KOMİSYON KONUŞMASI

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bugün, 3 tane temel yasayla ilgili değişiklikler öneren bir teklif var önümüzde ama seçim sistemine müdahale etmesi açısından aslında bu kanunlar bakımından değil sadece, Anayasa'mızı da ciddi şekilde etkiliyor. Hem hukuki hem de siyasi açıdan tartışılması gereken oldukça fazla noktası var bu teklifin. Ama her şeyden önce ben şunu belirtmek istiyorum: Bizler yasal zemini bile aslında şaibeli olan bu tek adam rejiminin, onun ekonomisinden tutun da adalete, sağlığa, eğitime kadar tüm sorumsuz politikalarının, keyfî uygulamalarının halkımız üzerinde bıraktığı bıkkınlığın da ve ne yaparsanız yapın, kazanamayacağınızın da farkındayız; bu, bir. Sizler de herhâlde bunun farkında olacaksınız ki arkadaşlar, çeşitli Ali Cengiz oyunlarıyla bunu durdurmaya çalışıyorsunuz. Daha 2018'de getirdiğiniz Seçim Yasası değişikliklerini işinize gelmediğini anlayınca bir çırpıda değiştirme hevesindesiniz. Kaybettiğiniz iktidar gücünüzü sadece küçük ortaklarınızı koruyan, diğer siyasi partileriyse bilinçli bir şekilde dışlamaya çalışan yasalarla tesis edemezsiniz.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Hanımefendi, hakaret etmeden konuşamaz mısın? Başladın hakaret etmeye, konuşmaya.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Hakaret etmiyorum. Dinlerseniz cevap verirsiniz.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Dinlenecek bir şey söylemiyorsun ki sen.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi, bu demokrasi kılıfıyla pazarlamaya çalıştığınız teklif, kusura bakmayın ama kimse buna inanmaz. Ben size "siz" diye hitap ediyorum, siz de bana o şekilde hitap ederseniz çok sevinirim Sayın Vekilim.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Geç bunları.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Yıldız, sürekli müdahale ediyorsunuz ama siz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi, bir nikâh yüzüğünden, bakın...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Hakaret ediyorsunuz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sürekli müdahale ediyorsunuz. Cevap verirsiniz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Dinleyin ya, bir dinleyin... Dinleyin, rahatsız olmayın, daha yeni başladık.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Durum tespiti yapıyor, durum tespiti.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi... Bakın, nereden nereye geldik.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Bankoğlu, sayın milletvekilleri...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Beni değil, Sayın Vekili uyarırsanız Sayın Başkan.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Bir saniye, hayır, uyarmıyorum sizi.

Müsaade eder misiniz?

Değerli arkadaşlar, burası Anayasa Komisyonu ve Meclisimizin en saygın komisyonlarından birisi.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Saygısızlık mı yaptık? Saygısızlık mı yapıyorum?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Niye alınıyorsunuz? Zatıaliniz için bir şey söylemiyorum.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Neden açıklıyoruz?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Bir saniye...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, Aysu Hanım da bu komisyonun üyesi ama sürekli müdahale ediliyor.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Müsaade eder misiniz?

Tabii, kesinlikle konuşmalarımızda uygun bir dille konuşmamız hem Komisyonumuzun selameti açısından hem içinde bulunduğumuz durumun selamet açısından iyi olacak diye düşünüyorum.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Devam edebilir miyim?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Evet, buyurun.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi, arkadaşlar, bir nikâh yüzüğünden...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Kimi uyardınız Başkanım şimdi?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Herhâlde Fethi Bey'i uyardı, ben öyle anladım.

Bir nikâh yüzüğünden bir saltanata evrilen iktidar ve koltuk sevdanızın, değerli arkadaşlar, kendi rahatından başka hiçbir şey düşünmediğinin herkes çok farkında. Mevkinizi, makamınızı, rantınızı ve rahatınızı korumak istiyorsunuz ve bunun için de yapmayacağınız hiçbir şey yok. Biz bunu biliyoruz çünkü size göre oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemli. Bunun için, yıl aşırı sistem değiştiriyorsunuz, oyunun kurallarını kendinize göre değiştiriyorsunuz.

