KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, sizinle yıllar önce tanışmıştık bir vesileyle. Ben de pediatri uzmanıyım. İsmail ağabeyin anlatmış olduğu hastane formatını ben Somali'de gördüm, Sağlık Bakanlığından gönüllü olarak gitmiştim. Somali'de Banadir Hospital var, Recep Tayyip Erdoğan Hastanesi var, cemaatlerin hastaneleri var vesaire.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Allah, Allah! Görmedin mi benim anlattığım şeyi?

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Somali'de gördüm. Bir şey anlatacağım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Okmeydanı'nda görmediniz mi?

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Bakanım, bakın, ben hiçbir konuda müdahale etmedim. İzniniz olursa ben biraz da rahatlatayım isterseniz.

Şimdi, 200 yataklı bir hastanede bin kişi vardı, Somali'deki hastanede. Türkiye'de 37 yataklı bir devlet hastanesinde çalıştım, Kütahya Devlet Hastanesinde, on küsur sene; aynı yatakta yatırmadık. Tepecik SSK'de aynı yatakta çift yatan hastayı gördüm.

Bir dakika, İsmail ağabey, şey yapalım, hiç konuşmazsanız ben rahatlatacağım biraz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bir şey demiyorum. Seni seviyorum.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Şimdi, dediğiniz zamanlarda DNA da yeni bulunmuştu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - "2 yatakta 1 hasta yatıyor." dersen o zaman rahatlayacak.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Rahatladı. Onu anlatacağım şimdi.

Biraz rahatlayalım diye, mesela demin bir hekim arkadaşın... Sizin dediğiniz zamanlar DNA'nın yeni icat edildiği dönemler olması lazım Watson-Crick modeliydi, 1950'li yıllardaydı ama her neyse DNA da yeni bulunmuştu. Şimdi, Sayın Bakanım demin dedi ki: "Beş dakikada değil, on dakikada hasta bakılıyor sistemde." Doğru. On dakikada 2 hasta bakılıyor Bakanım, haklısınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ben söyledim.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bir rahatlatayım şöyle, beş dakika konuşalım bari Bakanım.

Bakın, bir hekim arkadaş: "Beş dakikada muayene, gözlük muayenesi. Biyomikroskopla bakıyorum. Göz basıncını ölçüyorum. Gözlük ve ilaç reçetesini bilgisayarda yazıyorum."

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Üniversitede.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Üniversitede değil, devlet hastanesinde. Sekreter yok. Şehir hastanelerinde zaten sekreter yok, tıbbi sekreterler odada değil. 105 hastaya ultrason bakmış bugün bir radyolog arkadaşımız. "Çoğu da acilden gelen." diyor. Randevu on dakika olan yerde heyet hastaları, acil hastaları, ameliyat kontrolleri, MHRS dışı hastalar, bir de tetkik sonuçlarını göndeririz biz, bir de izah etmeniz gerekiyor tetkik için tekrar. Bizim sürekli olarak yaşadığımız periyot bu.

Şimdi, bir suçun işlenme oranı artıyorsa yasama ve yürütme gerekli tedbirleri alır ve bununla ilgili tedbirleri alması lazım. Sağlıkta şiddetle ilgili kısım oydu.

Hastaların...Şu andaki sistemde insanımız sağlığa aslında ulaşamıyor. Beş dakikalık sistem sağlığa ulaşma değil. Şimdi, Sayın Bakanım vaktizamanında 2 ilde pilot uygulama yapmışlardı, zannedersem bir Düzce, bir de Isparta mıydı?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - 4 ilde.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Her neyse. Aile hekimliği uygulamasını sevk zincirini koymuştunuz. Form 019 olacak değil mi, hatırlayan arkadaşlar vardır, o ilk sağlık ocağı sevki? Ha, o konuda şanslıydım İsmail ağabey, ben Salda Sağlık Ocağının ilk doktoruyum. Şimdi, Form 019'la falan gönderiyorduk ama gerçekten biraz kısmi de olsa işleyen bir sistem vardı az buçuk, oturmamıştı. Kaliteli sağlık hizmetine şu anda ulaşamıyoruz, tatmin edici düzeyde değil.

