KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İç Tüzük madde 38: "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Bir komisyon, bir teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder."

Şimdi ben bu maddeden hareketle teklifin Anayasa'ya uygun olup olmadığını değerlendireceğim. Fakat Sayın Başkan, üzülerek belirtmem gerekir ki birinci fıkrada belirtildiği gibi "ilk önce" diyor. "İlk önce"nin açıklamasına gerek yok; her şeyden önce, en başta yani görüşmelere geçilmeden önce. Peki, bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur: Bize resmen iki gün önce bu metin gönderildi, gönderdiniz, dokuz gün önce de kamuoyunun bilgisine sunuldu; hepimiz inceledik, tekrar tekrar okuduk, hazırlandık. O nedenle Meclis İçtüzüğü'nü yazan vekiller "ilk önce" diye buraya yazmış. Tabii ki ilk önce Anayasa'ya uygun olup olmadığı, bu da kamu yararına ne ölçüde uygun olduğunun değerlendirilmesi bakımından... Keşke bizim Komisyonumuz bu kadar önemli bir konuda, ilginin bunca yoğun olduğu bir yasa önerisinin görüşmesinde İç Tüzük'ü ihlalle bu görüşmeye başlamasaydı ama yine de temenni ediyorum ki bundan böyle yapacağımız görüşmelerde İç Tüzük hükümlerine titizlikle uyalım ve bu yasa önerisinin görüşmesini ya Anayasa'ya aykırı olduğu için durdurmayı başaralım veyahut da amacına uygun olarak devam edelim.

Şimdi, Sayın Başkanım, sizin de belirttiğiniz gibi -özellikle vurguladınız, iyi oldu- ben bu metni birkaç açıdan -tabii ki metnin bütünlüğü açısından değil fakat- Anayasa'ya bariz, apaçık aykırılıklar yönüyle değerlendirmeye geçmeden önce, ilkin, torba yasa özelliğini bir kez daha vurgulamak istiyorum, sizin de vurguladığınız üzere.

27'nci Yasama Dönemi torba yasalara damgasını vurmuş bulunmaktadır. Yasalaşan önerilerin yüzde 65'i "torba yasa" şeklinde olmuştur; 2.898 madde oylanmıştır, 1.791 maddesi torba maddelerden oluşmuştur. Biz, Anayasa Komisyonu olarak -bu kadar temel ve önemli bir Komisyon- dört yılda 3'üncü kez toplanıyoruz: Bir, İç Tüzük; iki, 27 Mayıs affı; üç, yasa konusunda ve muhtemelen bu sonuncu toplantı olacak. Temenni edilirdi ki bu, bir torba yasa değil, sizin teker teker saydığınız yasalar demetinden oluşan bir torba yasa değil de seçimler yasası olsaydı, siyasal partiler yasası olsaydı, tikel yasa, kod yasa olsaydı ve burada Anayasa'mızın ve İç Tüzük'ümüzün bize verdiği görevler, yüklediği işlevler doğrultusunda biz yasama görevini yerine getirebilseydik. Neden bunu dikkatinize sunuyorum? Çünkü torba yasalar "yasa olma" özelliğini gerçekten büyük ölçüde zedelediği gibi torba yasalar üzerinde Anayasa Mahkemesinin etkili bir denetim yapması da güçleşmektedir. Bu, öyle olmasa da 15-20 maddelik yasalar 15-20 ayrı kanunu düzenleme konusu yapıyor ve Anayasa Mahkemesi, bu konuda çok güçlük çektiği için iptal yerine reddederek onu uygulamaya bırakıyor. Düşünebiliyor musunuz, Anayasa'ya aykırılık kuşkusu bulunan yasa maddeleri yıllar ve yıllar sonra ancak uygulamada itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine gönderilebiliyor. Demek ki burada torba yasanın sakıncası, sadece ulaşılabilirliği, zorluğu, öngörülebilirliği açısından değil, "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz." ilkesini ihlal etmesi bakımından değil, Anayasa Mahkemesinin denetimini de etkisiz kılması açısından önemlidir. Keşke Anayasa Komisyonu böyle bir torba yasaya araç kılınmasaydı diyorum. Bu açıdan, bu yasanın Anayasa madde 2,7,11 ve 87'ye aykırı olduğunu, anayasanın üstünlüğü ilkesini kamu yararıyla örtüştürdüğümüze göre, hâliyle bunun kamu yararı açısından da sorunlu olduğunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, ikinci konu -Sayın Yıldız çok ayrıntılı olarak değindi, verdiği bilgiler için teşekkür etmek isterim- seçim barajı bakımından... Tabii ki burada hep birlikte düşünce özgürlüğü çerçevesinde birbirimizi yüksek bir dikkatle dinliyoruz ancak tabii madalyonun bir de öbür yüzü var. Öbür yüzü nasıl? Evet, belirtildiği gibi, 1995'te Anayasa'ya "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir." hükmü konuldu -bir bakıma 1983'ten itibaren uygulanmakta olan seçim barajının anayasal çerçevesi oluşsun diye- ve birkaç ay sonra yüzde 10'luk baraj Anayasa Mahkemesine intikal ettirilince Anayasa Mahkemesi 2 ayrı karar verdi; seçim çevresi barajını iptal etti fakat ulusal barajı, teknik, hukuki ögelerden çok yerindelik ögeleri bakımından iptalden kaçındı. Bu vesileyle, belirtmem gerekir ki zamanın üyeleri Yekta Güngör Özden, Güven Dinçer ve Ahmet Necdet Sezer'in karşı oyları, bu bakımdan, yirmi yedi yıl sonra yine kayda değer, belirtilmeye değer.