EMİNE ZEYBEK (Kocaeli) - Allah Allah, iddialara bakar mısınız?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İstanbul'u...

EMİNE ZEYBEK (Kocaeli) - Ama hayır, olur mu öyle şey?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Hatta yasamayı da yürütmeyi de yargıyı da tekelinizde zannederek değiştiriyorsunuz.

EMİNE ZEYBEK (Kocaeli) - İspatlayacak.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - İstanbul'u ben ispatlayayım size, birazdan ispatlarım.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - İstanbul seçimlerini arkadaşlarım anlattı, tekrar etmeye gerek yok.

Şimdi, ben size bir şey söyleyeyim mi? İktidarınız günden güne gönüllerde kaybediyor değerli milletvekilleri. Bu yüzden de hiçbir yasa değişikliği, hiçbir siyasi kumpas bu kaybınızı onaramaz. Evet, halk da size kızacak, kötüye kullandığınız için elinizdeki yetkileri de alacak çünkü siz zorbalıkla, siyasi mühendislikle muhalefeti, siyasi partileri ne kadar susturmaya çalışırsanız çalışın...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Yasayı değiştirmek zorbalık mı oluyor ya!

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - ...ne kadar dış sermayeyle, yandaş medyayla desteklenirseniz desteklenin herkes her şeyin farkında.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Yasa değiştirmek zorbalık mı oluyor, böyle bir şey mümkün mü!

MURAT EMİR (Ankara) - "Zorbalık" lafını ilk kez mi duyuyorsunuz?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Canlı yayında ya, canlı yayın için yapılan işler bunlar ya.

MURAT EMİR (Ankara) - Yirmi yıldır zorbalık yapıyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ya, ne zorbalığı!

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Herkes bu teklifin halk korkusundan, seçim korkusundan olduğunun farkında değerli arkadaşlar.

(Gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne zorbalığı, halk bana verdi bu yetkiyi ya!

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, "zorbalık" demek suç mu?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Korkuyorsunuz, korkuyorsunuz.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Değerli arkadaşlar...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Müsaade edin Murat bey.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bir saat dinledik ya, bu kadar saygısızlık olmaz ki.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Saygısızlık ne ya?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Aynı şeyler ya...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - "Kiralık milletvekili" diyen biri mi bana saygısızlık diyor?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hanımefendi, siz söylüyorsunuz kendi milletvekilinize.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Milletvekiline "kiralık milletvekili" diyen biri mi bana "Saygısız." diyor?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kendiniz "Ödünç vekil verdik." dediniz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Uyarır mısınız Sayın Başkan?

"Kiralık" dediniz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - "Demokrasiye ödünç verdik." dedik.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bir milletvekiline "Kiralık" diyemezsiniz Sayın Vekil.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - "Ödünç verdik." dediniz, o sizin tercihiniz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bir milletvekiline "Kiralık" diyemezsiniz.

Saygıyı, saygısızlığı sizden öğrenecek değilim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hakaret ettiniz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Hakaret falan etmiyorum.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ediyorsunuz sürekli.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Dinleyin, bu tuş söz alma tuşu, basın, benim konuşmam bittikten sonra cevap verirsiniz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Bu teklif demokrasiye hakaret. Asıl siz demokrasiye hakaret ettiniz!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - O sizin görüşünüz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Sayın Başkan, müdahale ederseniz devam edeceğim.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın milletvekilleri, lütfen...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Müsaade ederseniz ama insicamım bozuluyor, sürekli böyle araya girecekseniz Sayın Başkan ya.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Müsaade eder misiniz?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Sürekli böyle araya mı gireceksiniz?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Milletvekilim, araya giren şu anda sizin partinize ait milletvekili.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Hayır efendim, bizim partimize ait arkadaşlara laf atıyorsunuz sürekli.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Bakın, bir saniye...

