KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, değerli teklif sahipleri, kamunun çok değerli temsilcileri, basınımızın değerli mensupları; herkese hayırlı günler diliyorum.

Bugün 17 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan bir torba yasa teklifini görüşüyoruz. Gerekçede diyorsunuz ki: "Kanun Teklifimizle, vatandaşlarımızın bazı konulara ilişkin olarak yaşayabileceği hak mahrumiyetlerinin önüne geçilmesi, ödeme kolaylığı sağlanması ve kamu kurum ve kuruluşlarımızın muhtelif konulara ilişkin olarak ihtiyaç duyduğu kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir." Şimdi, hakikaten bu gerekçe elbet geçerli, içinde olumlu bulduğumuz düzenlemeler, maddeler var ancak tamamen vatandaşın ve kamunun yararına getirilmiş bir düzenleme mi diye baktığımızda şu soruyu da sormamız gerekiyor: Yoksa iktidarın yararına, kaynak yaratmaya yönelik mi? Aslında sorunun cevabı da teklifin kendi içerisinde. Olumlu maddelerin yanında, kaynak yaratmaya yönelik maddelerin yanında, bir de tabii ki teklifin içerisinde çok tartışmalı, yarın maddeler üzerinde konuşurken tartışacağımız düzenlemeler de var. Şimdi, özellikle kaynak yaratma üzerinde duracak olursak, birçok maddeyi incelediğimizde bunu görüyoruz. Örnek olarak 14, 15, 16, 17'nci maddelerde hazine mallarının satışını teşvik eden düzenlemeler yapılıyor ve teklifin gerekçesinde tüm bu işlemlerin hazine taşınmazlarının hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılması amacıyla yapıldığı belirtilmiş.

Şimdi, değerli Komisyon üyeleri, genel olarak içinde bulunduğumuz duruma baktığımız zaman -konuşmacı birçok Komisyon üyesinin de belirttiği gibi- Türkiye ekonomik bir çöküşün içerisinde, ekonomi çöktü, halk fakirleşti, alım gücü gittikçe azaldı, kuyruklardan bahsediyoruz; bir yandan da hazine garantili kamu-özel iş birliği projeleri tüm hızıyla devam ediyor, bu projelere "garanti ödemeleri" adı altında kaynaklar aktarılmaya devam ediliyor. Yani çok dengesiz bir ekonomi yönetimi var. Tabii, şu anda yaşadığımız sıkıntıların hazinenin de açığını gün geçtikçe ciddi şekilde artırdığını görüyoruz ve hazine mallarının satışını hızlandıracak, kolaylaştıracak değişiklikler yaratmaya çalışıyorsunuz. Tabii, en son yaşadığımız kur korumalı mevduat dolayısıyla, aslında, hazine hiçbir şekilde muhatap olmaması gereken bir fark ödemesi yapmakla yükümlü tutuldu. 2021 yılının son aylarında yaşanan faiz indirimleri sonucunda kurda yaşanan aşırı hareketlilik sonucu, ciddi anlamda hem enflasyonist etki hem de fiyat artışlarındaki etkiyle birlikte ortaya atılan bu kur korumalı mevduat yaraya merhem olacağına tam tersi bir etki yarattı ve hazinenin üzerine çok daha fazla bir yük bindirdi. Bugün swaplar hariç Merkez Bankasının da net rezervleri eksi 44 milyar dolar seviyesine geldi. Şimdi, ülkenin güven endekslerine baktığımız zaman aşağılara doğru gittiğini görüyoruz. O nedenle de borçlanma faizleri de her gün, her ay gittikçe artmakta ve en son, hazine yüzde 8,6'lık yüksek faizle 2 milyar dolarlık borçlanmaya gitti. Bu oran, beş yıllık vadede dolar cinsi olarak Şubat 2003 sonrasındaki en yüksek faiz oldu. Verilere baktığımızda, hazine 2 milyar dolarlık borç için 948 milyon dolar faiz ödeyecek.

Şimdi, değerli teklif sahipleri, bu gidişat hiç hoş görünmüyor, gerçekten iyi değil. Siz, bu getirdiğiniz kanun teklifindeki bu satışlarla, düzenlemelerle bu gidişatın düzeleceğini düşünüyor musunuz, merhem olacağını düşünüyor musunuz? Hayır, merhem olmayacak, merhem olmayacağı hâlde çok da kamunun yararına, halkın yararına olmayan düzenlemeleri alelacele getirdiğinizi görüyoruz yani bu düzenlemeler bu anlamda sizi hiçbir şekilde kurtarmayacaktır.

