KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bir soruyla başlamak istiyorum: Ruanda'ya olan ihracat kalemlerimizin oranını ne oluşturuyor, hangi alanlarda ihracat yapıyoruz? Anlaşma çoklu kapsamlı ama bizim parti olarak asıl eleştirimiz tarım ve deniz ürünleri konusundaki meseleye dair çünkü sonuçta, eğer siz ülkenizde herhangi bir malın ya da bir şeyin yoksulluğunu yaşıyorsanız, doğal olarak diğer ülkelerle ikili anlaşmalar yaparsınız ve bu ihtiyacınızı giderirsiniz. Örneğin Türkiye, doğal gaz kapasitesi bakımından kendi kaynaklarıyla geçinemeyecek bir ülkedir ve doğal olarak da bunu ithal etmesi gerekir ve bu anlamda ihracat anlaşması yapmasında bir sıkıntı yok fakat Türkiye gibi üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsim güneşli ve gerçek anlamda tarımsal yeterliliği olması açısından sürekli övündüğümüz, bize söylenilen, kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan bir ülkenin, bugün tarım ürünleri ve deniz ürünleri ithal eden bir ülke pozisyonuna gelmesi gerçekten izaha muhtaç bir durum. Bu konuda bir tartışma yürütmeye ihtiyaç var, özellikle hayvancılık başlığı için de bunu ifade edebiliriz. Ben, küçükbaş hayvancılığının da büyükbaş hayvancılığının da gelişmiş olduğu, en azından temel geçim kaynağı olduğu bir ilin vekiliyim ama ne yazık ki bu konuda yerel üretici desteklenmek yerine, kapasite artırımı yerine, gerçek anlamda o üretimin niteliğini arttırıp katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürmek yerine dışarıdan canlı hayvan ithalatı gibi yöntemlere başvuruldu, daha sonra et ithalatı yapıldı. Bütün bunların çok sorunlu olduğunu görmemiz gerekiyor. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye'de enflasyon almış başını gidiyor, ciddi bir gıda krizi var, ciddi bir gıda enflasyonu var. O "maydanoz" dediğimiz, hani kimsenin dönüp bakmadığı şey, 5 dalı yan yana gelmiş 5,25'ten market raflarında duruyor. Biz artık kendisine "maydanoz" değil, "sayın maydanoz" diye hitap etmeye başladık, o kadar değerli bir hâl aldı. Onun için, burada tarım politikasına dönük temel bir eleştiri yapmak gerekiyor, bunu özel olarak ifade etmemiz gerekiyor.

Bu anlamıyla, örneğin birçok ülkede kendi yerli üreticisini, çiftçisini desteklemek için devlet, aynı zamanda serbest piyasada düzenleyici bir rol de oynar. Yani diyelim ki fındıkta siz en büyük alıcıysanız devlet olarak, o zaman siz o fiyatı domine etmek için iyi bir taban fiyatı verirseniz, bu, aynı zamanda diğer alıcılar açısından da bir emsal oluşturur ama ne yazık ki bizim ülkemizde devlet en düşük fiyatı veriyor ve sonuçta insanlar mallarını ya tarlada çürütmek zorunda kalıyorlar ya depoya alıp, bekletip, stoklayıp "Ya, belki ürünün fiyatı yükselir ve biz elden satarız." gibi bir yönteme girmek zorunda kalıyorlar. Sonuçta üretici kazanamıyor, tüketici gıdayı pahalıya tüketiyor ve biz, gidip ta Ruanda'dan tarım ürünü ithal eder bir pozisyona geliyoruz ya da üç tarafı denizlerle kaplı bir ülke olarak balık ithal eden bir ülke hâline geliyoruz. Neden? Çünkü Marmara müsilajdan ölüyor, denizlerimiz kirlilikten ölüyor ve bu konuda alınmış doğru dürüst bir önlem yok. Ben, bunu temel bir eleştiri olarak ortaya koymak istiyorum.

Son olarak da anlaşmada dikkat çeken bir husus "geçici ithalat" diye bir tanım var. Şimdi, anlaşmaya göre bir şirket Ruanda'dan örneğin buğday getirdi ve buğdayı da işletti, un olarak sattı. Türkiye en büyük buğday ithalatçısı, yüzde 87'sini Rusya ve Ukrayna'dan alıyor ama en büyük buğday ihracatçısı da değil mi? Yanılıyorsam düzeltsin arkadaşlar. Şimdi, burada, tam da bu özel ihracat yapan firmalar lehine bir anlaşma olduğunu görüyoruz aslında. Yani ne demiş oluyor Bakanlık bize? Çok açık ve net diyor ki: "Bir tane un satıcısına, un ihracatçısına ben Türkiye'deki buğday üreticisinden buğday sağlamak zorunda değilim çünkü Türkiye'de girdi maliyetleri çok yüksek. Onun yerine, Ruanda'dan ucuz buğday getireceğim, siz de onu una çevireceksiniz, ihracat yapacaksınız; böylece bizim totalde ihracat miktarımız artmış olacak." gibi bir şeye gidiyor ama sonuçta ne oluyor? Yerli üretici üretimden vazgeçme noktasına geliyor. Neden? Çünkü siz yerli üreticinin elindeki ürünü ya düşük ücretle alıyorsunuz ya almıyorsunuz ya da en nihayetinde mevcut enflasyon koşullarında çiftçiyi ekemez hâle getiriyorsunuz ki benim ilimde birçok insan geçen yılki kuraklıktan dolayı mağdurdu, bu yılsa artan gübre fiyatlarından dolayı kimse doğru dürüst ekmek istemedi. Hâlihazırda da bir destek planı açıklanmadığı için özellikle "baharlık" dediğimiz dönemdeki ekimler yapılmadı. Bunun büyük bir sorun olduğunun, tabii ki bu anlaşmaya dair değil ama yapısal anlamda buna dönük bir önlem alınması gerektiğinin özel olarak altını çizip muhalefet şerhimiz olduğunu ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.