Tutanaklarda var kayıtlar, daha sonra bakarsınız.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Daha üç cümle konuştum.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Başkan her zaman konuşur ve dinleyin lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Dur bakalım, daha üç cümle konuştum ya.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Aynen öyle, lütfen dinleyin.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Komisyonda konuşan 2'nci kadınım ayrıca yani.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Lütfen dinleyin.

Bakın Sayın Milletvekilim, Komisyon Başkanı olarak, lütfen, bakın, şu saate kadar sabırla dinledim, dinleniliyor.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ben de kaç saattir Komisyondayım.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Kaç kişiye söz verdiysem daha henüz AK PARTİ'den ve MHP'den hiçbir milletvekili konuşmadı.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - E, benim suçum mu?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Ya, müsaade eder misiniz? Bana da cevap veriyorsunuz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Sürekli bölüyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Milletvekili, bir müsaade edin.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Feti Bey ve Hayati Bey hangi parti milletvekili Sayın Başkan?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Neden rahatsız oluyorsunuz? Müsaade edin, ben bitireyim, cevap verir rahatsız olan arkadaşlar, onlar kendileri cevap verebilirler bana, hiç sorun yok.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Milletvekilim...

Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim. Eğer katılmadığımız görüşleri varsa lütfen, ben size söz verdiğim zaman cevap verirsiniz ama konuşmacı olan arkadaşlarımız da lütfen... Bu komisyonun gerçekten ruhuna uygun olarak, milletvekilliğimizin saygınlığına gölge düşürmeyecek şekilde, ben temiz bir dille, uygun bir dille konuşmanın yapılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Bunu hiçbir şahıs için değil, hepimiz açısından bunu söylüyorum.

Buyurun, devam edin şimdi.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Tekrar ediyorum: Herkes bu teklifin halk korkusundan, seçim korkusundan olduğunun farkında hatta gençler diyor ya, sosyal medyada görmüşsünüzdür belki "Korkmayın ya, halk biziz." diye. Kimse sizin demokrasi mücadelesi masalınıza artık inanmıyor. Bu masalların hiçbiri halkın gönlünde kaybettiğiniz iktidarı da size geri getirmeyecek, size geri kazandırmayacak. Tarih yazdığınızı zannederken dipnot olmaktan öteye de geçemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, dünya tarihi demokratik olduğu iddia edilen şaibeli seçimlerle dolu. Hâlbuki demokratik bir seçimin adil ve güvenilir olması gerekir. Şimdi, sizin il ve ilçe seçim kurullarının oluşumundan Cumhurbaşkanının bağışıklığına kadar ince hesaplarla yaptığınız bu öneri ne adil ne de güvenilir bir seçim zemini oluşturmuyor.

Teklifin içeriğine gelmeden önce açıklamak istediğim bir başka konu var; o da uygulanabilir ve etkili yasa yapımı, Sayın Kaboğlu Hocamız da bahsetti. Bildiğiniz üzere, hukukun adaleti tesis etmek ve düzeni sağlamak gibi 2 tane temel amacı var yani hukukun amacı, erk ve iktidar sahiplerinin aslında ihtiyaçlarına hizmet etmekten ziyade, toplumda düzeni sağlamak. Yasalar da bu normlar hiyerarşisinin ikinci basamağında temel hukuk kurallarını oluşturuyor ancak yasaların sayılan amaçlara ulaşabilmesi için yasa yapımının etkin, uygulanmasının da etkili olması gerekiyor. Etkin yasa yapımı için de elbette öncelikle ne gerekiyor? Demokratik bir ülkede, Anayasa'da öngörülen usullerin takip edilmesi. Sadece salt anayasal uygunluk da bir yasa yapımını etkin kılmıyor. Biz burada aslında siyasetin çerçevesini oluşturan yasaları yaparak bir kurum oluşturuyoruz.

"Kurumsal iktidar" kuramından bahsedeceğim. Burada, bu kurumlar devletin ve yönetimin tercihlerini belirleyen "hukuk kuramı", "adalet kurumu", "yasa kurumu" olarak adlandırılıyor ve bu kurumların etkin olabilmesi için kuralların sık ve kolay değişmemesi, güvenilir, öngörülebilir ve adil olması gerekiyor, bu şekilde oluşmuş yasalar ancak. Hem etkili bir yasama kurumu oluşturur hem de yasanın uygulanmasında etkinlik sağlar.

