KOMİSYON KONUŞMASI

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, çok saygıdeğer Barolar Birliği Başkanım, baro başkanlarım; keşke bu kanun teklifi gelmeden önce gruplar, Barolar Birliği Başkanı, barolar, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı temsilcileriyle hep beraber üzerinde çalışılsaydı ama maalesef kanun yapma tekniğiniz böyle "Yazdım, çizdim, getirdim, Komisyondan geçti; Genel Kurula Allah kerim."

Ben 3 ana başlıkta konuşmak istiyorum, özellikle, birincisi, Anayasa'ya aykırılık. Çok kısa kısa... Memurlar zaten daha önce de bir yıla kadar ücretsiz izin alarak stajlarını yapıyorlardı. Madde 1'deki 2 fıkraya baktığımız zaman aslında buradaki maddenin muradının özel sektörde çalışan hukuk fakültesi mezunlarının çalışırken staj yapmalarını sağlamak. Kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunları ile özel sektörde ücretli çalışan hukuk fakültesi mezunları arasında burada eşitliğe aykırı, Anayasa'ya aykırı bir durum var; bu birincisi.

İkincisi, bence burada teklif sahipleri çok ciddi bir hata yapmışlar, bu hatalarını da Komisyonda düzeltmemiz lazım. Bakın, konuşmamda adli yardımın ne olduğundan bahsedeceğim ama burada diyor ki 2'nci madde: "Yargı mercilerinin talebi üzerine yapılacak görevlendirmeler..." Siz bunu yazarsanız yargı mercilerinin talebi olmadan barolar ya da sistem adli yardımda avukat görevlendiremez. Bu da insanların hak arama özgürlüğüyle ilgili Anayasa 5, 36, 40 olmak üzere en az 3 maddesine birden aykırı; bunu düzeltmek gerekiyor. "Yargı mercilerinin talebi üzerine veya doğrudan barolara yapılan başvurular üzerine..." diyerek bunu düzeltirsiniz. Ha, bunu düzeltmezseniz zaten ortada dava açıldığı zaman bir adli yardım talebi olmadığı için adli yardım faslı da kapanacak, bizlerin tartışacak bir şeyi de kalmayacak.

Üçüncüsü, adli yardımda puantaj meselesi. Adli yardımda puantajı zaten Barolar Birliği bir yönetmelik şeklinde uyguluyordu ama şimdi, 56.915 avukat var İstanbul'da, 54.480'i 1 numaralıya, İstanbul Barosuna, gerçek baroya ait; 2 Numaralı Baroda 2.435 avukat meslektaşımız var. Eğer Barolar Birliğinin bugüne kadarki uyguladığı sisteme göre para dağıtılsa İstanbul 2 Nolu Barosuna yüzde 4,28 düşmesi gerekiyor, İstanbul Barosuna yüzde 95,72 düşecek ama böyle bir şekilde siz İstanbul 2 Numaralı Barosuna 5 kat daha fazla, yüzde 22,57'lik bir pay ayıracaksınız; bu da avukat sayıları anlamında, avukatlar anlamında eşitliğe aykırı. 3 noktada Anayasa'ya aykırılığı şerh etmek istiyorum.

Bunun dışında, birleştirme talebim var. Şimdi, Sayın Başkan, özellikle Komisyon Başkanı olarak gündemi siz belirliyorsunuz, Komisyon gündemine hâkim. Birleştirme talebinde -birazdan bahsedeceğim- birçok kanun teklifim var Avukatlık Kanunu'yla ilgili. 5 Nisanda, Avukatlar Günü'nde teklif sahipleri 5 maddeyi, bu kanun teklifini veriyor; 13 Nisanda biz bugün Komisyonda görüşüyoruz. İyi, görüşelim, bunda bir sıkıntı yok, kanun teklifi keşke doğru düzgün yazılsaydı ama bakın, şu an benim Komisyona arz ettiğim, sunduğum dilekçede bahsettiğim bazı kanun tekliflerinden bahsedeceğim. Bunların hangisine "Gereksiz." hangisine "Yapılmasın." diyorsanız ben hak vereceğim size. Mesela, (2/1113) avukatların adli tatilde askerlik yapabilmelerinin önünü açmamız; kötü mü bu? (2/1333) avukat unvan ve yetkilerini gasbedenlere karşı cezaların artırılması, bunun resen takip edilmesi; bunun neresi kötü, bunu gündeme almadınız. (2/2576) CMK müdafilerine verilecek ücretlerin asgari ücret tarifesine endekslenmesi; hâlâ Komisyonda bekliyor. (2/3716) "Haciz mahallerinde avukatlar ve icra memurlarına yapılan saldırıları önlemek için kolluk kuvveti bulundurulması." Bu da Komisyonda bekliyor.

