KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Değerli Başkanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, Bakanlığımızın değerli temsilcileri, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben değerlendirmelerimi iki grup hâlinde yapacağım. Birincisi, teknik değerlendirme, teknik açıdan; ikincisi de biraz siyasi açıdan çünkü nükleer konusu tamamen teknik bir konu değil, işin siyasi yönü de var tabii ki.

Şimdi teknik olarak şunu söyleyelim: "Bir ülkede enerji talebi artıyorsa bu, bir gelişmişlik göstergesidir." Sayın Başkanımız da biraz önce söylediler. Bu söz artık eskiyor, onun yerine daha az enerjiyle daha çok üretim yapmak öne çıkıyor. Dolayısıyla, biz enerji talebinin artışıyla her zaman övünüyoruz ama o biraz daha eskiyor gibi. Onun için önümüze bakmalıyız, enerjiyi verimli kullanabiliyor muyuz, ona bakmalıyız.

Şimdi ikincisi; bizim Akkuyu'da yaptığımız santral, Ruslarla yaptığımız santral ve Sovyetler Birliği zamanında çevremizde yapılan santraller, dünyada eski teknolojilerle yapılan santraller, hep bizim çevremizde; Bulgaristan'da var, Ermenistan'da var. Özellikle Ermenistan'daki Metzamor Nükleer Santrali bizim çok itiraz etmemiz gereken bir konu, hele hele şu anda, Ermenistan'la görüşmelere başlıyoruz, bunu mutlaka söz konusu etmeliyiz, Türkiye için çok büyük risk, bunun kapatılması lazım. Yıllar önce kapatılma kararı alındı hatta Avrupa Birliği de bir miktar para verdi Ermenistan'a, para vermeyi taahhüt etti fakat Ermenistan o parayı yeterli bulmadı "Benim ihtiyacım var." dedi. Süreyi de sürekli uzatıyor, 2026'ya kadar uzatmıştı, 2036'ya kadar da uzatıyor bildiğim kadarıyla. Bu konu, Türkiye açısından çok ciddi bir risk, buna Bakanlığınızın özellikle eğilmesini Türk halkı adına istirham ediyorum, talep ediyorum. Olabilecek bir zarardan hepimiz sorumluyuz, Bakanlığımız da özellikle sorumlu olacaktır.

Şimdi, biz, Akkuyu Santrali'ne gelmeden önce, nükleer enerjiye sahip olmak için girişimlerde bulunduk. Ben 1981 yılında Amerika'ya ilk gittiğimde Stanford Üniversitesinde 2 Türk mühendis vardı, o zamanki Türkiye Elektrik Kurumundan, kırk bir sene önce nükleer santralleri incelemeye gelmişlerdi. Ama o kırk bir yıl içinde uzun süre işler yapılamadı, sonunda birkaç kere ihaleye çıktı Türkiye, iptal etti, sonunda Batılı şirketler Türkiye'ye teklif vermekten vazgeçti. Bakanlığımız burada, eğer yanlışsam düzeltsinler. Türkiye'ye teklif vermediler, sonunda biz Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldık ve yüksek fiyatla yaptık ama bir anlamda mecbur kaldık diyebiliriz. Fakat burada önemli olan bir konu var, o da şu: Teknoloji transferi yok, Ruslarla yaptığımız hiçbir şeyde teknoloji transferi yok, S-400'lerde de yok teknoloji transferi, bu çok büyük bir eksiklik. Bakın, bugün Fransa'nın kaç nükleer santrali var? 50 küsur, 56 galiba?

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - 54.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - 54 mü?

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Evet.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - 54 santralden ilkini 1971 yılında Amerikalılar yapmış, geri kalanların hepsini Fransızlar kendileri yapmışlar. Biz şimdi nükleer teknolojiye sahip olalım istiyoruz ama hiçbir teknolojik bilgimiz yok, hiçbir transfer konusuna da eğilmemişiz. Bakın, nükleer enerji mühendisliği kaç üniversitemizde var? 2 üniversitemizde var, biri Hacettepe, biri Sinop; ikisinin de kontenjanları dolmamış. Ne kadar ciddiye aldığımızı buradan görüyoruz. Yani biz bu şekilde teknoloji transferi nasıl yapacağız? İşten anlamayan kişilerle denetimi nasıl yapacağız? Ayrıca, işte, "Denetim elemanları girdiği zaman içeriye bütün kapılar açılacak." filan deniliyor, hiç öyle değil, pratikte hiç öyle değil. Ben TEİAŞ'a danışmanlık yaptım daha önce, ENKA Doğal Gaz Santrali'ne gittim, daha santrale girmeden hepinize bir güvenlik eğitimi veriliyor, ayrıca sınav da yapılıyor, soru da soruyorlar "Dinlediniz mi?" diye, güvenlik gerekçesiyle. Ancak o eğitimden sonra içeriye alınabiliyorsunuz; haklı. Dolayısıyla, bizim müfettişimiz girecek oraya, istediği zaman istediği kapıyı açtıracak, bunlar hayalî şeyler, gerçekçi değil. İşten anlayan kişiler olması lazım. En kilit noktalar neresi, oralara eğilebilecek kişilerin olması lazım, o yetkinlikte olması lazım. Biz, Rusya'ya aslında öğrenci gönderdik, bu ilk anlaşmayı yaptıktan sonra. Fakat biliyorsunuz, uçak krizi oldu, Rusya o öğrencilerin hepsini kovdu, Türkiye'ye geri geldiler. Daha sonra gidenler olmuştur, inşallah daha da fazla sayıda gitmiştir. Bizim bu teknolojiyi öğrenmemiz lazım, bu işi çok ciddi tutmamız lazım.