Şimdi, biraz açayım bunu ben.

Sayın Başkan, biraz sessiz olabilirlerse arkadaşlar...

Toplumun yasalara uygun davranması, hukuk kurallarının da uygulanabilmesi için yasaların açık, anlaşılabilir ve etkin bir şekilde oluşturulması gerekiyor. Dolayısıyla da yasanın içeriği, lafzı ve gerekçesi de etkin uygulama konusunda oldukça önemli çünkü ancak böylelikle toplum yasayı daha iyi anlar ve uygulayabilir. Bu da hukuki öngörülebilirliği arttırır. Şimdi, siz, her gün bir sistemi, her gün bir yasayı değiştirirseniz o yasaya etkili uygulayamazsınız. Mesela, bir örnek vereyim: Kamu İhale Kanunu -"ne alaka" diyeceksiniz ama demeyin- 2003'ten 2020'ye kadar tam 190 kez değiştirilmiş, delik deşik edilmiş bir kanun.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - 202.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Her gelen için bir kanun yapılıyor. Hâlbuki yasanın ağırlığı neye bağlıdır? Kişiye odaklı uygulamayı engellemesine. Diderot'un çok güzel ve sevdiğim bir sözü var, diyor ki: "Yapılan yasalar bütün herkesi bağlamıyorsa, toplumda onları bile isteye çiğneyebilen tek bir insan bile varsa o yasalar hiçbir işe yaramıyor demektir."

Başka bir örnek: Vergi. Ya, ülkede neredeyse iki senede bir vergi affı uyguluyorsunuz. İnsanlar her sene bir vergi affı bekler hâle geldi, cezası olmasına rağmen vergilerini ödemiyorlar yani neredeyse bir vergi tahakkuk ettiğinde herkes af sonrası payını düşünüyor. E, mesele de vergi afları değil burada, evet. Mesele bir sistemin, bir yasanın, bir uygulamanın ikide bir değiştirilmesinin doğru olmaması.

Şimdi, bakıyorum seçim yasalarına, değerli milletvekilleri, ya, iktidara geldiğinizden beri -yanlışsam sayıları düzeltin- sadece Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'nda 220 değişiklik yapmışsınız. E, bugün önümüze koyduğunuz yasa teklifiyle değiştirmeyi teklif ettiğiniz Milletvekili Seçimi Kanunu'nda yirmi yılda 20 kere, Seçmen Kütüklerine İlişkin Kanun'da 140, Muhtarlık Kanunu'nda 10 kere değişiklik yapmışsınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Nereden aldınız bu sayıları ya?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bu kanunlarda en son 2018'de yaptınız değişiklik.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Bu sayıyı nereden aldınız ya?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Düzeltin, düzeltin.

Şimdi o değişikliklerinizi de değiştirmek istiyorsunuz. Ya, siz, şimdi her seçim için başka seçim kanunu mu yapacaksınız? Her seçim için ayrı bir seçim kanunu, her ihale için ayrı bir kamu ihale kanunu mu yapacaksınız? Yani eğer öyleyse çünkü yasa yapma tekniğini çok yanlış anlamışsınız demektir. Kişiye göre, seçime göre, partiye göre kanun yapılmaz. Kanun kişiye değil, kişi kanuna uyar, yani siz kanunları kişiye uydurursanız o kanunların da zaten bir ağırlığı kalmaz değerli milletvekilleri.