(2/3977) Avukatla temsil edilmeyen idareye ait davalarda -yani yargılamada avukat yok- avukatlık ücreti takdir ediliyor. Bu, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey. Bu kanun teklifi güzel bir teklif, hâlâ bekliyor.

Avukat tabelalarının reklam vergisinden muafiyeti ya da baro başkanlarının protokolde yaşadığı çok ciddi bir sorun var. Kanun diyor ki: "Cumhuriyet başsavcısı ile baro başkanı aynı yerde durur." Ama bu araya bir şekilde rektörleri sokmuşlar, cumhuriyet başsavcısı ile baro başkanı arasında herhâlde İstanbul'da 15-20, diğer illerde 2'şer, 3'er, 5'er rektör oluyor. Bunun düzeltilmesiyle ilgili bir iki maddelik bir teklifim var, duruyor.

(2/4298) çoklu baroya son verilmesi teklifinden hiç bahsetmeyeceğim.

Ben ümit ediyorum ki gerçekten, avukatlık mesleğiyle ilgili önemli, gerçekten yapılması gereken bu teklifleri de gündeme alırsınız. Birleştirme talebimi tekrar ediyorum.

Şimdi gelelim geneli üzerine. Şimdi, benden önceki arkadaşlarımız, Komisyon üyelerimiz konuştu, teklif sahipleri ve AK PARTİ Grubu adına da arkadaşlarımız konuştu. Uzlaşıdan bahsediyoruz, bu kanun teklifleri de 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'yla ilgili, herkesi ilgilendiren savunmayla ilgili bir konu, bu kanun teklifi gelmeden önce keşke grupların görüşlerini alsanız, Barolar Birliğinin görüşünü alsanız, çok güzel bir şekilde, bu kanun metni yazılsa... Ha, uzlaşılamazsa istediğiniz metni getirin, uzlaşılırsa şurada bir saat içinde Komisyonda tartışıp Genel Kurula gönderelim. Ama bu da kaçırdığınız bir nokta var.

Değerli arkadaşlar, yargının 3 ayağı var; biri savunma mesleği. Hukuk ve adalet terazisinin sağlam, dürüst ve objektif dağıtabilmesi için yargının 3 ayağından her birinin, iddianın, savunmanın ve karar mekanizmasının birbirine eşit olması gerekiyor. Bu bağlamda, yargının 3 kurucu unsurundan biri olan -bence esas unsur- savunma ve savunmanın da avukatlar tarafından temsil edildiğini unutmamak gerekiyor. Diyoruz ki "Bugün için avukatlık mesleği tehdit altında." Bunu sadece ben söylemiyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, 5 Nisanda Türkiye Barolar Birliği ve tüm barolar aynı şeyi söyledi "Avukatlık mesleği tehdit altında. Avukatlar tehdit altında. Avukatlar şiddete uğruyor. Kadın avukatlar taciz ediliyor." Bununla ilgili ne yaptık? Geçen haftalarda burada görüştüğümüz Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa'da CMK 100'deki katalog suçlara kadına şiddeti ekledik, sağlık çalışanlarına şiddeti ekledik, TCK 5 anlamında yargı çalışanlarını da ekleyelim diye biz bir önerge verdik, reddettiniz. Avukatlık bu kadar kötü mü, savunma bu kadar kötü mü? Adalet avukatla sağlanır. Bir ülkede adalet yoksa o ülke, devlet artık bir suç örgütüdür, büyük organize bir suç örgütüdür. Adaleti sağlamak zorundayız.