Şimdi, sayın teklif sahiplerinin gerekçelerine belki yansıtmadıkları veya yansıtmayı uygun görmedikleri önemli bir diğer husus ise -kuşkusuz, şu aşamada görevimiz Anayasa Mahkemesinin kararını tahlil etmek değil- 2001 Anayasa değişikliği. Bilindiği gibi, 2001 Anayasa değişikliği -1982 döneminde- yapılan en önemli Anayasa değişikliğidir ve 13'üncü maddesinde öngörülen ölçülülük ilkesi ile hakkın özüne dokunma yasağı açısından bu yüzde 10'luk baraj 2001 yılında Anayasa'ya açık bir biçimde aykırı hâle geldi. Evet, 2008'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi de karar verdi, "Yüzde 10 baraj yüksektir, bunu düşürmek ulusal otoritelerin yetkisindedir." dedi ama yüksekliği saptayarak, Avrupa Konseyinin diğer organlarının, özellikle Bakanlar Komitesinin barajın düşürülmesi konusundaki tavsiyelerine de yollama yaparak -evet, böylece bizim iç işlerimize bir bakıma karışmış olmadı ama- Avrupa standartlarına göre barajın çok yüksek olduğunu belirtmekle esasen bize barajı makul bir düzeye düşürme yükümlülüğünü yüklemiş oldu.

Fakat sayın üyeler, burada esasen en büyük dönüm noktası, en büyük kırılma, 2017 Anayasa değişikliği kurgusu oldu çünkü 2017 Anayasa değişikliği kurgusu -hatırlayacağınız gibi, hepimizin belleğinde taptaze olduğu üzere- niçin yapılmıştı? En güçlü gerekçelerden biri şu: "Artık hükûmet olmayacak, koalisyon hükûmetleri zaten olmayacak. Dolayısıyla hükûmet istikrarı diye bir sorun bulunmayacak. Parlamento önünde sorumlu bir hükûmet olmayacak, Parlamentodan güvenoyu alacak bir hükûmet olmayacak." İşte, 2017 Anayasa değişikliği, Anayasa'nın 67'nci maddesine 1995'te eklenen "yönetimde istikrar ve temsilde adalet" ilkelerinin bağdaştırılması gereğini ortadan kaldırdı çünkü artık hükûmet istikrarı diye bir sorun kalmadı, zira hükûmet kaldırıldı. Burada sayın imza sahiplerinin geçtiği husus, atladığı husus, bilerek veya bilmeden, farkına varmadan ihmal ettikleri husus, 2017 Anayasa değişikliğinin 104'üncü maddesi ekseninde getirilen yönetim tarzı. Bu yönetim tarzını en düzgün ifadeyle "parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme" şeklinde okuyabiliriz. Şimdi, bu açıdan okuduğumuz zaman -parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme- tek kişi yürütüyor, yürütme tek kişiden oluşuyor ve tek kişilik yürütme Meclis önünde sorumlu olmuyor; ne güvenoyu var ne de onun düşürülmesi söz konusu. Bu itibarla, orada bu paradigma sona ermiştir.

