| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .02.2022 |
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar; önümüzde bir yasa teklifi... Aslında üzerinde çok yoğun düşünülmesi ve çalışılması gereken bir yasa teklifi olduğunu düşünüyorum ama ben bir Mersin Milletvekili olarak, Akkuyu'yla ilgili Mersin Nükleer Karşıtı Platformda Dönem Sözcülüğü yapmış bir hukukçu olarak size özellikle Rusya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 12 Mayıs 2010 tarihinde yapılan anlaşmadan da bahsederek, çevreyi de anlatarak bir konuşma yapmak istiyorum.
Şimdi, Akkuyu Mersin'in cennet bir koyu ve bu koya girdiğiniz zaman bu koy içinde, içeride saklı bir koy daha var ve Akdeniz foklarının yaşam alanı idi burası. Şimdi, burada, çevresel olarak düşündüğümüzde, ileride bir -inşallah, böyle bir kaza olmasın- nükleer kaza olmasa dahi bu nükleer santral bittikten sonra çevreye radyoaktif sızıntı yapabilir veya doğaya salacağı gazlar olacak, karbondioksit vermeyecek belki, sıvı emisyonu olacak ama radyoaktif maddeler yayacak doğaya bunu öncelikle bir söylemek gerekiyor. Ve burada, bu 4 tane reaktörün maliyeti yaklaşık 30 milyar dolar, inanılmaz bir maliyet ve daha 1'inci reaktör bitmedi, 2023'te tamamlanması hedefleniyor ama on yılda bitirilebilecek bir nükleer santrali beş yılda bitirmek için işçilere çok ciddi, yoğun çalışma baskısı yapıldığı için orada birçok işçimiz yaralandı, hayatını kaybetti, trafik kazaları oluyor ve dinamitler patlatılırken çevreye de çok büyük zararlar verildi. Ama Akkuyu Nükleer Santrali'nin çevreye vereceği en büyük zarar Akdeniz'de olacak; denizden alacak reaktörlerin soğutma suyunu ve 5 ila 7 derece arasında ısıtarak bunu tekrar Akdeniz'e deşarj edecek. Burada, o deşarj suyuna karışacak kimyasallar Akdeniz'deki, o bölgedeki hayatı olumsuz etkileyecek ama özellikle -zaten Akdeniz'in suyu sıcaktır- Akdeniz'in suyunu en az 2 derece daha ısıttığı için pek çok balık türü ya da deniz hayvanı orada haşlanacak.
Bunun yanında, çok ciddi pahalı bir elektrik satın alacağız; 12,35 sente, on beş yıl boyunca bu santralin ürettiği elektriği Türkiye Cumhuriyeti anlaşmaya göre satın almak zorunda. Altmış yıllık bir proje bu proje; Ruslar burayı alacak, yapacak, işletecek, kârını alacak, altmış yıl sonra da hiçbir teknolojiyi transfer etmeden söküp ya da yıkıp -neyse- gidecekler; Türkiye'ye burada altmış yıl sonra bir şey kalmayacak.
Bu nükleer santral çalışmaya başladıktan sonra Mersin'in turizmi etkilenecek, çevresindeki meyve ve sebze bitecek. Çünkü özellikle Mersin nüfusunun yüzde 65'i o bölgede örtü altı tarımdan, domates gibi, biber gibi sebzelerden; muz gibi, narenciye gibi, çilek gibi ürünlerden besleniyor, bunların çoğu "radyoaktif ürün" ya da "Radyoaktiviteye maruz kalmış olabilir." diye damgalanacak ve dışarıya da satılamayacak.
Çok önemli bir şey: Bu 1'inci reaktör -bu reaktörler çok çok ağır- yapılırken, temeli yapılırken 2 kere temel çatladı ve dolgu yapıldı ama buranın altı karstik yani deniz mağaraları var ve her an diğer yapılacak reaktörlerde de buranın tabanının çökme ihtimali var. Doğaya verilecek zararlar, çevreye verilecek zararlar, insanlara verilecek zararlar var ama en önemlisi, Allah korusun, eğer bir kaza olduğu zaman sadece Mersin değil, Torosları da aşarak Ankara, Konya, Adana, Antalya, Lübnan, Suriye ve Mısır'a kadar, Kıbrıs'ı, Akdeniz'i, Doğu Akdeniz deltasını, havzasını etkileyecek bir kaza olabilir.