Burada esas kaçırdığımız nokta şu: Avukatlar çağlar boyunca hak savunuculuğu yaptılar, hakkı savundular. Dört bin yıl önce bir kişinin diğerini savunmasıyla başladı avukatlık mesleği; onur mesleği olarak başladı, parasız yapıldı. Yüzyıllardır avukatlar insan haklarını savunuyor; kadın haklarını, çocuk haklarını, hayvan haklarını, doğa haklarını savunuyorlar, savunmaya da devam ediyorlar. İşte biz avukatları ve savunmayı ötekileştirirsek o zaman burada iktidarın savunmayı istemediği, savunma hakkını istemediği ve bu haksızlıkların devamını istediği anlamını çıkartırız.

Ben burada "Bu Komisyonda teknik iş yapılıyor." diye siyasi söylemde bulunmak istemiyorum ama yürütmeyi ve yasamayı kendine bağlayan iktidarın yargı bağımsızlığına son vererek yargı tarafsızlığına son vermesi, AKP'nin il ve ilçe başkanlıklarında avukatlık yapmış avukatların hâkim ve savcı olması onların da tarafsız ve objektif olmaması, artık bunun avukatlara da sirayet ettirme çabası gibi geliyor yaptıklarınız.

Çoklu baro... Çoklu baroyu çok tartışacağız daha çünkü Ankara 2 No'lu Barosunun da ben aynı fikirde olduğunu düşünüyorum, Sayın Başkanı buradaysa o da açıklayabilir. Siyasi mülahazaları bir yana bırakırsak, ben Ankara'daki tüm meslektaşlarımızın tek bir baro çatısı altında birleşmek istediğine inanıyorum, İstanbul'da da pek çok arkadaşımızın bunu istediğini bilmiyorum. Biz avukatlık mesleğinin içine siyaseti sokamayız çünkü her birimizin siyasi görüşü ne olursa olsun, hepimizin bir gün avukatlara ihtiyacımız olacak. İnsanlar siyasi görüşlerine göre avukat aramazlardı eskiden, şimdi belki iş bitirme için arıyorlar veya yargıda yandaş hâkim arıyorlar, bunu tenzih ediyorum ama insanlar işini iyi yapan avukatlara giderler. "A" görüşü olsun, "B" görüşü olsun; avukatlık mesleği için bu önemli değildir, hepimizin bir gün avukata ihtiyacı olacaktır. Yargı bağımsızlığında en son nokta avukatlık bağımsızlığıdır. Bunu da yok edersek Türkiye'de bir yargı bağımsızlığından artık bahsedemeyiz.

Bakın, staj nedir? Staj parasız yapılır. Hukuk fakültesinden hukukçu mezun olur. Hiç kimse bir hukuk fakültesi öğrencisine "Sen avukat olacaksın, bu fakülteye gir." diye söz vermez. Hukukçu olur; hâkim, savcı, avukat, kaymakam, bankalarda müfettişlik veya pek çok mesleği yapar bir hukukçu. Ama avukat olmak istiyorsa doğru düzgün, bilfiil, altı ay mahkemelerde, altı ay avukat yanında staj yapılması gerekiyor. Avukatlık mesleği stajda öğrenilir. Siz stajı naylon yaparsanız, avukatlık mesleğini bilmeden girerseniz mesleğe, elinize yüzünüze, gözünüze bulaştırırsınız, artık sadece ticari bir iş olarak görürsünüz. Ben -iki dönem baro başkanlığı yaptım; sanıyorum, sevgili Başkanım Ali Özkaya da baro başkanlığı yaptı- o ve buradaki Baro Başkanlarımız da stajyerlerimizi en iyi şekilde eğitmek için çırpınıyoruz; staj eğitim dersleri, seminerler, konferanslar ve onlara yönelik çalışmalarla ve stajı da günbegün takip ederek. Neden? İyi avukat olsunlar ve avukatlık mesleğinin saygınlığı artsın diye.

