| Komisyon Adı | : | KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/4290) tali komisyon olarak Komisyonda görüşülme usulü hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .03.2022 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ya, şimdi, gerçekten, aslında önemli bir Komisyondayız. Yani hepimiz bu Komisyonda kendimizce iyi şeyler yapmak istiyoruz yani buna inanmak istiyorum. Mesele "Üzüm yemek ya da bağcı dövmek." denir. Hakikaten biz kadına yönelik şiddeti önlemek istiyoruz ya da işte bununla ilgili yargı gerçekten iyi işlemiyorsa, kendine göre olumsuz şeyler yapıyorsa bunları düzeltmek, değerlendirmek istiyoruz ama "komisyon" dediğimiz şey, hakikaten, istişareyle çalışabilecek bir şeydir. Yani bir komisyona bir teklif atılıp da ondan sonra "Siz bunu inceleyin." hatta işte şerh... Mesela yarın Adalet Komisyonu toplanacak, biz buna ne zaman şerh yazacağız? Yani böyle bir sıkıntımız da var.
Şimdi, şu da var: Bütün partiler kendi toplantıları olduğunda, başka şeyler olduğunda birbiriyle istişare ediyor ve diyor ki: "Acaba şöyle bir zaman olabilir mi?" Genel Kurulda işte "Bizim toplantımız var, müsaade eder misiniz?" Şimdi bizim de "Nevroz" kutlamalarımız vardı. Yani ben dört yerden geliyorum, şu anda, hakikaten koşturmaya, yetişmeye çalışarak. Uçaklarda, şurada burada bunları okumaya ve bir şeyler hazırlamaya gayret ediyorum. Bazı şeylerin de biraz öngörülmesi lazım yani bu ülkede herkesin kutladığı bir bayram, Kürt'üyle, Türk'üyle, herkesin kendi meşrebince kutladığı bir bayram; bizim için de çok önemli. Bu faaliyetler içerisinde mesela Dilan Vekilimiz bugün ancak öğleden sonra uçak olduğu için yetişemedi bu toplantıya, hâlbuki ben onun da bu toplantıda olmasını isterdim. Şimdi, bunlar Meclisin işleyişi açısından olan kısım, hakikaten "komisyon" dediğiniz şey istişare yeridir.
Şimdi, biz, ısrarlı takip suçunu, 96'daki eziyet suçuna göre mi, 6284'e göre mi, TCK 123'e göre mi; hangisine göre değerlendirirsek daha iyi olur ya da zaten ısrarlı takip suçu vardı da aslında uygulanmıyor muydu? Bunu tartışabilmek mesela... Bunları yapmadan nasıl biz Adalet Komisyonuna bir şeyler ileteceğiz ya da nasıl gerçekten orada tatmin edici bir şekilde görüşülecek? Yani iktidardasınız "Zaten siz yapıyorsunuz işte." diye görünüyor; sadece biz yapıyoruz diye görünmeyecek ya da niye biz sırf eleştiren olalım, siz de eleştiren olun. Ya gerçekten deyin ki: "Bu, kısa bir zaman." Yani biz, bunu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak doğru dürüst tartışmak ve değerlendirmek zorundayız.
Şimdi, bir yıl dönümünde kalkıyorsunuz kadına yönelik şiddete ilişkin raporu getiriyorsunuz; ben o gün, o rapor yüzünden 8 Mart kutlamalarına katılamıyorum. Kendi partimden tek kadın vekil olarak, Mecliste kalıyorum, çırpınıyorum; e ondan sonra bugün de İstanbul Sözleşmesi'nden çekilinmesinin yıl dönümünde kalkıyorsunuz, bunu getiriyorsunuz. Ne oldu? "Ha, tamam, onlar olmadı ama bunlar oldu." Olmaz, olmaz yani, hakikaten olmaz; bunu bütün samimiyetimle söylüyorum yani partilerüstü ve dışı olarak söylüyorum, bu alanda hakikaten mücadele eden bir insan olarak söylüyorum. Bugün de usulen buna karşıyım, önergeler hazırladık, isteseniz de istemeseniz de bu önergeleri vereceğiz; alırsınız, kayda geçersiniz. "Tartışmayacağız." derseniz... Çünkü çoğunluğunuz var, diyebilirsiniz, her zaman olduğu gibi; değil mi? O nedenle bu önergelerin ve aynı zamanda tek tek maddelerin konuşulması ve tartışılması lazım, bunun bugüne bitmemesi lazım. Bu Komisyondan beklenen şey şudur: Adalet Komisyonuna dönüp de "Kardeşim, biz daha istişare etmeliyiz. Bizim için çok önemli bu kanun teklifi, o yüzden siz de toplantınızı bir zahmet gelecek haftaya, işte, ondan sonraya erteleyin. Biz de size doğru dürüst tartıştığımız bir şeyi sunabilelim, uzlaşabildiğimiz bir şeyi sunabilelim." Ya biz Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonundan uzlaşamadan mı bir şey çıkaracağız? Bu, Türkiye için ayıp değil mi? Yani bu kadar hepimiz "Şiddete karşıyız, şiddete karşıyız." derken bir maddeleri mi görüşemeyeceğiz? Niye görüşemeyeceğiz? Yani çünkü iktidarın yetiştirmesi gereken bir şey olduğu için mi? Neye yetişiyoruz? On yıldır 6284'te ısrarlı takip var ve "Hâkimler her türlü tedbiri alır." lafı var, bir tane uygulamamışlar ya ama Boğaziçi Rektörü Naci İnci'ye uygulamışlar "Öğrenciler, öğretim üyeleri ısrarlı takip yapıyorlar bana." diye. Yani Naci İnci'ye uygulanan şeyi kadınlara uygulamamış hâkimler, biz bunu hesabını soramamışız doğru dürüst. Ee? Şimdi, ısrarlı takip suçunu getiriyoruz, çok önemli bir şey olarak getiriyoruz. Tabii ki önemlidir, ayrı bir suç olması önemlidir, bunu defalarca söyledik zaten ama nasıl olacağını bir tartışalım arkadaşlar. Yani buna engel olacak bir aklınız olduğunu düşünmüyorum. İktidar vekilleri, sayın iktidar vekilleri, Fatma Hanım; böyle bir aklınız olduğunu düşünmüyorum. Yani bizim istişare edebilecek olgunlukta olduğumuzu... Değil mi Hülya Hanım? Bir buçuk yıl aynı Komisyonda çalıştık yani o yüzden isim vererek söylüyorum. Yapmayın ya! Ya, kadınlar en azından yapmasınlar yani, erkekleri bilmiyorum.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Filiz Hanım, üç yıldır neyde uzlaştık ki?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ama yani, işte, bu yüzden üç günde uçaktan inip de böyle gelirsem nasıl uzlaşı yapmak... Uzlaşılamayan ben değilim.
BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam. Tüm arkadaşları bir dinleyelim Filiz Hanım.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Peki ama Filiz Hanım, siz de hiçbir şeyde uzlaşmıyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kusura bakmayın, uzlaşı...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - İktidardan gelen her şeye muhalefet edilirse uzlaşılmaz tabii.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bunun kimden kaynaklandığını biraz hep beraber düşünmemiz lazım.
BAŞKAN FATMA AKSAL - Tüm arkadaşları bir dinleyelim Başkanım, ondan sonra...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, bana ama şimdi özel olarak "Neyde uzlaştık sizinle?" deyince sanki ben uzlaşmaz bir kişilik gibi burada...