Şimdi, siz, yine, her seçimde bir yöntem deneyip onun güzellemesini yapıyorsunuz. "Daha 2018'de" dedim, ittifak meselesini de öyle iştahla bize pazarlamıştınız. Sayın Bülent Başkan da anlattı. Sadece bir seçim geçti değerli arkadaşlar. Yani "En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir." diye bir söz vardır. Bir kararınızın arkasında durun; bir uygulansın, artılarını, eksilerini görün. Bu ülkeyi deneme tahtasına çevirdiniz. "İstikrar" deyip deyip duruyorsunuz ama esamesini bile bırakmadınız. İşinize geldi mi hop yıkalım, hop yeniden yapalım diyorsunuz. Biz, bunu asla kabul etmiyoruz. Bakın, biz burada yasa yapıyoruz değerli arkadaşlar ve ülke yönetiminden bahsediyoruz, değil mi? Bulunduğumuz konumların ağırlığının farkında olmamız gerekir. Bu önemli, ciddi bir iş yani öyle aile şirketi yönetir gibi "Mevzuatı değiştiririz, bürokrasiyi alaşağı ederiz." diyebileceğiniz şeyler değil.

Şimdi, tabii, sistem değiştiği için eski yasalarda başbakanı içeren maddelerden bu ifadenin çıkarıldığı bir 11'inci madde meselesi var. E, ne oldu şimdi? Başbakan gitti, yerine Cumhurbaşkanı niye gelmedi? Eski başbakanların uyması gereken kurallardan neden şimdinin Cumhurbaşkanı muaf, neden serbest? Partili Cumhurbaşkanı neden son güne kadar seçim propagandası yapmakta serbest? Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Yani gerekçenize baktım, tek bir cümle gerekçeniz, diyor ki: "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle uyum düzenlemesi yapılmaktadır." Ya, bu mu uyum? Madde 1'de demokrasi güzellemesi yapan gerekçeniz madde 11'in gerekçesinde suspus. Böyle bir gerekçe olabilir mi? Cumhurbaşkanını eklememe gerekçeniz nedir, bunu yazmalısınız. Yani siz kanun yaparken biz niyet mi okuyacağız? Siz güçler ayrılığını hiç mi duymadınız? Yürütme Cumhurbaşkanında, bu kişi aynı zamanda parti başkanı, seçime girecek. E, neden kısıtlamıyorsunuz ya da kısıtlayamadınız mı? Yani bu kadar milletvekili bir kişilik yürütme için bu kadar, bu derece töhmet altında kalmayı gerçekten kabul ediyorsa çok yazık değerli arkadaşlar.

Şimdi, temsilde adalet, Anayasa 67'de -bütün arkadaşlarım vurguladı- deniliyor ki: "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir." Yani temsilde adalet Y ekseniyse yönetimde istikrar da burada X ekseninde olacak, bu ikisi arasında zıt bir orantı var yani, bizler de orta noktayı bulacağız çünkü Anayasa bizden bunu bekliyor. Biz, ne yönetimde istikrar uğruna temsilde adaleti ne de temsilde adalet uğruna yönetimde istikrarı feda edemeyiz. Bu anlayışla, genel olarak seçim sistemlerine baktığımızda da özellikle çoğunluk sistemlerinde yönetimde istikrarın, nispi sistemlerde ise temsilde adaletin öne çıktığını görüyoruz.