Peki "Bıçak parası kalktı." diyorsunuz. Bıçak parası sadece legalize oldu. Kamu hastanelerinde yeterli düzeyde randevu bulamıyorsanız -ki ben birkaç defa videosunu falan da çektim- 182'yi aradığınızda şu anda çıkmıyor. Ondan sonra, MHRS'den on beş gün sonrasına çoğunda randevu alamıyorsunuz. Sonra bir açık yol bırakıldı, dendi ki: "MHRS randevusu almanıza gerek yok, hastaneye gidebilirsiniz." Ha, şöyle: MHRS'nin kurulması veya çağrı merkezinin kurulmasıyla ilgili sıkıntılar olabilir. Aynı hastanede çağrı merkezi kurulabilirdi, o olmadı. HBYS sistemi deseniz zaten fiyasko, 10 tane yerde HBYS programı var ve HBYS personelini alamadınız kadroya. MEDULA tek bir program, üniter bir program, SGK'nin kendi yaptığı bir program ama aynısı sağlık sisteminde yok, hastanelerde yok. Bazı arkadaşların talepleri var internet üzerinden falan göndermişler, Twitter üzerinden, DM'den vesaire, diyorlar ki arkadaşlar: "Alarm butonu kurulsun veya hastaneye gelen daha önceden suç işlemiş, sağlıkta şiddet işlemiş bir şahıs bir ekranda görünsün." Ama bizim HBYS sistemi entegre değil, HBYS ayrı ayrı şirketler tarafından yapılıyor, nedense tek bir üniter sistem yapılmadı, kompakt bir sistem.

Şimdi, hastalar zengin oldukları için mi özeli tercih ediyorlar? 250 milyar liralık sağlık harcaması olmuş geçen sene Türkiye'nin totalde. "Şahısların cebinden çıkan 40 milyar lira." diyor Sağlık Bakanlığının verileri. Zengin oldukları için gitmiyorlar, ben size söyleyeyim. Kamu hastanelerinde yer bulamadıkları için gidiyorlar. Ha, onu söyleyeyim, Vedat Bilgin'le bizzat konuştum, kendisi aradı. Bir Bakan olduğu için konuşmamız da resmî sayılır, burada da deklare etmek istiyorum. Burada şu Komisyona, TBMM'ye 300 metre, 500 metre mesafede hastane -bazı özel hastaneler işleten vardır içinizde, yoktur bilmiyorum- şu anda buraya yakın hastane 420 lira ücret alıyor, SGK anlaşmalı hastane. SGK anlaşmalı hastanede pakete dâhil olan fiyatlar işte, tam kan, tam idrar -biyokimya- PH akciğer vesaire bunlarda şu anda fahiş fiyatlar alınıyor ve SGK ve Çalışma Bakanlığı uyuyor. Siz diyorsunuz ki: "Bıçak parası." Ameliyattan, acile giren hastadan normalde hiçbir zaman alınmaması gerekiyor; sezaryene giren bir hastadan normalde ücret alınmayacak, apendektomiden alınmayacak. Acillerde SGK'den fark alınmayacak. Şu anda "Alınmayan hastane var." diyebilecek arkadaşlar var mı? Yok. Bıçak parası şu anda legalize olmuş durumda yani legal yoldan halk soyuluyor, yasal yoldan. Cezalar caydırıcı mı? Değil. Bakanın söylediğini de söylerim, onun kısmını söylemeyeyim. Şimdi bıçak parasını legalize ettik.

Kontrolsüz bir özel sağlık sistemi var, SGK var, beş dakikada randevusuz hasta bakma var, MHRS'den randevu alamama var. Ameliyatlar özellikle öteleniyor kamu hastanelerinde. Öbür tarafa gittiğinizde ertesi gün ameliyat olabiliyorsunuz; parayı vermek şartıyla, tek şart o. Orada ineğinizi satıyorsunuz. Uzayan randevu ve kısalan muayene süreleri var; beş dakikada hasta tatmin olmadığı için şiddet de tabii ki artabiliyor. Doktor mutsuz, hasta mutsuz, mutlu olduğunu zannetmiyorum. Ben bu performans sisteminde de hekimlik yaptım kamuda. Ben hiç de performanslı olduğunu zannetmiyorum. Vardiya sisteminde de gördük biz, onu da bilirsiniz, vardiya sistemi de...

Ondan sonra "Mecburi hizmet insanlık dışıdır." diyen bakanlar da gördük, kaldırıp sonra tekrar getiren bakanlar da gördük. Başka bir meslek mensubunda benim bildiğim şu anda mecburi hizmet yok, askerler dışında herhâlde, askeri okullarda okuyanlar dışında. Ha, mecburi hizmetinizi bitiriyorsunuz, yine de borcunuz hâlâ bitmiyor.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Kaç defa, hem de mecburiyetten.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sonra şey var, ben iki mecburi hizmetin ikisini de yaptım, onu da söyleyeyim, kaçmadık.

