KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarımız, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de geneli üzerinde bir iki noktayı değerlendirmek istiyorum. Birincisi: Öncelikle, Seçim Kanunu'nda olan bu değişiklik gerçekten demokrasiye olan ihtiyaçtan dolayı mı getirilen bir değişiklik, yoksa farklı bir amaç mı güdüyor? Bununla ilgili somut birkaç tane örnekle birlikte bunu anlatmak istiyorum.

Şimdi, işin pazarlanan yönü, daha doğrusu işin medyaya ve toplumun değişik kesimlerine sunulan yönü, temsilde adalet ve aynı zamanda demokratik bir seçimin yapılmasına ilişkindir. Fakat gel gör ki böyle bir amacın ötesinde toplumsal krizlerin yoğun olduğu, sosyal krizlerin yoğun olduğu bir dönemde, artık Türkiye'de çok ciddi bir çoklu krizlerin hâkim olduğu bir süreçte, iktidar partisinin ve iktidar partilerinin ciddi bir oy kaybıyla karşı karşıya kalmaları nedeniyle öyle bir Seçim Yasası'nda değişikliğe gitmelerine ilişkin olan işin boyutu.

Şimdi, bir düşünür derki: "Her şey apaçık olsaydı bilime gerek kalmazdı." Yani şu anda mevcut olan bu işin arka planındaki gerçek eğer gerçekten böyle görünür hâlde olsaydı, gerçekten bu kadar tartışmaya, bu kadar farklı nitelikteki olan eleştirilere hiç gerek kalmazdı. Bakın, öncelikle, bu Seçim Yasası'yla ilgili değerli katılımcılar ve Komisyon üyeleri Anayasa'ya olan aykırılıklarla ilgili bir hususu dile getirdiler. Bununla birlikte, şimdi, Anayasa'nın birçok hükmü gerçekten bu kanun teklifiyle ihlal ediliyor -belki unutuldu veya belki de söylediler, ben dikkat etmedim- her şeyden önce Anayasa'nın 23'üncü maddesine gerçekten aykırılık teşkil eden bir kanuni düzenleme. Yerleşme hürriyetini gerçekten çok kısıtlayan bir husus ve seçme ve seçilmeyle ilgili olan hakkı da gerçekten kısıtlayan bir mesele çünkü bu son bir yıllık bir süreci dikkate alan, bu bir yıllık ikametgâh sürecini dikkate alan bir anlayışta hareketli olan seçmenin iradesini ortaya koyma ve seçme ve seçilme hakkını kullanmasına ilişkin, özellikle seçme hakkını kullanmasına ilişkin bir kısıtlamayı da beraberinde getireceğini buradan belirtmek isterim.

Şimdi, tabii, Türkiye'de hangi sorunlar var? Yani bizim günlük, gündelik yaşamımızda karşı karşıya kaldığımız gerçekten çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların başında siyasi partilerin üzerindeki baskılar var, siyasi soykırımlar var, adaletin denetim altına alınmış olmasından kaynaklı adalete erişmeme hususu söz konusu. Bu kanun teklifi bir kurtarma operasyonu aynı zamanda.

Tabii, çoklu kriz var diyoruz, çoklu kriz nedir? Değerli Başkan ve Komisyon üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakın, Türkiye'de normal temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak olan bir kesimden bahsediyoruz yani öyle bir boyuta geldi ki insanlar normal gündelik yaşamını bile şu anda sağlayamayacak durumda. Şimdi, demokrasi diyoruz, demokrasinin kriterlerinden bahsediyoruz -biraz önce birkaç konuşmacı da bunları dile getirdi ama- peki yirmi yıldır neredeydiniz o zaman? Yani bu yüzde 10'luk baraj bu kadar gerçek bir engel ise yirmi yıldır niye buna ilişkin bir çalışma yapılmadı? Ha, "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonraki süreçtir bu, bunun için gereklidir." diyorsanız da ama bu gerçekten tam anlamıyla bu durumu açıklayacak bir durum değildir.