Başka bir husus, 12 Mayıs 2010 tarihli bir anlaşmaya göre, burası Rus toprağı gibi bir yer ve önünde de bir liman var. Bu liman da Rusya'ya tahsis edildi, bir tür Rus askerî limanı olarak da kullanılabilecek. "Rus askerî limanı" diyeyim ben, bu limana bir iki deniz mili kuş uçuşu mesafede de bir NATO askerî limanı var. Orada bir çatışma çıktığı an ya da NATO ve Rusya, Allah korusun, bir çatışmaya girdiği anda bizim Mersin'de 2 donanma ya da 2 ülke birbiriyle karşı karşıya gelebilir.
Kanuna geldiğimiz zaman... Çünkü bu Akkuyu Nükleer Santrali'nin çevreye, doğaya, insana vereceği zarar anlatmakla bitmez, kanuna gelmek istiyorum. Fakat atladığınız bir husus var: Almanya'da veya diğer ülkelerde, çevrede yaşayan insanlara iyot tabletleri dağıtılır herhangi bir kaza için; Türkiye'de hâlen böyle bir hazırlık yok. Eğer gerçekten de burayı bitirip işletmeyi düşünüyorsanız bunu da düşünmeniz gerekiyor ki bize göre, buranın işletilmemesi gerekiyor.
Şimdi, hukuki olarak Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi'ne baktığımız zaman, birçok düzenleme var ama bu düzenlemelerde hukuki sorumluluklar var, cezai sorumluluklar var, Borçlar Kanunu'na atıflar var ama hukuki ve cezai sorumluluklar anlamında Adalet Komisyonunda görüşme yapılması gerekirken Komisyondan gelen yazı gereğince bunları tartışamadık. Buradaki hukuki sorumlulukla ilgili ciddi sıkıntılar da doğacak ileride.
Ceza hükümleri konulmuş. Bakın, Türk Ceza Kanunu'nda yirmi beş yıldır cezalar, azami olarak düşünülmüş. Burada, yirmi beş yıldan otuz yıla bir ceza hükmü öngörülüyor. Yani hapis cezaları, işte, yirmi beş yıl sınır, sonra müebbet, ağırlaştırılmış müebbettir ama burada müebbet hapsin karşılığına gelen bir cezayı daha da aşan bir ceza hükmü getirilmiş; bunun üzerinde tartışılması gerekiyor veya düzeltilmesi gerekiyor. Maddelerde bunları ayrı ayrı konuşuruz. Buna ciddi olarak eğilinmesi gerekiyor, muhtemelen teklif hazırlanırken Adalet Bakanlığından bu konuda bir destek alınmamış gibi gözüküyor.
Kanunda çok önemli denetleme kıstasları var, bu denetlemenin nasıl yapılacağı anlatılmış ama dikkat buyurursanız, kanunun 26'ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasındaki sözleşmenin 16'ncı maddesi gereğince bu kanunun denetlemeyle ilgili hükümleri, hukuki hükümleri, cezai hükümleri ve tazminat hükümlerinin Akkuyu Nükleer Santrali'ne uygulanma imkânı yok. Yapılan anlaşma gereğince, Rusya Federasyonu veya Rosatom veya NGS buradan doğacak zararlardan muaf, zararları Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ödemesi gerekiyor.
Maddeler hâlinde tek tek bakıldığında görülecek çok önemli eksiklikler var; mesela sigorta için 700 milyon avroluk bir üst sınır getirilmiş. Fukuşima'nın zararları belki milyarlarca avroyu buldu ve daha ne kadar gideceği belli değil, Çernobil'in maddi zararları daha hesaplanamıyor. Biz "İnsanlığa, çevreye, doğaya bir zarar vermesin, para önemli değil." diyoruz ama kanunumuzu yaparken bunları hiç düşünmemişiz.