Şimdi, biz bataklıkla uğraşıyoruz bu sağlıkta şiddet sistemiyle ilgili.

Şimdi, şehir hastanelerine girmeyecektim ama girmem gerekiyor. Ondan önce, sağlık harcamaları 2020'de 250 milyar TL, cepten harcama 40 milyar TL. SGK 2020'de 48,6 milyar TL ödeme yapmış. Bugün geldiğimiz yerde bir hasta nasıl mutsuz olmasın; eczaneye gidiyor insülin için 100 lira fark veriyor, kronik bir hasta 100 lira fark veriyor. 2010'da 308 bin reçete yazılmışken 2020'de 401 bin reçete yazılmış. İyilik o mu? Bizim şu andaki sistemde... Bakın, ben bir şey söyleyeyim İsmail ağabey, ben sağlık hizmetinin sağlık ocağı dâhil, üniversitede öğretim üyeliği dâhil tüm kademelerinde çalıştım, bütün kademelerinde, özel sağlık kuruluşunda da çalıştım. Allah'a şükür, 5 kuruş fark almadan sistemi kapattım ben; özel hastanemiz vardı, bir tek lira fark almadan, onu da söyleyeyim, belgesi de vardır. Şimdi, şu andaki sağlık sisteminde 1 hastaya 3 reçete yazılıyor; biliyor musunuz onu? 1 hasta 3 reçeteyle tedavi oluyor. "Nasıl oluyor?" diyeceksiniz. Hasta gündüz randevu alamıyor, acile gidiyor, acildeki ilaçları doğru dürüst kullanmadan ertesi gün bulabilirse özele, bulamazsa kamuda vesaireye gidiyor, artı, aile hekimine gitmiş oluyor gündüz vesaire.. Bu 3'üne yüzde 70'i gidiyor şu andaki sistemde, 3 değişik reçete oluyor. Biz de hekimlerde -belki bilirsiniz- bir de şöyle bir adet vardır: Bir önceki reçeteyi genelde beğenmeyiz, büyük bir kısmında vardır bu "Ya, bu yazılır mı falan..." yani. Hekimlerin hekime yaptığını da biliyorsunuz zaten.

Şimdi, gelelim sağlık sisteminin geldiği yerde... Şimdi, hiç kimse art niyetli değildir, Sayın Bakanıma da yapmış olduğu şeyler için teşekkür ederim. Oldu mu İsmail ağabey?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teşekkür ederim.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yani Fahrettin Koca'ya da teşekkür ederim, Halil Şıvgın'a da teşekkür ederim. Yani bu makamlara gelmiş olanlar bir şeyler yapmak zorundalar zaten. Hepimizin görevi de burada bulunma gerekçemiz neyse şu anda, bu halka, bu millete hizmet etmekse, bazı şeylerin önünü açmaksa hepimiz bu görevi zaten yapacağız, yapma yükümlülüğümüz var. Şimdi, Sayın Bakanım bir şeyler yapılmış, eski, o bebek ölüm oranları vesaire biliyorum, OECD ortalaması 5,5; bizimki 9,2; eski rakamı da biliyorum, mezun olduğumuz dönemleri de biliyorum. Amenna, bunlar yapılacak zaten DNA keşfedildi Sayın Bakanım, bir sürü şey var başka.

Şimdi, gelelim (PPP) kamu-özel iş birliğine. Şimdi, bu hastanelerin yapılış şeklini ben size... Bakanım da biliyor, ben de. Şimdi, ana mantığını da biliyorum. Şimdi, yüzde 20'si yerli sermaye, yüzde 80'i yurtdışı kredi. Peki, Sayın Bakanım, bu yüzde 20 sermaye Sağlık Bakanlığı veya Hazineden karşılansaydı da yüzde 80 krediyi Sağlık Bakanlığı adına alsaydık, bir. İki, aldık, bunlara verilen "volume" bazlı, "volume" bazlı olmayan hizmetler var. Şimdi, bir tanesi Avrupa Kalkınma Bankası, bir tanesi ICBC, bir tane Kore bankası, bir tane Japon bankası. Japon bankası Aydın'a sadece kredi vermiş -o kısmını konuşuruz- ama Çin bankası ICBC "web" sayfasında yayınlıyor; yüzde 70 oranında doluluk garantisi, işte, doluluk garantisi, yatak işgal oranı; MR, tomografi, laboratuvar tetkikleri, "catering" hizmetleri, çarşaf, temizlik, sterilizasyon vesaire. Bir de "volume" bazlı olmayanlar var; ne gibi? İşte, onları söylememe gerek yok. Kira ödüyorsunuz bir de.

