| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .11.2014 |
ADNAN KESKİN (Denizli) - Süreyi yeniden çalıştıralım Başkanım. Lütfen.
BAŞKAN - Tamam efendim, sorun yok.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hakkımı gasbetmeyin.
Sayın Başkan, "Aç bırak, tutsak et; minnet ve bağlılık duygusu yarat, sonra hükmet." yönetim anlayışı, kamu yönetimine, ekonomi ve mali kararların şekillenmesine etkili olursa devlet sadaka kurumuna, siyaset de sadaka ayinine dönüşür.
2002 yılında iş başına gelen Adalet ve Kalkınma Partisi bu anlayışın, bu yaklaşımın mucidi ve mimarı olmuştur. İnsanın çalışıp ürettiğiyle toplumda dik yaşama duygusu köreltilmiş, toplumun içerisinde insanları eziklik içerisinde tutsak ederek istediği şekilde yönlendirme algısı geliştirmiştir. Kamu görevlileri, valiler, kaymakamlar bu uygulamaların aktörleri olarak kullanılıp yapılan yardımlar gösterişlerle, tantanayla ilgilinin oturduğu konuta kadar aktarılıp kamuoyu önünde o kişiyi tutsak etme uygulaması günlük yaşamın ayrılmaz parçası olmuştur.
Adalet ve Kalkınma Partisi her şeyde olduğu gibi analizleri 2002'den yani kendi rejiminin önceki yıldan başlatıyor ve oradaki performansı çarpıtarak ortaya bir şehir efsanesi çıkarıyor. Sabah sunu yapan Sayın Bakanın konuşmasında bu anlayışın somut örnekleri var. Örneğin Sayın Bakan sunumunda "Sosyal harcamalarda kullanılan kaynak 2002'de 1 milyar 376 milyon lira, 2013 yılı sonu 21 milyar 37 milyon TL'ye yükseltilmiş." diye bir paragraf koydu. Bu rakam doğrudur. Böyle baktığınız zaman, enflasyonu dikkate almadığınız zaman gerçekten sosyal harcamalara çok büyük bir artış olduğu algısı oluşuyor ama 2002'den bu yana yüzde 230 birikmiş enflasyonu dikkate aldığınızda sunulan rakamın çok büyük bir meblağ olmadığı anlaşılıyor.
Kaldı ki yoksulluk olduğu sürece bu yardımlar da kaçınılmaz olacaktır. Siz iktidar olarak bu toplumun 30 milyon kesimini yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm ederseniz, doğal olarak bunun sonucu bütçeden bu yoksul insanlara kaynak aktarmak olacaktır. Önemli olan, yoksulluğu azaltmak, insanların çalışarak, üreterek toplumda özgürce yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. İnsanlara emeğinin karşılığını vermeyerek, ürettiği ürünlerin karşılığını vermeyerek açlığa, yoksulluğa, tutsaklığa değil, sonra "Yardım ettim." diyerek her sandık kuruluşunda partinize hak etmediğiniz oy toplama anlayışı sosyal devletle bağdaşmayan bir yaklaşımdır.
Bu anlayışın, böyle yaklaşımın içerisinde olduğunuzun çok somut örnekleri var. Önce engellilere çalışma olanağı sağlıyor musunuz? Yürürlükteki yasalara göre engellilere kamu kurumlarında yüzde 3 oranında çalışma hakkı tanınmıştır fakat bu konulardan sorumlu olan Bakanlığınızda bile bu rakamlara uyulduğunu sanmıyorum. Bütün kamu kurumlarında aynı anlayış egemen olmaktadır. Keza bu insanların eğitimiyle de ilgili doğru dürüst tatmin edici bir uygulama yok. Türkiye'de 5 ile 18 yaş arası 500 bine yakın engelli çocuk var 8,5 milyon engellenin içerisinde. Bunların 50 binine özel ve örgün eğitim veriliyor, diğerlerinin böyle bir eğitim alması, kendi yeteneklerini geliştirerek, geliştirdikleri yeteneklerinin karşısında iş bulma imkânları, kanalları tıkanıyor. Bu yaklaşım da "Para verdim, çok büyük katkılar yaptım." anlayışı da, "İnsanları tutsak etme, esir etme." anlayışının bir başka ürünüdür. Bakanlık olarak bu konuda herhangi bir önlem alınmayacak, bu konuda engellerin insanların eğitim görerek kendi ayakları üzerinde durmasının koşulları hazırlanmayacak, sonra dönülecek, "Bütçeden şu kadar para ayırdık." diye övünüp şişinmeye kalkacaksınız.
