırılık incelemesini çok daha titizlikle yapmamızın gerekliliğinden kaynaklanıyor.

Son cümlemi söylüyorum: Şimdi, bazı vekiller liyakat konusunu farklı biçimlerde vurguladılar. Burada neden liyakat önemli? Liyakat ile hukuk iç içe çünkü, liyakat ile Anayasa iç içe geçiyor. Bunu biz çok acı deneyimlerimizle yaşadık yakın geçmişte ve Türkiye'nin bir kez daha yaşamaması için buna dikkat etmemiz gerekiyor. Bakın, şu tırnak içerisinde bir cümle: "Türkiye'de fiilî bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasa'ya uygun değildir ve de suç işlenmektedir." Tırnağı kapatıyorum. 16 Ekim 2016'daki bu sözler üzerine düğmeye basıldı ve 16 Nisan 2017'de Anayasa değişikliği yapıldı olağanüstü ortam ve koşullarda. Bunlar tabii ki hukuka ve Anayasa'ya uygun olmadan yapılan tasarrufların bizi getirdiği eşiktir. Biz de bunun için burada bulunuyoruz, bunun için titizleniyoruz. Yoksa sözlerimizin burada kayıtlara geçmesinin fazla bir anlamı yok. Eğer karşılıklı olarak birbirimizi dinlemeyeceksek, konuşmayacaksak, "Anayasa'ya uygundur." dendiği zaman neden uygun olduğu konusunda bir cümle telaffuz edilmeyecekse o zaman bu mekânların da çok fazla anlamı yoktur. Umarım Genel Kurulda bu yanlışı düzeltiriz.

Teşekkür ederim sabrınız için.