Bu nedenle, biz buna rağmen "40'ıncı yılında baraj yüzde 10'dan yüzde 7'ye düştü." diyorsak, o zaman, bunun açıkça Anayasa'nın 2'nci maddesine, 13'üncü maddesine ve 67'nci maddesine -özellikle 2017 değişikliğinin- aykırı hâle getirildiğini kesinlikle vurgulamamız gerekir. Ha, denebilir ki: "Yüzde 7 niçin var?" Çünkü sayın imza sahiplerinin yaptığı açıklama sanki bir parlamenter rejim varmış...

(Uğultular)

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Duyamıyoruz arkadaşlar ya!

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Değerli basın mensupları...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Basın mensupları durabilir Sayın Başkan.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Ben zaten çıkarmadım sizin konuşmalarınızı dinleyebilirler diye.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Durabilirler çünkü muhalefeti de dinlesinler, bu Anayasa'ya aykırılık...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Dikkat ederseniz ben de zaten çıkarmadım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Ama sessiz olmalarını da rica edeceğim çünkü...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben de rica edeceğim.

Teşekkürler.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Peki, buyurun Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Başkanım, bir arkadaş mı çıkardı yoksa? Yani birden kimse kalmadı.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Basın mensupları içeriye girebilir Başkanın izniyle. Basın mensupları gelebilir, Sayın Başkan izin verdi.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Neden çıktılar?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Niye çıkarıyorsunuz basını? Kafanıza göre iş yapıyorsunuz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Basın içeriye gelebilir.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

Basın mensuplarını sizin konuşmanızdan sonra dışarıya alacağım, yazılı basın burada devam edecek ama şu anda basın mensuplarımızın burada olmasında bir sakınca yok.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, istirhamım, 2 partimizin temsilcisi de... Sonuç olarak, biz...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Aynen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Kendi iradeleriyle çıkmadılar.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Hayır hayır, kendi iradeleriyle çıktılar.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hayır, dışarıda bekliyorlar arkadaşlar.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Evet, devam edelim Hocam, buyurun.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bekliyorlar, çağırabilir misiniz?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Buyurun Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli üyeler; dolayısıyla, 2017 Anayasa değişikliği barajın sıfırlanması gereğini beraberinde getirmiştir. Ha, niyetiniz, parlamenter rejime dönüş olabilir ama biz burada objektif hukuk temelinde konuştuğumuza göre o zaman 2017 Anayasa değişikliğine göre baraj kesinlikle Anayasa'ya aykırıdır, çok yönlü olarak aykırıdır.

Şimdi, üçüncü konu ise il ve ilçe seçim kurullarının lağvedilmesi, seçim hukukumuzun temel parçası hâline gelen, artık anayasal hükümlerin ötesinde, Seçim Kanunu'nun ötesinde bir tür Türk seçim hukukunun genel ilkeleri hâline gelmiş bulunan bu kurulların oluşum tarzının radikal bir biçimde değiştirilmesine ilişkin ben hiçbir gerekçe göremedim, meşru, inandırıcı ve haklı hiçbir gerekçe göremedim. Dolayısıyla, bunun ötesinde, tabii ki Anayasa'nın 37'nci maddesinden 67'nci maddesine kadar birçok maddesine aykırıdır, onu da belirteyim.

Ama en son, en büyük aykırılık, en ana aykırılık, bir tür seçim sandığını bombalayacak aykırılık ise Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından bağışık tutulmasıdır. Şimdi, Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından bağışık tutulması... Aslında, hani "akıl tutulması" demiyorum, bu tür deyimleri kullanmaktan hoşlanmıyorum çünkü burada hukuki zemini kesinlikle kaybetmememiz gerekiyor ama fotoğrafı da çekmemiz gerekir. Nasıl çekmemiz gerekir? İşte, hepimizi bağlayan Anayasa budur ve bu Anayasa'nın hükümlerine saygı göstereceğimize dair hepimiz namusumuz ve şerefimiz üzerine ant içmiş bulunuyoruz.

