| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) (Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .02.2022 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Komisyonumuza çalışmalarında başarılar diliyorum.
Önemli bir gündemle toplandık. Nükleer santral, bizim pek konusunda uzman olmadığımız... Hatta şöyle bir veri var elimizde: Biz şimdiye kadar ülkemizde 15-30 megaelektronvolt aralığında bir nükleer çalışmanın dışında herhangi bir nükleer çalışma yapmadığımız, 10 gram uranyumun dışında da herhangi bir şekilde bir uranyumu bertaraf etmediğimiz gibi bir gerçekliğimizin olduğu bir dönemde, yasası olmayan ama uluslararası ihalesi yapılmış ve inşaatı ve yapımı devam eden bir santralden bahsediyoruz, bir santralimiz var; yani biz yapıyoruz ya da yönetmeliği, kanunu arkadan uyduruyoruz gibi bir şey var.
Şimdi, öncelikle bu konunun Çevre Komisyonuna tali bir komisyon şeklinde geliyor olması bence, Sayın Başkanım, üzerinde Komisyon üyeleri olarak hepimizin düşünmesi gereken bir şey. Her ne kadar bu işin adı "enerji" olsa da buradaki asıl mesele yapım, işletmeden daha ziyade atıkların yönetimi meselesidir. Dünyanın kaygı duyduğu; burada oturan herkesin kendisi için, çocukları için, geleceği için kaygı duyması gereken mesele atıkların yönetilmesi meselesidir, atıkların sızmaması meselesidir, bir kazanın olmaması meselesidir ya da bir kaza olduğunda neler yapılması gerektiğiyle ilgili bizim aslında konuşuyor olmamız gerekir ve tam olarak da aslında bizim Komisyonumuzun konusu. Biz burada Çevre Komisyonu olarak bu konuda uzun uzun görüşmeler yapıp, hatta bu konuda gerekirse kanuna ilave edilecek şekilde ne tür tedbirler alacağımızı belirliyor olmamız gerekiyor ama maalesef, yine, yangından mal kaçırır gibi bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız ama burada yaptığımız iş geleceği etkileyecek, gelecek nesilleri etkileyecek bir meseledir.
Bakın, burada bahsettiğimiz şey uranyumun yakıt olarak kullanılması, oradan elde edilecek olan çıktılarla da atom bombası yapacak kadar çekirdeklerin orada elde ediliyor olmasıdır. Mesela, burada nihai bertarafdan bahsedilmiş yani yasa teklifine ilk imza atan arkadaşımız değerli bir hukukçu ama bu konuda, nükleer enerji ve nükleer enerjinin elde edilmesi yönünde çok fazla bilgisi olmadığı için eksik kalmış herhâlde orası. Bu atom çekirdeklerinin, uranyumun ya da nükleer atığın nihai bertarafı diye bir şey yok, bilimsel olarak da yok. Nasıl nihai yok ediyorsunuz? Öyle bir izotopla karşılaşırsınız ki on bin yıl ışıması devam eder bunun, on bin yıl. O nükleer santral bu işlemi yapmış olur, işletmeden çıkmış olur, kapatılmış olur ama siz binlerce yıl o çekirdekleri koruyor, kolluyor ve güvenlik tedbirlerini alıyor olmanız gerekir yani bunun asıl maliyeti çevreyle ilgili, insan sağlığıyla ilgili maliyeti var.
EURATOM bu konuda birtakım direktifler hazırlamış, Avrupa'da 2 binden fazla sayfa tutan raporlar var. İnanın bunun yüzde 60'ı, 70'i, 80'i belki de çevreyle ilgili konular, çevreyle ilgili müktesebat ama biz bununla ilgili kanuni düzenlemeyi bir kanunumuz olsun diye getiriyoruz, alelacele geçirmeye çalışıyoruz. Bu kanun bence bir günde, bir ayda çıkarılabilecek bir kanun da değil. Tamam, bir kanunun yapılıyor olması, bu konuda bir düzenlemenin yapılıyor olması çok önemli, elzem ve gerekli de ülkemiz için ama ihalesini yapmışız, bir nükleer santral var, 2023'te ilk 2 ünitesini işletmeye alacaksınız; bununla ilgili herhangi bir şey yok.