Bir diğer konu atıklar meselesi. 9'uncu maddeden ben yanlış anlamıyorsam, Türkiye'ye atıkların sokulması yasak, peki. Ama Türkiye'de örneğin uranyumu ürettiniz, bu uranyumu ihraç ettiniz, başka bir ülke kullandı ondan sonra atık olarak geri almak zorundasınız, geri almak durumundasınız diye anlıyorum. Yani "Menşe ülkeye geri göndermek şartıyla ihraç edilmişse o zaman atığı alacaksınız." diyor. Ya, biz dünyanın çöplüğü müyüz? Yani uranyum ihraç edeceğiz ama karşı ülkeye şunu da veriyoruz: Biz ihraç edelim ama atığını da geri kabul edeceğiz. Bu şartla veriyoruz ki satabilelim diye herhâlde? Ya, bu tamamen sömürgecilik yani kendi ülkemizi sömürge durumuna sokuyoruz, bu kabul edilemez bir şey. Yani buna nasıl izin veriyoruz? Eğer doğruysa -ben böyle anlıyorum- bu konunun derhâl düzeltilmesi lazım.

Bir başka konu da devletimizin genel durumunu gösteren bir şey. NÜTED Anonim Şirketi niye kuruluyor? Kurum kendisi yapamıyor mu? Yapamıyor. Nedenini de söyleyeyim: Türkiye'de devlet kurumunun verdiği maaşlar nitelikli mühendis çalıştırmasına yetmiyor. Savunma sanayisinde de böyle. STM niye kuruldu? Ya, bu devletimiz adına aslında ayıp, nitelikli personel çalıştıramıyor devletimiz. Buna acilen çözüm bulması lazım. Nasıl bulacak, onu bilmiyorum, Yani Cumhurbaşkanlığı bunun yolunu buluyor herhâlde iki maaş, üç maaş vererek ama orada da nitelik sorununu artık tartışırız, onu bilemem ama yani bunu böyle şirket kurarak yapıyoruz. Tamam, bu bir çözümdür fakat bu, ülkemizdeki bir kanayan sorunun da göstergesi. Bunun da bir an önce çözülmesini talep ediyorum, diliyorum, inşallah olur.

Şimdi, siyasi olarak bakacak olursak bir hafta öncesine kadar bu yasa teklifi önemliydi. Bence bugün itibarıyla önemsiz. Çünkü bugün, Rusya inşaata devam edebilecek mi? Ben çok sıkıntılı görüyorum, karamsar olmak istemem ama Rusya'nın buraya para göndermesi, burada inşaata devam edebilmesi, işçilere para vermesi... Ambargolar gittikçe artıyor, çok sıkıntılı bir sürece giriyoruz, bu iş uzayacak gibi görünüyor, belki de hiç olmayacak.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Hocam, Avrupa Birliği de belki ambargo uygulayabilir.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Tabii, yani Batı'nın genel olarak tavrı bu. Özellikle, Putin'in nükleer silah seçeneğini masaya koyması Batı ülkelerini çok ürkütmüştür. Bundan sonra kolay kolay hiçbir ülkenin nükleer konusuna yaklaşmasına müsaade etmeyecekler. Türkiye'ye güven de az, bunu da söyleyeyim. Neden az? Yani siz şimdi "Lozan'ı gerekirse tartışmaya açabiliriz." derseniz, "Montrö'yü gerekirse tartışmaya açabiliriz." derseniz, yok, işte, bir hafta, on beş gün sonra, bir ay sonra "Montrö'yü de uygulayacağız." derseniz, o zaman kim size güvenir? Türkiye bir an önce güvenli bir ülke olduğunu ispat etmelidir, aksi hâlde bize nükleer teknoloji vermezler. Onun için, hayal kurmayalım yani bu koşullarda Türkiye'nin nükleer teknolojiye sahip olması için bir hafta öncesine göre çok daha fazla zorluk çıkacak. Çevreciler açısından olumlu bir tarafı da olabilir, ona bir şey diyemem ama ben nükleer teknolojinin Türkiye'nin öğrenmesi gereken bir teknoloji olduğunu düşünüyorum; buna sahip çıkmalıyız.

Şimdilik genel olarak söyleyeceklerim bu kadar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.