Keza, 2 milyona yakın rehabilitasyon eğitimi alması gereken engelli var. Bu konuda sunuşunuzda bizi aydınlatıcı herhangi bir bölüm yok. Yani 2 milyon rehabilitasyon ihtiyacı olan engellilere niçin yeterli düzeyde eğitim verilmemektedir. Bu 2 milyon rehabilitasyon eğitimi ihtiyacı olan engellilerin maalesef çok az bir bölümü eğitim alabilmekte, gerek okul sayısı gerekse bu okullarda görev yapacak olan personelin yetersizliği nedeniyle engelli insanlar bu rehabilitasyon eğitimini alamamaktadırlar. Şu an engellilerin yüzde 80'i iş gücüne dâhil değildir.
Asıl Bakanlığınızın görevi, bu engelli insanları eğiterek, rehabilitasyona tabi tutarak onların iş gücüne dâhil edilmesidir. İş gücüne dâhil edilebilirse engelliler, başkasına boyun eğmeden, başkasının taleplerine tutsak olmadan özgürce yaşama şansını elde edebilirler. İktidarınız bu konuda bilinçli olarak hem eğitim olanaklarını kısıtlıyor hem de rehabilitasyon olanaklarını kısıtlayarak engellileri de tıpkı diğer toplum kesimlerinde olduğu gibi siyasi amaçlarla kullanmanın peşini takip etmektedir.
Şimdi, Sayın Bakan, kadın cinayetleri, devri iktidarınızda... Bu konuda hiç değinmiyorsunuz, 2002'yle kıyaslama yapmıyorsunuz konuşmanızda. Tabii, bu konudaki başarısızlığınız o kadar kötü ki bunu teğet geçiyorsunuz. Yüzde 1.460 devri iktidarınızda 2002'ye göre kadın cinayetleri. Yani 14 misli kadın öldürülmüş 2002'den önceye göre; 14 misli daha fazla kadın öldürülmüş.
Bunun öldürülme sebeplerini bilmiyorum. Bu konuda tabii, konuşmanızda herhangi bir değerlendirme göremedim ama bu konuda herhâlde yasa çıkarmak yetmiyor, insanların kadına bakışını, toplumun kadınla ilgili değerlendirmelerini, algılarını değiştirmek gerekiyor.
Kamu yönetiminin en üst düzeydeki moral otoritesini temsil eden Başbakanlık koltuğunda oturan kişi "Kadınla erkek eşit değildir." diye değerlendirme yaparsa, siz bile çok önemli bir konuda kadından sorumlu bir bakan olarak, Suriye'den gelen kadınların Türk erkekleriyle evlenmesini hiç de uygun olmayan bir yaklaşımla "Suriyeli kadın mültecilerle, karnının doyurulması bahanesiyle iki ya da üç olarak evlenilmesi, misafirperverliğimize uygun değildir, sorumluluk erkeklere düşüyor." diye bir değerlendirme yaparsanız, böyle bir değerlendirme yaparsanız kadın haklarından sorumlu Bakan olarak, elbette ki kadınlar öldürülür.
Yani, bunu erkeklerin sorumluluğuna havale ederek, bu konuda Medeni Kanunu'nun en azından düzenlemelerini görmezlikten gelerek sanki bu evliliklere vize verir gibi açlık sorununu evlenme... Açıklamanız burada Sayın Bakan. Sizin konuşmanız bu.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bunun bir suç olduğunu, kanunlar karşısında bunun bir suç olduğunu açıklayan öncesi de var ama...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hani nerede var? Burada açıklama.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bütününe bakın.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Burada açıklama.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Sayın Bakan açıklar ama bence bütününe bakın.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Burada açıklama.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bütününü okuyun.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Aşağısını da okuyayım isterseniz. Yani Anayasa'yı, Medeni Kanun hükümlerini bırakacaksınız bir kenara...
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Öyle mi demiş?
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben diyorum bunu.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Siz diyorsunuz zaten.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Cumhuriyetin bir bakanı Türkiye'de bunun Anayasa'ya, yasalara göre uygun olmadığını söylemeyecek, kalkacak bunu açlığa bağlayarak erkeklerin kusuru diye bu şekilde bir yaklaşım ortaya koyacak. Elbette böyle bir yaklaşım ortaya koyarsanız...
