KOMİSYON KONUŞMASI

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Başkan. Oldukça özet olacak.

Evet, teklifin 6'ncı maddesiyle yetkilendirme kalemleri arasında sayılmayan, kurum onayına tabi olan hususlar belirlenmektedir. Çernobil nükleer santralinde meydana gelen patlamanın üzerinden tam otuz beş yıl geçti. Faciaya dönüşen kaza sonrası kaybedilen hayatlarla, yok edilen çevreyle, kapitalizmin kâr hırsıyla inşa ettiği santrallerin ne kadar tehlikeli olabileceği bizzat görülmüştür. Aradan geçen onca yıla rağmen radyasyon kaynaklı ölümlerin önüne hâlâ geçilememiş, çevreyle ilgili yıkım tüm hızıyla devam etmiştir. Ukrayna'nın başkenti Kiev yakınlarında kurulu Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe 26 Nisan 1986 tarihinde bir patlama yaşanmış, Hiroşima'ya atılan atom bombasının tam 10 katı etkiye sahip olan patlama, binlerce canlının ölümüne neden olmuş, milyonlarca canlıyı etkilemiştir. Dünyanın en korkunç çevre felaketlerinden biri yaşanırken patlamanın yıkıcı etkileri Türkiye'nin de içinde bulunduğu 14 ülkede fazlasıyla kendini hissettirmiş, alınan önlemler yetersiz kalmıştır. Felaketin ardından ikinci büyük kaza Japonya'da 2011 yılında Fukuşima Nükleer Santrali'nde meydana gelmiş; nükleer santrallerin çözüm değil, çaresizlik getirdiği bir kez daha görülmüştür.

Elektrik ihtiyacının çevreye ve yaşama zarar vermeyen üretim yöntemleri yerine yaşamı ve doğayı tehdit ettiği kesinleşmiş olan nükleer santrallerden karşılanması bir zorunluluk değil, politik bir tercihtir. Ülkemizde yaşanan facialara inat AKP iktidarı boyunca kaderci bir yönetim anlayışıyla akıl ve bilimden uzak projeler, kendi ihtiyaçları ve direktifleri doğrultusunda devreye sokulmuş, her yatırımın risk barındırdığı ve bu riskin de göze alınabileceğini savunarak Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi için Çernobil kazasının başlıca sorumlusu Rosatom'la masaya oturmuştur. Santralde meydana gelen zemin çatlakları ve ardı ardına yaşanan onca sorunu ciddiye almayan hükûmet yetkilileri, üçüncü ünitenin temelini atmış; bir yetmez, üç olsun mantığıyla Sinop İnceburun ve Kırklareli İğneada'yı da hedefe koyarak ortak arayışa girmiştir. Tüm karşı duruşlara rağmen iktidara bağlı yandaş basın kuruluşlarının da büyük desteğiyle, nükleer propagandaya hız verilmiştir. Çernobil'de binlerce kişinin ölümüne neden olan Rus devlet nükleer şirketi Rosatom'un büyük hissedarı olduğu Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında Ulusal Çocuk Resim Yarışması dahi düzenlenmiştir. Yabancı bir şirketin yapacağı yarışma ne kadar ulusal olabilirse yarışma için seçilen "Temiz Gelecek İçin Temiz Enerji" sloganı da o kadar inandırıcı olmuştur. Hafızalarımızla alay edilircesine yapılan bu algı operasyonu asla başarıya ulaşmayacaktır. Kamu kaynaklarını risk barındıran atık sorunu çözülmemiş nükleer santrallere heba eden siyasi iktidar ne kadar gelişmiş bir teknolojiyle inşa edilirse edilsin bu teknolojinin hiçbir zaman güvende olmayacağını, kurulduktan sonra çevreye vereceği tahribatı görmezden gelmektedir. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda santralleri inşa eden ülkelerle her an karşı karşıya gelebileceğimizi, santrallerde yaşanacak olası bir kazanın ya da düzenlenecek bir saldırının bedelini umursamamıştır. Ülkeye itibar kazandırmanın tek yolu nükleer santralleri, nükleer silahlara geçişte bir araç olarak görerek salgın koşullarında işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilen halka, çıkış yolu olarak nükleer santralleri sunan siyasi iktidar, her fırsatta gelişmiş ülkelerin nükleer başlıklı silahlara sahip olduğunu gerekçe gösterip bu konuda çalışmalara başlandığına dikkat çekmiştir. Siyasi iktidarın izlediği bilimsel gerekçelerden uzak enerji politikaları ülke çıkarlarıyla bağdaşmamakta, toplum beklentilerine ve çözüm bekleyen sorunlara yanıt olmamaktadır. Hangi gerekçeyle olursa olsun kalkınma anahtarı gibi sunulan hiçbir yatırımın canlı yaşamından daha değerli olmadığını hatırlatıyor, nükleer santraller, nükleer silahlar ve Kanal İstanbul Projesi gibi kamuya yüksek ve öncelikli olmayan maliyetler yükleyecek, yaşam ve çevre felaketi yaratacak projelerin derhâl sonlandırılmasını istiyoruz. Bizler, çocuklarımıza nükleer santral ve silahların olmadığı, barış ve huzur içinde kendilerine armağan edilen bayramlarda aydınlık yarınları düşleyerek çizdikleri resimleri paylaşacakları bir ülke düşlüyoruz. Kâr odaklı, çevreyi ve canlıları yok edecek, yoksulluk, açlık, işsizlik ve küresel salgın karşısında çaresiz kalınan bir ortamda sermayeye kaynak aktarma temelinde projelendirilen bu yatırımların kitlesel cinayetlere neden olabileceğinin altını tekrar çiziyoruz ve bu maddenin tekliften çıkartılmasını öneriyoruz.