Bakın, ülke barajının yüzde 10 olması -biraz önce arkadaşlarımız bize yönelik, bize ilişkin olduğuna belirtti ama- aynı zamanda kadınların, gençlerin, emekçilerin önünde de çok ciddi bir engel olarak orta yerde duran bir meseleydi. Bu engeli biz 2015 yılında aştık ama şimdi hâlâ yüzde 7 olarak belirlenmiş olması... Şimdi aritmetik olarak şunu da görmek lazım: Şimdi, Türkiye genelinde her ne kadar ittifakın içerisindeki bir partinin, mevcut olan bu yüzde 7'lik bir baraj sorunu olmasa da oy aldığı ilin aritmetik ortalamasına göre yine yüzde 7'yle karşı karşıya kalacağını burada belirtmek isterim çünkü bu yüzde 7'lik baraj gerçekten toplumun önünde, emekçilerin önünde, kadınların önünde, toplumda gerçek anlamda kendisini temsil etmek isteyen grubun önünde ciddi bir engel olarak durmaktadır ve durmaya da devam edecek. Şimdi, bakın, bu nedenle bu yüzde 7'lik barajın gerçekten çok büyük bir baraj olduğunu ve ciddi bir sıkıntı yaratabileceğini, gerçek anlamda demokrasiye engel olabileceğini biz temel görüşümüz olarak belirtmek istiyoruz. Bu nedenle, bakın, gerçekten ihtiyacımız olmamasına rağmen yüzde sıfır olarak belirlenmesi gerektiğini biz belirtmek istiyoruz.

Bakın, bir diğer husus da şu: Şimdi, siz bunu demokratik bir açılım olarak ileri sürüyorsunuz ama muhalefetin önüne, muhalefet partilerinin önüne de şöyle bir ortam doğuyor: Muhalefet aynı zamanda da strateji değişikliğine gitmek durumundadır Türkiye'de. Strateji değişikliğine gittiği zaman ve mevcut olan şu andaki engeli de aşabilecek nitelikte birtakım stratejilerle karşınıza çıkabileceğini de belirtmek isterim.

Düğümün çözüm noktası gerçek bir demokrasi midir? Bu soruyla da devam etmek istiyorum. Demokrasi, insan hakları, yargının tarafsız olması ve bağımsızlığı, ülkenin temel sorunları olan; Kürt sorunu, emekçi sorunu, çevre sorunu, kaynaktan yararlanma sorunu, kaynakları paylaşma problemi, zengini yoksuldan değil, yoksulu zenginden koruma anlayışına ilişkin ve bu anlayışın hâkim kılınmasına ilişkin birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Başta Anayasa olmak üzere yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, gelirde adaletin sağlanması, ülkenin gerçek üretenleri olan emekçilerin ve aynı zamanda çiftçilerin korunmasıyla ilgili ciddi bir şekilde yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Bakın, sabahki, önceki oturumda da konuşmacılar dile getirdiler ama bu torba yasa anlayışıyla kaliteli bir yasama sürecini biz maalesef yaşayamıyoruz bu ülkede. Birçok kanunda değişiklik yapılmak isteniyor ve bu kanunların içerisinde ve bu kanunların ahengiyle ilişkili olan kısımlarda da ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Anayasa'nın değiştirilmesi, temel yasalardaki değişiklikler de ciddi şekilde neredeyse bir yamaya dönüşmüş durumda. Biz bir kanun maddesini değiştirirken eleştirilerimizi dile getiriyoruz, arkasından üç ay geçmeden, bir yıl geçmeden yine o kanun maddesine yeniden bir değişiklik yapmakla karşı karşıya kalıyoruz. Biz bu nedenle bu torba yasayla, bu torba yasa mantığıyla bu Seçim Kanunu'nun ve bu seçime ilişkin olan bu yasal düzenlemenin bu şekilde yapılmaması gerektiğini belirtiyoruz.

Bakın, iktidarda olan partilerin muhalefete şu anda ciddi bir engel ortaya koymak suretiyle bu kanunu ortaya getirdiklerini çok net bir şekilde biliyoruz fakat şunu da belirtmek gerekiyor: Bu yasal düzenleme objektif olmalı; bunun daha sonra bütün siyasal partilerin, bütün temsiliyetlerin demokratik bir şekilde Parlamentoda temsiliyetlerinin sağlanması için çok önemli olduğu belirtmek istiyoruz. Bugün, belki göreceli olarak mevcut olan iktidar partisine ve belki ortağına yarayabilecek bir kanuni düzenleme olsa da yarın öbür gün temsiliyetin sağlanması ve demokrasinin güçlenmesi açısından da önemli bir engel olacağını belirtmek isterim.

