KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.

Şimdi, en son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim de kimse başka özel bir beklenti içinde olmasın, "Ne demek istiyoruz?" diye. Bu çalışma, bu madde iyi niyetli değil; bir defa bunu kabul edelim. Eğer, iyi niyetli olsaydı nalıncı keseri gibi sadece iki baroya yontan bir madde olarak buraya getirilmezdi. Hukukta iyi niyetin olmadığı yerde aslında hiçbir şey konuşulmaz, bunu hepiniz bilirsiniz. Hukukun temeli önce iyi niyettir, suiniyetle yapılan hiçbir şey de çoğu zaman korunabilir değildir. Bu çalışmayı getiren arkadaşlarımız da bunu doğru düzgün anlatamadılar.

Dün, burada, Barolar Birliği Başkanı çok somut rakamlarla anlattı, dedi ki: "İstanbul ikinci baro -örnek verdi- içindeki toplam avukat sayısına baktığınız zaman normal tanımlaması itibarıyla 800 bin nüfusa hitap edebilir. Şu anda aldığı paranın 4 katını almasıyla ilgili bir teklif getirirken onun 1,5 katı daha fazla baro üyesi barındıran ve nüfus itibarıyla da 2-3 katı olan illerin bile 2-2,5 katı parayı İstanbul ikinci barosuna teslim edeceksiniz." Çıtınız çıkmadı, izlediniz burada. Bu Anayasa'nın 10'uncu maddesi sizinle ilgili değil mi arkadaşlar? Aklınıza eseni yapıyorsunuz. Mesela içinizden birisi çıkıyor, diyor ki: "Atatürk Havalimanını millet bahçesi yapacağız." Kimseye sormadan pistini kırıyor, hukuk tanımıyor, milletin malına zarar veriyor. Artık geleneksel hâle getirdiğiniz bir tanımınız var: Hukuku ayak bağı olarak algılama. Dün burada örnek de verdim, bürokratların kafasında sandalye kırmayı bile siz kendi normal işleyişiniz olarak kabul ediyorsunuz.

Aslında dünyada örneği olmayan, hiçbir tanımı bulunmayan, bu Anayasa'nın 135'inci maddesine aykırı olarak getirdiğiniz ikinci baro dayatmasına, sanıyorum kendi Genel Başkanınıza da mahcup olduğunuzdan dolayı don biçmeye çalışıyorsunuz. Dün burada söyledim, bu çocuk prematüre. Bu çocuğu halkı birbirine düşürecek bir çocuk olmaya getiriyorsunuz artık yavaş yavaş. Adliye kapılarında "A barosu mu, B barosu mu?" "Hangi barodan geldin?" diye bakacak hâkimlere neden oldunuz zaten ben size söyleyeyim. Şu anda kullanılan vekâletnamelerle hâkimlerin tüyleri diken diken olacak şekilde koltukta oturduklarını düşünüyorum. Dün, buradaki tedbir kararını, açıklanan tedbir kararını yazan hâkimin böyle bir ayrımdan etkilenmeyeceğini içinizden biri de söyleyemez. O hâkim de kötü niyetli, mesleki yetersizlik olamaz. İstanbul'a kadar gelecek, isterse hukuk fakültesinde kitabın üzerinde oturarak diploma almış olsun, böyle bir tedbir kararını, buradaki hâkim arkadaşlarımız bilir, hiçbir hâkim yazamaz. Bunu yazdıracak bir politik baskının olduğu ülkede siz bu ikinci baro dayatmasının altını doldurmak için Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı dayatmalarla da bizim karşımıza gelirseniz, biz size "İyi niyetlisiniz." diyemeyiz. Bunu izah edebilecek bir arkadaşımız yok burada, ne getirenler ne savunanlar, ne el kaldıracaklar. El kaldıracaklara benim söyleyeceğim şudur: Kaldırdığınız el ne anlama geliyor biliyor musunuz? İki baro arasındaki rekabet falan filan meselesinin ötesinde, bir barodan yardım alacak ve bir baronun faaliyetleriyle beraber hukuksal anlamda çözüm arayacak vatandaşların hakkına kan doğramaktır kardeşim ya, açıkça budur, açıkça budur. Vicdanınız el veriyorsa bu maddeyi savunun burada ya! Böyle bir madde mi olur ya! Bir baro, bir başka baronun 4 katı parayı alacak, ondan çok daha fazla nüfusa -ki koyduğunuz ölçüye rağmen- sahip Mersin gibi, Adana gibi, bilmem ne gibi yerlerde avukat sayısı itibarıyla da onun da 2 katını alacak. Ağabeyimize ne verelim başka? Bu ikinci barolar bizden ne istiyor? İsterlerse maaşımızın yarısını da onlara gönderelim; öyle bir yasa da yapalım, oraya gönderelim isterseniz. Ya, bu maddeyi getirmenin biraz yüz kızartması lazım ya! Biz yokuz, biz böyle bir uygulamanın içinde yokuz.

Tekrar ediyorum, bizim devriiktidarımızda bir gün gecikmeden bu maddeler de bu kanunlar da bu barolar da kaldırılacak kardeşim.