KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Türkiye Büyük Millet Meclisimizin yoğun gündemi içerisinde zaman ayırıp buraya gelen çok değerli milletvekillerime tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Biliyorum, herkesin çok yoğun programı var ama buna rağmen -bizim Komisyonumuzun neredeyse iki haftada bir toplantıları oluyor- toplantılara zaman ayırdıkları için çok çok teşekkür ediyorum toplantımızın başında.

Çok değerli milletvekillerim, çok değerli basın mensupları; bugün birbirinden değerli iki misafirimiz var. Biri, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Başkanı Nuri Bey, duayen bir büyüğümüz, gazeteci, bir basın emekçisi; diğeri ise Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı ve Anadolu'daki gazeteciliğin problemlerini Anadolu'da yaptığı toplantılarla bütün Türkiye'ye anlatmaya çalışan Sinan Bey. Her iki misafirimize de sözlerimin başında bir kez daha hoş geldiniz diyorum.

Tabii, birkaç hususun altını çizmek isterim. Birincisi: Her toplantıda dile getirdik, Covid salgını dünyada ve ülkemizde hayatın dijitalleşmesine, sadece siyasetin, ticaretin, ekonominin, toplumsal hayatın, gündelik hayatımızın değil, topyekûn hayatın dijitalleşmesine yol açtı ve her alanda çok köklü değişiklikleri beraberinde getirdi. Özellikle son günlerde çok sıkça dile getirilen "metaverse" kavramı dahi, dünyanın gelecekte nasıl bir atmosferin içinde olacağı ya da bu dijitalleşmenin nereye evrileceği konusunda çok iyi bir örnek ortaya koymaktadır. Geçen toplantılarda da dile getirdim, siyaset bilimi literatüründe "elektronik demokrasi" kavramı, 1960'ların ortasından itibaren dile getirilmişti fakat günümüzde bunun artık dijitalleşmesi, siyasetin dijitalleşmesi ya da dijital siyaset, herhâlde hepimizin dikkatini çekmektedir.

"Metaverse" kavramını, bildiğiniz gibi, birçok kişi, hem çevrim içi hem interaktif hem de gerçeğe yakın bir varlık hissi veren bir teknoloji olarak tanımlamaktadır. "Metaverse" şu an için kulağa bilim kurgu gibi gelse de internetin, gerçeğin ve hayatın geleceğini oluşturmaktadır. "Metaverse" kavramının son zamanlarda bu kadar popüler hâle gelmesinin sebebinin özellikle Covid-19 süreci olduğunu düşünmekteyim. Son iki yıldır hayatımızı derinden etkileyen salgın, hepimizi evde kalmaya ve gündelik hayatın rutinini yavaşlatmamıza yol açtı. Biz her işimizi neredeyse dijital düzlemde çözmeye çalıştık. Dijital etkileşimin artması, "metaverse" kavramına duyulan ilgiyi de artırdı.

Bugün, biz, dijitalleşmenin en çok etkilediği alanlardan bir tanesi olan gazeteciliği konuşacağız. Matbaanın icat edilmesi nasıl ki gündelik hayatta, insanların hayatında bir devrim etkisi oluşturduysa bugün de dijitalleşme, yeni nesil bir etkileşimi, yeni nesil bir gelişimi beraberinde getirmektedir. Çok açık biçimiyle, biz, buna aslında bir paradigma değişimi diyebiliriz. Burada gazeteci arkadaşlarımız var, değerli milletvekillerimiz var; onlar bu değişimi çok yakından takip ediyorlar. Dünya örneklerine de baktığımızda, artık elle tutarak gazete okumak herhâlde bizim nesil için söz konusu, bizden sonraki nesiller için gazeteyi her sabah dijitalde okumak, akıllı telefonlar marifetiyle okumak daha yaygın bir davranış kalıbına dönmüş durumda.

Gazeteler ilk çıktığı zaman insanların hayatında gerçekten çok önemli değişikliklere yol açtı. Biz dahi bu değişiklikleri bizzat yaşadık ve 70'lerde dahi bir gündelik gazetenin insanların hayatını ne kadar etkilediğini, oradaki tavsiyelerin ne kadar önemli olduğunu, insanların o gazetedeki rutine göre kendi yaşamlarını düzenlediklerini görmüştük ama dijitalleşmeyle beraber dünyanın en büyük gazeteleri olan The New York Times, The Washington Post olmak üzere, yine Türkiye'de Hürriyet gazetesi, Sabah gazetesi, Cumhuriyet gazetesi; Türkiye'nin köklü basın-yayın kuruluşlarının da gazetelerinin de bu etkileşimden önemli ölçüde etkilendiğini hep beraber yaşıyoruz, görüyoruz. Özellikle bu dijitalleşmeyle beraber, kitapların basımında dahi e-kitaplar marifetiyle -bizim bildiğimiz anlamda- o konvansiyonel dönemin, geleneksel kitap okuma alışkanlığının da önemli ölçüde değiştiğini görüyoruz.

