KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tamam Başkanım.

Tabii, Türkiye'nin en önemli kuruluşlarından bahsediyoruz. Bundan önce kıyı işletmelerini denetledik, şimdi limanları denetliyoruz. Maalesef, Türkiye'nin elinde şu an kalan limanlar bir elin parmakları kadar işte, İstanbul Sarayburnu, Çanakkale Kabatepe, Çanakkale Gökçeada, İstanbul Kuruçeşme yani kala kala elimizde 5 tane liman kalmış. Tabii, kamuoyu günlerce bu özelleştirmeyi konuştu yani daha süresinin bitmesine en yakın 2027 yılında dolacak olan Hopa Limanı, biz şu an 2022 yılındayız, beş yıl var. Her birinin tarihi -işte ticarette temel bir kural var- teneşir vaat yani kırk yılın, elli yılın üzerindeki süreler uzatılmış. Bunu anlamak mümkün değil. Şimdi, netice itibariyle sizin bir işletmeniz var... Yani bunun ticari terminolojide bir karşılığı yok. Süresi bitmeyen bir sözleşme var, bu süresi bitmeden uzatılan bir sözleşme var. Bir defa her şeyden önce işletme haklarının devrinden bahsediyoruz yani neticede burada mal sahibi devlet, malın sahibi kamu. E, ne olacak? Bunların bir taahhütleri var, vaatleri var. Diyorlar ki: "Biz bu limana şu şu yatırımları yapacağız. Limanın şu an kapasitesi 100 ise biz bunu 500'e çıkaracağız. Buna göre de işte gelirimizi artıracağız." Peki, sizin kurumunuz yani bu işleri izlemeyle görevli kurumunuz bunlara bakacak ki sözleşme tarihleri bitecek, bu işletme haklarını devrederken ortaya koydukları yatırım taahhütleri yerine gelmiş mi, gelmemiş mi? Biz daha bunu bile bilmiyoruz çünkü süresi dolmadı. Devamı... Peki, hadi uzattık diyelim. Uzatırken bunun şartlarında ne değişti? Yani bir yirmi yıl daha... Belki o işin sözleşmesinin bittiği anda bir başka yatırımcı gelip diyecek ki "Kardeşim, ben bu limana 100 lira değil, 500 lira veriyorum." Yani işin içinde bir kiracı varken yeni birinin buraya gelme şansı var mı? Yok. Yani hakikaten bunu -hani, bazen terminolojide karşılığı olmaz diyoruz ya faiz sebep enflasyon sonuç gibi- şu limanların sürelerinin uzatılmasıyla ilgili konuyu bana kimse anlatamaz. Buradaki, salondaki arkadaşlardan hakikaten şunun mantığını anlayan biri varsa biz de anlamaya çalışalım, öğrenmeye çalışalım yani ben bunun herhangi bir mantığı olduğunu anlayabilmiş değilim.

Şimdi, Sayın Genel Müdür, sizin bunları takip edecek bir biriminiz olması lazım. Siz ev sahibisiniz, malın sahibisiniz dolayısıyla bu limanların işletildiği süre içerisinde yapılacak yatırımları, istihdamları, teknolojik yatırımları takip edecek bir biriminiz var mı? Yani sizin bu biriminizin zaman zaman denetimler yaparak bunu raporlaması lazım.

Şimdi, buraya gelen arkadaşlara hakikaten herhangi bir şey söylemek istemiyorum ama şöyle CV'lere baktığım zaman Başkanım, kurumun içinden gelen arkadaş sayımız az mesela Kıyı Emniyeti Genel Müdürüne baktım, yıllardır kurumun içinde yetişmiş bir yere gelmiş; biz de hepimiz takdirlerle, övgülerle... Biz burada herkesi de yermiyoruz. Ha, yönetim başka bir şeydir, icraat başka bir şeydir. "Arkadaşlarımızın yönetim kabiliyeti çok yüksek, dolayısıyla altta teknik olmayan arkadaşların da Yönetim Kurulunda olmaması bu işi çözer." fikrine katılmıyorum. Niye katılmıyorum? Çünkü bunun tamamı... Şu an "liman" demek "yatırım" demektir, "teknik bir iş" demektir, başta "inşaat" demektir, bunun yanı sıra AR-GE'si, teknolojisi bir sürü... Yani sizin de yönetiminizde muhakkak bu işleri yapabilecek, izleyebilecek bilgi, birikim, deneyime sahip insanların Yönetim Kurulunda olmasının çok ciddi faydaları olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlarımızın şahsiyetlerine diyeceğimiz hiçbir şey yok. Kendi uzmanlık alanlarında belki de Türkiye'nin en iyileridir, dünyanın en iyileridir ama hizmet alanında yani ilgi duyduğu alana şöyle bir baktığımız zaman farklı alanlardan geldiklerini ben burada müşahede ediyorum. Onun için mümkün olduğunca Sayın Yönetim Kurulu Başkanının, bundan sonra özellikle bu tür istihdama yönelik faaliyetlerinde buna dikkat etmesini ve dikkatini bu konuya çekmek istiyorum. Netice itibariyle malın sahibi biziz ve bunları da takip etmek sizin göreviniz. Biraz önce Esin Hanım söyledi, yılda 1 kez verilecek raporu vermekten aciz olan insanların o yönetimde olmaması lazım yani yılda 1 tane rapor verecek. Bunu da oturup eğer hazırlayamamışsa bizim burada konuşabileceğimiz bir şey yok.

