| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 10 .01.2022 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, bizim zaten burada bulunmamız Anayasa'ya aykırılıkları saptamak değil, acaba bu kanun teklifi Anayasa'ya uygun, kamu yararına uygun... "Daha nitelikli gelecek kuşaklar nasıl yetiştirilebilir?" sorularına yanıt vermek amacıyla... Örneğin -şimdi belirteceğim husus- biraz önce okunan (1)'inci fıkraya göre aday öğretmenliğe atanabilme şartlarından biri "Millî Eğitim Bakanlığınca ve/veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartları aranır." Peki, acaba Bakanlıkça mı, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezince mi, yoksa her ikisi tarafından mı sınav yapılacak? Bu, belli değil. Şimdi, siz yasaya, bu şekilde, hangi birim tarafından yapılacağını açıkça koymak durumundasınız. Peki, bu sınavın içeriği ne olacak? Şimdi, bu içeriğin, bu konunun kimin tarafından yapılacağı Anayasa'nın 128'inci maddesine göre yasa tarafından belirlenmesi gerekir. Millî Eğitim mi, Komisyon tarafından mı belirlenecek? Ama bununla bitmiyor. Başarılı olunması gereken sınav hangisi yani hangisi tarafından yapılacak sınav? Bu, belli değil. Bu bakımdan, 128'inci madde açısından tabii ki sorunludur ama bununla bitmiyor. Adaylık Değerlendirme Komisyonu nasıl oluşacak? Komisyon oluşumu belli değildir. Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirmenin niteliği ve kapsamı nedir? Bu da belirtilmiş değil. "Bu Adaylık Değerlendirme Komisyonu yönetmelikle düzenlenecek." deniyor. Düşünün, binlerce adayın sınavını yapacak olan Komisyonun nasıl oluşacağını biz yasayla belirlemiyoruz ve bunu yönetmeliğe bırakıyoruz. O zaman, bugün tartıştığımız konular, yazılı sınav, mülakat... Torpil var mı, yok mu? Niteliğe mi dikkat ediliyor yoksa taraflar mı, bunlar mı gözetiliyor? İşte, aynen, bunların kapısını açıcı düzenlemeler... Anayasa'nın 128'inci maddesi boşa konmuş madde değil. Yasayla yapılacak olan düzenleme ile yönetmelikle yapılacak olan düzenleme birbirinden farklıdır.
Şimdi, Adaylık Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmede başarısız olanların görevine son verileceği ve bu kişilerin üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı... Sayın Başkan, üç yıl bir üniversite süresidir yani siz sınavda başarılı olamadı diye görevine son veriyorsunuz ve bir üniversite daha bitirebilir, üç yıl bekletiyorsunuz, bir öğretmen adayını üç yıl bekletiyorsunuz.
Bakın, 7151 sayılı sağlık kanununda bunu tartıştık. Dört yüz elli gündü düzenleme ve dört yüz elli günü Anayasa Mahkemesi hekimlik hizmeti açısından çok uzun bir süre olarak kabul etti, makul olmayan süreyi iptal etti. Biz ise şimdi üç yılla, bin günü aşan bir süreyle, adaya, sınavdan dönen adaya "Hayır, bir daha giremezsin." diyoruz, bunu yapmaya bizim yetkimiz yok yani böyle bir... O zaman, siz "Kesinlikle hayır." dersiniz ama bunu da yasayla saptamanız durumunda, niteliğini belirlemek kaydıyla, eğer mülakat yapacaksanız saydam bir biçimde yapmanız kaydıyla "Evet, bu kişi öğretmenliğe uygun değildir." dersiniz, o da yaşamının yolunu belirler. Üç yıl sonra gelecek, peki, bir daha geri dönerse ne olacak? Üç yıl daha kalacak, altı yıl. Yani bunlar, hani bir yasada yer alması gereken makul kavramları, ölçüleri aşan durumlardır. Dolayısıyla, hani Anayasa madde 13 ölçülülük ilkesini belirtiyor yasa yapımında, hak ve özgürlüklerde, tabii, kamu hizmetine giriş sürecinde. E, bu ölçülülük ilkesiyle bağdaşmıyor. Amaca elverişli mi? Böyle bir üç yılı koymak gerekli mi? Peki, amaca elverişli mi? Bu amaç ile araç arasında adil denge var mı? Yoksa, Sayın Başkan, hani "Anayasa'ya aykırı." diyorsunuz ama bütün bu konular gerçekten çok ciddi sorunlardır. Yoksa, hani laf olsun diye Anayasa'ya böyle bir aykırılık zaten söz konusu olamaz.