| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 45 Milletvekilinin, Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .01.2022 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Ben de kısaca birkaç görüşümü paylaşacağım. Son, yaklaşık on beş-on altı saat süren...
Öncelikle, tabii ki bütün katılımcıları ben de saygıyla selamlıyorum. Özür diliyorum, beş dakika süre olduğu için, tasarruflu kullanmak adına...
Şöyle ki: Herhâlde on beş saate yakın sürmüştü son 301 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmeleri, ben de Komisyondaydım başından sonuna kadar. Gerçekten orada da bu konular tartışıldı. Ancak nitelikli yasa yapma sürecinde ve bu dönem, özellikle de yeni sistemle beraber Plan ve Bütçe Komisyonu gibi önemli bir komisyona gelen kanun tekliflerinin dahi ne kadar hazırlıksız, plansız olduğunu ve gerçekten katılımcı bir müzakere sürecinin olmadığını da ortaya koyuyor. Bununla ilgili, 2 maddeyle ilgili görüşme açılabilir, detaylı da konuşulabilirdi. Böyle olmadığı gibi, kanunlar görüşülürken bir de önergelerle sorun... Her ne kadar Sayın Başkan "Bu buranın konusu değil." dese de geçen, son, Genel Kurulu kapattığımızda TOKİ'yle ilgili Cumhurbaşkanına gerçekten muazzam yetkiler veren, yetki sınırlaması olmayan bir önergeyle karşı karşıya kaldık ki bu Komisyonun gündeminde olması gereken... Belki de bu Komisyon o önergeyi tartışmalıydı. Mutlaka teklif sahipleri o önergeyi düşünmüşlerdi ki kanun görüşülürken hızlıca Genel Kurul gündemine getirildi.
Şöyle bir durum var: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini biz kabul ederken Cumhurbaşkanına verilen yetkiler vardı ama biz, geçen sürede kanunlarla, muazzam derecede, Cumhurbaşkanına ayrı, yeni yeni yetkiler tanımlamaya başladık yani sistemin sağlamadığı yetkileri şimdi tekrar verdik. İlerisi de geldi, artık önergelerle teklifler verilmeye başlandı. Bu ciddi bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
Evet, getirilen kanun gerçekten -geçen de söylemiştim- bu iktidarın uyguladığı politikaların bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Ekonomi politikalarında uygulanan yanlış politikalar sonucunda hızla artan faiz oranları, sonrasında bunu düşürme çabası ve hızla artan enflasyon ve döviz kriziyle karşı karşıyayız. Gelen bütün kanunlarda bunu frenlemeye dönük maddeler var ve onlar da yarım yamalak ve ciddi anlamda, gerçekten, kamuoyunu, bütün herkesi tatmin eden uygulamalarla değil, yine ucu açık, Maliye Bakanlığına, Cumhurbaşkanına yetkiler veren, kanunla sınırlamaları olmayan düzenlemelerle karşı karşıyayız. İşte, Sayın Aydemir buna, kur atağı ve köpük... Sayın Aydemir burada yok ama aslında temel sorun, ülkenin gerçekleriyle uyuşmayan bir sistem krizi ve bunun yol açtığı ekonomik politikalar ve tüm vatandaşların yaşadığı ve katlanmak zorunda kaldığı maliyetler; bunu burada dile getirmek istiyorum.
Getirilen ve öngörülemez, istikrarsız ve güven duyulmayan bir ekonomik yapıyla karşılaştık. Açıkçası, zaten süreç, gelen kanunlar kendini ifade ediyor; işte, getirdiğimiz enflasyon muhasebesi düzenlemesini Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi'nin yüzde 142 artması neticesinde getiriyoruz ve bu zaten ortaya koyuyor ülkenin nasıl bir ekonomik kriz içerisinde olduğunu. İşte, meslek mensuplarının talebi, iş yükünün azalması, kurumların talebi... Tamam, bu uygulama yapılabilir ama bunun arkasındaki gerçek ne, neden biz buna ihtiyaç duyduk; bu tartışılmalı aslında.
Bu uygulama ilk 2001 krizi sonrasında gündeme getirilmiş 2003 yılında. Bu da zaten ülkeyi nasıl bir kriz ortamına getirdiğinizi ve nasıl geriye döndürüp tekrar o kriz koşullarına getirdiğinizi de ortaya koyuyor açıkçası; bunu belirtmek istedim ben.
Evet, teklife baktığımız zaman kurumlara da dönük bir vergi muafiyeti getiren bir düzenleme var. Yani bir taraftan gerçekten TL'ye yönlendirmeye dönük uygulamalar varken bir taraftan da dövizi artırıcı uygulamalara devam ediyor Hükûmet. İşte, Merkez Bankası yabancı kaynaklarının haczedilmeyeceğiyle ilgili, işte, swap anlaşmaları, Katar'la, Birleşik Arap Emirlikleri'yle... Yani bir taraftan da döviz getirebilmek için bir mücadele var Hükûmet tarafından ama vatandaşlara ve kurumlara da siz TL'ye dönüş yapın... Bunun karşılığını hazine ödeyecek ve bugün de işte, her türlü gelir, kazanç, hepsi muafiyetin kapsamına girecek. Yani mevcut bütçe geçti ve bütçenin geçmesinin akabinde gelen kanunlar... Ben Maliye Bakanlığı temsilcilerine sormak istiyorum, bütün getirilen uygulamalar devletin kamu gelirleri noktasında ciddi bir zafiyet yaratacak noktaya geldi, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bunu sormak istiyorum size yani bütçe geçtikten sonra kamu gelirlerinde yeni bir düzenleme yapan, kamu dengesini bozan bir uygulamayla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Özdemir, buyurun, tamamlayın lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Bir de şunu söylemek istiyorum açıkçası: Değerli milletvekilleri, bugün halkın bizden çözüm beklediği temel sorun enflasyonla mücadele ve enflasyon karşısında ezilen halkın, kurumların sabit girdilerindeki fiyat artışları ama gelen kanunların bununla bir ilgisi yok. Ben bunun enflasyonla mücadeleye dönük bir uygulama olduğunu düşünmüyorum. İşte "Belirli kesimlere destekler veriliyor..." Bu da temelsiz. Yani biz bu kurumsal, bu sistem krizinden çıkmadıkça, bu kurumlara güveni artırmadıkça ve gerçekten öngörülebilir istikrarlı politikalar, kadrolarımız olmadığı sürece bu krizlere devam edeceğiz. Ve faiz sebep, enflasyon sonuç... Gerçekten, ekonomik anlamda da uluslararası tartışmalara yol açan ve ülkemizi gerçekten güvensiz ortama çeviren bu takıntılı politikadan vazgeçmediğimiz sürece bu da çöken bir politikadır.
Ağustos ayında...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederiz Sibel Hanım, ek bir dakikanız da doldu.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Doldu, tamam, sadece şunu söyleyeceğim: Ağustos ayında 19 olan enflasyon ve 19 olan faiz oranları... Bugün enflasyon yüzde 40'lara gelmiş ve faiz oranı yüzde 14'lere düşmüş, bu çelişkili durumu nasıl açıklıyorsunuz?