| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) (Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .02.2022 |
YUSUF ZİYA YILMAZ (Samsun) - Çok Saygıdeğer Başkanım, çok Saygıdeğer Bakan Yardımcımız ve onun değerli heyeti, çok saygıdeğer milletvekillerimiz; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bilim insanlarına göre 21'inci yüzyılda -daha doğrusu, 20'nci yüzyılın da öyle ama önümüzde, 21'inci yüzyılın birinci çeyreğini geçtiğimiz bugünlerde- insanlığın iki önemli konusu var: Biri gıda, biri de enerji. Bilim insanları "Gıdaya hükmeden dünyaya hükmeder, enerjiye hükmeden de bölgesine -enerji konusundaki bölgesel üstünlüğü elde ettiği alana- hükmeder." diyor, enerji ve gıda bu kadar önemli. Aslında biz ona belki de son yıllarda içinde bulunduğumuz bu küresel ısınmayla birlikte suyu da katabiliriz yani üç önemli mesele var: Gıda, enerji ve su.
Şimdi, ben hiç unutmuyorum: 1980 ihtilali olmamıştı daha, Türkiye Bulgaristan'dan elektrik enerjisi ithal ediyordu. Bulgaristan, 1980 öncesinde nüfusu 5 milyon civarında olan bir ülkeydi, biz o yıllarda 60 milyon nüfuslu bir ülkeydik; benim zoruma gidiyordu. Genç bir mühendistim, Karayollarında çalışıyordum; utanıyorduk, kendi aramızda konuşuyorduk, Bulgaristan'dan elektrik enerjisi ithal etmeyi bir türlü kabullenemiyorduk.
Arkadaşlar, o yıllarda Türkiye'nin de -ben yanlış hatırlamıyorsam, o yıllara tekrar bakmam lazım ama- 30 bin megavat civarında -belki de yok-belki de 20-25 bin megavat civarında bir kurulu gücü vardı. 2000'li yıllarda Türkiye'nin toplam kurulu gücü 35 bin megavatlar civarındaydı. AK PARTİ iktidarı 2002'den bu yana bunu 3 kat katladı yani şu anda 100 bin megavat civarında bir kurulu güç var, bunun aşağı yukarı yüzde 51'i de yenilenebilir ve yerli kaynaklarla oluştu ama şu anda 700-800 milyar dolar civarında gayrisafi millî hasılamız var, bu gayrisafi millî hasılayı ancak bu kadarlık bir kurulu güçle karşılayabiliyoruz. Eğer daha büyüyeceksek, daha zengin bir ülke olacaksak, nüfusumuz artacaksa yani biz 2 trilyon dolarlar civarında bir gayrisafi millî hasılaya doğru gidiyorsak eğer bu gayrisafi millî hasılayı üretebilmek için bizim mutlaka kurulu gücümüzü artırmamız lazım. Yani bugün 100 bin megavatlar civarına gelmiş olan kurulu gücümüzün böyle, 2 trilyon dolarlık bir gayrisafi millî hasılaya yani kişi başına düşen geliri 20 bin dolarlar seviyesine getirebildiğimiz bir Türkiye'de bizim mutlaka ama mutlaka neredeyse 150 bin megavatın üzerinde bir kurulu güce ulaşmış olmamız lazım. Bu da bir enerji fakiri... Fosil yakıtlarda da fakirliğimiz söz konusu; diğer yer altı kaynaklarımızda da coğrafi olarak şansızlıklarımızın söz konusu olduğu bir ülkede mutlaka enerjimizi çeşitlendirmemiz lazım. Risk var mı? Var. Yani nükleer enerji tabii ki bir risk, tabii ki birtakım potansiyel riskleri içeriyor ama teknoloji, beraberinde zaten risk getiriyor. Bilim ve teknolojinin getirdiği konforlar ve gelişmişliklerin bize yarattığı, yaşamımıza kattığı katkılarla hayatımızı donatırken beraberinde bir sürü riski de taşıyoruz yani uçağa bindiğinizde uçak bir teknolojik gelişme; uçak düştüğünde, Allah göstermesin, işte, kurtulma şansınız olmuyor. Otomobil bile risk günümüzde. Yani nükleer enerjinin risk olmadığını hiçbirimiz söyleyemeyiz, var ama bilim ve teknoloji, insanlık... Bu riskin de insanlığı tehdit eden bu nükleer sızıntı sıkıntısının da önüne geçmek için insanlık, bununla birlikte, yine birçok araştırmayı, birçok çalışmayı beraberinde yapıyor, yapmakta ve yapmak zorunda. Kısacası, Türkiye olarak şu anda -dönemsel olarak bu toplantıyı yaptığımız, bu konuyu konuştuğumuz günlerde- belki de dünyanın en önemli, bugüne kadar yaşanmış en ciddi savaşlarından birinin eşiğinde olduğumuz günlerde bunu konuşuyoruz. Bugün Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması... Aslında enerji potansiyellerine sahip olan bir ülke, enerjiden elde ettiği büyük zenginliğin öz güveniyle birlikte bir başka ülkeye veya sadece o ülkeye değil bütün Batı Avrupa'ya kafa tutacak hâle gelmiş. Ama bunu neyle yapıyor? Bunu... Biraz önce söylediğim gibi, bilim insanlarının söylediği gibi, insanlığın iki önemli meselesi var: Biri enerji, biri gıda. İşte, enerji meselesini halletmiş olan bir Rusya dünyaya kafa tutan bir ülke hâline geliyor. Kimseye kafa tutmak falan filan gibi bir emperyal düşüncesi olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk de "Yurtta sulh, cihanda sulh!" diyor; hiçbir zaman için ondan uzaklaşan bir vizyon ve misyona sahip değiliz ama mutlaka ve mutlaka enerjimizi çeşitlendirmemiz gerekiyor. Kurulu gücümüzün, işte, içinde nükleerin de olduğu mutlaka yeni ve yenilenebilir enerjilerle ilgili ülkemiz potansiyelinin sonuna kadar kullanılması gerektiğinin tersine kimse bir şey söylemiyor. Rüzgârı, jeotermali, efendim, güneşi sonuna kadar kullandığımızı ve kullanmakta olduğumuzu AK PARTİ iktidarı 2002'den bu yana gösterdi; aşağı yukarı 50 bin megavat yeni ve yenilenebilir enerji kapasitesi oluştu ülkemizde son yirmi yıl içerisinde ama nükleer de gerekli. Bütün tedbirleri alarak; insanlığın geleceğiyle ilgili bu enerji meselesinin gelecekte de olacak bir büyük ihtiyaç, büyük problem olduğunu varsayarak bu işlerin yapılması lazım diyorum.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.