| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin, Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .03.2022 |
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben söz istedim.
Sayın Başkanım, yine herhâlde bir on dakika konuşabilirim izniniz olursa. Biraz önce çok kısa kestiniz konuşmamı. O yüzden evet...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ben hiç konuşmalarınızı kesmiyorum.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Yok, kesiyorsunuz.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sadece rica ediyorum hatta istirham ediyorum.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Peki efendim.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Size bırakıyorum.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Peki efendim, peki.
Yani yoğun çalıştık üstüne o yüzden bir on dakikalık konuşmayı arzu ediyorum kesilmezse.
Öncelikle, aslında, bu sağlıkta şiddet yasasının getirilmesini kıymetli buluyorum. Elbette iyi niyetle yol yürümek amaçlı ama incelediğimizde tabii, biz de kendimize göre birtakım eksiklikleri görüyoruz. Bayazıt İlhan'ın "Bir Türk Mucizesi" diye kaleme aldığı yazısı gerçekten çok doğru, şu an bizim sağlık alanındaki sürecimizde. Çünkü hakikaten en az kaynak ayırıp en yüksek memnuniyeti elde eden ülke olarak tek biz varız sanırım. Sağlıkta şiddetle ilgili teklif hükümleri; birincisi, teklifin 7'nci maddesinde Türk Ceza Kanunu'nun "Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" başlıklı 113'üncü maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Teklife göre "Engellenen kamu hizmetinden yararlanma hakkı sağlık hizmeti ise iki ile beş yıl arasında öngörülen hapis cezası altıda bire kadar artırılabilecektir." diyor. Artırımın üst sınırı burada altıda 1 olarak belirlenmiş ancak alt sınırı belirlenmemiş bir kere bunu not düşmek isterim.
İkincisi, teklifin 9'uncu maddesinde sağlıkta şiddete ilişkin yeni bir düzenleme içermemekte. Yalnızca 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun Ek-12 maddesinde yer alan kasten yaralama suçunun tutuklanmaya ilişkin katalog suçlar arasına alınmasına dair düzenlemeyi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesine aktarmakta.
Teklifin 13'üncü maddesiyle yapılan aktarım nedeniyle 12'nci madde de yürürlükten kaldırılmakta gelen teklifte. Bu düzenlemeler elbette sağlıkta şiddetin önlenmesi için gerekli ancak yeterli değil. Düzenleme yapılırken ceza normunun, normla korunması hedeflenen hak ve özgürlüklere etkisinin değerlendirilmesi zorunludur diye düşünüyorum. Sağlıkta şiddet nedeniyle hekimlerin, sağlık çalışanlarının öldüğü, hasta-hekim ilişkisinin ciddi bir şekilde yaralandığı, şiddetin kontrol altına alınması bir yana sürekli artış gösterdiği bir toplumsal dönemi yaşamaktayız hep birlikte. Sağlıkta şiddeti önleyici düzenlemelerin tek bir maddeye indirgenmesinde bütüncül bir biçimde sağlık alanına özgü sağlık hizmetini, sağlık çalışanlarını korumaya dönük yapılması bu durumun toplumda bilinir ve anlaşılır olmasını engellemekte ve önem taşımakta olduğunu düşünüyorum. Elbette sağlık iş yerlerinde şiddetten arındırılmış bir çalışma ortamının sağlanabilmesi için salt ceza normlarının yeterli olmadığını hep birlikte yaşamakta ve görmekteyiz. Çalışan sağlığı ve güvenliği yönünden denetim yapılmasına, denetim sonuçlarının şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşılmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu raporunun önerileri arasında yer aldığı üzere sağlık hizmetinde koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan kamucu bir sağlık sistemine ihtiyaç var olduğunu hepimiz aşikâr olarak biliyoruz. Sağlık hizmetlerini ücretli hâle getiren, ekip hizmetini ve sağlık personelinin içsel motivasyonunu bozan performansa dayalı ödeme sisteminin acilen değiştirilmesi gerekiyor.
Kusurlu sağlık hizmeti malpraktis tazminatların rücu edilmesine dair teklif hükmüne baktığımızda ise 14'üncü ve 15'inci maddeleri ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na birbiriyle bağlantılı hükümler içeren 2 adet ek madde eklenmesi teklif edilmekte. Bu ek maddeyle Sağlık Bakanlığı bünyesinde mesleki sorumluluk kurulu kurulmakta. Kurul toplam 7 üyesinden 5'ini bakanlık yöneticilerinden atıyor, 2 üye ise nasıl seçileceği belirlenmeyen hekimlerden oluşturulmakta, alanları verilmekte ama nasıl belirleneceği belli değil gelen teklifte. "Kurul aynı oluşum yöntemiyle Bakanlık kurulundan ihtiyaç duyulacak sayıda çoğaltılabilecektir." diye tanımlıyor ama bu kurulun 2 temel görevi tarif edilmekte. Bu temel görevlere de baktığımızda, hekim, diş hekimi ve diğer sağlık meslek mensuplarının mesleğe icrası kapsamında muayene, teşhis, tedavide tıbbi işlem uygulamaları nedeniyle yapılan soruşturmalarda soruşturma izni taleplerinin karara bağlanmasıyla ilgili tabii, üniversitenin akademik kadrolarında görev yapanlar hariç tutuluyor bunda.
İkinci görevi ise kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde tıbbi işlem uygulamaları nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına karar verilecekleri görülüyor.
