KOMİSYON KONUŞMASI

EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli Bakanlık yetkilileri ve bürokratlar, basın mensupları; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, mesele enerji ama enerjiden daha ziyade, yani yapıp işletmekten daha ziyade önemli olan tarafı ise bence atık bertaraf konusu. Bu çok iyi düzenlenmeli ve yönetilmelidir çünkü yönetemediğiniz zaman başınıza çok büyük işler alabileceğiniz bir mesele. "Enerji" diyoruz, "Dışa bağımlılığı azaltalım." diyoruz, baktığımız zaman, bu santralin dışa bağımlılığı azalttığı falan yok çünkü santral bizim değil, "yap, işlet, sahip ol" modeliyle Rusya'ya ait bir santralden bahsediyoruz. Sabah, Çevre Komisyonunda da konuşurken Sayın Bakan Yardımcımız "Ya, 12,35 dolar-sentten bu iş 20-22 milyar, o da onun kurulumu." falan dedi ama Sayın Bakan Yardımcım, benim yapmış olduğum hesaplamalarda, eğer 12,35'ten yaparsak 35,5 milyar dolar yani sekiz bin yedi yüz elli saat çalıştırıyoruz -7/24 çalışacağını söylediniz siz bu santralin- eğer diğer yani bir 15,33 dolar-sent olan bir üst sınırı da var orada bildiğim kadarıyla, eğer öyle olursa da 48,3 milyar dolara çıkıyor bu santralin on beş yılda bize maliyeti; bize maliyeti bu. Yani sonuç itibarıyla bir santral kuruluyor bizim ülkemizde, birileri o santrali işletecek, bize elektrik satacak, para kazanacak, bize bir avantajının olması lazım bu işin. 2 milyon metrekare alan tahsis etmişiz, vermişiz adamlara, bu işin bize bir avantajının olması lazım; ya alacağımız elektrik çok ucuz olmalı ya on beş sene sonra bu santral bizim olmalı ya bu işin teknoloji transferinin olması lazım. Nitelikli personel konusunda ciddi sıkıntılar var, Rusya'ya gidip gelen arkadaşlar, bildiğim kadarıyla, bize elektrik satmak için o şirketin bünyesinde çalışacak olan arkadaşlar. Yani burada böyle güzel resimler de var, bakın, proton hızlandırıcı tesisi falan, bizim ülkemizde şu ana kadar yapmış olduğumuz nükleer çalışmalarda 15-30 megaelektronvoltluk bir işlem yapabildik şimdiye kadar. Peki, bir füzyon sırasında bu iş ne oluyor? 190 ila 210 megaelektronvolta kadar çıkıyor, bu korkunç bir şey bu füzyonda. Peki, bu füzyon gerçekleştikten sonra ne olacak? Ortaya bir takım ürünler çıkacak, plütonyum gibi, farklı izotoplar çıkacak, farklı ürünler çıkacak, her seferinde aynı ürün çıkmayabilir. Ama, peki, bu plütonyumu kim kullanacak? Bu plütonyum sonuçta bir nükleer değer, teknolojisi de kullanılıyor, atom bombası teknolojisinde kullanılıyor, nükleer silahlarda kullanılıyor, başka işlerde kullanılıyor. E, bunu da anladığımız kadarıyla Rusya alıp götürecek, sonra onu farklı işlemlerden geçirdikten sonra da posasını, atığını da bize gönderecek. Ne gibi? Sezyum gibi. Biz şimdi neden bunu yaparız ki? Elektrik ucuz mu? Değil. Tesis bizim mi? Değil. Nükleer olarak biz burada teknoloji transferi alıyor muyuz? Yani bu işi geldik, parasını verdik öğrendik, "Teşekkür ederiz, bundan sonraki nükleer santrali biz kuracağız." diyecek bilgi, deneyim, tecrübe ve teknolojiye sahip olacak mıyız? Hayır, o da yok. Yani biz ülke olarak 10 gramdan daha fazla uranyumu yok etme deneyimi olmayan bir ülkeyiz. Bakın, burada yıllık 30 ton civarında bir uranyumun yakıt olarak kullanılmasından bahsediyoruz ve biz burada 10 gram kadar uranyumu ancak bertaraf etmişiz. Şimdi bu atıkları aldık, bence elektrik üretmekten, tesisi kurmaktan daha önemli olan şey bu atık işini yönetme işi, bertaraf etme işi ki nihai bir bertaraf da -Hocam da bilir, Ayhan Bey- nükleer atıklarda böyle bir şey yoktur yani nihai bertaraf nereden çıktı? Siz o santrali kapatsanız, sökseniz, gönderseniz, o atıklar orada olduğu sürece onun başına bekçi dikmek zorundasınız, onu son teknolojiyle korumak zorundasınız, periyodik ölçümlerini yapmak zorundasınız, radyoaktif sızıntı olup olmadığını sürekli kontrol etmek zorundasınız. Ondan sonraki işin maliyeti bize çok daha ağır, çok daha fazla. Siz bu teknoloji transferini yapmıyorsunuz, çıkan izotopları da alıp götürüp kendi teknolojinizde kullanacaksanız atıkları niye bize gönderiyorsunuz, biz niye alıyoruz bu atıkları geriye? Biz neden bu atıkları saklama...

