| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Rize Milletvekili Hayati Yazıcı, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 91 Milletvekilinin; Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4284) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .03.2022 |
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri; Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun ile Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve ihtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki kanun teklifi üyelerimize tebliğ edilmiştir.
Kanun teklifini ve gerekçesini paylaşmadan önce, Komisyon çalışmalarının bir düzen içerisinde geçeceğine inanıyor, hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, siyasi partiler ve seçimler, Sayın Başkanımızın da ifade ettiği gibi -tekrara düşmek istemiyorum- demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler, demokrasinin örgütlü yanını, seçimler de millet egemenliğinin görünür yanını ortaya koyan araçlardır. Demokratik rejimle idare edilen ülkelerde yönetim yetkisinin kaynağı seçimlerdir. Milletin temsilcileri ve yöneticiler seçimler vasıtasıyla göreve gelir, seçimler vasıtasıyla temsil ve yönetim ehliyetini kaybederler. Seçimler, hepinizin bildiği gibi, serbest, eşit, gizli ve genel oy, açık sayım, döküm esaslarına göre yargı yönetimi ve denetimi altında yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, siyasi partiler için kanunlar ile seçimle ilgili kanunlar hem içerik hem de uygulama açısından ülkedeki demokrasinin çıtasını, standardını göstermesi açısından önemlidir. Uygulama şekilleri farklı da olsa genel olarak seçim sistemleri 3 ana grupta toplanmaktadır. İstikrarı öne çıkaran ve en fazla oyu alanın tüm temsilcilikleri kazandığı çoğunluk sistemi; temsilde adaleti öne çıkaran, alınan oy oranında temsilcilik kazanılan nispi temsil sistemi ve karma sistem ile karma sistemin çeşitleridir.
2018 seçimleri dâhil, yapılan son 8 seçimde ülke barajlı seçim sistemi uygulanmaktadır. 1982 Anayasası'nın "Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları" başlıklı 67'nci maddesine, 1995 ve 2001 yılında yapılan değişiklikle "temsilde adalet, yönetimde istikrar" ifadeleri dâhil edilmiştir. Böylece, seçim kanunlarının bu ilkeyle bağdaştırılacak şekilde düzenleneceği esası getirilmiştir. "Temsilde adalet ve yönetimde istikrar" ilkelerinin aynı anda gerçekleştirilmesi fevkalade zordur. Amaç farklılığı gösteren kavramlardır bu 2 kavram. Demokratik ülkelerde bu 2 kavramın uyumlaştırılmasında yaşanacak zorluklar karşısında hangisine ağırlık verileceği yine rejimin rengini gösterir; bu da o ülkenin siyasal birikimi ve toplumsal tecrübeleriyle değişiklik göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, demokrasiler, doğası gereği korunması ve yaşatılması zor rejimlerdir. Kesintilere uğrasa da Türk milleti demokrasiyi evrensel kurallarıyla tam olarak özümsemiş ve her türlü tertip ve oyunları bozarak yaşatmasını bilmiştir. Şimdi, seçimler yapılırken elbette bir baraj uygulanmaktadır. Yani, bu barajla -12 Eylül askerî rejiminin ürünü olan baraj- yüzde 10'la kırk yıldır bugüne kadar gelinmiştir. Bunun değiştirilmesi gerekir. Gerçi Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ'nin hazırlamış olduğu ve birçok muhalefet partimizin karşı çıktığı seçim ittifakı sayesinde baraj sıfırlanmıştır ama yine de baraj yasada "yüzde 10" şeklinde mevcudiyetini korumaktadır.
Bilindiği gibi, ülkemizde 16 Nisan 2017 tarihli referandumla birlikte, Türk milleti yetmiş yıllık uygulamada tüm mahzurlarını ve zayıflıklarını bildiği parlamenter sistemden vazgeçmiş ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini ihdas etmiştir. Nitekim, referandumdan kısa bir süre sonra Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey seçim barajını tartışmaya açmıştır. Yine, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey de seçim öncesi ittifakları önermiş 2017'de ve seçim barajının düşürülmesi ve seçim ittifakları konuları gündemde ağırlıklı olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu sürecin sonunda, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi seçim ittifakına yönelik yasa teklifini 21 Şubat 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştur. 298 sayılı kısaca seçim kanununda 13 Mart 2018 tarihinde yapılan değişikliklerle, siyasal partilerin ittifak yapabilmesinin yolu açılmıştır; yine, Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 12'nci maddesine seçim ittifakıyla ilgili düzenlemeler eklenerek siyasi partilerin bir protokol çerçevesinde ittifak yapmak suretiyle seçime katılabilmelerine imkân sağlanmıştır. Değerli arkadaşlar, bununla birlikte, bu düzenlemeyle herhangi bir seçim ittifakına dâhil olan bir siyasi partinin, ülke genelinde uygulanan yüzde 10'luk seçim barajını geçememiş olsa dahi tek başına, ittifakın toplam aldığı oyun barajı geçmesi hâlinde o partinin de barajı geçmiş sayılması sağlanmıştır. Uygulamada çok sıkça karşılaştığımız -eski zamanlarda- seçim ittifakı bu sayede de fiilî hukuki nitelik kazanmıştır.
