KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Sayın Uğur Aydemir ve 42 milletvekili arkadaşımızın imzasıyla gelmiş olan 4 maddelik bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Aslında, şu anda Genel Kurulda görüşülen bir teklif varken bu 4 maddelik kanun teklifinin getirilmiş olması ve şu anda görüşüyor olmamız, uygulamaların ne kadar plansız ve koordinesiz yapıldığının da en iyi göstergelerinden birisi. Sayın Aydemir, emeğinize teşekkür ediyoruz. Yani 2 madde için 42 milletvekilimizin de imzası var teklifte, bayağı bir güçlü imzayla gelmiş ama baktığımızda, özellikle 1'inci madde üzerinden değerlendirdiğimizde, zaten diğer kanun teklifi Komisyonumuzda görüşülürken bu uygulamayla ilgili hem bizim önergemiz vardı ve konuşuldu, görüşüldü; tekrar bu şekilde bir ayrı kanun, torba kanun teklifi şeklinde getirilmesini, ben de diğer konuşmacı Komisyon üyelerimiz gibi açıkçası eleştiriyorum ve bunun hakikaten bir hesapsızlık olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.

Şimdi, 1'inci maddenin üzerinde çok durmayacağım ama en son enflasyon muhasebesi 2004 yılında yapılmış, evet ve şu anda da şartlar oluştuğu için tekrar yapılması gündeme gelince bir erteleme getiriliyor. Aslında, bu ertelemenin de yapılan tartışmalar, daha önceki görüşmede, Komisyondaki görüşmede de tarafların konuşmalarına baktığımız zaman, gerek mali müşavirler açısından olsun gerekse bu ertelemeyi isteyen firmalar, ki ertelemenin yapılmasını istemeyen taraflar da var anladığım kadarıyla yani orada da bir çelişik durum var, bu ertelemeyi desteklemeyen taraflar da var. Bugün... Benim yorumum bu maddeyle ilgili, aslında bilinmeyene karşı bir endişe olduğunu görüyorum ben. Yani eğer enflasyon muhasebesi uygulanırsa neyle karşılaşacak şirketler? Tam olarak buna hâkim değil ve karşılaşacakları şeyin olumlu mu olumsuz mu olacağıyla ilgili de farklı görüşler var. O nedenle, kanun maddesi görüşülürken tarafların mutlaka dinlenmesi ve Bakanlıktan da bir bilgi alınması gerekiyor.

Sayın Kuşoğlu'nun vermiş olduğu, Komisyonda verilmiş olan önergeden de biraz, evet, farklı bir uygulama getirilmiş, onunla ilgili de değerlendirmeyi madde üzerinde görüşürken yaparız.

Asıl, 2'nci madde, hakikaten içinde bulunduğumuz duruma baktığımızda, ülkemizi, bizi, vatandaşlarımızı ne kadar üzen işler yapıldığını tekrar bize gösteriyor. Daha görüşmesi bitmeyen kanun teklifimizde, işte, özellikle gerçek kişilere uygulanan kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat hesabının tüzel kişilere, kurumlara, şirketlere uygulanmasıyla ilgili bir düzenleme getiriliyor. Bir önceki yani gerçek kişiler üzerinden yapılan çalışmalara baktığımız zaman, getirilen uygulamanın... Sayın Vekilimiz, Sayın Cemal Öztürk "Daha çok erken, niye bu kadar erken yorum yapıyorsunuz? Yani uygulama daha yeni başladı." dedi ama sonuç olarak eğer ekonomik veriler haftalık olarak açıklanıyorsa haftalık veriler üzerinden de değerlendirme yapmak açıkçası hepimizin hakkıdır diye düşünüyorum.

Verilere baktığımız zaman da şu ana kadar getirilen düzenlemenin çok da faydalı, verimli olmadığı ortaya çıkıyor. Yani hâlâ bir kere, mesela, Merkez Bankasının haftalık para ve banka istatistiklerine baktığımız zaman 17-31 Aralık gerçek kişi döviz tevdiat hesaplarında, o tarihler arasında 504 milyon dolarlık bir artış olduğunu görüyoruz. Yani dolara talebin artmaya devam ettiğini görüyoruz. Yine, biraz daha ileriye gidelim, 7 Ocak haftasına geldiğimizde ise döviz tevdiat hesaplarında 1,6 milyar liralık bir düşme olduğunu ama 145,5 milyar dolara düştüğünü yani bu kadar büyük bir hacmin içinde 1,6 milyarlık bir düşüşün çok da anlam ifade ettiğini söyleyemeyiz.