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Sayın Bakan cevap verir, ne söylediğini biliyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) - ...kadını hâlâ bir ticari meta gibi görürseniz, kadını, hâlâ cumhuriyetin en önemli devrimlerinden olan kadın hakları devrimini göz ardı eder de tekrar toplumsal ve siyaset yaşamından uzaklaştırmaya çalışırsanız... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Biz o açıklamayı detaylarıyla okuduk Sayın Keskin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - ...kadını sadece evinde çocuk doğurmakla yükümlü bir varlık olarak değerlendirirseniz, kadınların cinayetlere kurban edilmesi de kaçınılmazdır.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Kabul etmiyoruz.
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) - Sizin ifadeleriniz...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sizin devri iktidarınızda maalesef kadınlar bu konuma düşürülmüştür, bu konuma indirgenmiştir. Başbakanınız, bakanlarınız...
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Sayın Bakan açıklayacak neyi ifade ettiğini.
BAŞKAN - Sayın Keskin...
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bizim söylediğimiz...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Bakanın avukata ihtiyacı yok. Kendisi cevap verir İlknur Denizli.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Avukata ihtiyacı yok ama konuşmanın tamamına bir bakmak lazım.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben bakıyorum. O seni ilgilendirmez. Bakan cevap verir ona.
(Mikrofon kapandı)
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Yani ben konunun hassasiyeti...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, Sayın Bakan cevap versin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Bu tepkilerinizi Sayın Başbakana koyaydınız keşke. Kadınla erkek eşit değildir dediği zaman siz onurluca bir davranış sergileseydiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Siz ,keşke bu tavrınızı Sayın Başbakan...
BAŞKAN - Sayın Keskin, teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sayın Bakan, sizden bir küçük açıklama alayım.
Buyurun lütfen.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Teşekkür ederim.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başbakan televizyon ekranlarında kadınla erkek eşit değildir dediğinde...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Keskin, lütfen.
Arkadaşlar...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Keşke bu tavrınızı o zaman koysaydınız.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Adnan Ağabey, Sayın Bakan konuşuyor, bak Sayın Bakan cevap veriyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Kadın-erkek ayrımını, haremlik-selamlık ayrımlarını içinize sindireceksiniz, bakanlarınızın yaptığı toplantıda onların eşiyle beraber...
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Keskin, açıklamalarınızı...
ADNAN KESKİN (Denizli) - ...şövalyeliğe soyunacaksınız.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Arkadaşlar, benim yaptığım açıklama bir televizyon programındaki bir açıklama. Çok geniş bir oturumda yapılan, bu konudaki bütün sorunların enine boyuna tartışıldığı bir açıklama. Gazetenin yani sizin okuduğunuz gazetenin o açıklamanın ne kadarını aldığını ve sizin ne kadarıyla ilgili konuştuğunuzu -bir saniye- bilmiyorum ama açıklama şöyle. İsterseniz Anadolu Ajansı'ndan isteyip bakabilirsiniz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - İsteyelim.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Açıklama şöyle: Ülkemizde tek eşlilik esastır, Suriye'de bu böyle olmayabilir. Suriyeli kadınların birden fazla evlilik alışkanlığı olabilir ama bizde böyle değildir yani kelime kelime söylemiyorum ama mana itibarıyla böyle.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, elinizde vardır bir kopyası, bu Anadolu Ajansının şeyi yok mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Yok yani böyle bir sorguya çekileceğimi hiç düşünmediğim için elimde kopyayla dolaşmıyorum.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Sayın Bakanım, videoyu çoğalttıralım, CD yaptıralım.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Yok, yok, hayır, gerek yok yani bu tartışmayı da yükseltmeyelim. Arkadaşlarımın da...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ayağınıza basıp basmamak... Farklı bir şey söyleyeyim...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Keskin...
BAŞKAN - Efendim, Sayın Keskin, bitirsin Sayın Bakan.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Keskin, ne aceleniz var?
BAŞKAN - Telaş etmeyin, durun.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Bakanın başka bir açıklaması daha var.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Keskin...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yıl 2004...
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Keskin, ben şu sözümü bitireyim, saygısızlık oluyor biraz, takdir edersiniz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Siz saygısızlık yapıyorsunuz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Yapmadım size karşı bir saygısızlık.
