KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi aslında, çok ilkesel bir yerden bakarak söze başlayayım: Biz genel olarak zaten bu askerî anlaşmalar meselesine şerh düşüyoruz. Bu anlamıyla özellikle ülkenin dış politikasının genelinin militarize olmasını, bir savaş sanayisi üzerinden, askerî bir sanayi üzerinden yol alınmaya çalışılmasını yanlış bulduğumuzu ifade ederek başlamak istiyorum.

Diğer bir mesele, şimdi, Özbekistan'ın bulunduğu yer -bunu Balkanları tartışırken de konuşmuştuk; sonuçta eski Sovyetler ülkesi, Türki Cumhuriyetler içerisinde- biliyoruz ki aslında Sovyetler açısından çok stratejik bir yerde -geçenlerde çıkan olayları da biliyoruz o bölgelerde- ve gerçekten hassas bir yer. Bugün oraya yapacağımız her silah satışının bölgedeki güç dengelerini değiştirme, olası çatışma potansiyelini tetikleme riski bulunuyor ki Türkiye, bu anlamıyla eğer meseleye sadece bir para kazanma, "Silah satayım, para kazanayım, kasamı doldurayım." diye bakıyorsa işin öyle olmadığını Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilimden, Ukrayna'ya satılan SİHA'ların gidip Donbas bölgesinde kullanılmış olmasından gördük yani bugünkü gerilimin, neredeyse savaş başladı, başlayacak diye hepimizin takip ettiği sürecin aslında o bölgede kullanılan SİHA'larla tetiklendiğini ya da onun da bu gerilime katkısı olduğunu biliyoruz. O anlamıyla, yeniden -üstelik de sorunlu bir bölgeye- silah satmanın ve oradaki sorunları derinleştirmeye çalışmanın kendisinin problemli olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Diğer bir genel eleştirimiz de bu silahların sonuçta bir devlet teknolojisi üzerinden üretilmediği meselesi yani sonuçta buradaki bu silah sanayisinin kendisi, bir yandaş, akraba, kayınpeder, damat ilişkisi üzerinden yürüyor; buraya ciddi krediler veriliyor, ciddi destekler sunuluyor ve bu desteklerle aslında, bir ailenin zenginliği bir ülkenin dış ilişkileri üzerinden geçiyor yani düşünün ki ülkenin bir Cumhurbaşkanı var, onun damadı silah ticareti yapıyor ve biz burada yapılan o silah ticaretini, üretilen silahın anlaşmalarını konuşuyoruz. Bu anlamıyla da etik bir problem olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor yani bu anlamıyla da sorunlu çünkü sonuçta, bu dış ilişkilerin çoğu... Ki Cumhurbaşkanı da gittiği birçok yerde işte "Yerli ve millî silah üretiyoruz; şuraya silah satıyoruz, buraya silah satıyoruz." diye de çokça söylüyor, yine, Dışişleri de bunu çoğu yerde ifade ediyor ama en nihayetinde, satılan silahların Bayraktar SİHA'ları ve İHA'ları olduğunu, burada bir tekel oluştuğunu, bu tekelin bir aile şirketini olduğunu ve bugün Dışişlerinin yaptığı ya da Meclisin onayladığı anlaşmanın da bir ailenin gittikçe büyüyen cirosuna ciro katacağını da ifade etmemiz gerekiyor. O anlamıyla da problemli, sorunlu bir yaklaşım olduğunu biliyoruz. Yine, bu şirketlere dönük, özellikle vergi afları, AR-GE yatırımlarına dönük teşviklerin de çok büyük bir problem olduğunu... Bu paraların silaha, silah sanayisini geliştirmek yerine gerçekten bu ülkedeki katma değeri yüksek üretime harcanması gerekiyor, gerçekten katma değeri yüksek bir üretimin yakalanması için harcanması, buradaki AR-GE yatırımlarına harcanması, yeni nesillerin yaşaması ve yaşatılması için harcanması gerektiğini düşünüyoruz. Sürekli silah üreten, silah satan, savaş, ölmek ve öldürmek üzerinden bir siyaseti toptan reddettiğimizi, yanlış bulduğumuzu ifade edelim.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Makarna üretmemiz gerekiyor herhâlde, değil mi?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Siz onu mu anlıyorsunuz? Katma değeri yüksek üründen makarnayı anlıyorsanız...

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Silah sanayisinin katma değeri yüksek değil mi?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yani o sizin görüşünüz, ben makarnayı katma değeri yüksek ürün olarak görmüyorum en azından.

Şimdi, katma değeri yüksek ürün ihraç edemediğimizde ne oluyor? Günün sonunda, sadece silah satan ve silah tüccarlığı yapan bir yere geliyorsunuz ki bunun ülke vizyonu açısından da ülke ekonomisi açısından da sorunlu olduğunu bir kez daha ifade etmiş olalım.

Diğer bir mesele, Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Kafkasya -Türkiye açısından da- nasıl Rusya açısından stratejik önemde ise aslında Türkiye de bölge açısından stratejik önemde; hem enerji nakil hatları açısından çok önemli hem de orada gelişecek toplumsal olayların yeni bir dünya savaşını tetikleme kapasitesi açıkçası çok yüksek. O anlamıyla, bizim bu kadar enerji sorunu yaşadığımız, yoksulluk yaşadığımız, insanların elektrik faturalarını ödemediği bir dönemde bir yandaş şirketi büyütmek, onun cirosuna ciro katmak üzerine yapılan bu anlaşmaya şerh düştüğümüzü, onay vermediğimizi tekrardan ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.