KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir mağduriyetle ilgili bir maddeyi görüşüyoruz, bunu unutmayalım. Bakın, 47 bin yurttaşımızdan bahsediyoruz ve bu 47 bin yurttaşımızın ezici çoğunluğu dar gelirli yurttaşlarımız. Bir umutla, bir ev satın alma, bir eve sahip olma umuduyla bu işe girdiler ve değerli arkadaşlar, aynı zamanda faiz hassasiyetinden dolayı girdiler yani bu "Faizsiz bir sistemdir." diye girdiler. Şimdi, bu umutlarını boşa çıkaran bir durumla karşı karşıya kaldılar arkadaşlar. Açıkça söyleyeyim Sayın Başkan, ben 2015 yılından beri milletvekiliyim, 2016'dan başlayarak bunların böyle mantar gibi türemeleri üzerine, tutanaklardan baktım, defalarca burada Bakanlığa ve idareye çağrıda bulunmuşum "Ya, arkadaşlar bunlar böyle çoğalıyorlar, ne yapıyorsunuz bununla ilgili?" demişim. Mesela tıpkı bugünlerde kripto meseleleriyle ilgili defalarca uyardığım gibi "Ne yapıyorsunuz bunlarla ilgili?" demişim. Çiftlik Bankla ilgili de defalarca uyarılmış. Ama idare yalnızca izliyor, yürütme izliyor, bürokrasi izliyor, TMSF izliyor, bunlar mantar gibi şubeler açıyorlar; ya, Diyarbakır'da, Sivas'ta, bütün illerimizde ana caddelerde, en köşe başlarında; gayet şatafatlı, afili şubeler açıyorlar, para topluyorlar. Sonra, ben o dönemde bu sisteme baktım, ya arkadaş diyor ki: "Sen bana 50 bin lira ver." E, "Ayda da bin lira, iki bin lira ver." E, "Ben sana on sekiz ay sonra ev vereceğim, elli ay sonra ev vereceğim." Ya, ev fiyatlarına bakıyorsun, maliyete bakıyorsun, böyle bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değil. Bir kamu otoritesi bunu görüyor, eninde sonunda bu şirketlerin batacağını görüyor, birilerinin mağdur olacağını görüyor ve izliyor. Açıkça söyleyeyim: Bu, Titan saadet zinciridir arkadaşlar, altın günü meselesi gibidir. Titan saadet zincirinde ne olur? Meseleye ilk girenlere şöyle bir parmak bal çalınır; 10 bin lirayla girdin, 50 bin lira kazandın ve bu yankı etkisi yaratır yurttaşlarımızda. "Abi, ben girdim, 10 bin lira verdim, 50 bin lira aldım, çıktım." Ne olur? Eşine, dostuna, akrabasına söyler: "Hadi sen de gir." Ne olur? Birileri daha girer, daha çok insan girer. İlk girenler parayı alırlar ama ne zamanki bir söylenti çıkar veya şirket parayı hortumlar içerinden, bir bakılır ki sistem çökmüş ve sadet zincirinin gerisinde kalan herkes bu sistemin altında kalır. Bu noktada devlet nerede arkadaşlar, nerede devlet nerede arkadaşlar, nerede devlet? Ne yaptı devlet? Hiçbir şey yapmadı.

Peki, bu maddeyle ilgili buraya etki analizi göndermişsiniz. Değerli Vekilim, siz mi hazırladınız etki analizini bilmiyorum, baktınız mı etki analizine? Bir bakın, ne diyor etki analizinde? Etki analizi yok; sıfır, sıfır lira.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Nasıl olabilir? Yeni bir düzenleme yapıyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok, etki analizi yok; hayır, varsa söyleyin. Kamuya bir yükü var mı bunun? Yok. Niye? 750 milyon lira varlığı var, bugünkü değerle 750 milyon lira varlığı var bunun. E? "Ben de 750 milyon lira ödeyeceğim." E, geri kalan 600 milyon lira ne yapacaksın? "Ödemeyeceğim." diyor.

