KOMİSYON KONUŞMASI

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; öncelikle Genel Başkan Yardımcılarımız Muharrem Erkek ve Bülent Tezcan ile Komisyon üyesi milletvekillerimiz hem siyasi açıdan hem hukuki teorik ve pratik açıdan açıklamalarda bulundular. Ben Komisyonun çok fazla vaktini de almadan çok önemli konulardan bahsetmek istiyorum, Adalet Komisyonu üyesi olarak, iki dönem baro başkanlığı yapmış otuz yıllık bir hukukçu olarak. Tabii, baro başkanlığını adliye içinde yaptığım için seçim kurullarıyla, Adalet Komisyonuyla da yakın teşrikimesai yaptığım için bildiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Sayın Yazıcı ve Sayın Yıldız sunumlarını yaparken son derece iyi bir şekilde, güzel bir şekilde, demokratikleşmekten, temsilde adaletten, seçimin adilliğinden bahsettiler ve gerçekten konuşmalarını heyecanla dinledik ama kanun metni içinde bunlar yok. Bu getirilen kanun hiç de adil değil, demokratik değil, temsilde adaleti de sağlamayacak.

Mesela, seçimde baraj yüzde 10, buna çok diyorduk, yüzde 7'ye indiriyorsunuz şu an. "Bu bizim tercihimiz." diyorsunuz ama bunu ya sıfıra indirelim ya da makul bir seviyeye indirilmesi daha demokratik olacak. Çağdaş bir ülke olduğumuzu iddia ediyorsak, bütün dünya ülkelerine seçimde örnek olduğumuzu iddia ediyorsak en azından yüzde 3'e indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu da bir partinin baraj sorunu olup olmadığıyla ilgili dedikoduların da önüne geçecektir. Antidemokratik bu uygulamadan da vazgeçmiş oluruz.

Bu kanun teklifinin en önemli, en sıkıntılı, en antidemokratik hükmü seçim hâkimlerinin belirlenme usulü. "Kıdemli hâkim" dediğiniz zaman, o yere atanan, o yerde bulunan il veya ilçedeki en kıdemli hâkim bu görevi yapar. Sayın teklif sahipleri diyor ki: "Kıdemli hâkimler yaşlı olur, görev yapmak istemeyebilir." veya "Seçim işleri çok tekniktir, bilmeyebilir." Sizin yeni getireceğiniz kuradan çekilecek ya da torbadan çıkacak kıdemsiz hâkimin de bu konuda bilgi sahibi olmayacağı zaten açık. Ama bundan daha önemli bir şey var sayın milletvekilleri: Bakın, adalet komisyonları Adalet Bakanlığına bağlı. Yüksek Seçim Kurulunda seçim hukuku görevi yapan seçim hâkimleri yargılama yapacaklar ve adalet komisyonunda idari görev yapan kişiler kura çekecek. Nerede kura çekilecek, kimin yerine kura çekecek, kuraya kimler girecek belli değil ama demin bir sayın milletvekilinin dediği gibi muhtemelen kuradan kimlerin çıkacağı belli. Diyeceksiniz ki: "Arkadaşlar, neden hâkimlerimize güvenmiyorsunuz?" Bakın, hâkim ve savcılar milletvekili adayı olduktan sonra görevlerine dönemezler ama belki şu an yüzlerce, belki daha fazla milletvekili adayı olmuş avukatlardan ya da iktidar partisine mensup il ve ilçe teşkilatlarında görev yapmış hukukçulardan hâkimler var. 3 tane mahkemede aynı olayla ilgili açılan davada 3 tanesinden 1'inin kararının farklı olduğunu ve o kişinin de sizin, AKP'nin bir şehrinde milletvekili adayı olduğunu size mahkeme kararıyla ispatlarım; açık ve net olarak taraf gözeterek karar vermiştir. Vebali boynuna, sırat köprüsünün başında bunun hesabını verecek; onun anladığı dil buysa.

Şimdi, şöyle devam etmek gerekiyor: Bakın, ben baro başkanıyken, avukatlar Adalet Bakanlığına hâkimlik için başvururken bizden, barolardan mazbata isterler. Kaç tane AKP üyesi, il ve ilçe teşkilatında görev yapmış değerli meslektaşıma ben mazbata verdiğimi biliyorum sadece Mersin'de, diğer bütün barolardan bunlara bakabiliriz. Ha, diyeceksiniz ki: "Bunlar görevlerini en iyi şekilde yapacaklar." Görevlerini en iyi şekilde yaparlar mı, yapmazlar mı, onu seçimde göreceğiz ama partidaşlık duygusuyla görevlerini yaparlarsa, bu, seçimlerin adilliğine, seçimlerin güvenirliğine ve demokrasimize büyük bir ihanet olacaktır. Böyle bir şey olmasa bile bu şüphenin düşürülmemesi gerekmektedir.

Bunun yanında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup kurmuş bir parti 20 milletvekiliyle grup kurarsa Türkiye'deki oyların yüzde 3'ünü, yüzde 3,5'unu temsil ediyor demektir. Buna diyeceksiniz ki: "Sen kongre yapmadın arkadaş, seçime girme." O zaman yaklaşık kaç milyon oy dışarıda kalacak ve temsil edilmeyecek?

Bir önemli nokta da muhtarların seçimi. Muhtarların seçilme yeterliliğini seçildikten sonra değil de seçilmeden önce değerlendirin de böyle, muhtarlar, her ay gidip, kuyruk oluşturup "Benim muhtarlık sıram ne zaman gelecek?" "Onun seçilme yeterliliği vardı, yoktu." diye yine birbirlerine girmesinler. Ben şurada bir şey söylemek istiyorum: 19 Ocakta Sayın Cumhurbaşkanı muhtarlara bir söz verdi, maaşları asgari ücrete endekslenecekti. Ben bu sözün yerine getirilmesini de buradan hatırlatmak istiyorum.

Seçmen kütükleri de çok önemli. bir yıllık süreyi üç aya indirmek belki bu andakinden, şu tekliften çok daha olumlu olacaktır ama özellikle seçmen kütüklerinin MERNİS adreslerine uyumlu hâle getirilmesi gerekiyor. Türkiye'de 20-25 beş milyon civarında icra dosyası ve borçlu olan insanlarımız olduğu için adreslerini gizliyorlar. MERNİS adresleri ile seçmen kütüklerini birbirine endekslememiz ve bu anlamda da seçmen kütüklerinin sıhhatini daha iyi yapmamız gerekiyor. Özellikle, belli bölgelere kolluk kuvveti kaydırılmasıyla o illerdeki nüfus kadar bir oyun da kaydırılması söz konusu oluyor. Bunun da antidemokratik olduğunu ve vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorum.

Ben -maddelerde zaten Komisyon üyesi milletvekilleri ayrı ayrı bahsedeceklerdir- Komisyonun vaktini çok almamak için sözlerimi burada noktalıyorum.

Teşekkür ederim.