KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, tüm katılımcılar; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Aslında, burada konuşmanın pek bir anlamı da yok. Neden? Sayın Bakan ne dedi biraz önce? "İyi ya da kötü, ne fark eder? Önünüzdeki bu." Yani Sayın Bakan, bu saate kadar biz burada niye oturuyoruz ya! Vallahi billahi, niye oturuyoruz? Yarın da diyecekler ki -geldiğimiz nokta burası- Mecliste: "Kardeşim, ne konuşursanız konuşun. Kabul edenler... Etmeyenler... Parmakların sayısı bu." Doğru.

Şimdi, bu seçim yasası niye önümüze geldi? Bu seçim yasasının niye önümüze geldiğini birçok arkadaşım, değerli hukukçular, Komisyon üyeleri, herkes burada anlattı. Tekrardan ibaret ama tekrarın faydası var. "Bir şeyi 40 kez söylersen olur." derler, ben de buna takılayım. Muhalefet partileri olarak 2019 yılında Millet İttifakı yerel seçimlerde AKP'yi yendi. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirleri seçimlerde kazandık ve Cumhur İttifakı'nda korku dağları sardı. Burada konuşmamızın sebebi bu. Gelinen süreçte bu milletin sandıkta kendilerini göndereceğini gören AKP-MHP, seçim yasasını değiştirerek Millet İttifakı'nın Meclisteki milletvekili sayısını düşük çıkarmak için siyasi kurnazlık yapıyor. Sandıkta kaybedeceğini anlayan MHP ve AKP bu teklifle gün geçtikçe oylarının eridiğini, halkın desteğini kaybettiğini, yenildiğini ikrar etmiş durumda yani nihai çöküşlerinin ikrarı sayılır. Allayıp pullasalar da gemileri batıyor, hem de öyle bir batış ki hiçbir stratejileri tutmuyor. Bir ümit "Sandıkta değil, kâğıt üzerinde seçim kazanırız." hayalindeler, seçim yasasını da bu yüzden değiştirmek istiyorlar çünkü ne gerekliliği ne aciliyeti var bu yasa değişikliğinin ama önümüzde.

Yaşanan ekonomik kriz, dış politika, ülke içindeki hukuksuzluk, eğitim, sağlık alanındaki başarısızlıklar ve devlet kaynaklarının yandaş ve yabancılara aktarımı konularındaki AKP'nin karnesi kırıklarla dolu. Sadece AKP'nin değil, ittifak ortağı MHP'nin de oylarının eridiğini, bu yasa değişikliğinin de MHP'yi baraj altında kalmaktan kurtarmak için yapıldığını hepimiz biliyoruz, gayet açık. Ancak bu politikalar ve yönetememezliklerle ne yapsanız boş. Seçim kanununu değiştireceğinize bir "geçim kanunu" çıkarın; insanların yoksulluğunu, açlığını giderin; ete, süte, mazota, elektriğe ulaştırın. Vallahi kuyruğa bile girseler artık bulamaz oldular, bulsalar da alamaz oldular. Yani bu seçim kanununun bugün buraya geliş sebebi çok net; adalete, demokrasiye, eşitliğe bu kadar açık aykırılıklar yapmayın artık.

YSK tarafsız olması gereken bir yargı organıdır. AKP yapmak istediği seçim kanunu değişikliğiyle seçim kurulu başkanlarını kendi atadığı yandaşlar arasından seçmek istemekte. Bir ildeki en kıdemli hâkimin il seçim kurulu başkanlığı görevini yapmasını, uygulamasını değiştirmek istiyorlar. Oy sayımı ve tasnifler sırasında kağıt üzerinde seçime hile katarak kazanma peşindeler. İstedikleri değişikliğe göre artık illerdeki seçim kurulunda başkanlık yapacak hâkimler en kıdemliler arasından seçilmeyecek çünkü etkiye en az açık olan onlar.

Peki, kimlerden seçilecek seçim kurulu başkanları? AKP'nin son yıllarda kadrolaşmak için atadığı genç ve tecrübesiz, birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından seçilecek. Unutmayın ki AKP iktidara geldiğinde 7 bin olan hâkim-savcı sayısı -ki bu hâkimlerin çok büyük çoğunluğu emekli oldu- bugün 25 bine falan geldi. Yıllarca kadrolaşarak devlet kadrolarına partizanlarını yerleştiren AKP, seçim günü bu partizanlarına talimat vererek harekete geçirecek. İktidarı bırakmamak için her yolu deneyecek. Hileyle seçime müdahale edecektir. Biz yurtseverler ise tüm adaletsiz ve antidemokratik uygulamalara karşı sonsuz mücadeleye devam edeceğiz. Sandıktan çıkamayacaksınız. Kurayla seçim kurullarının belirlenmesi tarafsızlık ilkesini bozacak nitelikte olmasına rağmen bu millet gereken dersi sandıkta en güzel şekilde verecek, aynı İstanbul'da 856 bin farkla ders verdiği gibi.

