KOMİSYON KONUŞMASI

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle tabii, içinde pek çok eksiklik, hata ve belli noktalarda Anayasa'ya aykırılık olsa da böyle bir teklif için hazırlayan değerli milletvekili arkadaşlarımıza ben teşekkür etmek istiyorum. Türkiye'de çok önemli bir konu şiddet. Şiddetin bir kere haklı gerekçesi olmaz. Öncelikle sağlıkta şiddetin önüne geçmenin yolu insani bir sağlık altyapısı kurmaktır, kadına şiddetin önüne geçmenin tek yolu şiddetle topyekûn mücadele etmektir. Eksik yapılan, önüne geçilmeyen her problem sosyolojik, ekonomik ve politik olarak şiddeti beslemeye devam eder. Biz burada istediğimiz kadar yasa yapalım, bu yasalar iyi uygulayıcılar elinde doğru düzgün uygulanmazsa veya politikacılar tarafından, özellikle siyasi iktidar ve iktidarlar tarafından yanlış yönlendirilirse o kanun maddelerinin hiçbir anlamı kalmaz. Özellikle şiddeti besleyecek her türlü eylem ve söylemden uzak durmamız gerekiyor. Biz bugün burada şiddeti önlemeyi konuşuyoruz, şiddetle ilgili, kadına şiddetle, sağlıkta şiddetle ilgili olarak cezaları artırmak istiyoruz, iyi hâl indirimlerini konuşuyoruz ama kadınlarımız başta olmak üzere, vatandaşlarımızın şiddetten korunmasını zaten istemeyen yok, hepimiz bunda hemfikiriz ve hep birlikte bu konuda çalışmamız lazım. Ama bakıyoruz, 8 martta kadınlar bir şekilde kendilerini anlatmaya çalışıyorlar fakat polis şiddetine uğruyorlar diyelim ya da polisler tarafından darp ediliyor, yerlerde sürükleniyorlar, üzerlerine gaz sıkılıyor. Ben bir soru önergesiyle Sayın İçişleri Bakanına sordum. Polis, Şırnak'ta kendi hâlinde kaldırımda yürüyen bir vatandaşa kalkanıyla vurdu olayla da eylemle de hiç alakası olmayan birine. "Bu nedir?" dedik; hâlâ oradan bir cevap yok, bir soruşturma da yok. İşte göstermelik soruşturmalar ya da hiç soruşturma yapılmaması, bu döngü şiddeti artırıyor ve insanlar artık şiddeti kanıksıyor. En son 14 Mart Tıp Bayramı'nda hekimler Atatürk anıtına bir çiçek bırakmak istediler, izin verilmedi; 89 yaşındaki bir doktor, Doktor Erdinç Köksal itilip kakıldı, yere düştü; Tabip Odası Başkanı yere itildi ve biz pandemi döneminde alkışladığımız doktorlara bunu reva gördük. İşte benim demin "Ancak sosyal ve politik etmenlerin tamamıyla şiddet önlenir." dememdeki esas kasıt bu. En iyi yasaları da çıkarsak, iktidar talimatıyla veya kendine vazife çıkaran kamu görevlileri tarafından, polisler tarafından hekimlerin darp edilmesi hâlinde veya kadınların darp edilmesi hâlinde o yasalar hiçbir işe yaramaz. Bizim, her hâl ve şartta şiddetin tamamını bu topraklardan, bu coğrafyadan önlememiz ve engellememiz gerekiyor.

Bakın, değerli milletvekilleri, Ceza Yasası'nda tehdit, hakaret, şantaj, kasten yaralama, eziyet gibi pek çok düzenlenmiş suç türleri var. Kadınlara şiddetin ilk tezahürlerini içeren bu suçların Ceza Yasası'nda düzenlenmiş olması, etkin uygulanmalarını sağlamıyor. Uygulayıcılar, hâkimler 62'nci maddeye dayanarak iyi hâl indirimi yapıyorlar veya...