Sayın vekiller, Değerli Başkanlar; zaten parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme şu anda uygulanış tarzıyla Anayasa'nın 3 dizi hükmüne aykırı bulunuyor: 1'incisi, siyasal partileri düzenleyen hükümlerine; 2'ncisi, seçime ilişkin maddesine ve seçim kanunlarına; 3'üncüsü ise demokratik siyaset ve demokratik topluma ilişkin Anayasa maddelerine aykırıdır.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Hocam, aykırılık önergenizi okutacağım, orada konuşursunuz onu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii tabii, ben bunu topluyorum, dikkat ederseniz hiç uzatmıyorum.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Yok, önergeyi okutacağım, önergede konuşursunuz, o anlamda söylüyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii tabii, onu konuşacağım ama bunu belirtmem lazım çünkü bu 3 cümleyle.

Şimdi, bugünkü durumda bir tarafta devlet başkanı, Cumhurbaşkanı, parti başkanı var; öbür tarafta diğer partiler var. Ha, Cumhur İttifakı, tamam, o kayrılmış ama. Şimdi, partiler eşit yarışmıyor. Özellikle, Cumhurbaşkanının Başkanı olduğu parti ile diğer partiler; Cumhur İttifakı partileri ile diğer partiler eşit koşullarda yarışmıyor. Bu açıdan şu andaki durum Anayasa'nın 68 ve 69'uncu maddelerine aykırılık oluşturuyor. Şu andaki durum, Seçim Kanunu'nu hiç gündeme getirmeseydik dahi, Anayasa'nın 67'nci maddesine göre serbest oy, eşit oy ilkesi, özgür oy, kamuoyunun serbestçe oluşumu ilkesine aykırılık oluşturacağından yine mahzurlu olacaktı. Tabii ki bu çerçevede, bu şeylik olunca bunlar basın özgürlüğüne yansıyor, Anayasa'mızın 26'ncı maddesi ve devamı maddelerine yansıyor, 33'üncü ve devamı maddelerine yansıyor. Toplanma özgürlüklerini ve demokratik siyaset alanını daralttığı gibi, özellikle TCK 299'un sürekli uygulanmasıyla yani iktidar partileri başkanları ile muhalefet partileri başkanları ve vekilleri arasında bir eşitsizlik durumu yarattığı gibi demokratik siyaset alanını daraltıyor bu eşitsiz durum; aynı zamanda demokratik toplumun baskılanması sonucunu da doğuruyor. Tabii, demokratik toplumun baskılandığı bir ortamda seçimlere giden yolun da özgür olduğunu, adil seçim yapılacağını söylemek zor. Şimdi, burada tanık olduğumuz tabloda, parti-kişi, kişi-parti ve devlet birleşmesi söz konusu bir bakıma ve şimdi deniyor ki: Bu fiilî duruma rağmen... Çünkü bana göre -bir anayasacı olarak- parti genel başkanı olması Cumhurbaşkanının, yürütmeyi tek başına elinde tutan kişinin Anayasa'ya aykırıdır, tarafsızlık ilkesine aykırıdır ama bunlar yetmiyormuş gibi "Seçim döneminde Sayın Cumhurbaşkanı siyasal yasaklardan bağışık tutulsun." deniliyor. O zaman, sayın üyeler, Sayın Başkanlar; acaba bir taraftan devlet sandığını mı kuracağız, öbür taraftan göstermelik sandıklar mı kuracağız? Neden sandık kuruyoruz? Neden bu kadar sıkıntı? Neden kendimizi kandırıyoruz böyle bir yasak koyacaksak? Bu durumda, bunun -bir serbest seçimle- dünyada, demokratik bir ülkede bir başka örneği bulunmamaktadır ama dünyayı keşfetmeye gerek yok, Anayasa önümüzde, Anayasa'nın maddeleri önümüzde. Anayasa madde 2, bu bakımdan Anayasa madde 11, 67, 68, 69, 103 başta gelmek üzere Anayasa'ya aykırılık taşımaktadır.

Sayın Başkan, ben daha fazla uzatmadan, bu teklifin sadece değindiğim bu nedenlerle geri çekilmesini; hayır, geri çekilmeyecekse, lütfen, bir alt komisyon kurulmak suretiyle Anayasa'ya apaçık aykırı olan hükümlerden arındırılmak suretiyle Anayasa'ya uygun bir öneriyi görüşme sürecini başlatmanızı önerir, hepinize dikkatiniz için teşekkür ederim.