KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.

Değerli Başkanım, Değerli Hocam; Erol Hoca'mız ben Marmara Üniversitesinde lisans eğitimi gördüğümde, fakültemizde, bölümümüzde hocamızdı. Bugün tekrar burada yükseköğretimin sorunlarını tartışıyor olmaktan da büyük mutluluk duyuyorum.

Hocam, sunumunuz için teşekkür ediyorum. Detaylı bir sunum yaptınız ve geçen dönemde de yani Parlamentoda bulunduğum andan itibaren Yekta Saraç Hoca'mızla beraber burada Safa Hoca'mızla çalışmalar yaptığımızda çıkardığımız kanun teklifleri hep kalite ve nitelik odaklıydı ve büyük bir mutabakatla bu konulara büyük önem verildi, öncelik verildi açıkçası. Kalite kurullarının kurulması, üniversitelerin ihtisaslaşması, benim Parlamentoda görev yaptığım dönemde öncelik verilen konulardı. Siz de bugün buna öncelik verdiniz. İşte, üniversitelere biçilen rolden uluslararasılaşması, küresel rekabet içerisinde olmaları, üniversiteye biçilen rol... Burada en dikkat çekici "akademik üretim odaklı yönetim anlayışı" dediniz. Bunlar tabii ki bugün baktığımız zaman Değerli Hocam, sizin bu söylediğiniz konuları hepimiz tabii ki destekliyoruz ama bugün üniversitelerin... Hatta bugünkü tartışma konularını dahi, konu başlıklarını dahi detaylandırdığımızda üniversitelerimizin hangi tartışmalar içerisinde olduğunu...

Ya, kalite ve nitelikten ziyade işte, kadrolaşma sorunları hâlâ -ki Sayın Başkan da Sayın Kamil Hoca da atıf yaptı- geçmiş dönem sorunları, sorun alanları, ben de bizzat gerek öğretim üyeliğim dönemimde şahit olduğum gerekse öğrenciliğim döneminde şahit olduğum bu yapılaşmalar, bu sorun alanlarına biz bugün hâlâ bir çözüm getiremedik. Çünkü bugünkü alt başlıklar da bunu ortaya koyuyor zaten. İşte, intihal tartışması, kadrolaşma, keyfî kararlar, işte, Kamil Hoca bizzat örneğini verdi, hani biz de bunları anlatıyoruz ama onun vermesi çok değerli benim açımdan. Bu yani niceliksel olarak Hocam, hani sizinle öğrenciliğim döneminden, sonra öğretim üyeliği, sonra yurt dışı deneyimim oldu, ya, bugüne geldiğimiz zaman niceliksel olarak bir artış var. Gerçekten bir "niceliksel iyileşme" diyelim; sayı olsun, öğrenci sayısı, öğretim üyesi sayısı, bilim insanları sayısı... İşte, Hollanda örneğini verdiniz ama bunların niteliksel anlamda sonuç doğurması ve üniversitelerimizin gerçekten bu yapısal sorunlarını çözdüğü bir noktada değiliz. Bu niteliksel sorunlar devam ediyor bugün.

Hollanda'yla karşılaştırdınız, bilim insanı sayılarını verdiniz ama bugün Hollanda'nın katma değeri, gayrisafi millî hasılası, teknoloji üretimiyle bizim ülkemizde biz... Ya, sayısal olarak çok muazzam bir sayı var ama bunun dönüşümü sorunu var. Şimdi, bir de karşımıza genç işsizliği gibi, üniversitelerdeki işsizlik sorunu ve akademik nitelik sorunu, eğitim sorunu ki bunu işte, siz baraj sorunuyla tekrar bir tartışmaya açtınız. Ne oluyor yani neden bu öğrencilerin, sınava giren öğrencilerin yüzde 60'ı 180 puanı geçebilmiş? Tercih yapma hakkına sahip olanların yüzde 42'si sadece başarılı olabiliyor. Ya, neden böyle bir sorun var? Bu, temel eğitimden başlayan sorunlar silsilesinin yüksek öğretime yansıması.

Çok iyi bir çalışma oldu, Vakıf Üniversitelerini İzleme Raporu yayımlandı Yekta Hoca döneminde. Sonra 2019'da Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu açıklandı. Burada da aslında bizim söylediğimiz, üniversitelerin bu niteliksel sorunları ortaya koyuluyor. Endüstriyel proje yürütmeyen üniversite sayısında bir artış var. Ya, bu kadar niteliksel, kalite odaklı bir vizyon ortaya konulurken neden üniversiteler bu paralelde ilerleyemiyorlar?