Bakın, ben size şöyle söyleyeyim: İşitme engelli bir genci darp eden yine işitme engelli biri on yıl ceza aldı ve bugün tahliye edildi, on yıl ceza veriyorsunuz ve tahliye ediyorsunuz. Biz ceza hukukunda caydırıcılığı sağlamazsak ki bu sadece ceza hükümleriyle olmaz, Ceza İnfaz Yasası'yla olur, HAGB'nin uygulanmamasıyla olur, denetimli serbestliğin düzenlenmesiyle olur ve bununla ilgili olarak koşullu salıverme hükümlerinin düzenlenmesiyle olur. Ceza Kanunu'ndaki değişiklikler tek başına hiçbir zaman işe yaramıyor. Ceza Yasası'nda bu hükümlerin yer alması, cezaların artırılması, etkin uygulanmalarını sağlamıyor. Cinayetlerin, özellikle kadın cinayetlerinin önünü açan, yargının bu görmezden gelme hâliyle ilgili herhangi bir yaptırımımız yok. Uygulanmayan bir Ceza Yasası'na gene uygulanmayacak maddeler ekleyeceğiz ama bu, kadını, sağlık çalışanlarını şiddetten kurtarmayacak, kadına karşı şiddetle mücadele iradesi olmayacak ve biz bu konuda samimi davranmak zorundayız.

Burada bence AKP iktidarının yaptığı en önemli şeylerden biri, İstanbul Sözleşmesi'ne girmektir, imza atmaktır, İstanbul'da bunu hukuk tarihine kazandırmaktır ama en kötü işi de bundan -bize göre- hukuka aykırı olarak çıkmaktır. Kanun sözcüsü Danıştay savcıları da bu görüşte. Bakacağız, Danıştay, yargı buna ne diyecek ama hem İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıp hem de burada bugün cezaları artırmak çok da samimi gözükmüyor.

Değerli milletvekilleri, bakın, failin duruşmadaki mahkeme heyetine yönelik şeklî tutum ve davranışları takdiri indirim nedeni olmayacak diyoruz bu kanun 62'nci maddede değişiklik yaptıktan sonra. Yani kamuoyunun "kravat indirimi" olarak bildiği, toplum vicdanını her seferinde yaralayan bir konu bu.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, ben duyamıyorum arkadaşımı.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Değerli arkadaşlar, uğultuyu kesebilir miyiz.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

62'nci madde Türk Ceza Kanunu'nun ceza hükümlerinin failin üzerine uydurulmasıyla ilgili bir madde. Bu konuda lütfen ifrata kaçalım derken tefrite de gitmeyelim.

Mesela, teklifte Türk Ceza Kanunu'nun 82'nci maddesinde değişiklik öngörülüyor. Kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi hâli, nitelikli bir kasten öldürme suçu hâline getiriliyor ama gebe olduğunu bildiğimiz bir kadına karşı işlenmesini burada devam ettirmemiz gerekiyor çünkü orada 2 can var.

Bununla ilgili -zaten maddeleri teknik olarak konuşacağız ama- şunu açık ve net söylemek istiyoruz: Biz parti olarak kadınlarımız başta olmak üzere şiddetin hedefinde olan herkesin korunmasına yönelik adımları kayıtsız şartsız destekledik, desteklemeye de devam ediyoruz, devam edeceğiz. Burada tekrar etmek istiyorum: Problem, yasa çıkarmak değil, bu yasanın uygulanmasını sağlamak.

Teklif hakkında aslında en çok övülmesi gereken ve öne çıkarılması gereken madde ısrarlı takip. Bu, Türk Ceza Kanunu'nun 123'üncü maddesinden sonra bir 123-(a) maddesinin ihdasıyla sağlanmak isteniyor ama bana göre -birazdan da teknik olarak konuşuruz- bunun yeri yanlış. 123'üncü madde çok daha basit bir suçtan bahsediyor ama 123-(a)'da başka bir yere bunu dercetmemizde yarar var, çok daha ciddi bir şekilde bu suçu düzenlememiz gerekiyor. Sadece eş, eski eş değil ama özellikle kadınlarımız, çocuklarımız onları tanımayan kimseler tarafından da ısrarlı takibe uğruyor ve inanın, artık kadın arkadaşlarımız çalıştıkları yerlerde veya görevlerinde telefonlarını hiç kimseye vermemeye çalışıyorlar rahatsız edilmemek ve taciz edilmemek için.