Şimdi, maddeler üzerinden şöyle kısaca gidecek olursak, madde 34'le ilgili bir düzenleme var -birkaç tane maddeye değinmek istiyorum sürem elverdiğince- bu maddede, özellikle Bankacılık Kanunu'yla kısmen uyumlu biçimde 6361 sayılı Kanun kapsamında bir düzenleme yapılıyor. Bu kanundaki finansal kiralama, factoring, finansman şirketleri ve tasarruf finansman şirketleri için, bankalar için yapılan düzenleme bu şirketler için de getiriliyor. Ancak ben şuna dikkat çekmek istiyorum bu noktada çünkü düzenlemede (1)'inci fıkranın ikinci cümlesinde muğlak hükümlerle hapis cezası tehdidi var. Yani Bankacılık Kanunu'nda yer almayan yeni bir cümleyle, asılsız habere muğlak ibarelerle hapis cezası getiriliyor. Şimdi, buna baktığımız zaman, hukuk devleti diyorsak eğer biz Türkiye Cumhuriyeti devletine, basın özgürlüğünden bahsediyorsak -olmayan basın özgürlüğü tabii- ifade özgürlüğü diyorsak -yine olmayan ifade özgürlüğü- örgütlenme özgürlüğü dediğimizde de bütün bu söylediklerimize bu düzenleme kesinlikle aykırılık taşımaktadır. Aynı zamanda kendi içinde de şöyle çelişkilidir: Bankacılık Kanunu'yla benzeştiği söylenmesine rağmen Bankacılık Kanunu'nda hapis cezası içermemektedir. Bu nedenle, bu düzenlemenin maddeler görüşülürken tekrar üzerinden geçilmesi, düzenlenmesi, belki de bu fıkranın çıkarılması gerekebilir.

Şimdi, yabancılara konut satışındaki KDV istisnası için, elden çıkarmama süresinin bir yıldan üç yıla çıkarılması gibi bir madde var, madde 10.

Ülkemizde, aslında Türkiye'nin ekonomisi inşaat sektörüne dayalı bir ekonomi hâlinde büyüdü, yirmi yılda inşaata dayalı bir büyüme gerçekleştirildi ama en sonunda ne oldu? Tabii ki bu patladı, inşaat sektörü de patladı. En son çıkarılan yabancılara konut satışıyla ilgili bu düzenlemeler de inşaat piyasasındaki tüm dengeleri altüst etti. Daha önceki konuşmacı arkadaşlarımız da söyledi, şu anda ciddi anlamda piyasalarda fiyatlarda bir oynaklık ve dengesizlik var, alım-satımlar istenildiği anlamda yürümüyor ve en fazla mağdur olan da tabii ki bu süreçte Türk vatandaşları oluyor konut alımı konusunda. Aslında, bundan daha önemli bir şey, bu konuda, yabancılara konut satışında kanun dışı uygulamalar olduğu haberleri, suistimallerin olduğu haberleri çok daha önemli. Bu düzenleme getirilirken, aslında daha önemlisi, bu konuda denetimlerin artırılmasına yönelik çalışmaların artırılmasıdır. Yine, madde üzerinde konuşurken detaylarını konuşuruz ama denetimi olmayan bir piyasada bir yılı üç yıla çıkarsanız da acaba ne kadar etkin sonuç elde edilebilir diye sormak istiyorum.

1'inci maddede, reklam yasağı uygulanan sosyal ağlara verilen reklam giderlerinin reddiyle ilgili bir düzenleme var. Bu düzenlemede ben bir soru sormak istiyorum, maddelere geçtiğimiz zaman yarın cevaplanmak üzere: Ne kadar kişi etkileniyor bu düzenlemeden ve hangi sosyal ağları kapsıyor? Yani burada, gerekçede de net bir açıklama yapılmamış bununla ilgili.

Şimdi, diğer önemli bir madde, düzenleme, madde 9. Üniversitelere öğretim elemanı ve öğretim üyesi kadroları ihdas ediliyor.