Bu arada, tabii, Anayasa Komisyonuna gitmediği için bu teklif, Anayasa'ya bazı aykırılıklar var, bunlar muhtemelen dönecektir Anayasa Mahkemesinden. Örneğin, teklifin 22'nci maddesinin 3'üncü fıkrası... Örneğin, yine teklifin 22'nci maddesinin 4'üncü fıkrası yabancılara sözleşmeyle 14 kat ücret ödemeyi öngörmüş. Bunun dışında, yeminin Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunda yapılması var. Niye bu öngörülmüş; ona ayrıca bakmak lazım. Fakat 22'nci maddenin 8'inci fıkrasında bir garabet var. Sorumluluk cihetine gidilen kurul üyelerine görevlerinden dolayı kurul avukat tahsis ediyor ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 15 katına kadar -mesela bir davada asliye hukukta 5 bin lira civarındaysa 15 katı, 75 bin liraya kadar- avukatlık ücreti ödenebilecek bir hüküm var. Bu da Anayasa'ya çok uygun değil gibi gözüküyor.
23'üncü maddeyle neden burada bir şirket kurulma ihtiyacı duyuldu? Ben, muhtemelen, Devlet İhale Kanunu'nun hükümlerinden kaçınmak olarak düşünüyorum. Bunun dışında, teklifin 23'üncü maddesinin 6'ncı fıkrası, son fıkrası bir kanun yetki devri; kanun yapımı Cumhurbaşkanına devrediliyor. Bu da Anayasa'ya aykırı.
24'üncü maddedeki Türk Ceza Kanunu'nun hükümleriyle ilgili olarak, özellikle, 24/9 yirmi beş yıla, otuz yıla kadar bir ceza öngörmüş. Bu, Türk Ceza Kanunu sistematiğine uygun değil.
Mesela 25'inci maddede, idari yaptırımlar için dava açma süresi, idari mahkemede normal süre olan altmış gün yerine otuz gün olarak belirlenmiş; yine uzaklaşılmış genel sistemden. Yani bir kanun yapıyoruz ama Türk kanun sisteminden sapmalar var bu teklifte. Ya bu kanunu yaparken bunları tek tek düzeltmek gerekiyordu ya da her maddede bunları ayrı ayrı tartışalım. Bu maddenin çıkmasını siyasi iktidar istiyor, çıkacaksa da bari Anayasa'ya aykırı hükümleri olmasın, bari diğer İdari Yargılama Usulü Kanunu'yla, Türk Borçlar Kanunu'yla, Türk Ceza Kanunu'yla çelişen ya da ayrışan hükümleri olmasın. Maddelerde ayrı ayrı da tekrar, belki söz verme lütfunda bulunursanız açıklamada bulunmak isterim.
Geneli üzerinde şöyle söyleyerek kapatmak istiyorum konuşmamı: Bu kanun gerekli ise bile daha doğru düzgün yapılmalı ve yazılmalı ama Akkuyu Nükleer Santrali'nin hizmete açılması, faaliyete girmesi Türkiye için bir saatli bomba olacak, özellikle Mersin ve Akdeniz bir saatli bombanın üzerine oturacak. Ben ondan sonra Mersin'de yaşamayı istemem. Hiçbirinizin de nükleer santral çalışmaya başladıktan sonra gelip Mersin'de yaşamak isteyeceğinizi düşünmüyorum. Orada yaşamak isteyene, nükleer santralin yanında ben bir ev hediye etmenin burada sözünü veriyorum. Nükleer santral işlemeye başladıktan sonra Mersin'de yaşayacaksanız nükleer santrale komşu bir ev hediye etmeye hazırım sayın milletvekillerine ama tavsiye de etmem, Allah korusun.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Alpay Bey, teşekkür ediyoruz.
Hayırlı olsun.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Hayırlı olacak, hayırlısı olsun da hayırlı olmayacak.
Sayın Başkan, şöyle bağlayayım: Akkuyu Nükleer Santrali'nin Türkiye elektrik sistemine yüzde 10'luk bir katkı sağlayacağı söyleniyor, sadece kayıp kaçağı eklesek bu yüzde 10 çıkıyor. Isparta'da gördük yenilenmeyen iletim hatları yüzünden Isparta dört gün elektriksiz kaldı.
Hayırlısı olsun diyorum ama bu kanun teklifi hayırlı değil Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.