Peki, bu kuruluşun gezisi varmış iptal edilmiş, TENMAK falan diyor ki: "On beş yıl boyunca orada tesisin bünyesinde saklanacak." Tesisin bünyesinde böyle bir şey kuruldu mu ya bunu saklamak için? Yani biz bununla ilgili uluslararası deneyimi olan ülkelerden "Ya bu iş nasıl yapılır?"la ilgili bir bilgilendirme yaptık mı yoksa her şey Rusya'ya emanet mi? Yani Rusya geliyor, kuruyor, bize atığı nasıl saklayacağımızı da öğretiyor, her şeyi bize öğretiyor; biz onların bize öğrettiği kadarıyla mı bu işi götüreceğiz? Bu bence çok sıkıntılı bir iş, özellikle atık yani gelecek nesillerimizin bile hayatını, çevreyi, çevre sağlığını, insan sağlığını tehlikeye atacak bu atık meselesinde çok daha ikna edici bir şeyler yapıyor olmamız lazım, öyle söyleyeyim en azından. Ama şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla burada bu kanun teklifinde bu tür şeylere pek yer verilmemiş.

Mesela, bir başka şey daha var, işte 9'uncu maddede Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına muafiyet getiriyoruz, diyoruz ki: "Menşei bizde olmayan bir radyoaktif ülkemize gelemez, sokulamaz." Ama menşei bize ait olan -Hocam da söyledi- ya da çıkan izotopların -Rusya tarafından ya da şirket tarafından götürülüp bir başka ülkeye de satılabilir bu- kullanıldıktan sonra atığın bize iade edilme meselesi... Atık yükümlülüğünün üzerimize bırakılmaması gerekiyor ve bu işin de gerçekten bu tekliften derhâl çıkartılması gerekiyor diye düşünüyorum ben.

Mesela bir sigorta havuzundan bahsediyoruz. İhalesi yapılmış bir iş, bir şirket gelmiş santral kuruyor, sigorta yapmamış bu şirket yani arabayı bile trafiğe çıkarırken bir sigorta yapar insan ya. Sigortan yoksa araç trafiğe çıkamaz; biz koca nükleer santrali kuruyoruz, bununla ilgili bir sigorta, sigorta havuzundan bahsediyoruz. Bu işi yapan ya da yetkilendirilen şirketin bu işi yapıp yapamayacağına sonradan mı karar vereceğiz? Yani bu işi baştan yapsak, bu yasa baştan çıkmış olsa... Yani biz sanki arkadan yetiştiriyor gibiyiz bu işi, bu da çok sıkıntılı bir şey.

Bir diğer konu da mesela EPDK gibi, BDDK gibi, Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kurum kuruyoruz, en azından yılda bir sefer Türkiye Büyük Millet Meclisine veya ilgili komisyonlara gelip bir bilgi versinler. Yani ne yapıyoruz, ne yapacağız, ne yaptık, nasıl olacak bu işler ya da oluyor ya da kafamızda olan sorular nedir? Bunlara birtakım cevaplar verilse iyi olur diye düşünüyorum.

Bir de burada geçici 1'inci madde vardı, o geçici 1'inci maddede de ilginç bir şey var. Mesela "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mahrecine iade edilemediği için gümrüklü sahalarda bekletilen radyoaktif madde içeren eşya hakkında 9 uncu maddenin dördüncü fıkrasının (f) bendi hükmü uygulanır." Ya bizim gümrüklerimizde bekleyen bir radyoaktif madde mi var? Niye bu madde burada var? Yani bizim gümrüğümüzde radyoaktif bir şey var, biz bu geçici maddeyi de işin içine sokarak onu da bünyemize mi alacağız? Yani biz radyoaktif madde çöplüğü müyüz? Buna da ben itiraz edilmesi gerektiğini, ülke menfaatleri açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu konuda şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, herkese teşekkür ediyorum.