| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren'in yaptığı sunuma ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 07 .04.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle sunum için teşekkürler, gerçekten kapsamlı bir sunum olmuş.
Tabii, burada, kurumu aşan bir tartışma yapmak istemiyorum çünkü bazı eleştirilerimiz var ve bunlar kesinlikle kurumla ilgili değil, tamamen siyasi iktidarla ve Türkiye'deki yaklaşımla ilgili. O anlamıyla muhatap olmadığınız için bunları en azından kurumunuza yöneltmiyoruz. Fakat ben iki şeyi öğrenmek istiyorum: Birincisi, bu kurum neden Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde olan bir kurum? Çünkü anladığım kadarıyla, aslında, kültürü ve turizmi aşan, çok daha stratejik, çok yönlü işlevleri olan bir kurum yani burs dağıtmaktan tutalım da işte, Türkçe'nin öğrenilmesine, eğitim programlarından tutalım da hukuki desteğe kadar ya da diasporadan Türkiye'ye gelenlerin Türkiye'deki yasal mevzuatlarındaki kolaylaştırmaya kadar çok stratejik kapsamlı bir kurum ama Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde. Bunun bir handikap olduğunu düşünüyor musunuz ya da niye böyle tercih edildi? Buna dair bir söz söylerseniz sevinirim.
İkincisi, Alevilere ilişkin, Alevilerle ve Süryanilerle buluştuğunuzu ifade ettiniz ama zaten kuruma yönelik çok temel, esaslı eleştirilerimiz var, örneğin -Türkiye'de yaşayan bir Kürt olarak ifade edeyim- Kürtler de bu akraba topluluklar içerisinde yer alıyor mu? Irak'taki Türkmenlere yönelik bir program var ama mesela Türkiye'de çok yaygın bir şekilde Kürtler yaşıyor, Kürtçe ana dilindeki temel sorunlar... Mesela, siz şeyi çok iyi anlattınız: Almanya'da yaşayan Türklerin özellikle ana dil problemi nedeniyle yani Almanca iyi konuşmamaları nedeniyle -kendi evlerinde Türkçe konuştukları için ya da Kürtçe konuştukları için- Alman okullarına gittiklerinde nasıl ötekileştirildiklerini, nasıl işte, daha alt kademe sınıflara alındıklarını, dışlandıklarını çok iyi ifade ettiniz. Benzer bir tablo Türkiye için de geçerli. Türkiye'de de işte, köyde doğup büyüyen -ben Muş milletvekiliyim- Kürt çocukları okula gidinceye kadar Kürtçe konuşuyorlar, okula gidince Türkçe bilmediği için dayak yiye yiye Türkçe öğreniyor sonra özel öğrenci statüsüne alınıyor; benzer bir şey var. Onun için özel olarak, Kürtler için ne yapıyorsunuz diye sormak isterim.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Günah!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Son bir şey de -siz biraz ifade ettiniz Sayın Başkan- yurt dışından gelen öğrencilere burs verme kriterlerinde "başarı" dediniz; bence bu önemli ama Balkanlar ve Kafkaslar için pozitif bir ayrımcılık olduğunu da yine ifade ettiniz. Bu pozitif ayrımcılığın hakkaniyetini ya da idari takdir yetkisini orada neye dayandırıyorsunuz? Çünkü bir muğlaklık doğuruyor kendi başına. Orasının içerisinde bir sınıflandırmayı nasıl yapıyorsunuz, onu da sormak isterim. Bu "akraba topluluğu" ifadesinin yasal çerçevesi nedir? Mesela kimdir bizim akraba topluluğumuz, kimlerden oluşur? Kime akraba diyoruz, kime demiyoruz? Aynı coğrafyayı paylaştığımız insanlar akraba mı, yoksa aynı dili konuştuklarımız mı akraba?
Bu sorulara en azından kurum adına bir iki söz söylenirse sevinirim.
Teşekkür ederim.