KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bana söyleyecek öyle çok da fazla bir şey kalmadı ama ben de başka bir yerden bakmalarını sağlamaya çalışacağım arkadaşlarımın.

Şimdi, bütün düzenlemeleri yaparken iktidarınız "müjde" "reform" "sıfır tolerans" gibi söylemlerle yola çıkıyor. Maalesef, bu söylemlerin söylendiği her şeyin sonucunu felaketle karşılıyoruz. Nasıl? İstanbul Sözleşmesi "müjde..." Hele o zaman dönemin başbakanları "Evlendiğim nikah masasından sonraki en önemli sözleşme." falan filan... Ondan sonra bir gecede çıktık. Neden çıktık? Kimse doğru düzgün sebebini bile bilmedi. Sonra, kadına yönelik şiddetle mücadelede sıfır tolerans konusunda aslında "Bu iktidarın mevzuatları da eksik değil." diye defalarca sizlerin ifadeleriyle duyduk "Mevzuatımız tam, en yüksek mevzuata sahip ülkeyiz." filan diye ama bu şiddetle mücadele konusunda da defalarca sınıfta kaldık. Her geçen gün şiddet artıyor, ölümler artıyor, kadına karşı yönelen her türlü eziyet artık artmış durumda ve giderek yükselen bu şeyin neden azalmadığını hiçbirimiz belki de düşünmüyoruz. Sürdürülebilir politikalarımız, kararlı irademiz, söylendiği gibi bir alt iradenin oluşmasını sağlamak gibi bir niyetimiz olmadığından diye belki de düşünmüyoruz.

Bu şey de çok manidar: Mesela, CEDAW, GREVIO raporları var, mevzuatlarımızda düzenleniyor, bir sürü raporlar düzenliyoruz. Düzenlediğimiz raporların içeriklerini, tespitlerini, bize olan tavsiyelerini de maalesef hiç uygulamıyoruz. Bunları uygulamadığımız için de sınandık ve sonuç olarak bütün bunlara rağmen sınıfta kaldınız yani. Ha, bu arada, bu düzenlemenin adının bile varlığının şu anda konuşuluyor olması ileri bir adım, doğru bir adım ancak neden bu noktaya geliyoruz, neden bu sınanmışlıklar içerisinde bu kadar kötümser düşünüyoruz biliyor musunuz? Uygulamayanlara karşı da bir müeyyidemiz yok mevzuatlarımızda. Mevzuatlarımızı yapıyoruz, bunları uygulamayanlara hiçbir yaptırımımız da yok maalesef. Dolayısıyla biz, kâğıt üzerine yazdığımız şeylerin sonuç getirmesini bekliyoruz. Baştan önleyici tedbirleri almıyoruz, koruyucu tedbirleri almıyoruz, mevzuatları düzenliyoruz, düzenlediğimiz mevzuatları uygulamayanlara da müeyyide uygulamıyoruz; sonra sonuç bekliyoruz. Şimdi de korkumuz şu ki bu da bu kâğıt üstünde kalacak.

Ha, bu arada, tabii şöyle bir bakış açınız var, diyorsunuz ki: "Çoğunluk bizde, siz şerhleri yazarsınız, biz noktasına, virgülüne kadar koyarız, koyduğumuz bu şeylere de kendi bildiğimizi gene kanun olarak oradan geçiririz, Meclise gelir, parmaklar kalkar, kimin parmağı çoksa onun dediği olur." Bu mantıkla hareket edilmesini de istemiyoruz. Bu komisyonların görevi nedir? İstişare. Burada en başta, kanun teklifinin gerekçesinde şey yazmışsınız: "İnsan haklarına saygılı ve sosyal hukuk devleti olma konusundaki kararlılığın bir göstergesi olarak uluslararası yükümlülüklere uygun bir adım atılmıştır." Uluslararası yükümlülüklere uygun bir adım atılmışsa GREVIO, CEDAW raporlarının dikkate alınması gerekir.

Bir de ana felsefenizin insan haklarına dayalı değil, insan haklarına saygılı olmasını da anlayabilmiş değilim. Bütün bu çelişkilerin içerisinde doğrusu tartışmak istiyoruz yani hiç olmazsa bizim önerilerimize dayalı olmayacaksanız bile saygılı olun ve dinleyin lütfen; tartışalım, istişare edelim. Bu komisyonların görevi bu. Eğer bunlar yapılmayacaksa hakikaten bir anlamı yok burada kaybettiğimiz zamanın. Bu arada bir şeyi de söylemek isterim. Ben, Sayın Başkan, sizden rica ediyorum. Sayın Başkan...

BAŞKAN FATMA AKSAL - Dinliyorum Başkanım.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Heyetin Başkanı olarak sizden rica ediyorum.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Buyurun Başkanım.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bakın, geçmiş geçmişte kaldı demeyeceğim. Benim şöyle bir şeyim var yani ben herkese katkı sunmak için elimden geleni yapıyorum bu Komisyonda, buradaki bütün arkadaşlarımız yapmaya çalışıyor ama buraya gelip kinayeli kinayeli "Efendim, bu gruba, alt komisyona katılsaydınız bu tartışmaları bilirdiniz." yok efendim "Şuradan izleseydiniz." denilmesini de asla kabul etmiyorum. Neden? O toplantıya katılmamanın sebebi benim. Neden? Çünkü şöyle bir şey düşününüz: Şimdi usul hakkında konuşuyoruz değil mi? Usul tartışmasını konuşurken bu konuşmanın içerisinde bana şöyle diyebilir misiniz: "Ya bir sonraki Sağlık Komisyonunda konuşursunuz ya da bir sonraki heyet geldiğinde siz konuşun, sıranızı o zaman vereyim." Ya, kardeşim böyle bir saçmalık olabilir mi? Burada bir heyet var, diyelim ki gelen heyetle ilgili konuda konuşacağım, o heyet gidecek, o sivil toplum örgütü gidecek, o kamu kurumu gidecek; biz, sonraki kamu kurumuna, gitmiş olan kamu kurumuna soracağımız soruları yönelteceğiz. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Ben bu sebeple ayrıldım bu toplantıdan ve arkadaşlarımız da bu sebeple, bu yüzden... Bu, sebeplerden de biriydi ayrıca ama biz hepimiz burada zaman harcıyoruz, emek harcıyoruz, bir çözüm bulmaya çalışıyoruz; herkesin birbirine gerçekten saygılı olmasını... Belki de siz her şeyi en doğru bilen insanlar olmayabilirsiniz, belki de aklınıza gelmeyen, sizin de hoşunuza gidecek bir şeyler söyleyebiliriz; lütfen dinleyin.

Teşekkür ediyorum.