Bugün her platformda tartışılan seçim barajı uygulamalarının tarihsel kökeni hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Bilinen ilk uygulama, İkinci Cihan Harbi'nden önceki yıllarda Almanya'da radikal grupların Meclise girmesinin önüne geçilmesi için uygulanmış olandır. Ülkemizde seçim barajı 12 Eylül askerî ara rejimi döneminde yasama yetkisini kullanan Danışma Meclisi ile Millî Güvenlik Konseyi tarafından siyasal sistemimize dâhil edilmiştir. 1983 yılında bu çift baraj D'Hondt sistemine gidilmiş, daha sonraki yıllarda Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatla bu sistem değiştirilmiş ve sadece ulusal baraj uygulanmaya başlanmıştır.
Şimdi, 1980 yılı öncesinde sıkça görülen koalisyon pazarlıkları, demokratik ahlaka aykırı girişimler, Meclisin çok parçalı oluşu gibi birçok sebeple bu düzenleme yani baraj, uzunca bir zaman kamuoyunda destek bulmuştur. Tamamen veya kısmen nispi temsil sisteminin uygulandığı ülkelerin çoğunda resmî bir seçim barajı bulunmaktadır. Seçim barajı, bildiğiniz gibi, bir partinin milletvekili çıkarabilmesi için kanunda tespit edilmiş olan en az oy oranıdır. Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 33'üncü maddesinin birinci fıkrasındaki mevcut düzenlemeye göre, yüzde 10 barajını geçemeyen siyasi partiler milletvekili çıkaramazlar. Sayın Başkanımızın 1'inci maddede izah ettiği gibi, bu seçim barajı yüzde 10'dan yüzde 7'ye çekilmiştir. Bu tartışmalar "Niçin 3'tür? Niçin 5'tir?" diye de yapılacaktır, yapacaksınız ama aslında seçim ittifaklarıyla ülkede baraj sıfıra indirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, seçim barajının yüksekliğinin mevcut hâlini tartışan hiç kimse yok. Ancak bu seçim barajlarında yapılan değişikliklerin Mecliste sandalye dağılımını etkilediği de belli yani etkileri var; siyasi partilerin izlediği politikalara önemli etkileri olmuştur ve seçmenin oy kullanma davranışlarına da yansıdığı görülmüştür, barajın aşılması için stratejik oy kullanıldığı, siyasal sonuçlar doğurduğu da bilinen gerçektir. Geçmiş seçimlerde bunu defalarca gördük. Yüksek seçim barajının seçmeni "Oyum zayi olmasın." diye merkezdeki partilere yönlendirme etkisinin bulunduğu, ilk tercihin baraja takılacağı endişesini taşıyan seçmenin 2'nci tercihe yöneldiği de görülmüştür.
"Temsilde adalet ve yönetimde istikrar" ilkelerinin esasen birbirine zıt olduğunu daha önce söylemiştik. Parlamenter sistem içerisinde, bu 2 zıtlıkla bu ülkeyi bağdaştırmak her zaman mümkün olmamıştır.
Ülkemizde seçim sistemleri üzerinde yıllardır devam eden tartışmalar ve bu konuda oluşmuş geniş bir külliyat mevcuttur. Seçim barajının Anayasa'ya aykırılığı iddiaları gündeme getirilmiş; Anayasa'nın 2'nci maddesindeki "hukuk devleti" ilkesini, 10'uncu maddedeki "kanun önünde eşitlik" ilkesini, 13'üncü maddedeki "ölçülülük" ilkesini, 26'ncı maddedeki "düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti"ni, 67'nci maddedeki seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkını ve siyasi parti kurma hakkını ihlal ettiği tartışmaları uzun süre yapılmış ve bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, verdiği kararda, seçim barajının, seçme ve seçilme hakkını sınırlayıcı ölçülere varmadıkça kabul edilebilir, uygulanabilir olduğuna hükmetmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarında devamlılık ve süreklilik yoktur. Bildiğimiz, 1995 yılında vermiş olduğu bir kararda, seçimlerde seçmenin kendi adına kimleri Meclise gönderdiğini bilme hakkı olduğunu, bu konuda bir muğlaklık olduğunu bildirmiştir ancak bu konuda istikrar yoktur.