Şimdi arkadaşlarımız bu birkaç hususu dile getirdiler. Bakın, en önemli engellerden bir tanesi liyakatin gerçekten ortadan kaldırılmış olmasıdır. Şimdi, liyakate ilişkin, kıdemli olan bir yargıcın bu kapsamın dışına alınmasının ve görevleri devam ederken bu şekildeki bir kanunla yepyeni bir sistemin getirilmiş olmasının altında yatan gerçek neden nedir? Şimdi, demokrasiyi inşa etmek, denge, denetleme mekanizmalarını kurmak, aynı zamanda katılımcılığı, şeffaflığı, yerel yönetimleri güçlendirmek hedef hâlinde olmalıdır yani hedeflenen maksat kesinlikle bu ölçüler olmalıdır. Şimdi bu kanuni düzenlemede bunlar var mı? Maalesef bunlar yok.

Şimdi, bir diğer mesele ise şu: Siyasi partiler üzerindeki gerçek anlamdaki o hukuksuz olan uygulamalardır. Bir tanesi nedir? İşte, bu siyasi partilerin temsiliyetleriyle ilgili, çalışmalarıyla ilgili, hazine yardımıyla ilgili olan düzenlemenin çok antidemokratik olmasıdır. Eğer demokratik bir yasadan bahsedeceksek bütün partilerin, seçime girme hakkı elde eden bütün partilerin hazine yardımından faydalanmaları gerekiyor çünkü esas olan o dur. Yani 100 kişinin, bin kişinin ya da 5 bin kişinin oy verdiği bir siyasi parti, o 5 bin kişinin iradesini temsil eder. Dolayısıyla, o kişilerin de vatandaşlık haklarıdır ve hazine yardımıyla ilgili olan hususun da bu şekilde karar altına alınması gerekiyor. Siyasi partilerin kapatılmaması, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konuda bir kapatma davasıyla karşı karşıya kaldığı süreci de gözetirsek bu yönde de çok ciddi bir eksiklik var. Bizim partimize dönük olarak ve şu anda Anayasa'nın önünde, Anayasa Mahkemesinin önünde birden fazla partinin kapatılması süreci yaşanmaktadır. Dolayısıyla, tüzel kişiliğin cezalandırılması ve halkın irade olarak belirtmiş oldukları siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hususun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz.

Bakın, ana dilde siyasi propaganda hakkının tanınmaması da çok ciddi bir engeldir ve bunun da tanınması gerekiyor. Şimdi bir kül olarak, genel olarak bir değerlendirmeye aldığımız zaman, bu kanun teklifi mevcut olan anayasal düzen açısından, Anayasa'nın ahengi açısından da baktığınız zaman çok ciddi aykırılıkları da kendi içinde barındıran bir yasa teklifi. Dolayısıyla, biz her şeyden önce yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, ülkede ciddi bir sorun hâline gelen kayyum rejiminin ortadan kaldırılması ve siyasi partilerin demokrasinin gerçek aktörü hâline getirilmesi açısından yeniden bir düzenlemenin yapılması ve yeni bir düzenlemeye muhtaç olduğunu belirtmek istiyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin, Türkiye halklarının zaman anlamında kaybedecek bir vakitleri yoktur çünkü çoklu kriz yaşayan bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Bu krizleri aşabilmenin, bu çoklu krizlerin üstesinden gelebilmenin yolu da gerçek anlamda yani altında başka sebeplerin yatmadığı, demokrasinin hâkim kılınacağı yeni bir kanun teklifinin getirilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Bu nedenle maddelere geçildiği zaman maddelere ilişkin de düşüncemizi belirteceğiz ama bir kül olarak belirttiğimiz zaman, bir kül olarak değerlendirmeye aldığımız zaman bu kanuni düzenlemenin veya teklifin gerçek anlamda demokrasiye, insan haklarına ve her şeyden önce Türkiye'nin önünde ciddi bir engel oluşturabileceğini belirtiyor, bu nedenle geri çekilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.