Ben, sizi hiç kesmedim.

Kira da ödüyorsunuz.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ben de sizi kesmiyorum farkındaysanız.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Şimdi kesildi... Her neyse.

Kira ödüyorsunuz Sayın Bakanım, binaya. Ondan sonra, diğer hizmetleri Kamu İhale Kanunu'na tabi olmadan yapıyorsunuz. MR olayına gelince... Yüzde 40 iskonto yapsanız şu anda 169 lira MR, SUT fiyatı; SUT fiyatı ama ben size şöyle söyleyeyim: Sincan Devlet Hastanesinin EKAP'tan ihalesine baktım geçen gün, Kayseri Devlet Hastanesinin ihalesine baktım, birkaç tane daha şehir hastanesi... Şu anda ortalama MR fiyatı 40-60 lira bandında dolaşıyor, müteahhitlere yaptırılan...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - 39 lira.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Siz daha iyi biliyorsunuz, demek ki özel bir yere yaptırdınız, 39 liraya da yaptırabilirsiniz. Bu benim dediğim 2020 Ocağındaki ihaleler. Şimdi 40-50 liraya yaptırdığınız şeyi SGK'ye... 160 lira üzerinden yüzde 60-40 kırarsanız ne yapar? 16 çarpı 4, en fazla 50-60 lira yapar ama müteahhit orada 50-60 lira kazanıyor yine, bir MR'de, bir tomografide vesaire.

Şimdi, yatak işgal oranına gelelim, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın bir ay önce açıkladığı yatak işgal oranı kamu hastanelerindeki yatak işgal oranı -Sağlık Bakanlığına ait- yüzde 48, biliyor musunuz? Ama biz, yüzde 70 doluluğu garantilemişiz. Şimdi...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Pandemide nasıl olur, nasıl öyle bir şey...

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Pandemide yoğun bakımlar dolu, diğerleri dolu değil.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olur mu? Her taraf doluydu ya.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ya, yapmayın. İsmail ağabey, ben kesmiyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok, ben kesmedim, tamam, affedersiniz.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bakın, Fahrettin Koca yanlış söylüyor olabilir, kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor olabilir. Fahrettin Koca "48" diyor, bazı aylar "51-52" diyor ama yanlış söylüyor olabilir veya yanlış bilgilendirilmiş olabilir Sayın Bakanımız Fahrettin Koca. Şimdi, isterseniz bakın "Yüz 60'larda doluluk oranı." var diyor, şu anda yoğun bakımların; ben takip ediyorum İsmail Bey onu.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok, yoğun bakım...

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Şimdi...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Neyse, ben sözünüzü kesmeyeyim.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ya, gazete manşeti oldu, Allah'ın aşkına yapmayın. Kestiniz ama kestiniz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Özür olsun.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - İnsicamımı bozdunuz.

Şimdi, Sayın Bakanıma... Şimdi, vitrine vesaireye de oynamayacağım da o sözleşmelerde bir şey var Sayın Bakanım, sizin zamanınızda yapılmış olma ihtimali mümkün. Kütahya Şehir Hastanesi...

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Değil benim zamanımda.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ama çatıdan yerini siz tespit etmiştiniz, her neyse; sözleşme, sonra arsa teslimi yapıldı, her neyse. O arsa teslimi yapıldıktan sonra... Normalde bu sözleşmelerde, ben bu sözleşmelerin bankaların... Şimdi, değerli arkadaşlar, o kısmında da bilgilendireyim sizi; içimizde şirket falan, o tip şeylerle ilgili, şirket hukukunu bilenler vardır. Anonim şirketler yıllık olarak faaliyet raporlarında harcamalarının nereye yapıldığını, nereye kredi verdiğini -özellikle bankalar- "web" sayfalarında yayınlamak zorundalar. Bizim şehir hastanelerinin yapımıyla ilgili -yanılıyorsam düzeltebilirler- ICBC firması, bir tane Çin firması... Tabii, konsorsiyum olarak kredi veriyorlar; bu yüzde 80 krediyi veren şirketlerden biri Çin bankası, diğeri Avrupa Kalkınma Bankası, bir Kore bankası, bir Japon; her neyse bir sürü banka ortaklaşa da verebiliyor bu krediyi. Şimdi, "web" sayfalarında yayınlıyorlar; nereye kredi vermişler, hangi şartlarda kredi vermişler, ICBC'nin "web" sayfasında hepiniz bulabilirsiniz, isterseniz biraz sonra da hepinize atabilirim, sıkıntı yok. İki, Avrupa Kalkınma Bankası ve yüzde 70 oranları orada var.