İşte, Teknopark Teknoloji Transfer Ofisi Projesi'ne katılmayan üniversite sayında da yine bir artış var, katılmayan üniversite sayısı artıyor. Öğrenci başına düşen kitap sayısı -Lale Hocamın söylediği- hakemli dergilerde yayın, bugün de çok tartıştık ki üst düzey hani siz "akademik üretim odaklı yönetim anlayışı" diyorsunuz ama bunun gerek kişisel keyfî karar gerek rektörlük seçimleri, rektörlük atama süreçleri, liyakat sorunu, o liyakat kadrosunu yukarıdan aşağıya inme diye, o ara zincirlerde hep bir kişiye keyfî atama, kişisel keyfî kararlar, rektörlerin atamaları, işte, Boğaziçi örneğini vereceğim, Boğaziçinde yaşananları, üniversiteler sıralamasındaki yerimiz, uluslararası anlaşmada öğrenci sayısı ki benim görev yaptığım üniversitede ciddi bir uluslararası öğrenci sayısı vardı, hoca sayısı vardı, bu çok önemli bir aşama bizim için. Yabancı uyruklu doktora öğretim elemanı sayısında yine bir sorun var, bu da düşüyor. Yani sizin söylediğiniz o bize bugün uygulamadan uzak vizyonu sizin raporunuz da bunu ortaya koyuyor Değerli Hocam.

Baraj sorunu... Benim yaklaşımım, sizin bu kararı aldığınız andan itibaren, hatta geçen yaz böyle bir karar verdiğinizden itibaren yaklaşımım farklı oldu. Ya, burada bu kararın bir analizi neden alındı, detaylı bir çalışma, siz bunu bugün anlattınız, bir simülasyon yaptığınızı söylediniz ama Değerli Hocam, Türkiye'de gerçekten plansız bir kontenjan ve plansız bir bölüm açma süreci yaşandı. Ya, bir stratejik alanlar belirlenmedi, bu alanlarda nitelikli akademisyenlerimiz var mı? Burada gerçekten bu vakıf üniversiteleri faktörü, ciddi bir kontenjan var oralarda ve verildi bu kontenjanlar. İşte, Hoca da söyledi, doktoralı öğretim üyesi olmadan ya da öğretim kadrosu olmadan doktora programları açıldı üniversitelerde hızlıca. Ya, ciddi bir plansızlıkla şimdi biz geldik, bu çocuklar tabii ki üniversite sürecine geldiler ve sınavları geçemediler. İşte, yüzde 68 diyoruz TYT'de, yüzde 42'de AYT'de. Yani bu ciddi bir rakam. Yani netleri de söylemiyorum Hocam, yani sayısal alanlardaki temel netleri de söylemiyorum.

Yani bu, ciddi bir sorun; buna odaklanmak gerekiyor ve bu sorunu çözmek için de başta bizim çok ciddi şekilde bu rektörlük seçimlerini tartışmamız gerekiyor. Bu geçmiş sistem sorunlu, bu yeni sistem sorunlu. Ya, biz nasıl bir rektörlük seçimi getirmeliyiz ülkemize? Bizim mevcut yapımız hâlinde nasıl bir yapı getirilebilir?

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Valiler mütevelli heyetini atıyor...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Üniversitelerden bahsediyorum Ahmet Hocam, üniversitelerden bahsediyorum yani keyfî kararların olmaması gerekiyor burada.

Bir seçim sistemi, sağlıklı bir -Cumhurbaşkanının da belki yetkisi olabilir ama- seçim yok. Ama şu anki bakın, Cumhurbaşkanlığı sistemi partili bir Cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Şimdi, partili bir Cumhurbaşkanı olduğu zaman atama keyfî kararının üniversitelere yansıması da farklı olabiliyor.

Boğaziçi Üniversitesinde Değerli Hocam, çok ciddi sorunlar var. Siz çünkü bugün dediniz ki: "Üniversitenin kurumsal kültürlerini, kurumsal değerlerini, niteliklerini, marka değerlerini korumalıyız ve bunları da geliştirmeliyiz, örnek olmalı ve birçok üniversiteyi de bu noktaya taşımalıyız." Ama şimdi, bakın, Boğaziçi Üniversitesi bu ülkenin marka değeri olan üniversitelerden bir tanesi. Şimdi, burada ciddi bir sorun yaşandı. 2021 yılının ocak ayında bir rektör ataması oldu bu kuruma ve sonra ciddi bir üniversite içerisinde akademisyenlerin tepkisi, öğrencilerin tepkisi... Neden, hangi kriterlerle bu kuruma bu atama oldu? Ve sonra karar değiştirildi ve mevcut o atanan rektör hangi gerekçeyle, hangi ölçütlerle, hangi değerlendirmelerle görevden alındı? Bunu da bilmiyoruz, kamuoyu da bilmiyor, üniversite hocaları da bilmiyor. Sonra, rektörün uygulamaları var; dekanları değiştirdi son dönemde, disiplin süreci başlatıldı hocam.