Akıllı telefonların günlük hayatımıza girmesiyle beraber, spor, müzik, kültür ya da ekonomi gibi birçok alanı akıllı telefonların çeşitli uygulamalarıyla takip etmekteyiz. Bizim zamanımızda diyorum çünkü yeni nesil için galiba 1970'ler, sanki milattan önce gibi ya da çok eski zamanlar gibi bir zamanlardan bahsediyoruz. Bizim zamanımızda gazetelerin kültür, sanat sayfaları vardı. Biz, İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezinde, Ankara'da CSO'da hangi etkinliklerin olduğunu oradan takip ederdik ama günümüzdeki dijital uygulamalarla beraber, aynı anda New York'ta da Washington'da da Paris'te de Ankara'da da İstanbul'da da Erzurum'da da Hatay'da da ya da Antalya'da da hangi etkinliklerin olduğunu, biz o uygulamalar marifetiyle takip edebiliriz. Bu, tabii, bence, gerçekten hayatı çok olumlu yönde etkileyen ve kültür endüstrisini olumlu yönde etkileyen gelişmelerden bir tanesidir.

Bir gazete, dergi ya da televizyonun aksine, akıllı telefonlar ve internet gibi dijital teknolojilerin sağladığı imkânlar sayesinde, insanlar istedikleri zaman, istedikleri yerdeki bir insana kolayca ulaşım sağlayabilmektedir. Bu durum, teknolojiyi yönetenler için hedef kitleyi kontrol altına alma, manipüle etme ve yönlendirme gibi amaçlar için kullanıldığında son derece önemli faydalar sağladığı bilinmektedir.

Geleneksel medyanın dijitalleşmesi medya sektöründe de köklü değişimlere, radikal değişimlere sebep olmuştur. Bunun en büyük etkeni, geleneksel medyadaki kurumların halkla paylaşacağı gündeme, kendi içeresinde bulunan hiyerarşi sistemine göre karar vermesi ve seçmesidir. Bence, dijitalleşmenin -bir gazeteci olarak, kısa bir süre akademisyenlik ve gazetecilik yapan biri olarak- en temel değişimi galiba bu noktada yaşanıyor. Geleneksel, konvansiyonel, hem televizyon hem de gazetede bir haberin verileceğine oradaki yayın masası karar verirken, dijital ortamda buna takipçiler tarafından karar verilmesi ve her takipçinin bir içerik üreticisi hâline gelmesi galiba, hepimizin kendimizi yeni baştan, en azından sektördeki insanların bu bağlamda yeniden bir değerlendirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Bazı insanların ve bazı kesimlerin özellikle gazetelerin ve televizyonların internetin etkisiyle, sosyal medyanın etkisiyle habercilik yapmasını eleştirdiklerini ben de takip etmekteyim. Bugün de mesela, isim de vereyim, Türk basınının usta isimlerinden biri, Hıncal Uluç -isim gazetede yazıldığı için söyleyeyim- Ahmet Hakan'ı, Hürriyet gazetesini sosyal medyanın etkisiyle yaptığı yönünde eleştirdiğini gördük. Bu, aslında iki tane temel paradigmayı, yaklaşımı ortaya koymaktadır. Bir taraftan, yeni neslin özellikle dijital ağlardaki tartışmalardan etkilenerek bu yönde bir yaklaşım ve duyarlılık içinde olduğunu görürken, diğer taraftan daha geleneksel yaklaşımı savunanlar, haberciliğin ve gazeteciliğin içerik üretmesinde sosyal medyadan, dijital dünyadan fazla etkilenmemesi gerektiği yönünde bir yaklaşımı savunmaktadır. Bunlar tartışılacaktır, tartışılmasında fayda vardır çünkü gerçekten bu dijital dönüşüm hiçbirimizin gözünü kapatacağı bir gelişme, değişim değildir.

En büyük gazeteler birkaç milyon tiraj yaparken Facebook'taki haberler her gün bir milyardan fazla kişiye ulaşmaktadır. Son dönemde, çok sayıda gazetenin, maliyet ve kitleye ulaşım avantajları nedeniyle geleneksel mecraları terk ederek yalnızca internet platformlarından yayın yaptıklarını görmekteyiz. Herhâlde Türkiye'de de bu anlamda Habertürk gazetesinin yazılı nüshasını bırakıp dijital ortamda yayınlarına başlaması, bu dönüşümün önemli ipuçlarından bir tanesini ortaya koymaktadır.

Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum, bugün biz de bu dönüşümü yani bu paradigma değişimini 2 değerli misafirimizden dinleyeceğiz. Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sayın Sinan Burhan ve Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Mehmet Nuri Kolaylı bizlerle.

Ben, şimdi sözü değerli misafirlerimize vermek istiyorum. Sizler de uygun bulursanız önce Sinan Bey'den başlayıp yirmi beş dakika süre vereceğim, sonra da Nuri Bey'e süreyi vereceğim.

Teşekkür ediyorum.