Şimdi, yanıltıcı olan şey şu: "Hasta garantisi yok." Doğrudur çünkü neden yok? Bir hastayı muayene ettiniz, kim muayene ediyor hastayı? Doktor. Doktor kimin personeli? Sağlık Bakanlığının personeli ama doktorun istemiş olduğu... Doktor, üç aşaması var, ya evine gönderecek, ya kan tahlili, idrar tahlili, işte, MR, tomografi, görüntüleme ya da yatıracak. Ondan sonraki aşamalar müteahhidin; varsa yalan, söylensin. Şimdi, kamu hastanelerinde de yani müteahhit geldiğinde yüzde 50-70 bir çekim garantisi verilir ama burada kamu hastanesindeki fark şu: Kamu hastanesinde müteahhide 40 liraya tomografi çektirirsiniz, SGK'ye 160'a fatura edersiniz, SGK'yle aradaki 120 lira fark döner sermayeye gider, burada döner sermayeye gitmiyor, burada müteahhite gidiyor, aradaki ayrıntı o.

Gelelim, kirasını da veriyorsunuz, onu da geçtik.

Şimdi, insicamı da bozdu İsmail ağabey ama yine de söyleyeceğim, orada başka bir şey daha vardı. Sayın Bakanım, mesela, o sözleşmelerde şöyle bir madde var: Yüz seksen gün hastane inşaatı veya sistemin işleyişinde duraklama olduğunda fesih sebepleriyle ilgili bir şey var; mücbir sebep de ayrıca var, ona da gireceğim. Fesih sebepleriyle ilgili bir ayrıntı var, maalesef, bizim hastane yüz seksen günün çok çok üzerinde inkıtaya uğradı ama sözleşme feshedilmedi, hâlâ da çivi çakıldığı yok hastaneye. Hastane yapılmaya başlanalı dört yıl oldu, dört tam yıl oldu ve inşaat devam ediyor, üç yıl içinde bitmesi gerekiyordu, arsa teslimi altıncı yılı falan buluyor. Sizin Bakanlık ne zaman bitti hatırlamıyorum ama bu şekilde.

Şimdi, yine bu kanun kapsamında yer alacak olan değişik şeyler de var onu da söylemek isterdim. Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık bilimleri üniversiteleri var, ondan sonra açılan bazı tıp fakülteleri var. Sayın Bakanım da bir pediyatrist olduğu için soracağım. Lomber ponksiyon yapmayan yani belden su almadan, kemik iliği yapmadan ve 3 yardımcı doçentin olduğu yerden ihtisas alan bir asistan arkadaş sizce iyi bir pediyatrist olabilir mi?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Olamaz tabii ki.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Maalesef oluyor işte. Şimdi "Bizde âdet böyledir." diye bir kavram çıkmış, herhâlde ondan dolayı Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesinde -hatta eski, sizin oturduğunuz koltukta oturuyordu- Vural Kavuncu'nun rektör olarak atandığı üniversitede şu anda maalesef böyle. 3 yardımcı doçentle pediyatri ihtisası alınabilirse alınır, diğer branşlarda da aynı şekilde. Bu 3 yardımcı doçentin olduğu yerde siz öğrenci yetiştiriyorsunuz; bunlar tıp fakültesinden mezun oldu, sağlık ocaklarında vesairede yani sıkıntı orada. Bu asistan ve hekim arkadaşların sıkıntısı, tabii, sağlığın her tarafına yansıyacak.