İkincisi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz burada mıydınız bilmiyorum, TMSF Başkanımız detaylı bir hesap yaptı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değil efendim, burada etki analizi sıfır. Bugünkü değere göre varlığı indirgemişler -bu, tahsil edebilecekleri varlıklar, gayrimenkuller, arabalar, şunlar bunlar- hepsini bugünkü değere indirgemişler; bunları bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl içinde haczedecekler. Sonuç olarak, devlet bugünkü 750 milyon liradan en az 750 milyon lira kadar varlığı alacak; aynı bankalarda olduğu gibi, bilirsiniz, yani bankalarda batmıştı, daha sonradan varlıklar haczedilmişti. Sonuç olarak, bu 750 milyon lira karşılığında 750 milyon lirayı devlet bugün alıyor, kenara koyuyor yani haczedecek, koyacak; bugünkü değerle değerler elbette oluşacak. Sonuçta, devlet diyor ki: "Ey yurttaşlarım, 50 bin kişi, sizin basmanıza sebebiyet verdim ama ben bununla ilişkili beş kuruş sorumluluk almıyorum." Hak mıdır bu Abdullah Bey, adalet midir? Sorumluluğumuz var, başta sizin sorumluluğunuz var, bizim de milletin vekilleri olarak sorumluluğumuz var; biz çağrıyı yapmışız, siz yapmamışsınız. E, hadi, bizim az sorumluluğumuz var, sizin çok sorumluluğunuz; hadi, ortak sorumluluk diyelim buna. Ama diyorsunuz ki: "Arkadaş, tamam, hemen ödüyorsun ama bu parayı alacaksın, misliyle alacaksın." Ve kamu olarak beş kuruş yük yüklenmiyorsun burada, bu kabul edilemez. Bak, bunlar zengin insanlar olsalar derim ki: "Arkadaş, ya, ne var? Bir kumara girmiş kaybetmiş, varlığı da var, 10 lira varlığı var, 2 lirasını kaybetmiş. Kendi düşen ağlamaz arkadaş."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlarsak...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlarım, bunlar umut için bu işe girmiş, çoğu asgari ücretle çalışan yurttaşlarımız yani umudunu buraya bağlamış. Abdullah Bey, bakın, gelin, götüreyim sizi; içeride "Evim" mağduru 7-8 arkadaşımız burada, görüştünüz mü bilmiyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Gördüm, görüştük, fazlasıyla görüştük.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, diyor ki: "Ya, ben evladımın geleceği için, başımı sokacak bir evi almak için bu sisteme girdim. Ya, faiz de istemediğim için bu sisteme girdim." E, şimdi, siz bu insanları mağdur etmişsiniz, denetlememişsiniz, şimdi, diyorsunuz ki şöyle bir şey var önümüzde tablo olarak: "Ben 1 milyar 400 milyonun 700 milyonunu öderim." Bu kabul edilemez; bu bir.

İkincisi: 1 milyar 400 milyon, o zaman, efendim, 200 milyon, 300 milyon dolardı yatırdıklarında. Şimdi, gelmiş, dolar fırlamış; altın bazında baksanız, dolar bazında baksanız, yarı yarıyanın altına düşmüş. Yani yatırılan paranın dörtte 1'ini ödüyorsunuz, dörtte 1'ini. Aynı zamanda şunu da söyleyeyim: Arkadaşlarımız girdiğinde ev fiyatları 200 bin liraydı, 250 bin liraydı, ya, şimdi, gidin, 1 milyon liranın altında ev yok. Sen 200 bin liraya girmiş bir yurttaşımıza 100 bin lira para vereceksin; o zaman 200 bin liraya evi alabiliyordu, şimdi evin balkonunu alamaz 100 bin liraya, balkonunu alamaz, Abdullah Bey, balkonunu alamaz. Sen bu yurttaşımızın umudunu çalıyorsun, siz çalmışsınız; siz yasal düzenlemeyi yapmayarak çalmışsınız, onu söylüyorum; düzenlemeyerek, denetlemeyerek çalmışsınız. Bürokrasiyi de suçluyorum, yürütmeyi de suçluyorum bu anlamda.

