KOMİSYON KONUŞMASI

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Sayın Başkan, Değerli KİT Komisyonu üyesi arkadaşlarım, Sayıştayımızın değerli temsilcileri, diğer kurum, kuruluşlardan gelen temsilcilerimiz; Türkiye Petrollerinin Değerli Genel Müdürü ve yöneticileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, önemli bir kurumumuz, gerçekten göz bebeğimiz olan, herkesin de o şekilde başlayıp sonra da eksik ve noksanlarını sıraladığı bir kurumu denetliyoruz. Ben önce hepsine gerçekten teşekkür ediyorum. Bugüne kadar enerjiyle ilgili -ki en sıkıntılı olduğumuz konu enerji- bu sanayiye, her yere yansıyan ve pahalılığa da neden olan bir girdi. Dolayısıyla burada enerjiyi çok çeşitlendirip enerjinin her dalında muhakkak olmamız gerektiğini önemle bize ve devletimize, milletimize her dönemde hatırlatıyor. Bugün o savaşların çıkması, onların nedenleri ve o savaşlarda dünyanın nelerle karşılaştığını da görüyoruz. Ben Türkiye'nin bu zamana kadarki bütün Enerji Bakanlarına teşekkür etmek istiyorum. Sebebi şu: Dünyada olup bizde olmayan ve dünyada var olup da istifade edilen coğrafyalarda bizde de olmayan hiçbir enerji dalı yoktur ki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, AK PARTİ Hükûmeti ve Cumhurbaşkanımız buna el atmasın, Enerji Bakanlığı buna el atmasın. Baktığımız zaman sularından, kömüründen, jeotermalinden, diğer enerji sektörü rüzgârından, güneşinden ve Akkuyu'da yaptığımız nükleer enerjisine kadar bütün dünyadaki çeşitlerden istifade etmek istiyor ve bunlara da Allah'a şükür her yönüyle de başladık. Bu nedir? İşte Türkiye'nin dünyanın çektiği bu sıkıntıdaki bağımlılığını azaltabilme meselesi. Çok şükretmek istiyorum, şundan dolayı teşekkür etmek istiyorum: Bütün buna sebep olan ve o sebepten dolayı da bugün denizlerimizde bile bu dediğimiz, Cenab-ı Hakk'ın yer altına koyduğu ve bulmamız gerekip de istifade etmemiz gereken bu değerleri ve fosil yakıtları da bulmamıza sebebiyet veren bakanlıklarımız ve onların değerli çalışanlarına. İşte, bundan dolayı diyorum ki tenkit edilebilir, işleyişinde sıkıntılar olabilir ama bu derin denizlerdeki arama olayında bizim sadece birilerine havale edip ve hiçbir şey bulmadan gelip gittikleri bir deniz ticareti yapıyorlardı. Bazen kulelerden, bazen işte köprülerden geçişlerde kulelerinin söküldüğünü görürdük.

O yüzden de şunu samimiyetle konuşmak lazım: Gemiler nasıl alındı? Gemileri biz yapmadık, bizde değildi, onu dünya piyasalarında nasıl alınması gerekliyse öyle aldık. Onları da dolarla, euroyla almak zorundaydık, onunla aldık. Kredileri Türkiye bankalarından ve bankalar da diğer finans çevrelerinden bu şekilde tedarik etti, biz de onlardan alıp onlara da öyle ödemeler yapabildik. Efendim, bu çok yüksek faizle mi oldu, o tartışılabilir. Günün şartlarına, sizin ekonominizin durumuna göre bunlar tartışılır "Daha doğrusu olabilir miydi, daha eksiği var mıdır?" diye. Buna saygı duyarız ama bunları böyle yok sayarak şimdiki Filyos'taki genellikle de bizim Zonguldak milletvekillerimiz -diğerleri de tabii onlara çok duyarlıdır, en azından televizyonlarda görüyorlar- gidip gezdikleri gördükleri zaman ne kadar gururlandıklarını bundan ne kadar memnun olduklarını hem Türkiye'mize hem de Zonguldak'ımıza ne kadar ekonomik bir katkı sağlandığını biz yaşayarak görüyoruz. Genel müdürlerimizin, bakanlarımızın kendi evlerine gitmesinden daha fazla o bölgeye gelip oradaki o işleyişi takip ettiklerini görüyoruz çünkü bu çok teknik, çok önemli, dünyayla entegre çalışan bir sistem. Bizim bunda daha evvel deneyimimiz olmamıştı. İşte, böylelikle bu, hem yabancı şirketlerle hem de kendi elemanlarımızla, kendi birikimimizle sanayisini de, ekipmanlarını da yeni yeni üretebilmeye başladığımız bir hadise.