Şimdi, bu Komisyondan... Bir şey söylemiştim, başta, ilk konuşmamda Henry Kissinger'ın bir anekdotundan bahsetmiştim. Ben isterim ki bu Komisyon tarihe geçsin çünkü hepimiz -demin Fikret kardeşim de söyledi- ölümlüyüz, biz gideceğiz yani bir daha milletvekili olup olmamak da çok önemli değil, Bakan da olmak çok önemli değil ama bu Komisyondan çok farklı bir karar çıkmasını temenni ederim şahsım adına, meslektaşlarım ve halk adına. Bu sağlıktaki şiddeti önlemek için gelin, önce bataklığı kurutalım. Şimdi, her türlü gayrete rağmen sistemde sıkıntı var. Ha, bu sistem çözülecek. "Kervan yolda düzülür." Türkçe sözü de var. Hataları, yanlış olan şeyleri biz uyaralım, uyarılara dikkat etmek lazım. Zaten, benim bildiğim, ayetikerimede de "Sözlerin hepsini dinleyin, en güzeline tabi olun." diyor değil mi Sayın Bakanım?

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Eyvallah.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sözlerin hepsini dinleyelim, istişare kültürünü ne olur... AK PARTİ geleneğinde istişare kültürü kayboldu zaten, hiç dinlemeyip kendi başınıza gidiyorsunuz. Burada sözleri kale alıp, dikkate alıp alelade, Henry Kissinger'ın gönderildiği gibi, uyduruktan gelmiş, eksik yani fırsat savıyormuş gibi, o tarzda getirilmiş olan bu teklifin içeriğinde bence Adalet Komisyonuna gönderirken bazı şeyler ekleyelim. Mesela -demin konuşmuştuk arkadaşlarla, keşke şeyi gönderebilsek- hâkimlerin... Diyelim ki en çok -burada arkadaşların gönderdiği DM'lerden de var o- maruz kaldığınız sözel hakaret yani hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının... Allah'tan Amerika'daki gibi değil. Amerika'da geçen sene bir kanun teklifi verildi, Kongreden geçmiş; Amerika'da sağlıktaki şiddetin yüzde 13'ü sağlık personeline tecavüz.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Allah korusun.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ha, bizim olmaması gerekiyor. Zaten Türkiye'deki sistem de emin olun hekim ve sağlık çalışanlarının iyi niyeti üzerine devam ediyor. Ha, arada ayrık otları çıkabilir ama iyi niyet ve vicdan üzerinden gidiyor, samimiyetimle. Bu sistemi düzeltecek her şeye lütfen kulaklarınızı açın. Biz de ne gerekiyorsa yardımcı olalım. Amerika'da geçen sene çıkan kanundan bir kısmını söyleyip ondan sonra sözlerime son vereceğim. Bir hekime veya bir sağlık çalışanına sözel olarak müdahil olduğunuzda, işte, bizde olan gibi "Verginizi ben veriyorum, beni bekletemezsin." vesaire, o tarzda şeyler... Bu, onlarda "Sağlığa erişimi engelleme" olarak değerlendiriliyor; kanunda o şekilde. Ve hâkim eğer... Şimdi, bizde burada, darp aşamasına, yaralamaya gelince hüküm vermek durumunda hâkim, onun ötesinde, beş yılın altında cezalarda falan zaten yatarı yok, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması vesaireden dolayı. Bunun yerine hâkim diyor ki: "İki ay, üç ay kamu hizmeti yapacaksın." İşte, okul temizliği, cami temizliği, sokak temizliği vesaire neyse yani o çeşitlendirilebilir. Artı, bunu yapmadığı takdirde veya buna ilave olarak para cezaları var. Bu alt aşamadaki hakaretleri, alt aşamadaki şiddeti engelleyemezsek bence caydırıcılığı olmayacağı kanaatindeyim "Nasıl olsa yatmıyorum, bir şey yapmıyorum." diye. Başınıza gelmiştir, size hakaret edilenler için dava açanlar varsa, bilmiyorum, tehdit vesaire; onlardan, biliyorsunuz, hiçbir şey çıkmaz, aynı onun gibi. O ön yargının kesilmesi gerekiyor.

Sayın Bakanım ve değerli arkadaşlar; hepinize çok teşekkür ediyorum. Sürçülisan ettik mi bilmiyorum İsmail ağabey de yani...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teşekkür ediyorum, sağ olun. Ben kaldırırım.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ama Sayın Bakanım, demek ki kinayeli şeyler... Şöyle söyleyeyim size, Fahrettin Koca'nın -o da pediatrist, o da benim devrem aslında- şu kürsüye vura vura söylediği şey: "Hiçbir garanti yoktur." Cümleyi aynen şey yapabilirsiniz. Sayın Bakanım, garanti var ama yalan demeyeyim de yanıltıcı ifadeler doğru değil.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Peki, teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben teşekkür ederim.