Şimdi, aslında, getirdiğiniz hem bir önceki uygulama, gerçek kişilere Türk lirası üzerinden Kur Korumalı Vadeli Mevduat Hesabı uygulaması hem de şimdi bu getirdiğiniz ikinci maddeyle, mesela, gerekçesine baktığımız zaman, neydi gerekçesi? "Bankacılık sistemindeki toplam mevduat ve katılım fonu büyüklüğü içerisinde, Türk lirasının payının artırılarak finansal istikrarın desteklenmesi amacıyla..." diyorsunuz. Ben de şimdi size sormak istiyorum: Bu finansal istikrarı acaba kim bozdu, neden bozuldu? Şimdi istikrarı sağlamak amacıyla neden böyle bir arayış içerisindesiniz? Getirdiğiniz 2 uygulama da yine birilerinin yani parası olanların işine yarayacak bir uygulama. Gerçek kişiler için de bu böyleydi, geçerliydi, bu tüzel kişiler için de getirdiğiniz uygulama aynı şey. Yani dövizi olanın, parası olanın ödüllendirildiği bir düzenleme getiriyorsunuz, ikinci kez getiriyorsunuz bunu. Neden? Yeterli miktarda döviz hesaplarından bir dönüş sağlayamadınız şimdi daha fazla sağlayabilmek için bunu yapıyorsunuz. İkincisi de -Sayın Bekaroğlu'nun da vurguladığı gibi- kimler dönüş yapacak? Yüksek kurdan dövizini satıp düşük kurdan tekrar döviz alanlar için aslında çok kazançlı bir uygulama getiriyorsunuz, görünen o.

Şimdi, bir taraftan, bu kur farkı gelirinden vazgeçiliyor yani vergi alınmayacak. Burada zarar gören bir kesim de Hazine. Yani bu getirilecek olan, getirilen uygulamanın Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesine nasıl bir etkisi olacak?

Sayın Kuşoğlu da biraz önce vergi harcamalarıyla ilgili rakamların ne kadar yükseldiğinden, yüksek olduğundan bahsetti. Vergi harcamalarının yükselmesi demek, verginin, dolaylı vergiler üzerinden vatandaşa, halka, bu millete, fakirin fukaranın sırtına daha fazla binmesi demek. Sizin kurmuş olduğunuz ekonomik modelin aslında ne kadar yanlış olduğunu ve işlemediğini de bu yürüyen sistem gösteriyor. Yani getirilen şu maddeler, ne kadar yanlış bir model üzerinde olduğunuzu ve çıkmaz sokaktan bir arayış içerisinde olduğunuzu bize gösteriyor. Neden yanlış model? Yıllardır söylüyoruz, milletvekili olduğumdan beri ben de söylüyorum, ifade ediyorum, modelinizi değiştirmeniz gerekiyor. On sekiz yıldır üretime dayalı değil, tüketime dayalı bir ekonomi modeli tercih ettiniz. Aslında, şu yaşadığımız bütün sıkıntıların en önemli sebeplerinde bir tanesi bu. Yani hâlâ... Evet, sanayi üretimi artınca seviniyoruz ama sanayi üretiminin rakamlarına baktığımız zaman, sanayi üretimi ile sanayi üretiminde kullanılan yarı mamul ürünlerinin ithalat oranlarının da aynı şekilde arttığını görüyoruz. Yani ham madde bağımlılığımız hâlâ yüzde 70'lerde, bir türlü bunu düşüremiyoruz. Sanayi üretimi arttıkça yarı mamul hammadde ithalatımız artıyor. İthalatı neyle yapıyoruz? Dolarla, euroyla yapıyoruz, dövizle yapıyoruz ve bu da tabii ki cari açığa sebep oluyor. Cari açıkla birlikte işte, enflasyon, dövizin artışı bir sürü sarmalın içine aslında bile bile giriyoruz. Ve hâlâ yine ısrar ettiğiniz bir şey -sürekli söylüyoruz, kaç yıldır bütçede Komisyon üyesi olarak ben de her seferinde ifade ediyorum- artık şu düşük teknolojili ürün üretiminden vazgeçin, vazgeçin değil azaltın, yüksek teknolojili ürün üretimini nasıl artırırız buna bakalım. Bırakın şu döviz üzerinden dövizleri bozdurup kur korumalı Türk lirası mevduat hesapları açtırmayı falan. Bizim ülkemizin kalkınması için yapmamız gereken yüksek teknolojili ürün üretmek, ham madde üretmek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Maddelere geçince devam edersiniz.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son cümlem, bugün de o nedenle de hâlâ bunda ısrar ettiğiniz için de -şimdi sanayicinin işi- bu ne demek, bu neye sebep oluyor? Ucuz işçiliğe sebep oluyor. İhracatın ucuzlaması daha ucuz işçiliğe sebep oluyor. O zaman da sanayici işte "Aman vay efendim, Suriyeli işçi, Afganistanlı işçi olmazsa biz iş yapamayız, çalışacak adam bulamayız."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biz bugün bunu tartışıyoruz, buna güzellemeler ve olumlamalar yapar hâle geliyoruz. O yüzden asıl tartışılması gereken şu andaki ekonomi modeli, üretim modelidir ve lütfen artık bu tür uygulamalardan da vazgeçin.

Teşekkür ederim.