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum gerekçesiyle yapılan kanun düzenlemesiyle, mevcut yasadaki Başbakan ve bakanlara ilişkin seçim yasakları maddesinden "Başbakan" ibaresinin çıkarılarak yerine yeni sistemde yürütmenin başı olan "Cumhurbaşkanı" ibaresinin yazılmaması sadece bakanların seçim yasaklarına tabi olacağını, AKP'li Cumhurbaşkanının seçim kampanyası boyunca devlet imkânlarını kullanacağını gösteriyor. Yani teklifin yasalaşması hâlinde partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar hiçbir kısıtlamaya tabi olmayacak, seçim gezilerinde tüm devlet imkânlarını kullanmasında hiçbir engelle karşılaşmayacak, makam araçlarını, uçakları, devletin parasını yani vatandaşın vergilerini rahatlıkla kullanabilecek. Devlet olanaklarıyla 81 ilde mitingler, törenler düzenleyecek hem de tek başına aday olduğu kendi adaylığı sırasında. Bu adaletsizlikle mi seçim kazanacağınızı sanıyorsunuz? Bu salonda 1 kişi var mı ki çıkıp bunun eşitlik ilkesine aykırı olmadığını söylesin. Bu, seçim eşitliğine aykırı bir durum arkadaşlar. Bu adaletsizliğe tabii ki "Hayır" diyeceğiz.

Değerli katılımcılar, yeni düzenlemeyle seçim barajını yüzde 10'dan 7'ye düşürüyorsunuz. Böylece ittifakın aldığı oy toplamı seçim barajını geçmesi hâlinde ittifakta olan partilerin o seçim bölgesinde yer alan oyları sayılacak. Yani aslında sadece ittifaktaki partiler için yüzde 7 barajını kaldırmış oluyorlar. Ayrıca, genel baraj olan yüzde 10 kaldırılmış oluyor. Yani bir nevi artık oyları dağıtma formülünü değiştiriyorlar. Verildikleri partiden milletvekili çıkarmaya yetmeyen oyları kendi lehlerine bölüştürecek, Millet İttifakı'nın oylarını kendilerine yazmaya çalışacaklar. Mesela, bir parti bir yerde küçük bir oy aldı ve artık oyla milletvekili çıkarabilecekken artık o milletvekilini çıkaramayacak, oylar doğrudan partilerine gidecek. Her partinin oyu kendi hesabına yazacak, böyle olunca da ittifakın bir anlamı kalmayacak. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak devam edecek, il ve ilçe seçim kurulları kurayla belirlenecek, AKP kendi atadıkları yandaş hâkimlerin kuradan çıkmasını sağlayıp bağımsız yargıya baskı yapacak. Halkımızın bu siyasi kurnazlıklara karnı tok. Bizim bunları gördüğümüz ve dile getirdiğimiz gibi bütün halk bunun farkında. Artık, sizin, demokrasiden uzak, adaletsiz, hukuksuz işlerinizi her şekliyle, her ayrıntısıyla biliyor, yaşıyor ve sonucunu da bilfiil görüyorlar.

En çok oy alan siyasi partinin daha fazla vekil çıkarmasını sağlayacak bir sistem getirilmek isteniyor. Böylece, DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat Partinin getireceği oyların önüne geçilmek hedefleniyor ama nafile. İttifak sistemi içinde diğer partilere göre az oy alan siyasi partilerin oylarının ittifaka yansımasını istemiyorlar, ittifak içindeki oy dağılımını da değiştiriyorlar. Toplam oylar üzerinde vekil dağılımı yapıldığı için CHP'nin daha fazla vekil çıkardığını düşüyorlar. Bu kanun değişikliğiyle bunun da önüne geçmek istiyorlar.

Siyasi etik, halkın iradesinin tamamının en yüksek oranda Meclise taşınmasıdır, yasalar buna dönük olmalıdır ama şu an yapılan elbette bu değil, tam bir siyasi kurnazlık ancak sonuç değişmeyecek, AKP ve küçük ortağı MHP'den bu ülke ilk seçimde kurtulacak. Bu Komisyonda onlarca hukukçu Komisyon üyesi arkadaşımız konuştu, önerilerini lütfen dikkate alın, uzlaşma yoksa bu teklifi geri çekin, antidemokratik bir kanun teklifiyle kamuoyunun da huzurunu bozmayın diyorum, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.