Şimdi, fiilen çalışmasıyla ilgili olarak... Fiilen çalıştığı iş avukatlığa engel olmayacaksa özel sektörde çalışan insanlar avukatlık yapacak. Kim bunlar? Fiilen çalışması avukatlığa engel olmayacak bana bir meslek söyleyin. Eczaneler mi? Mesul müdüre bırakarak avukatlık stajı belki yapabilir. Doktorlar mı, diş hekimleri mi? Yani kendi işi olan, parası olan kişiler, yurdumun gariban insanları yerine yine staj yapacaklar. 2.500 civarında hukuk fakültesi mezunu devlet memuru var. Bunların amacı hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukatlık stajı yapıp kamuda avukat olmak. Bu kanun onlara bir şey getirmiyor ama ne yapılabilirdi? Avukatlık stajının ilk altı ayı -Yazı İşleri Müdürlüğünün- Adli Yargı Komisyonunun emrinde yapılır. O 2.500 personeli Adli Yargı Komisyonu emrine aynı maaşla veya yarı maaşla gönderirseniz adliyede altı ay çalışırlar, adliyeyi görürler, Yazı İşlerine yardımcı olurlar, savcılığa yardımcı olurlar, cezaevine yardımcı olurlar; diğer altı ayında da kamu avukatlarının yanında staj yaparlar -alın size- bu sorun da ortadan kalkardı. Ha, ben, burada, gerçekten de hem maaş alacak hem avukatlık stajını naylon yapacak hem kamuda hem özel sektörde çalışan hukuk fakültesi mezunlarına karşıyım. Avukatlık böyle bir şey değil; avukatlığı ya adam gibi öğreneceksiniz, adam gibi yapacaksınız -burada yalnız eril bir söylem olmasın, düzelteyim- insan gibi öğreneceksiniz, insan gibi yapacaksınız, yoksa da hiç yapmayacaksınız.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Avukatlık, artık, tarihî bir meslek hâline geliyor.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Peki, şunu -Çalışma Bakanlığı temsilcisi burada- düşündünüz mü? Başka yerde çalışıyor, SGK'li olarak oraya bildiriliyor ama gidiyor adliyede ya da -hadi adliyeyi geçtim- bir avukat yanında çalışıyor; bu, SGK anlamında sahte sigortalılıktır. Adamlar bunu yapınca gidip ağır cezada yargılanıyorlar, siz bunu kanun yoluyla yaptırmaya çalışıyorsunuz. Bu kanunun geri çekilmesi, Barolar Birliği ve barolarla tekrar yapılması gerekiyor.

Teknik olarak devam ediyoruz Sayın Başkan. Bu kanunun en sakat noktası stajsa daha da sakatı adli yardım. Burada Baro Başkanlarımız var, sorun size anlatsınlar. Eşinden dayak yemiş, boşanma davası açacak; nafakasını almak isteyen, çocuğuna süt alamayacak kadın arkadaşlarımız barolara geliyor, avukat istiyorlar. Cebinde avukat tutacak parası yok. Ne yapıyor baro? Gerekli şartları varsa -fakirse, gayrimenkulü yoksa, çalışmıyorsa, geliri yoksa- ona ücretsiz bir avukat tayin ediyor. Ama siz bu kanundaki değişikliği getirdiğiniz zaman yargı mercilerinden avukat istenecek, yargı mercisi istemezse barolar avukat atayamaz. Bakın, bu yeni kanundur, son kanundur; özel kanun, özel maddedir. Ve siz vatandaşa diyeceksiniz ki: "Git, davanı aç, ondan sonra adli müzaheret iste, adli müzaheret kararı verilsin, ondan sonra sana barolar avukat tayin etsin." Ne olacak? Yeni HMK sistemini düşünün, delillerini dava dilekçesinde göstermeyen herhangi bir davacının dava kazanma imkânı var mı? Yok. Kıymayın, yapmayın; bunu düzeltin.

Ve özellikle getiriyorsunuz barolarla ilgili olarak, puantaj sistemini de bozarak 2 Numaralı İstanbul Barosuna bir ayrıcalık yapmak istiyorsunuz. Ya, her baroya para verin, her baronun asgari ihtiyaçlarını karşılayın, kimse buna bir şey demez ama işte "Vatandaş oraya gitsin, oradaki avukatlar 5 kat daha fazla iş alsın -2 numaralı barolardan bahsediyorum- ve biz de kendi -tırnak içinde söylüyorum- 'yandaş' avukatlarımıza buradan bir rant aktaralım; hem buraya, 2 numaralı barolara avukat sağlayalım hem de vatandaşın ayağı buraya alışsın." diyorsanız bu yanlış. Savunmayı bölmeyin ama tabii, iktidar değişikliğinde bu da düzelecek.

