| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .03.2022 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Şimdi, biraz önce de genel de konuşurken de kısa kesmiştik, o yüzden bir noktayı hatırlatmak istiyorum. Şimdi, biz, aslında kadınlara yönelik erkek suçlarına, erkek devlet suçlarına ilişkin daha önce de önerilerde bulunmuştuk yasa tartışmaları yapılırken.
(Uğultular)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Çok gürültü var arkadaşlar ya. Çok gürültü var gerçekten, olmuyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Biz şunu önermiştik: Ceza Yasası'nda ayrı bir bent olarak, ayrı bir başlık altında aslında kadına yönelik toplumsal cinsiyetten kaynaklı suçlar mevzusunun düzenlenmesi gerekir demiştik. Örnek olarak şeyi vermek istiyorum, mesela İnfaz Yasası tartışması pandemi döneminde yapılırken kadın-erkek ayrımı yok...
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) - Meyve...
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Meyvelerinizi birazdan isteseniz ya da sessiz isteseniz...
Arkadaşlar...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Züleyha Hanım, siz konuşmanıza devam edin, ben müdahale ederim.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Edemiyorum ki, ses gelince edilmiyor. Meyvelerinizi sonra konuşsanız.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Aydoğan...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - AKP'yi sabote ettim vallahi.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Züleyha Hanım meyve istiyorsunuz herhâlde. Meyve mi istiyorsunuz?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Hayır, karşı taraf meyveden bahsediyor, ben konuşamıyorum.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - "Meyve" sesini hep sizden duydum da başka yerden duymadım.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Hayır, o taraftan geldiği için söylüyoruz.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Tutanağa da geçiyor ama...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Yeniden başlıyorum...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Kaldığınız yerden başlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Yeniden başlıyorum, gerçekten kesmeyin.
Daha önce de söylemiştik, şimdi, bu kadına yönelik suçlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı suçlar özel olarak ceza hukukunda düzenlenmediğinde, yeni düzenlemeler yapılmaya kalkındığında bir karmaşa yaratıyor aslında. Biz bunun en açık örneğini nerde görmüştük? Pandemi nedeniyle infaz ertelenmesi yapılacağı zaman suç tanımlarında "Kadınlara yönelik suçlar" diye ayrı başlık olmadığı için ayrımı yapmakta da zorlanmıştık. Şimdi, biz, aslında çok uzun zamandır şunu söylüyoruz: Ceza Kanunu'nda kadın yönelik suçlara ilişkin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı suçların ayrı bağımsız bir başlık altında düzenlenmesi gerekir diyoruz. Bu bir karmaşa yaratıyor. Bunun altını tekrardan çizmek istiyorum ve neden ayrı olması gerektiğini de aslında açıklayan ayrı bir sistemden kaynaklı bu suçların meydana geldiğini de gören bir yerden ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç var. Burada, yine benzer bir sorundan kaynaklı aslında karmaşa yaşıyoruz. Biraz ileride yine anlatacağız "takdiri indirim nedenleri" dediğimiz aslında bizim "erkeklik indirimi" dediğimiz şeyin kendisi, kadınlarla ilgili bir mesele ama genelin içine yazdığınızda, bu, maalesef kadına yönelik suçlarda istenilen noktaya denk düşmediği için başka bir karmaşaya yol açıyor. O nedenle, biz, mesela "takdiri indirim" değil "erkeklik indirimi" diye tarifliyoruz farklılığını koyabilmek açısından. Şimdi, burada da haksız tahrikle ilgili -biz daha önce de söylemiştik- hiçbir düzenleme yok. Kadınlara yönelik erkeklerin işlediği suçlarda ya da erkek devletin görevlilerinin işlediği suçlar mevzusunda kadınları en çok sıkıntıya sokan maddelerden bir tanesi bu yani mahkemeler maalesef bu "erkek adalet" dediğimiz sistemden kaynaklı kadına yönelik erkeklerin işlediği ya da devlet görevlilerinin işlediği suçlarda hemen bir madde bulup oradan haksız tahrik hükümlerini uyguluyorlar; çok yaygın gözlemlediğimiz bir şey hatta bazen Ceza Yasası'nda aslında açıkça "haksız fiil" demesine rağmen, suç kavramına girmeyen birtakım eylem ya da davranışları da haksız tahrik hükümleri içerisinde değerlendirerek -biraz önce sizin de aslında gerekçelerde saydığınız; yemeğin tuzu, kılık-kıyafet vesaire meseleleri gibi meseleler de dâhil olmak üzere- haksız tahrik indirimleriyle verilen cezalar çok fazlaca indiriliyor ve aslında bir cezasızlık durumuna taşınıyor. O yüzden, biz, kadına yönelik suçlar meselesinde aslında haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı netliğinde bir açıklık getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü hiçbir bahane, hiçbir gerekçe, isterseniz bu kadın açısından bir suç tanımı dahi olsa kadına yönelik şiddeti meşrulaştıramaz, bir indirim nedeni hâline getiremez, hele ki cezasızlık noktasına taşınmasına gerekçe olamaz. Bu nedenle, bu tür suçlarda "Haksız tahrik hükümleri uygulanamaz."ı açıkça söylemek gerekiyor.