Atıkları nükleer santral sahasında saklayacağız, depolayacağız işletme süresince. Peki, bu nükleer santral ihalesi yapılırken bu atıkların depolanacağı yerlerle ilgili, saklanacağı yerlerle ilgili alanlar uluslararası standartlara uygun yapılmış mıdır? Bununla ilgili Komisyona bir bilgi verilmesi gerekmez mi, Millet Meclisine bir bilgi verilmesi gerekmez mi? Ya da bu nükleer santral ihalesiyle ilgili bilmediğimiz, karanlıkta kalan bir sürü nokta var; bu konuda milletin vekilleri aydınlatılmaz mı? Maalesef hâlâ aydınlatılmıyoruz.
Peki, bu kurulan nükleer santral dünyada herhangi bir yerde faaliyette midir? Bence yok, bildiğim kadarıyla bir tek biz yapıyoruz herhâlde bunu. Başka yerlerde de inşaatlar devam ediyor ama işletmede olan yok diye biliyorum ben bu model, prototipi var ama işletmede olan bir nükleer santral olmadığını biliyorum.
Sonuç itibarıyla, yaparsınız, işletirsiniz ama asıl maliyet sondaki atıkla ilgilidir, onun saklanması, onun korunması, onun sızmasının engellenmesidir. Mesela, teklifte uranyum çekirdeği yakıt olarak kullanılacak, elektrik elde edilecek. Peki, ondan sonra çıkan plütonyum ne olacak? Bizde bir teknoloji transferi olmadığı için plütonyum Rusya'ya gidecek ya da şirketin sattığı yere gidecek çünkü transit geçiş izni de veriyoruz bu yasayla gördüğüm kadarıyla. Peki, ondan sonra ne olacak? Adam bunu nükleer teknolojide kullanacak, belki atom bombası yapacak, sonra bize atık olarak geri gönderecek. TENMAK'ı da burada yetkili kılmışız.
Yani birileri bir iş yapıyor. Baktığımız zaman ilk 2 ünitenin yüzde 70'ine; 3'üncü, 4'üncü ünitenin yüzde 30'una alım garantisi vermişiz ve bu işin nihai sonuçlanmasından sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kasasından işletme giderleri çıktıktan sonra yaklaşık 32 milyar dolar gibi bir rakam çıkacak ama bunun, çevreyle ilgili ciddi sıkıntılar yaratacak olan atıkların bekçiliği bize kalacak yani biz alacağız bu atıkları. Ne yapacağız bu atıkları peki biz, nerede saklayacağız? Neden biz bu maliyete katlanıyoruz? Eğer alıyorlarsa bu plütonyum çekirdeklerini, götürüp kendi teknolojileri için kullanacaklarsa, nükleeri dünyada kendi teknolojileri için kullanan ülkeler onu tekrar atık olarak neden bize iade ederler? Almamamız gerekiyor, bizim bunları almamamız gerekiyor.
Bakın, burada bir başka mesele bu sigortayla ilgili, sigorta havuzundan bahsediliyor. Kusura bakmayın, ben böyle çok rahatsız olduğum için detayları okuyamadım ama üstünkörü bakmak zorunda kaldım, bir sigorta havuzundan bahsediliyor. E, peki, ihaleyi alan şirketin ya da işletecek olan şirketin -yasa çıkmamış- daha sigortası yok; nasıl yapıyor bu işi? Ya, bir aracı bile trafiğe çıkarmadan önce bir trafik sigortası yapılır ya, trafik sigortası olmayan araç trafiğe çıkmaz, çıkamaz ama biz bir nükleer santral inşa ediyoruz, ilk 2 ünitesini 2023 yılında devreye alacağız, yasanın içinde bir sorumluluk sigortasından bahsediyoruz. Peki, sigortayı yaptıramazsa yani böyle bir şirket bulamazsa bu şirket, işletenler; kim yapacak bu sigortayı? Sorumluluğu hemen Cumhurbaşkanı alıyor. Cumhurbaşkanlığı bu konuda devreye giriyor, bu işi üstüne alıyor ve o sigortayla ilgili kısmı da Cumhurbaşkanlığı olarak biz hallediyoruz, daha sonra şirkete -anladığım kadarıyla- rücu edeceğiz. Ya, bu felaket yani; niye başından biz bu işleri tam olarak yapmıyoruz?
