| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290)(Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .03.2022 |
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Teşekkür ederim Başkanım.
Dün, genel değerlendirme üzerine epey bir zaman geçirdik, herkes kendine göre fikirlerini söyledi. Doğaldır ki farklı görüş açıları olacak olmasa yanlış olur. Yani tek renkliliği savunanlar elbette olacaktır ama tek renklilik hiç kimseye hiçbir fayda sağlamaz, bazen hiç görmediğimiz şeyleri bile görmüş oluruz. O yüzden de bu değerlendirmeler bence kıymetli. "Dünü dünde bıraktık." dedik ama bugün işte sayın vekilim Genel Kurul çalışmalarını dahi getirince açıkçası madde üzerinde söz almayacakken ben de genel değerlendirmeye dâhil alacağım.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Neden çok müdahale etmedim biliyor musunuz? Dün geneli üzerinde konuşmamıştınız toplantıda.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Olabilir yani bir vesile olsun. Şöyle, aslında sizden başlayalım. Dün misal KEFEK toplantısı vardı yine bu yasa teklifine ilişkin ama bizim grup toplantımızın olduğu saatlerde yapıldı. Örnek diye söyleyelim yani siz böyle bir incelik göstermezseniz hâliyle insanlar biraz daha farklı bir dile, farklı bir çabaya girer.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bana söylemeyin, ben üç buçukta yaptım bu toplantıyı.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Yok, size söylemediğimi söylüyorum zaten; aksine, siz, bize, bu konuda olabilecek her türlü toleransı, her türlü anlayışı gösterdiniz ve gösteriyorsunuz da. Çünkü sizin bakışınız da bizim bakışımızdan çok farklı değil.
Sağlık meselesi toplumun tümünü kapsıyor ve sağlıkçılar da toplumun tüm kesimlerinden var. Yani işte, karşılıklı 2 meslektaşım var karşımda, biz onlarla dostuz, arkadaşız ama fikirlerimiz farklı. Yani şunu demeye çalışıyorum: Sağlık meselesi hepimizi ilgilendiren bir mesele ve herkesin, her siyasi görüşten insanın dâhil olduğu bir meslek alanı ama burada bile, bu konuda bile bir araya gelmekte sıkıntı çekiyoruz. Sizin o denli hoşgörünüze rağmen bazı arkadaşlarımız "Ya, yapalım oylamayı, geçelim. Maddelere girmeye ne gerek var?" diye söyleyebiliyor ama bizim işimiz bu. Biz burada bunları tartışacağız, konuşacağız, nerede bir eksiklik varsa onu bulmaya çalışacağız. İşte, dün eczacılara ilişkin maddenin içerisinde yok diye söyledim, var olduğunu söylediniz. Ben gece boyunca baktım sabahın altısına kadar avukatlarla, yok işte öyle bir madde, madde gelince onları da konuşacağız. O vesileyle, bunlardan kaçmamak lazım. Genel Kurulda da yasa teklifi veren arkadaşlarımızın, imza sahibi olanların bile olmadığı bir yerde muhalefetin 20 kişi olduğunu söylemek de çok sağlıklı değil. Oradaki asıl mesele şudur: Acaba muhalefetin yasa teklifleri ne kadar değerlendiriliyor? Bugüne kadar bu yasama döneminde hangi muhalefet partisinin ya da hangi muhalefet milletvekilinin yasa teklifi Mecliste görüşüldü ve oradan geçti? Ya, hiç mi sizin hoşunuza giden bir madde yok? Ya da şu söz de doğru değil: "Ne söylesek karşı çıkarsınız." Dün burada geneli üzerine oylama yapıldı ve biz oy verdik değil mi yani? Bu yasa teklifinin geneline yani bir bütününe eksiklikleri olmasına rağmen doğru bulduğumuzu bizatihi oy vererek gösterdik zaten. Bu şu demek: Demek ki bir araya gelinebilir, buradan kaçmamak lazım ama şunu da yapmamak lazım: "Efendim, bir meslek odası şu görüşte, şu partinin arka bahçesi, şu bilmem ne." Bunu yok saymamız mümkün değil ki. Bu meseleyi eğer hepimiz birlikte çözeceksek o zaman meslek odaları da olacak, Türk Tabipleri Birliği de olacak, Eczacılar Birliği de olacak, hemşireler de olacak, hasta hakları sendikaları ya da dernekleri de olacak. Onlara bizzat bizim çağrı yapmamız lazım. Yani Başkan toplantıyla ilgili hassasiyet gösteriyor ama aynı hassasiyeti bu meslek odalarının çağrılmasında da göstermesi gerekiyor. Biz yine Genel Kurulda onları eleştiririz ya da kamuoyuna çıkar, o eleştirileri yaparız ya da genel başkanlar hoşlarına gitmeyen söylemleri olan yapılara ilişkin söylemleri söyler ama biz bugün ihtisas komisyonu olarak "Ya, tabipler böyle diyor." diye onların meslek odasını yok sayarsak bir kere baştan bu işi doğru planlamayacağımız ortaya çıkar. Yanlı bir sağlık yasası olmaz zaten, kişiye özel ya da bir fikrin sağlık yasası olmaz.
Bir başka şey de şiddetin sonuçlarını tartışıyoruz yani kanun koyucu sonuçlar üzerinden gidiyor ama sonuçları değerlendirirken sistemin tıkanmasını ya da şu anda hastaların muayene sırası almakta zorluk çektiklerini ya da bazı bölgelerde hekim eksikliğini -ya da biraz önce önerilerden bulunuldu, panik butonu gibi önerilerde- ya da bir bölgede çokça şiddet yaşanıyorsa oradaki soruna ilişkin tespiti yapmaya, o sistemi tartışmaya da mecburuz yani biz eğer onu yapmazsak o zaman yasama şöyle bir şey yapsın: En iyi avukatları getirsin ya da dünyadaki uygulamaları getirsin Meclise, Meclis yasamayı yapsın, çıksın. Bu da mümkün değil. O açıdan da bizim burada çok kıymetli, çok önemli bir görevimiz var. Toplam olarak, bir sorun bu ve bu sorun siyasetin etkisinden de kurtulacak gibi görünmüyor. Dün konuşmamda ifade ettim, bir algı yönetimi oluşuyor ve bu algı yönetimi belki de -biraz önce- bu uzman çavuşun yaşadığı meseleleri de ortaya getiriyor. Direkt suçlu olarak belirleniyor çünkü orada o video çıkmasaydı toplum ya da kamuoyu gözünde başka bir noktaya gelecekti. O yüzden, bu algı yönetimine de bizim müdahale etmemiz gerekiyor. Dün, bazı arkadaşlarımız alınganlık da gösterdi, aslında, en çok lafı da Sayın Başkana söyledik ama gayet nezaketle onun cevaplarını verdi. Burada da bir hassasiyet oluşturmak gerekiyor, o hassasiyeti ilk başta siyasetçiler gösterecek. Bu tür komisyonların buna da faydası var diye düşünüyorum.
Sözümüzü eksik tutmayalım, söyleyebileceğimiz kadar söyleyelim. Belli bir zaman sonra o nezaket oluşur, ikinci tekrarlar olmaz.
Teşekkür ederim Başkanım.