O açıdan, yapılması gereken bu mağduriyetleri gidermektir. Mademki sorumluluğu var, kamunun da elini taşın altına koyması gerekir. Ya, şuradan, iki ay önce müteahhitlere -arkadaş, müteahhitler "Yandım anam." dedi, hepinize lobi yaptı, hepiniz burada canhıraş çaba gösterdiniz- 10 milyar lira fark verdiniz, 10 milyar TL, 10 milyar TL! Bin kişi yoktur müteahhit, 300 kişi, 500 kişi. Ya, şurada 50 bin yurttaşımız var; kamu 300 milyon lira, 400 milyon lira para koyacak, mağduriyet giderilecek "Yok." diyorsunuz ya. Birkaç yüz müteahhide -lobi yapıyorlar etrafınızda- 10 milyar lira destek veriyorsunuz; şurada, 50 bin yurttaşımızın, gariban yurttaşımızın mağduriyetlerine 300 milyon lira, 500 milyon lira para ayırmıyorsunuz. Yani bu açıdan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlarsanız... İki buçuk dakika aştınız sürenizi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, önemli bir düzenleme, bir iki dakikaya toparlıyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun, hemen toparlarsanız sevinirim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu açıdan, mutlaka, kamu sorumluysa, sonuç olarak bu soygun düzenine sessiz kaldıysa, yol verdiyse, iyi niyetle veya kötü niyetle görevi ihmal, hatta suça ortaklık çerçevesinde söylüyorum, bakın, bu anlamda, burada kamu mutlaka sorumluluğunu almalı ve bu mağduriyetler mutlaka giderilmeli.

İkinci söyleyeceğim şey de -son bir dakikada şunu söyleyeyim Başkan- Abdullah Bey, şu konuda da sizi uyarıyorum: Sistemde 300 bin kişi daha var, 300 bin kişi; 50 bin mağdur var. Bu enflasyonist düzen devam ettiği sürece, bu inşaat maliyetlerinin fırlaması devam ettiği sürece önümüzdeki aylarda veya yıllarda yüz binlerce mağdur daha görebiliriz. Hâlâ birilerine umut satılıyor, ya, deniliyor ki: "200, 300 bin lira yatır, ben sana ev vereceğim." Ya, arkadaş, ev maliyetlerinden haberiniz yok mu sizin ya? "200, 300 bin liraya ev vereceğim." diye umut satılmasına nasıl hâlâ yol veriyor TMSF? "TMSF" demeyeyim, pardon, TMSF'nin ilgisi yok artık. Siz nasıl yol veriyorsunuz buna ya? SPK nasıl buna yol veriyor arkadaş? Nasıl yol veriyorsunuz ya? Hâlâ bu umut satılıyor. Bir evin 1 metrekare maliyeti 10 bin lirayı, 12 bin lirayı geçmiş durumda "300 bin liraya 100 metrekare ev vereceğim." Nasıl vereceksin? 100 metrekare evin maliyeti 1 milyon liraya ulaşmış. Bu umudun satılmasına hâlâ siz yol veriyorsunuz. Bu şirketler de -hani, o madde geçmediği için söylüyorum- eninde sonunda batacaklar, batacaklar; hâlâ umut satılıyor ve devlet burada regüle etmiyor.

O açıdan, sizi hassaten vicdana, adalete çağırıyorum. Bu mağdurların mağduriyetlerini giderelim ve yeni mağdurların yaratılmaması için de sistemi gerçekten ya tasfiye yoluna gidelim ya da onları regüle edelim ve bu anlamda yeni mağduriyetlerin yaratılmamasını sağlayalım diyorum arkadaşlar.