KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz, değerli misafirlerimiz; Başkanımıza arada söylediğim şeyi tekrarlayayım: Nuri Bey ne kadar duayen bir isim olduğunu verdiği örnekler, açtığı tartışmalarla göstermiş oldu, hakikaten çok önemli bunlar, örnek olaylar. Bunlar üzerinden de burada hepimizin fikirlerini ortaya koyması tartışmamız, bugün bence çok değerli. Benim de çok istifade ettiğim bir oturum oldu. Gazetecilik mesleğinin gelişimi, demokratik denetim fonksiyonu nedeniyle demokrasinin vazgeçilmez bir parçası ve bunu iyileştirmek, geliştirmek... Zaman zaman ben de Türkiye Gazeteciler Konfederasyonuyla bu anlamda şehrimdeki teşkilatlarıyla da fikir alışverişinde bulunuyorum ve bunlara her zaman çok değer veriyorum. Ben de kendi ilgi alanımdan, biraz kendi mesleğimden hareketle bir pencere açmak istiyorum bu tartışmalara, bu konuşulan fikirlere. Aslında burada toplamda konuştuğumuz her şeyin ortaklaştığı bir nokta var. Biz ilkokulda münazara eğitimi alırken Türkçe derslerinde vesaire bu "Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir?" diye bir tartışma vardır ve öğrenciler farklı fikirleri, farklı pozisyonları savunarak bu konuyu tartışırlar. Ben de işte, o öğrencilik yıllarımdan itibaren düşündüğümde her zaman sanatın sanat için olduğunu düşünmüşümdür. Bunu şuraya bağlamak istiyorum: Bu ortaya çıkan tartışmaları girift hâle getiren gerek haberlerin manipüle edilmesinde gerek yalan haberin, bunun sınırlarının ne olduğunun... Aslında bir nokta var yani işin kriminal tarafını bir tarafa koyuyorum, bir dolandırıcılık amacıyla, bir kişisel çıkar temin etmek amacıyla olan iş kriminal bir nokta. Bunun da sınırlarının gözetilmesi, sınırlarının tespit edilmesiyle ilgili teknolojinin gelişimi nedeniyle bunun habercilik içerisine dâhil edilmesiyle birtakım noktalar olabilir ama sanırım, bir başka nokta var ve ülke olarak da burada birazcık yaşadığımız bir muzdariplik var. Hepimizin zihninde bir idealler dünyası var, fikirlerimiz var ki toplum için bir şeyler söylüyoruz, siyaset alanına dâhil oluyoruz, kamusal yaşama dâhil oluyoruz ama sanırım, karşılaştığımız ve toplum olarak da çözmemiz gereken bir problem var: Kendi fikrimizi, kendi ideolojimizi yaptığımız mesleğin üstüne koyuyoruz yani Türkiye'de bazı gazeteler var, benimle ilgili olumlu bir şey yazma ihtimalleri yok, bazı gazeteler de var, bazı yayın organları da var, benimle ilgili olumsuz bir şey söyleme ihtimalleri yok. Öyleyse bunlar demek ki kendi fikirlerini, kendi ideolojilerini, bakış açılarını gördükleri, inceledikleri, haber ulaştırmakla yükümlü oldukları genel kamuoyuna üstün koyuyorlar. Bence bu, birinci sorun alanı, bununla baş etmemiz lazım. Bu, sadece gazetecilik için değil, bence birçok meslekle ilgili bir problem. Sahip olunan ideoloji, yapılan mesleğin üzerinde kabul ediliyor.

İkinci nokta, tabii, bu teknoloji şunu kolaylaştırdı: Bence İkinci Meşrutiyet'ten itibaren kitlesel anlamda ülkemizde gazetelerin ortaya çıkışıyla da beraber bir meseleydi bu. Herkes toplum için konuşmak yerine belirli bir cemaat için konuşmayı tercih ediyor. -Lütfen, buradaki "cemaat" sözcüğünü şey olarak algılamayın, yani bir inanış topluluğu olarak değil- Genel kamuoyuna bir şey konuşmak yerine bir grubun hassasiyetlerini, bir grubun beklentilerini tatmin etmeyi kendisine görev ediniyor ve hem gelişen teknoloji de buna kolaylık sağlıyor. Yani on farklı "community" için, topluluk için eskiden yayın üretmeniz görece masraflı iken şu an çok ucuz. Bence bu alandaki meslek kuruluşlarının bu iki problemle mücadele etmesi lazım yani burada bizimle beraber, siyasilerle beraber meslek kuruluşlarına büyük bir görev düşüyor. Yani toplumu yok edip insanları topluluklaştıran ve birbirleriyle varoluşsal kavgalar içerisine sokan maalesef, bir bilgi aktarım sistemi var, tüm dünyada bunun zararlarını çekiyoruz, ülkemizde daha yoğun çekiyoruz ve sadece gazetecilikle ilgili değil, değişik meslek gruplarında da kendi ideolojimizi yaptığımız işten üstün tutma bir kültüre, bir alışkanlığa, övülen bir harekete dönüştü. Bununla ilgili örnekleri dinlediğim, okuduğum çok güzel 2 tane kitap var, tavsiye de ederim. Belki başkaları da vardır ama Hasan Cemal'in "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" kitabı çok güzel örneklerle dolu bununla alakalı ya da "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" Cumhuriyet gazetesinde çalıştığı yılları anlatıyor. Eminim, farklı yayın kuruluşları, farklı ideolojik taraflarda olanlarla ilgili de benzer bakış açıları vardır ama bununla ilgili olarak hepimizin çalışması lazım. Sadece gazetecilikle ilgili olarak değil, tekrar altını çizmek istiyorum, mesleğimiz, yaptığımız iş her zaman kendi ideolojik dünyamızın üstesinde olmalı, önce hepimizin yaptığımız işi iyi yapmamız lazım. Burada da en büyük görev sizlere düşüyor. Bizim yapmamız gereken burada, bugün müzakere ettiğimiz konularda olduğu gibi, gazetecilikle ilgili, basın emekçileriyle ilgili bu meslek birliklerini güçlendirici adımlar atmak ama bunları dahi yapsak bu zihnî, kültürel dönüşümü başaramadığımız takdirde ben çok da ileri gidemeyeceğimizi düşünüyorum.

Bugün buraya gelip bizimle bu güzel toplantıyı icra ettikleri için her iki misafirimize de çok teşekkür ediyorum.