Bundan sonraki dönemlerde belki de biz bu teknolojileri başka dünya milletlerine, dünya devletlerine ihraç edeceğiz. Bu, çok önemli bir hadisedir. O yüzden de ben, bugün, buna emek veren bütün TPAO çalışanlarının hepsine, Enerji Bakanlığımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum. Dediğim gibi eksikler, noksanlar sayılabilir. Bir de dünyaya açık bir şirkettir. Siz bu kadar önemli şeyler yapacaksınız, dünyadan bu kadar borçlanabileceksiniz ve bunun hiçbir denetimi olmayacak, Sayıştay denetlemeyecek, dış denetimleri olmayacak! Bu, çok doğru bir anlayış da değildir. Dolayısıyla şunu da Sayıştay yapmaz tabii, yapamaz: Yerindelik denetimi Sayıştayın görevi de değildir. Efendim, şuradan şuraya nasıl gittim, buradan buraya nasıl geldiniz; bu, özel teknoloji isteyen bir olaydır. Zamanında bu olayları cereyan ettirebilmek için anında nereden tedarik edilebiliyorsa oradan o parçalar o olayda tedarik edilmek zorundadır ancak bunu o işin içerisinde olan, gören, o zahmete katlanan, bilen insanlar anlayabilir. Yoksa normal bir işleyiş gibi yani bir tekstil makinesinin bir şeyi oldu da "Bunu niye gidip işte Kapalı Çarşı'dan almadın veya şuradan almadın?" diye bir olay değildir.

Ve ben orada şunu gördüm, çok şükür ki böyle insanlarımız yetişmiş: Avrupa'nın en büyük şirketlerinde CEO'luk yapan ve bugün, bizim, orada bu vanalar ve ona benzer sistemlerin ki dünyada çok az şirketin ürettiği, belki de tek şirketin ürettiği şirkette CEO'luk yapan insanlarımız var onların başında, öyle yetişmiş insanlar var. Bu da bizde iftihara sebep veriyor, gururlanıyoruz bununla beraber. Orada şunu da gördüm: 2009'larda Azerbaycan ve o rafinerilere veya platformlara gittiğimiz zaman orada gördüğümüz ve orada yetişen, bizim Türkiye Petrollerinde çalışan arkadaşlarımız vardı, müdürlerimiz vardı, şimdi TPAO'dalar. Onlar oralarda yetişti, biz oraları da gördük, gittiğimiz incelemelerde görmüştük. Onlar şimdi TPAO genel müdür muavinleri işte, ona benzer kademelerinde görev yapıyor. Bu da bizim için iftihar edici bir şeydir. O yüzden daha iyi olacağı kanaatini taşıyorum, daha teknolojiyi en yüksek seviyede kullanacağız, yetişeceğiz, daha yerli olayları, parçaları üreteceğiz, o teknolojiyi de biz hemen hemen dünyada savunma sanayisinde olduğu gibi bu sanayide de yerine getireceğiz. Yeter ki el birliğiyle eksiğimizi, noksanımızı birlikte tamamlayarak bu olaya bu gözle bakalım.

Faiz hadiseleri veya ona benzer hadiseleri dünyanın finansmanı, sizin ekonominizin durumu, oradaki borçlanma ihtimalini veya daha düşük faizlerle borçlanmayı gerektirir. E, keşke hepimiz çok arzu ederiz, dünya da bunu arzu eder, ona doğru gidiyor. Yoksa faiz iyi bir şey olsa herkes faizi yüzde 50'ye, 60'a çıkarır. Herkes faizini yüzde 1'lerde, 2'lerde tutmaya çalışıyor dünyadaki ekonomilerde. Biz de ona doğru inşallah... Dediğim gibi bu zenginliklerimiz ortaya çıkarsa ona doğru gitmeyi arzu ederiz, faizi de hiç arzu etmeyiz, ekonomiyi bozan hadiselerden bir tanesidir diyorum ve ben bu toplantının da hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Tekrar Genel Müdürümüzü ve onun çalışanlarını, Enerji Bakanlığını ve diğer kurumları da tebrik ediyorum.

Teşekkür ediyorum. Sağ olun Sayın Başkan.