Bunları biz soru önergeleriyle sorduk. Ya ne oluyor bu üniversitede ve bu sorun neden çözülemiyor? Dekanların değişmesi, işte üniversite yönetim kurulunun, senatonun yapısının değiştirilmesine siz neden YÖK olarak buna izin veriyorsunuz, neden bu aşamaların yapılması bu üniversite içerisindeki bu hocaların ve bu dekanların bu şekilde bu tartışma içerisinde getirilmesine neden izin veriyorsunuz? Yönetim kurulu yapısı var burada, bu ciddi bir sorun ve kadrolar Değerli Hocam, üniversitelerdeki kadrolaşma sorunları gerçekten ciddi bir sorun ki veriler de var, gelen bilgiler de var. Buna ciddi bir şekilde bir çözüm getirilmesi gerekiyor.

İşte burada da başına gidiyoruz rektör atama süreçlerinin ve daha sonra atanan dekanların, bölüm başkanlarının, yukarıdan aşağıya keyfî ve kişisel kararların maalesef etkin olduğu bir süreç var ve bu ciddi bir kaotik süreç üniversitelerde elbette sizin söylediğiniz, o koyduğunuz perspektifte işte akademik verileri, dil puanı işte adil bir mülakat süreci, ama bunlar olmuyor Değerli Hocam, bunlarda olanlar elbette vardır ama olmayan birçok üniversitenin bizde örnekleri var. Zaman zaman değerli Safa Hocam'a bilgi almak amaçlı soruyorum ya da bilgilerinize sunuyoruz bunlara ciddi bir çözüm getirmeniz gerekiyor. Bu üniversitelerde o keyfiliği engellemeniz gerekiyor, o mülakat süreçlerini, yukarıdan gelen baskılar, oluşturulan komisyonlar, bunları biliyoruz spesifik örnekleri var ve Marmara Üniversitesinde kendi bölümümüzde de bunlara şahit oldum Hocam, hocalarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde.

Vakıf üniversitelerindeki özlük hakları... Siz, şu değerli, bütün üniversiteleri eş değer görüyorum ama akademisyenlerin ya da orada yetişecek olan akademisyenlerin özlük hakları, çalışma koşulları, atama kriterleri noktasında da bir eşitlik çalışması yapılması gerekiyor. Yekta Hoca bu konuda önemli adımlar attı, pasaport hakkının verilmesini kanun teklifiyle burada Mecliste beraber geçirdik yeşil pasaport verilmesi noktasında onlara ve maaşlarının eşitlenmesi noktasında ciddi 2 tane önemli kanun yapıldı burada ama hocalar da belirtti, vakıf üniversitelerinin uygulama noktasında sorun var, bu özlük haklarının ciddi bir denetimden geçmesi gerekiyor Değerli Hocam, buna vurgu yapmak istedim.

Yükseköğretim Kurulu olarak sizin elbette bir koordinasyon göreviniz var ama denetim ve bu üniversiteleri o sizin bize bugün çizdiğiniz ve geçmişte de yeni YÖK olarak tırnak içinde söylüyorum çizilen o kalite, nitelik perspektifine tam farklı yönüne giden üniversitelerde yaşanan süreçler var. Bunları dikkatinize sunmak istedim.

Geçmiş hatalar belirtildi, neler olduğu biz zaten o geçmiş hataları yaşadık hepimiz. Ben cemaati üniversiteleri gördüm, cemaat kadrolaşmaları gördüm, nasıl mülakatların yapıldığını, nasıl üniversitelere alındığını ve bizlerin neler yaşadığını. Şimdi, bunları bizim kişiselleştirip spesifik hâle getirmeden bu sorunlar bugün var mı, yok mu; bu sorunlar yaşanıyor mu, yaşanmıyor mu? Bu yapısal sorun...

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Öncesini de tartışmamız lazım ama.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Öncesinde olanları biliyoruz zaten hepimiz yaşadık ama bugün de hangileri yaşanıyor, bugün de kimler bu süreçlere maruz kalıyor? İhraçlar süreci, bunları dikkatli değerlendirmek gerekiyor. Ya "Biz de yaşadık." diye bakmamamız lazım. Bu sorun var, bu sorunu kabul edip ve bu sorunlara nasıl çözüm getireceğiz çünkü yükseköğretim, üniversiteler, millî eğitim; bunlar siyasetin konusu değil, bunlar gelecek nesillere gerçekten önemli şekilde miras bırakacağımız konular. Millî eğitim sistemimiz sorunlu. Millî eğitim sisteminde yaşanan sorunları burada veli olan, ailesi, yaşayan herkes biliyor. Şimdi bu sorunları burada saymak istemiyorum ben tekrar ama yükseköğretim noktasında ciddi kadrolaşma, ciddi keyfî kararlar, seçimler başta olmak üzere sorunlar var bilgilerinize sunmak istedim, teşekkür ederim Hocam.