Peki, 4483 sayılı Kanun kapsamına dâhil edilen sağlık personeline baktığımızda tablo ne? Teklif özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşlarında görev yapan ve akademik kadrolarda yer almayan hekim, diş hekimi ve sağlık personelini kapsamına dâhil etmekte. Esasen kamu sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeli yönünden görevleri nedeniyle işledikleri ileri sürülen suçlardan zaten yürürlükteki 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni almadan yargılama yapılamamaktadır. Bu nedenle teklifteki düzenleme sağlık çalışanları için belirtildiği gibi haksız suçlamalara karşı önleyici bir sistem inşa etmemektedir. "Devlet üniversiteleri, vakıf üniversiteleri öğretim üyeleri ve öğretim elemanları teklifteki soruşturma yönteminin kapsamına dâhil değildir." deniyor, "Akademik kadrolarda görev yapanlar yönünden teklif soruşturma izni bakımından bir değişiklik gerektirmemektedir." deniyor.
Şimdi, Mesleki Sorumluluk Kurulunun kararlarını dikkate alacağı ölçütlere baktığımızda, Mesleki Sorumluluk Kurulu kapsama alınan hekim, diş hekimi ve sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis, tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle işledikleri suçlardan yargılanabilmesi için soruşturma iznini vermeye yetkili kılınmakta.
Diğer suçlar yönünden de kanunun tanımladığı yetkili merciler görevlerine devam edecek, teklifin gerekçesinde uzman kişilerden oluşacak kurulun incelemesine dayalı kararıyla sağlık mensuplarının haksız suçlamalarına karşı korunacağı belirtiliyor ancak teklif edilen düzenlemelerde kurulun uzman sayılmasını gerektiren bir üye yapısı yok. Bunun yanında, kararını hangi ölçütler üzerinden nasıl vereceği de belli değil, herhangi bununla ilgili bir netlik de yok. Teklif kurula kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde tıbbi işlemde uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına karar verme yetkisini vermekte. Böylece 2547 sayılı Kanun'la üniversitenin bir tüzel kişilik olarak kendisine karşı açılan ve sonuçlanan davada kendi personeline yönelik rücu ilişkisini değerlendirme yetkisi Sağlık Bakanlığına devredilmiş oluyor bu tabloya göre. Kurul bu yetkiyi kullanırken ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etme suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumunu gözetecektir. Kurula karar verirken uyulacak ölçütler yetersiz ve muğlaktır bize göre bu nedenle, bu verilen yetkiyle.
Yine, ifadelerden kasten işlenmiş bir suçun varlığının mı aranacağı, yoksa istemeden yapılan hatalara yönelik mi rücu karar verileceği bir belirsizlik arz ediyor burada. Teklif özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ile vakıf üniversitelerinde çalışanlar yönünden hekim, diş hekimi ve sağlık meslek mensuplarına karşı tazminat davası öncesi bir başvuru kurumu oluşturmamaktadır. Bu tür sağlık kuruluşlarına karşı açılan ve sonuçlanan davalarda rücuen tazminat konusunda da dava öncesi başvuru kurumu, kuruluşu teklif edilmemektedir; bu da bir eksikliktir.
Yine, teklifte zarara neden olan sağlık hizmetindeki sorunların nedenlerine eğilen kimin kusurlu olduğunu değil, zararın neden doğduğunu, asıl sebebinin ne olduğunu bulmaya sistemi iyileştirmeye dönük düzenlemelerde yer verilmemiştir bu teklifte.
Teklifin Mesleki Sorumluluk Kuruluyla ilgili hükümlerinin değerlendirmesine gelince Mesleki Sorumluluk Kurulu soruşturma izni için yetkili kılınmakta; böylece hekim ve diş hekimlerinin sağlık mesleği icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhislerle ilgili uygulamalar nedeniyle işledikleri suçlarla ilgili başvuru yolu oluşturulmaktadır. Anayasanın 40'ıncı maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesi uyarınca bu yolun teori ve pratikle ilgili ulaşılabilir ve ihlali ortadan kaldırmaya yeterli güvenceleri içermesi aranmaktadır. Başvuru yolu iç hukukta açık, net ve bağlayıcı nitelikte düzenlenmiş olmalıdır diye düşünüyoruz.
Teklif hükümleri açık değil, belirsiz, hatalı yorum ve uygulamalara neden olacak ifadeler içermekte genel anlamda. Teklifte Kurulun sağlık mesleğini icra kapsamında yaptıkları muayene teşhis, tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle işlenen suçların yargılanabilmesi için soruşturma izni vermeye yetkili olduğu belirtiliyor ama bunun nasıl uygulanacağı belirtilmiyor. Bunların dışında, hekim ve diş hekimi olmayan sağlık meslek üyelerinden hastalıkları doğrudan muayene, teşhis ve tedavi etme fiili bulunan kişilerin hakkındaki şikâyetlerin Kurulun yetki alanında olup olmayacağı da belli değil bu teklifte. Yine, sağlık meslek mensubu olmamakla birlikte sağlık hizmetinde çalışan diğer meslek mensuplarının da sağlık hizmetinin yürütülmesinde işlevleri bulunmaktadır. Bunlar yönünden de bir belirsizlik var. Sonuç olarak, Mesleki Sorumluluk Kuruluna ilişkin teklif edilen düzenlemeler hekim, diş hekimi, hemşire, ebe, eczacı ve sağlık mensuplarının kanun hükümleriyle ayrı ayrı düzenlenen görevlerine ilişkin soruşturmalarda dava dışı bir iç hukuk yolu oluşturmaktadır bize göre. Bununla birlikte, Kurulun görev kapsamının hangi fiilleri içereceği açık, ulaşılabilir bir biçimde gösterilmemiştir.
Benim aktaracaklarım bu kadar, daha uzatmayayım, diğerleri çok tekrar edildi çünkü.