Şimdi, Türkiye'de 61 yılından beri nispi temsil sistemi uygulanıyor. Teknik konuşacak olursak biraz tüm nispi temsil sistemlerinde biz ne görürüz? Bir partinin aldığı oyun parlamentodaki sandalye sayısına uygun gelecek şekilde yansıtıldığını görürüz. Şimdi, bu nispi seçim sistemlerinin en önemli avantajı çoğunlukçu sistemin orantısız sonuçlarından kaçınarak temsilde adaleti aslında yüksek tutması. Yani özellikle derin sosyal ayrışmaların yaşandığı demokrasilerde tüm grupların parlamentoya dâhil edilmesi demokrasinin yerleştirilmesi açısından oldukça önemli çünkü böylelikle büyük partilerin ekstra sandalye kazanması önlenir ve az sayıda oy almış olan küçük partiler de parlamentoya girebilir. Ancak nispi temsil sistemlerinin yönetimde istikrar açısından önemli bir detayı var, o da nedir? Baraj sistemi. Şimdi, temsil için belli bir baraj öngörülebilir ama bu baraj ne kadar yüksekse küçük partilerin de parlamento dışı kalma ihtimali o kadar yüksek olur. Peki, bizde de 12 Eylül'den sonra yüzde 10'luk bir ülke barajı öngörüldü. Şimdi, Türkiye'de temsilde adaleti en az yönetimde istikrar kadar önemsediğimiz için 1961'den beri biz nispi temsil sistemini uyguluyoruz ama bu sistemin getirdiği temsilde adalet avantajından darbeyle gelmiş olan ve ilk kez 1983 seçimlerinde uygulanan yüzde 10'luk ülke barajından dolayı gerektiği kadar faydalanamıyoruz değerli vekiller. Bazı partileri Meclis dışında bıraktığı için yıllardır bu baraj politikasına can simidi gibi sarılanları da görüyoruz. Hâlbuki bu barajın temsilde adaleti örselediğini seçim sistemlerini az buçuk bilen herkes biliyor. Üstelik yüzde 10 da çok yüksek bir oran. Avrupa'da bu oranlar yüzde 3 ila 5 arasında değişiyor. E, şimdiye bakalım, 2018'de gelen ucube sistemle ne oldu? Yürütme Cumhurbaşkanına bağlandı, Meclis ile yürütme arasında zaten doğrudan bir bağ kalmadı. Bakanlar Kurulu artık Meclisten çıkmıyor, Yürütme Meclisten güven oyu almıyor. E, bu sebeple, zaten anayasa 67'de öngörülen temsilde adalet ve yönetimde istikrar arasındaki organik bağ da otomatik olarak çözülmüş oluyor. Yani dolayısıyla 2018'den beridir temsilde adaletin yönetimde istikrar için dizginlenmesine gerek olmadığını söylüyoruz. 2018'den beri -yüzde vermiyorum ama- barajın tamamen kaldırılmış olması gerekiyordu. Yani sizler bu ucube sistemi savunurken sizin parti Genel Başkan Vekiliniz Numan Kurtulmuş'un da şöyle bir ifadesi var, -arkadaşlar da bahsetti- şöyle diyor: "Zaten partilerin kendi kimliklerini koruyarak ittifak yapabilmelerinin önü açıldı, bunun yasal zemini oluşturuldu. Dolayısıyla bu barajın yüzde 5'e indirilmesi makuldür." Yani diyor ki: Biz getirdiğimiz sistemle yönetimde istikrarı garantiledik, artık baraj falan önemli değil, Cumhurbaşkanı sistemiyle Meclisin zaten bir hükmü kalmadı, nasıl olsa tek adamımız istediği gibi, istediği zaman bir düzenlemeyle ülkeyi yönetir, onu denetleyen, onu sınırlayan da hiçbir düzenleme yok. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. O zaman, biz size bu sistemin elinizde patlayacağını söylemiştik; dinlemediniz, halkı hesaba katmadınız. Tek adamınız şu an ülkede en çok eleştirilen insanlardan birisi değerli arkadaşlar. İnsanlar size verdiği oylardan bin pişman. 2018'de feda ettiğiniz temsilde adalet, sizden hesap sormak için dört gözle sandığı bekliyor. Ne oldu 2018'de? Siz, bu ittifak sisteminin Cumhur İttifakı'na yarayacağını düşünürken karşınızda daha da güçlenmiş bir muhalefet buldunuz, AKP'nin ve MHP'nin milletvekili kayıpları oldu; bir de üstüne üstlük, Hükûmet, karşısında parçalı değil güçlü bir muhalefet gördü. İşte, korkunuz bundandır, halktandır; başka bir şeyden değildir. Şimdi, kara kara düşünmüş, dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan karmakarışık bir seçim kanunu teklifiyle gelmişsiniz. Böylelikle, bazı partiler seçim barajını garantilerken bazı partiler de barajda eriyecek. Yani sizi bu siyasi mühendislik bile kurtaramayacak değerli arkadaşlar. Siyasetten, rekabetten korkarak, kaçarak demokrasiden bahsedemezsiniz; yalnızca işinize gelen politikalara "evet" diyerek, her türlü haksızlığa susarak bir siyasi duruş da sergileyemezsiniz. Yıllardır barajı destekleyen partilerin de bugün büyük ağabeylerin peşinden gidip "Yüzde 10 barajı ağır." demeleri de kusura bakmayın ama samimiyetle bağdaşmaz. Biz parti olarak, darbe kalıntısı olan bu ülke barajının temsilde adaleti hırpaladığını ve bir demokrasi ayıbı olduğunu söylüyoruz ve bunu savunuyoruz. Özellikle, yönetimde istikrar söylemleriyle getirilen ucube sistemden sonra yüzde 10 barajının tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz çünkü gelen Cumhurbaşkanlığı sistemi yönetimde istikrarı artırıyorsa buna denk gelen şekilde temsilde adaletin de sağlanması lazım. Yani zira, Mecliste güvenoyu bile almayan bir hükûmetin ve onun yürütme sisteminin baraja zaten ihtiyacı yok, bunu siz de söylüyorsunuz. Aksine, "Millî irade." deyip deyip duran bu Hükûmetin, bu sistemde, bu barajı sıfırlaması gerekir; tekrar tekrar altını çizerek söylüyoruz. Yani mesele daha demokratik, temsil kuvveti yüksek ve güvenilir bir seçim sistemi oluşturmaksa, bu önerilen yasa teklifi çok eksiktir. Cumhurbaşkanı bağışıklığının ne derece hukuksuz olduğuna, il, ilçe seçim kurullarındaki değişikliklerin ne derece hukuksuz olduklarına birazdan teklifin maddelerinde gireceğiz.