Bunun yanında, bu ısrarlı takip suçunun çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesinin yanında, hakkında uzaklaştırma kararı verilen fail tarafından işlenmesinin de nitelikli hâl olarak düzenlenmesi gerekir diyorum. Nitelikli hâllerin bu şekilde sınırlanmasında sorunlar var, bunu madde üzerinde görüşürüz.

Değerli milletvekilleri, bir iki noktaya daha işaret edip sözümü çok uzatmayacağım. Teklifte (CMK) Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 234 ve 239'uncu maddelerine ekleme yapılıyor. Çocukların cinsel istismarı, ısrarlı takip, kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence, eziyet suçları bakımından, baro tarafından mağdurlara avukat görevlendirilmesi istenilebilecek. Bu zaten var ve barolarımız bunu uzun zamandır zaten yapıyorlar. Adalet Bakanlığının Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı var. Biz aslında insan hakları bağlamında, evrensel hukuk normları anlamında, yargılanan sanıklara nasıl ücretsiz avukat sağlıyorsak şikâyetçi olan bütün mağdurları da avukatsız bırakmamamız gerekiyor. Aslında devletimiz güçlü bir devlet. Tüm vatandaşlarımızın özellikle ceza hukukunda, ceza yargılamasında avukatsız olarak kendini savunmalarının önüne geçmek ve daha önce beş yıl ve üstü için kısıtladığımız avukatla temsil mecburiyetini, zorunluluğunu belki de kaldırıp daha da genişletmek gerekiyor. Özellikle burada şundan bahsetmek istiyorum: Mağdurlara da en iyi şekilde avukatlık hizmeti verilmesi gerekiyor. Barolar bunu yapar. Baroların ne kadar önemli olduğunu zaten defalarca anlatıyoruz. Ben eski bir Baro Başkanı olarak özellikle sağlık çalışanlarımızın yanında, kadınlarımızın yanında Türk Ceza Kanunu'nun 6'ncı maddesi anlamında yargı mensuplarının, yüksek mahkeme yargıçları, yargıçlar, savcılar ve avukatların da Türk Ceza Kanunu'nun 100'üncü maddesi kapsamındaki katalog suçlara alınmasının gerekli olduğunu, mecburi olduğunu, zorunlu olduğunu düşünüyorum.

Geçenlerde bir cumhuriyet savcısı, adının önünde "cumhuriyet" unvanı olan bir cumhuriyet savcısı odasında darp edildi ve sulh ceza hâkimi önce bunu tutuklamadı, daha sonra itiraz üzerine, sanıyorum, tutuklama oldu. Biz, maalesef, yargıdaki ehliyetsiz ve liyakatsiz ve pek çoğu da tecrübesiz hâkimler yüzünden kanunlarımızı durmadan düzeltmek zorunda kalıyoruz ama bunun da yapılması gerekiyor.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: İstanbul Sözleşmesi sadece indirimler konusunda değil, ceza verirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar açısından da olmalı. "Reform" diye sunulan bu kanundan daha da önemli düzenlemeler getiriyor İstanbul Sözleşmesi. Ben yargının kararıyla, İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı çıkma durumunun ortadan kaldırılacağına inanıyorum; olmazsa biz ilk işimiz olarak İstanbul Sözleşmesi'ne döneceğiz diyorum.

Saygılar sunarım.

Dediğim gibi, eksiklikleri giderelim, teknik bir çalışma yapalım ve bugün buradan çok daha iyi bir kanun çıkartalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.