Dediğim gibi, daha sonra maddeler üzerinde de konuşuruz, ben daha fazla da bu konuda bir şey söylemek istemem ama burada benim gördüğüm "yap-işlet-sahip ol" modeliyle ülkemizdeki 2 milyon metrekarelik bir araziyi bir ülkenin şirketine vermişiz, o şirket geldi şimdi nükleer santrali yapıyor, sonra bu nükleer santrali çok güzel işletecek, çok güzel paralar kazanacak ama işin atık tarafı, çevreyle ilgili, insan sağlığıyla ilgili kısmı da bize miras olarak kalacak. Evet, Sayın Başkanın dediği gibi, ucuz enerjiye, temiz enerjiye bizim ulaşıyor olmamız gerekiyor, dışa bağımlılığımızı azaltıyor olmamız gerekiyor. Allah'ınızı severseniz, bu nükleer santral bizim dışa bağımlılığımızı artırmış mıdır, azaltmış mıdır? Bir de bu sorunun cevabını bulalım. "Yap-işlet-sahip ol" modeliyle bir nükleer santralin topraklarımız üzerinde inşa edilir olmasının bize faydası nedir? Alım garantileri 12,35 sent, eğer isterlerse 15,33'e kadar çıkarıyorlar. Hesaplarını yaptık arkadaşlar, 32 milyar dolar para yani biz enerjiyi spot piyasalardan, piyasa takas fiyatlarından aldığımızda bunun çok daha altına alırız ya, bu paraların çok daha altına biz bunu mal ederiz. E, nerede kaldı dışa bağımlılığımızı gidermek? Dışa bağımlılığı gidermek, yaptığın iş ve işlemin tamamen sizin olması demektir, bize ait olması demektir. Bu santral bizim değil "yap-işlet-sahip ol" modeliyle Rusya'ya ait bir santral. Yani biz bu Rusya'dan elektrik alacaksak bu santrali niye Akkuyu'ya kurdurduk ya? Verelim parasını, alalım bunlardan elektriği, dışarıdan versinler; iletim hatlarıyla alsaydık biz bu elektriği, niye bu belayı getirip başımıza bela ettik bu ülkede?
Sonuç itibarıyla, dediğim gibi, bizim Çevre Komisyonu olarak burada çok daha hassas olmamız lazım, çok daha çalışıyor olmamız lazım yani buradaki üç saat müzakereyle de çözülecek bir mesele değil bu mesele. Bu radyoaktif atıklar... Yani biz Gaziemir'de bile bir radyoaktif kirliliği on beş yıldır bertaraf edemedik; kim yetkilidir, kim yetkili değildir; yerelde kimin ne görevi var, kimin ne sorumluluğu var; bir ceza kesilmiş, tahsil edilmiş mi, edilmemiş mi; orada düzenli ölçümler yapılmakta mıdır, ne kadar bir toprak kirlenmiştir; bunu da tespit edememişken kalkıp şimdi burada işin -gördüğüm kadarıyla da- çevreyle ilgili kısmı çok böyle bilimsellikten uzak bir şekilde sadece hukuki yönü ön plana çıkan bir teklifle karşı karşıyayız.
Dediğim gibi, biz bu süreçte söyleyeceklerimizi madde madde de ilave edeceğiz. Şimdilik ben hepinize çok teşekkür ediyorum.