Yine, bugün için seçim barajının Anayasa Mahkemesine götürülme yolu kapalıdır. Anayasa Mahkemesinin genel barajı değerlendirirken yine... Yasama organının anayasal çerçeveye bağlı kalarak, takdir ettiği sınırlama ve baraja rakam olarak el atmasının yargısal denetimin amacıyla bağdaşmayacağı da açıktır. Anayasa Mahkemesine 2015 yılında bazı siyasi partilerin yani az oy alan partilerin temsilcileri bireysel başvuru yoluyla başvurmuş, Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 152/1 hükmü çerçevesinde bu müracaatı "Kabul edilemez." bulmuştur.
Yine, arkadaşlar, uluslararası hukuk açısından, İnsan Hakları Beyannamesi'nin 21/3 maddesine göre, hükûmet otoritesinin temeli halkın iradesine dayanır. Halkın iradesi ancak dürüst, eşit aralıklı, yargı güvenceli seçimlerle belirlenir. Bu düzenlemenin hedefi doğrultusunda, Türkiye'den yapılan başvurular sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2. Dairesi 2007 yılında, Büyük Daire 2008 yılında vermiş olduğu kararlarla, Türkiye'deki tarihî ve siyasal şartları dikkate alarak şu saptamaları yapmıştır...
Değerli arkadaşlar, çok uzatmayacağım Sayın Başkanımız diğer maddelerle ilgili izah ettiği için. Toplumda en çok tartışılan, sanki bu düzenleme sadece seçim barajıyla ilgili gibi bir algı oluştu; onun için uzun uzun bunları anlatmak gereği duydum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'deki seçim barajının Avrupa'daki en yüksek seçim barajı olduğunu tespit etmiştir, doğrudur ancak uygulanacak oranla ilgili olarak herhangi bir öneri getirmemiştir, getiremez zaten.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yetkisi yok zaten.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Getiremez, öyle bir yetkisi yok.
Barajın yüksek olmasına karşın toplumdaki siyasal alternatiflerin ortaya çıkmasını engellemediğini saptamıştır. Bu da yine... Meclisimizde bulunan, temsilcilerini burada gördüğümüz, milletvekili arkadaşların partisi, HDP ve öncü partilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatlarında "Her ne kadar baraj yüksek olsa da alternatifler suretiyle siz bu meseleyi aşıyorsunuz." demiştir. Türk halkı da... Evet "Seçmen elinde bir iple, iplikle bu meseleyi düzenliyor." diye de böyle aklımızda kalmıştır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Halk barajı aştı yani Başkanım.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Yani baraj aşılmıştır neticede.
AİHM, kararlarında -burasını hepinizin dinlemesini rica ediyorum- istikrarın meşru bir amaç olduğu, bölünmeyi engellemek için devletlerin takdir yetkisi olduğu ve böyle bir alan bırakılması gerektiğine hükmetmiştir. Bu, uygulamasını bildiğiniz, sık sık başvurduğunuz, neredeyse tüm yargıçlarını tanıdığınız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıdır. Yani bundan sonra tartışırken... "Efendim, niye 3 değil, 5 değil, 0 değil, 2 değil; 7 oldu?"ya cevabı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vermiştir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Birazdan söyleyeceğiz ama...
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Şimdi, bu yüzde 10'luk barajın takdir marjını aşmadığına, bu durumun ek protokolün 3'üncü maddesine uygun olduğuna hükmetmiştir.
Değerli arkadaşlar, baraj konusunda çok daha uzun şeyler söylenebilir. Burada diğer maddeleri -tekrar ediyorum- Sayın Başkanımız izah ettiği için tekrarlamaya gerek duymuyorum. Bu değişikliğin amacının demokrasinin çıtasını biraz daha yukarı çekmek olduğunu söylüyor, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetimde istikrarın sağlandığını, bu düzenlemeyle, inşallah Mecliste daha çok partimizin temsil edileceğini ve temsilde adaletin sağlanacağını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.