BAŞKAN - Olur mu canım! Sayın Keskin... Sayın Keskin, lütfen...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Size karşı bir saygısızlık yapmadım, Sayın Başkan söz verdi.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Gerilim yaratmaya hakkınız yok.
BAŞKAN - Sayın Keskin, müsaade edin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Bitireyim konuşmayı.
BAŞKAN - Sayın Keskin, ben size bitirip bitirmediğinizi sordum.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben konuşurken siz buradan devreye giremezsiniz.
BAŞKAN - Sayın Keskin, ben size konuşmanızı bitirip bitirmediğinizi sordum. Siz bitirdiniz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır efendim, ne zaman bitirdim?
BAŞKAN - Süreniz de bitti.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır efendim. Kaç dakikamı aldılar, görmüyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Ben size ilave süre veririm bilahare.
Buyurun Sayın Bakan.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır efendim, bitmedi benim konuşmam, kesemezsiniz. Böyle bir saygısızlık var mı Sayın Başkan?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlış anlaşılma var o zaman, bitti zannettik Sayın Keskin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Rica ederim, yapmayın.
BAŞKAN - Sayın Keskin, zaman zaman...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, ben konuşuyorum. Bütün arkadaşlar sizin bu yaptığınızı duyuyor.
BAŞKAN - Müsaade edin... Sayın Keskin... Sayın Keskin, siz bu Komisyonda ilk defa bulunmuyorsunuz. Zaman zaman, sayın bakanlar konuşma yaparlarken de milletvekili arkadaşlarımızın ya da Komisyon üyesi arkadaşlarımızın müdahalelerinde kendilerine söz verilebilir. Ayrıca, İç Tüzük'e baktığınızda bu size bir saygısızlık değil. Sizin süreniz de bitti, sözünüzü de tamamladığınız düşünüldü.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır, hayır, ben...
BAŞKAN - Müsaade edin efendim. Sayın Bakanla hiçbir alakası yoktur. Bu, tamamen, Divan Başkanı olarak benim kendi...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, benim sözüm bitmedi.
BAŞKAN - Allah, Allah... Müsaade eder misin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Benim sözüm bitmedi.
BAŞKAN - Tamam, bitmediğini şimdi öğrenmiş olduk.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz buyurun, ondan sonra Sayın...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır, ben... Yapamazsın Başkan... Konuşmayı...
BAŞKAN - Sayın Keskin...
Sayın Bakan, siz açıklamanızı yapın, buyurun.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır, yapamaz.
BAŞKAN - Yapar efendim.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yapamazsın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yapar efendim.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Burası çiftlik değil.
BAŞKAN - Yapar efendim, müsaade edin.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yapamazsın.
BAŞKAN - Sayın Keskin...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yapamazsın Sayın Başkan.
İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Bakanın sözünü kestiniz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Burayı germenin bir gereği yok. Niye kesiyorsunuz sözümü?
BAŞKAN - Sayın Keskin, siz geriyorsunuz Sayın Keskin, rahat olun.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Konuşmayı kesemezsiniz, Sayın Bakan konuşuyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben ne zaman kestim?
BAŞKAN - Sayın Keskin, Sayın Bakanın yapacağı açıklamalardan neden bu kadar tedirgin oluyorsunuz?
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ben tedirgin olmuyorum Sayın Başkan. Ben bitireyim, Sayın Bakan...
BAŞKAN - Sayın Bakan müsaade edin, Sayın Keskin bitirsin.
Sayın Keskin, buyurun, iki dakika ilave süre verdim, buyurun.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Sayın Başkan, biz Anayasa'yı değiştirip pozitif ayrımcılık yapmadık mı? Bayan Sayın Bakan...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Önder, dur sen, acele etme.
BAŞKAN - Size ilave süre verdim iki dakika, buyurun Sayın Keskin.
Sayın Keskin'e pozitif ayrım yaptım.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Bakan İslam, çocuk gelinlerle ilgili bakınız açıklamasına: "Kötülük olsun diye çocuğunuzu evlendirir miyiz, çoğu masumane, bilinci artırmalıyız." diyor. Budur kadından sorumlu Bakanımızın çocuk evliliğiyle ilgili değerlendirmesi.
Şimdi, bir sayın bakanımız çocuk evlendirilmeleriyle ilgili böyle değerlendirme yapıyorsa, başka vatandaşların eşlerini farklı nedenlerle öldürmesinin âdeta ahlaki zeminini de hazırlamış oluyoruz.
Teşekkür ediyorum.