Değerli vekiller, mesela, bu öneride kadın temsiline ilişkin hiçbir şey yok, genç temsiline ilişkin hiçbir şey yok, yurttaşların seçim sürecine etkin katılımına ilişkin, bunu sağlamak adına hiçbir öneri, hiçbir vaat yok.

Devam edeyim: Yine, Anayasa 79; seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ilkesi. Ya, bu ülkede seçmenler birbirine saldırdı, şaibeden seçimler yenilendi; biz, mühürsüz oylar, trafoya giren kediler gördük. Yani o trafo işi de ne oldu bilmiyorum ama ya, bu dürüstlükle, bu güvenlikle ilgili -bu seçim düzeni ve dürüstlüğü ilkesinin- hiçbir öneriniz yok. O yüzden de dediğim gibi, mesele eğer demokratik ve adil bir seçim düzenlemesiyse, seçmenin iradesinin temsil organına en demokratik şekilde yansıtılması gerekir. O yüzden, bu yasayı iktidardayken değiştirecekseniz eğer, bir kere, "ben yaptım oldu" tavrından vazgeçmeniz gerekir; daha kapsayıcı, daha çoğulcu, daha demokratik bir yöntem belirlemeniz gerekir. Yani bir kere, gelin, şu barajı kaldıralım. Önerdiğiniz "Hâkimlere kura sistemleriymiş, yok, efendim, ikamet düzenlemeleri, grup kurma değişiklikleri, Cumhurbaşkanına ayrıcalıklar" gibi katakullilerdense adil seçim sistemini nasıl sağlarız onu konuşalım, kadın temsilini konuşalım, genç temsilini konuşalım. Ya, bu karmakarışık yasa yapma düzeninden vazgeçip şu seçim yasalarını tek bir seçim altında toplayalım, bunları tartışalım. Mesela, buyurun, ön seçim yükümlülüğü getirelim, seçim bölgelerinin oluşumunu konuşalım; mesela, teknolojik gelişmeleri takip edip çevrim içi oy verme imkânı nasıl yapılır, altyapıları konuşalım.

Değerli arkadaşlar, aslında demek istediğim, yapılacak, yapılabilecek o kadar çok şey var ki bu önerdiğiniz teklif başlı başına taraflı ve başlı başına adaletsiz bir tekliftir. Bu, kaybetme korkunuzdan ve yalnızca kendi menfaatinizi koruma telaşınızdan besleniyor ama korkunun ecele, bu önerinizin de gelecek olanın gelmesine bir faydası olmayacak.

Teşekkür ediyorum.