Sayın Başkan, bu kanun teklifi yapılmadan önce, bu teklif buraya gelmeden önce yapılacak birçok şey var. Avukatlara şiddetin önlenmesi gerekiyor; kadın avukatlara -kamuoyuna yansımayan- tacizin önlenmesi gerekiyor; kontrolsüz açılan, yetersiz, iyi eğitim vermeyen hukuk fakültelerinin kapatılması gerekiyor. Yılda 20 bin hukuk fakültesi mezunu var, yılda yaklaşık 20 bin civarında yeni avukat geliyor. Şu an 160 bin avukat var ve her sene 20 bin, 20 bin civarında artacak.

Avukatlık mesleğinin ekonomik sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Demin de bahsettim, CMK gereğince atanan mecburi müdafilere... Ki adil yargılanma hakkı anlamında, CMK kapsamında yapılan en güzel iş bu mecburi müdafiliktir. Bu, Adalet Bakanı Seyfi Oktay zamanında getirilmiştir ve şu anda da elimizden geldiğince en iyi şekilde uygulanıyor. Uygulayanlar bu konuda, gerçekten, adil yargılanmaya katkı sağlıyor. Adalet Bakanlığının Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü var. CMK'nin mağdurlara da teşmil edilmesi ve ücretlerinin de avukatlık asgari ücret tarifesine endekslenmesi gerekiyor.

Kamu avukatlarıyla ilgili de şöyle bir şey söyleyelim: Bakın, 3600 ek gösterge konuşuluyor. Kamu avukatları milyonluk davalara imza atıyorlar ama 3600 ek gösterge bile almıyorlar. Kamu avukatlarına, kıdemlerine göre, hâkim ve savcılara verilen ek göstergelerin verilmesi gerekiyor.

Ayrıca, çok önemli bir sorun: Adliyeler hâkim ve savcılar gibi avukatların da çalışma mekânıdır, iş yeridir. Hâkim, savcı ve adliye personelinden alınmayan otopark paralarının avukatlardan istenmesini... Hatta bununla ilgili olarak 5 Nisan Avukatlar Günü'nde Mersin'de diğer barolara birer yazı gönderildi Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürlüğünden; esefle kınıyorum. Avukatların Avukatlar Günü'nü kutlamayı böyle beceren Adalet Bakanlığını da buradan kınıyorum, kınamamı iletiyorum.

Bir sorun da şu: Cezaevi kampüslerine avukat araçları alınmıyor -Tarsus Cezaevi kampüsü, Silivri, Diyarbakır- ve burada avukatlar ring araçlarına biniyor, belki hasım tarafla aynı araca binmeye zorlanıyor; siz, avukatları böyle küçümsemeyin.

Bir örnek vereyim, kapatayım: Bakın, 15 Temmuzda o hain, alçak, haysiyetsiz, şerefsiz FETÖ terör örgütü tarafından darbe girişimi yapılmadan bir gün önce o FETÖ'cü alçaklar ne kadar mağrurdu? O polisleri, o hâkimleri, o savcıları Ergenekon, Balyoz kumpaslarında yaptıkları alçaklıklarla gurur duyuyorlardı; o namussuzlar aldıkları bu güçle darbe yapmaya kalktılar. Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türkiye Cumhuriyeti'nin halkına, yurttaşlarına askerî darbeyle; bu iyiliklere, onları okutan, onları bugüne getiren bu ülkeye bu şekilde karşılık verdiler ve darbeden sonra, ertesi gün gözaltına alındıklarında "Avukat istiyorum." diye ağlıyorlardı. Allah onların belalarını verdi, daha da versin diyorum.

Son sözüm: Avukatlık mesleğine doğru düzgün bir şeyler yapalım. Siz, Sayın Cahit Özkan, avukatlık mesleğinin katili olarak değil, avukatlık mesleğini katleden olarak değil, avukatlık mesleğine katkıda bulunan birisi olarak tarihe geçin ki biz de Ergenekon ve Balyoz davalarındaki avukatlığınızı unutalım.

Teşekkür ediyorum.