Şimdi, değerli teklif sahipleri, değerli milletvekili arkadaşlarımız; tabii, en fazla dikkat çekici kadro da Boğaziçi Üniversitesine ihdas edilen 120 kişilik devasa kadro. Hepimizin bildiği gibi, Melih Bulu ve Naci İnci gibi kayyum rektör atamalarında sonra okulda bir sürü olaylar yaşandı ve hâlâ da yaşanmaya devam ediyor, hâlâ sıkıntı var ve bu süreçte de 120 kişilik ek kadro verilmesi öngörülüyor. Zaten sizin iktidarınız döneminde kontrolsüzce artan ve yani âdeta -nasıl diyeyim- mahalle aralarında sıradan apartmanların bile üniversiteye dönüştürüldüğü bir süreç yaşandı, yirmi yılda üniversite eğitim camiasının aslında bir anlamda yapısı bozuldu, bilimsel çalışmalar önemsiz hâle geldi, kaç tane üniversite açıldığı, kaç tane öğrencinin üniversiteye girdiği gibi rekor sayılarla aslında anılmak için birtakım çalışmalar yürütüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bu maddeyle ilgili tamamlayayım Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tabii, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi sonucu tüm yetkilerin bir tek kişide toplanmasıyla beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de YÖK'ün de üniversitelerin de bütün yetkileri devre dışı bırakıldı. Sonuç ne oldu bu süreçte? İdeolojiye uygun yukarıdan rektör atamaları oldu mu? Oldu.

Eleştirdiğimiz konular: Akademik yükselmeler bilim ve liyakate dayalı değil, yandaş ve sistem savunucusu olunmasına bağlandı. Üniversitelerin bölünmesi, intihaller, mobbing olayları, baskılar, tasfiyeler. Şimdi, bunlar bu süreçte yaşandı ve hâlâ da yaşanmaya devam ediyor. Böyle bir ortamda, bu süreçte bazı öğretim üyelerinin de soruşturmalar geçirdiğini, görevlerinden uzaklaştırıldığını, akademik özgürlüklerin yok sayıldığını görüyoruz. Getirilen bu kadro düzenlemelerinin nedeninin bizlere, kamuoyuna çok iyi açıklanması gerekiyor. Neden Boğaziçi Üniversitesine 120 kişilik kadro atanıyor? Kadro eksiği mi var üniversitede? Bunun çok iyi açıklanması gerekiyor. Aslında, yani bir anlamda, şu ana kadar sürdürülen mücadeleler sonucunda ele geçirilemeyen bir yerin içeriden ele geçirilmek istenmesi gibi görünüyor.

Madde 32'ye baktığımız zaman, orman alanı dışına çıkılarak hazine adına tescil edilen 2/B arazilerinin hak sahiplerine doğrudan satışı yapılacak. Burada da etki analizine baktım, 150 milyar TL'lik bir gelir elde edilmesi düşünülüyor. Ben, teklif sahiplerine, bizim daha önceki seçim bildirgelerimizde de açıkladığımız gibi, aslında, bu anlamda taşınmazların köylüye bedelsiz verilebilmesi üzerine, madde üzerinde konuşurken tartışmamızı öneriyorum. Neden bu gelirden vazgeçmeyelim? Neden bu mağdur insanlara taşınmazları bedelsiz vermeyelim? Verebiliriz, bunu yapabiliriz. Aslında, baktığımız zaman... Gelen bir habere göre, biraz önce Genel Kurulda MHP Mersin Milletvekili Baki Şimşek de 32'nci maddedeki 2/B hazine arazilerinin satışı konusunu eleştirmiş. Baki Şimşek aynı zamanda 2018 Haziran seçiminden önce de bu teklife karşı çıkmış. Ben, MHP Grubuna, bu vekilimizin bu konuşmasıyla ilgili de en azından bilgi vermiş olayım. Yani ittifakın içinde de bu uygulamaya karşı çıkanlar var. Uygulama olumlu gözükse de tekrar bir üzerinden geçilip düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

İsterseniz, olumlu bulduğumuz bir maddeyle devam edeyim. Muhtarların ödenekleri net asgari ücret düzeyine yükseltiliyor madde 8'de. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun da çok uzun süredir söylediği "Muhtar maaşları asgari ücretin üzerine çıkarılmalıdır." sözünün aslında yerine getirildiğini görüyoruz, o anlamda olumlu buluyoruz bu düzenlemeyi.

Eminevim mağdurlarıyla ilgili de süremi aştığım için bir cümleyle geçeceğim, tek bir cümle, zaten epey konuşuldu, yarın da konuşulacak. Mağdurların, yeni mağduriyetler oluşmaması için bazı talepleri ve istekleri var. Yarın, bunları, madde üzerinde görüşülürken tekrar dile getiririz. Getirilen düzenleme görüldüğü kadarıyla yeterli değil, yaralara çok ilaç olmayacak gibi görünüyor.

Genel olarak kanun teklifinin ben hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.