Şimdi, diğer bir mesele de -yine genel gerekçeyi de açarken söylemiştik- çocuklara karşı işlenen suçlarda da benzer bir uygulamanın yapılması gerekiyor çünkü çocuğa karşı işlenen suçlar açısından da hiçbir gerekçe haksız tahrik indiriminin gerekçesi olamaz, bu şiddeti meşrulaştıramaz dolayısıyla çocuklar açısından da aynı madde uygulanmalıdır diye öneriyoruz.
Yine, dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle işlenen suçlarda da bu maddenin uygulanamayacağı yönünde bir önerimiz var çünkü bu da insanların bir arada yaşayabilmesi, barış ortamında yaşayabilmesi, kendini güvende hissedilmesi açısından çok önemli bir noktada duruyor yani bir kişinin bir başka kişiye şiddet uygulaması ile cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden, siyasi düşüncesinden dolayı ya da inancından dolayı şiddet uygulaması aynı şey değil. Aynı kadınlarda olduğu gibi, bir Alevi'ye yönelik bir şiddet Alevi olmasından kaynaklı uygulandığında aslında bütün Alevileri tehdit altında bırakıyor, bütün Aleviler kendini güvende hissetmiyor ya da bir trans kadına şiddet uygulandığında bütün trans kadınlar kendini güvende hissetmiyor ve buna göre toplumda kendi kimliğini saklayarak yaşamak zorunda kalıyor. Bir gizleme ihtiyacı, zorunluluğu doğuyor ve bu, aslında, barış içinde bir arada yaşamanın da koşullarını ortadan kaldıran bir durum hâline geliyor. Kürt olmak, Ermeni olmak, bundan dolayı şiddete uğramak, kimliğini saklamak zorunda kalmak aslında bir toplumsal kesimi topyekûn şiddet tehdidi altında ve buna uygun olarak da sınırlı bir yaşama zorluyor.
Dolayısıyla, burada da aslında yaklaşım, kadın meselesindeki o sistemsel sorunun bir benzerinin yaşandığını düşünüyoruz ve bu nedenle haksız tahrik indiriminin uygulama alanlarının bu koşullarda uygulanamayacağı noktasında açık, net bir hüküm konulmasını öneriyoruz. Ha, şöyle bir itiraz gelebiliyor: "Evet, bazı koşullarda haksız tahrik uygulanması gerekebilir." gibi ama burada tarafların, geniş kesimlerin çıkarları ve diğer kesimlerin çıkarları meselesinden baktığınızda bu hâliyle yani "haksız tahrik" dediğimiz anda binlerce kadın ya da kimliğinden dolayı, cinsel yöneliminden dolayı ya da siyasi düşüncesinden dolayı mağdur olan ve failin cezalandırılması gereken durumlarda da cezasızlıkla karşı karşıya kalındığını gören bir yerden düşünmek gerekiyor. Bu nedenle de bu maddeyi öneriyoruz.