KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Eskiden "iyi hâl indirimi" dediğimiz bir indirim maddesi. Çokça kadın hareketinin, feminist hareketinin tartıştığı bir madde aslında, çokça da gündeme giren bir maddeydi. Yargının kararları nedeniyle aslında çok fazla konuşulan bir madde oldu. Yani burada şöyle bir sorun olduğunu düşünüyorum: Genel bir düzenleme yapılmış, öncelikle oradan tartışabilir miyiz? Genel bir düzenleme yapılmış, bu, genel düzenleme içerisinde değerlendirilebilecek bir düzenleme değil. Yine, kadınlar meselesinden, toplumsal cinsiyet meselesinden bakılarak tartışılması gereken bir mesele ve bu yüzden biz, kadın hareketi olarak, feminist hareket olarak buna "erkeklik indirimi" diyoruz aslında. İyi hâl indiriminin genel kapsamında, içinde değerlendirilemeyecek bir madde olarak düşünüyoruz. Böyle yaptığınızda, aslında kadın meselesindeki egemenlik ilişkisinin sonucu olan bir meseleyi genele yaymak gibi bir şey yaparsınız ki bu, aslında, hukuk mantığı ve erkeklerin kadın üzerinde uyguladığı şiddet ya da cezalar sonrası verilecek kararlarda eşitlemek olur. Eşitleme doğru bir yöntem değil. Burada erkeklik indiriminden vazgeçilmesini talep ediyoruz biz. Yoksa, genel olarak bütün takdiri indirimlerin de uygulamada farklılıklar ya da daraltma gibi bir önerimiz yok. Bu anlamıyla biz gerekçede söyledik, erkeklik indiriminin topyekûn kadına yönelik toplumsal cinsiyetten kaynaklı işlenen suçlara ilişkin, LGBTİ+'lara ilişkin ve yine ötekileştirilen diğer kesimlere ilişkin suçlarda uygulanmaz şeklinde bir düzenleme öneriyoruz. Şimdi, demin burada öneriler tartışıldı. "Ben çok seviyordum, öldürdüm." "Çok seviyordum, yaraladım." "Çok seviyordum, hürriyetini tahdit ettim." "Çok seviyordum, şunu yaptım, bunu yaptım, pişmanım." meselesinde belki anlaşamadığımız nokta şu: Pişman olmak aslında suçu işleme gerekçesinden pişman olmak değil. Burada şunu demiyor: "Ben kadın üzerinde bir egemenlik ilişkisi kurmak istedim, onu kendi malım olarak gördüm, benim sevgime karşılık vermemiş olmasını kendi açımdan erkekliğime edilmiş bir laf, iktidarıma edilmiş bir laf olarak gördüm." diye bir düşüncesi yok. "Çok seviyordum, sevdiğim kadını öldürdüm. Aslında, evet, öldürmek hakkımdı ama pişmanım." diyor. Şimdi, bu iki şey farklı bir şey, buranın bir anlaşılması lazım. Burada pişman olunan şey erkeklikten, erkek olarak egemenlik ilişkisinden vazgeçmek değil; ceza alacak, ondan dolayı pişman. Mesele bu burada, o yüzden bu, bir pişmanlık olarak değerlendirilecek bir durum değil. Bu nedenle, biz, bu tür suçlarda çocuklara yönelik, kadınlara yönelik ve demin söylediğim ayrımcılık nedeniyle işlenen nefret suçlarına ilişkin meselelerde bunun böyle tariflenmesini ve bu indirimin, iyi hâl indiriminin, takdiri indirimin topyekûn kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Ve bir kez daha şunu söyleyeyim: Burada mesele sadece orada mağdur olan kadın meselesi değil, bütün kadınlara yönelik işlenmiş bir suç olmasından kaynak alıyor. Bunu her seferinde kaçırıyorsunuz. Sadece tek bir kadına karşı işlenmiş gibi algılanıyor, oysa, bir kadına karşı işlendiğinde aslında bütün hepimiz tehdit altına giriyoruz. Aslında, hepimiz, bir erkeğin teklifini kabul etmediğimizde bizi öldürebileceği, yaralayabileceği, hürriyetimizden mahrum bırakabileceği tehdidiyle karşı karşıya geliyoruz. Bu nedenle bir sistemsel meseledir diye tarifliyoruz ve "erkeklik indirimi" diyoruz bunun adına. Bu yüzden biz topyekûn kaldırılması gerektiğini söylüyoruz.

Bir kez daha şunu hatırlatalım: Ya, İstanbul Sözleşmesi meselesi işte tam da bunların hepsini kapsayan, hepsini ayrıntılı anlatan, neden erkeklik indirimi olduğunun gerekçesini, zeminini koyan bir sözleşmeydi. Oradan bakabilsek, oradan aslında bütün bu yasal düzenlemeleri görebilsek, gerçekten, düzenleme, kadın meselesinde, kadına yönelik erkek şiddeti meselesinde çözüme adım atabilecek bir noktaya gelecek. Şimdi, şunu söylüyorsunuz ya "Avrupa'da yok mu?" Değil mi? "Hangi ülkede çözmüş?" diye sorular soruyorsunuz. Sorduğunuz sorunun cevabını vereyim, dinlemiyorsunuz ama olsun, ben vereyim. Biz şunu iddia etmiyoruz: Bir tek bizim ülkemizde kadına yönelik erkek şiddeti var, bir tek bizim ülkemizde erkek devlet şiddeti var demiyoruz. Diyoruz ki: Bütün toplumlarda erkek egemenliği var, bundan azade olan bir toplum yok zaten, bir devlet yok zaten, bir ülke yok zaten. Bu bir sistem meselesi diyoruz, kapitalizmle iş birliği yapan bir patriarkal sistem meselesi var ama şöyle bir fark var: Kadına yönelik suçların azaldığı ülkeler var, hâlen çok yoğun yaşandığı ülkeler var, adımların atıldığı ülkeler var, atılamayan ülkeler var, daha geriye giden ülkeler var diyoruz. Aradaki farkı böyle koyuyoruz, yoksa, Avrupa tümüyle bu sorunu çözdü falan demiyoruz, orada da erkek egemenliği devam ediyor diyoruz. Sizin mücadeleniz, izlediğiniz politika, iktidarların uyguladığı siyasetin kendisi, kadın meselesinde yaklaşımın kendisi belli bir seviyeye taşıyor ya da daha geriye düşürüyor; iktidarın özellikle son dönemlerde belirgin uyguladığı siyasi yaklaşımı, kadına yönelik yaklaşım, kadın kazanımlarına yönelik aslında geri çeken yaklaşımı bu meselede maalesef, kadın kazanımları daha da geriye götürüyor ve bizim ilerlememize değil geriye çekilmemize yol açıyor; burada sorun var diyoruz. Yoksa ülkeler çözdü, bir tek Türkiye'de sorun var demiyoruz ki. Sistem sorunu varsa bütün ülkelerde var diyoruz. Ama şunu diyoruz: Bakın, sabah akşam bize şunu söylerseniz, işte, kadın erkek eşitliği yoktur, fıtratımızda yoktur, kadınlar zaten... Nafaka hakkını tartışırken kalkıp Diyanet İşlerinden görüş alırsanız, âlimlerden görüş alırsanız, kadınlara bunları sormazsanız, yıllardır mücadele eden kadınlara "Ya, siz pratikte varsınız, ne diyorsunuz, hangi yasal düzenleme, nasıl yapılırsa çözüm üretilir?" diye sormuyorsanız ilerleme sağlanmaz diyoruz, bu yaklaşımdan vazgeçmezseniz ilerleme sağlanmaz diyoruz. Söylediğimiz şey bu, bunu dikkate almanızı istiyoruz. Mesele budur, yoksa, sadece Türkiye'de erkek egemenliği var diye bir sözümüz yok ama demin de söyledim, şuradan da bağımsız değil: "Aileyle uyumlaştırılmış iş yaşamı" diye kadını konumlandırdığınız sürece, kadını aileye mahkûm ettiğiniz sürece, aile dışına göre kamusal alan tarifi yaptığınız sürece kadına yönelik erkek şiddetini de suçları da önleme şansınız yok. Buradan baktığınız sürece bu sistem böyle devam edecek. O yüzden, bütünlükçü, bütünlüklü bir politik hatta bakmak gerekiyor diyoruz, bu kadar.