İşte, özelleştirmeye bazen niye karşı olduğumuzu söyleyeyim arkadaşlar, özelleştirilen kurumlardan bizim beklentimiz şu: Kapasitelerin artması, yatırımların yapılması, istihdamın artması; bu amaçla bu özelleştirmeleri yapıyoruz ama "bu kurumları gözden çıkarıyoruz" mantığı içerisinde yapılan özelleştirmelere karşı olduğumuzu buradan ifade etmek istiyoruz. Bu çerçevede bazen malın bedeli ve değeri olmaz, o kurum zarar bile etse onun sürekliliği esastır; işte, Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'ndeki limanda böyle bir şey. Diz boyu zarar etse bile, her dönem devlet bunu finanse etse bile yani tabii zarar etmesin hiçbirimiz istemeyiz... Ama işte "8 milyon sermayesini artırdık dolayısıyla bu sermaye yeterliliği de oluşmadı. Bir tane feribotu var, o da 1984 yılından beri gidiyor, geliyor. Senede de 300 sefer yapıyor..." Yani anlatış kabiliyetine göre "Ya burayı da bir an önce satalım da kurtulalım." gibi. Hani, öyle bir yönlendirme yapıyorsunuz ki filmin sonunda adam ölecek, aktris ölecek yani kahraman ölecek ya da araba çarpacak; adamın aklı başına gelecek. Şimdi Kıbrıs Limanı'nı bir ticari emtia olarak, ticari bir alan olarak görme şeyine düşmeyelim arkadaşlar. Yani bugün bizim özellikle Akdeniz'de -işte, yeni gemi aldık, bundan önce programda o da vardı, Akdeniz'e açılacağını söylüyoruz iki aya kadar- bu limanlarda nelerin olabileceğini... Tam tersine bu limanları özelleştirme kapsamından çıkarıp -hâlâ gündemde olduğunu söylüyorsunuz- gelecekte enerji üssü olarak düşündüğümüz Akdeniz'de enerji üssü limanı gibi -hani dedik ya Filyos'ta karaya çıkar, orada gerekli tesisler yapılır- bu amaçla kullanılacak bir liman olarak düşündüğünüz zaman, siz bunun karşılığına değer biçemezsiniz; öyle "3 milyon" "5 milyon" "7 milyon" "Finanse ettik, şu oldu, bu oldu..." bunların hiçbirinin anlamının olmadığını biz biliyoruz. Zaten Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Avrupa'ya aktarılması için Türkiye'nin üzerinden geçmekten başka çarelerinin olmadığını da biliyoruz. E, o zaman, demek ki ana istasyonun da Kıbrıs olduğunu düşünürsek Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bununla ilgili kararlar almış olsa dahi bağlı kuruluş olarak, ilgili kuruluş olarak kesinlikle bunun karşısında olmamız lazım stratejik olarak.

"Tavsiye kararı alalım." denilmişti, ben aynen katılıyorum. Özelleştirilmemesine yönelik tavsiye kararının alınmasında ben Komisyon olarak hayırlı bir iş yapacağımızı düşünüyorum.

Yine, buna paralel olarak, özellikle bu son dönemde yolcu taşımacılığı konusuna gelmek istiyoruz. Tabii, siz de liman işletiyorsunuz, işin öbür tarafı. Maalesef bizim denizlerimizde daha çok yük taşımacılığı ağırlıkta, yolcu taşımacılığı bizim Karadeniz'de yok denecek kadar az. Ona da nasıl bir katkınız olur, nasıl bir projeksiyonunuz olur bilmiyorum.

Şimdi, elinizde kala kala 4 tane liman kaldı. Dolayısıyla, peki, bundan sonrasına yönelik Sayın Genel Müdürüm, mesela bir yıl sonrası için, beş yıl sonrası için, on yıl sonrası için... Gerçi ilk teslim alacağınız limana şöyle bir ben bakayım da hani bu özelleştirmesinden bize devri en yakın 2047. Bilmiyorum Başkanım, senin torunların görebilir mi? 2047...

ATİLA SERTEL (İzmir) - Görür, görür...

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Görür mü? Torunları görür.

Yani buna göre bir -tabii, devlette süreklilik esas- projeksiyon olması lazım. Yani on yıl sonra...

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Siz de görebilirsiniz.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Buyurun Başkanım, efendim?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Sigara migara içmezsen Allah'ın izniyle görürsün sen de.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - "Ömür" dediğin ne ki ağabey? Bir su içim mesafesi kadar inşallah.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Evet, Sayın Yaşar, toparlayalım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum.

Yani biz sizin, tabii, faaliyetlerinizi burada inceliyoruz ama geleceğe dair düşüncelerinizi de duymak isteriz. Ne düşünüyorsunuz? Yani mesela on yıl sonra kurum nerede olur, yirmi yıl sonra nerede olur? Artık bugün, bildiğiniz gelişmiş ülkeler on yılını planlıyor, elli yılını, yüz yılını planlıyor. Bizim de muhakkak... Sizden sonrakilere geldikleri anda çiğnememeleri lazım gelen bir iz bırakmanız lazım. Hani -ben doğudan gelen bir milletvekiliyim- kar böyle çok yağdığı zaman önce birisi çiğner iz yapar. Sivas'ta da öyledir herhâlde değil mi? Kar çok yağınca bir iz yapılır, o izden çocuklar okula gider gelir. Sizin de bir iz yapmanız lazım ki on yıl sonra, yirmi yıl sonra, elli yıl sonra bu kurum nerede olur, nasıl olur? Bununla ilgili projeksiyonlarınız var mı? Tabii, benim bu söylediğim uzun metrajlı bir şey, kısa cevap vermenizi de beklemiyorum, bu söylediklerime yazılı cevap verebilirsiniz.

İkincisi: Yatırım izleme açısından özelleştirilen kurumlar var; bunlar, özelleştirilen kurumlar böyle tek tek hangi yatırımları yapacaklar, ne kadar zamanda yapacaklar, bizim gelirlerimiz neye endeksli; dolara mı endeksli, toplam kiraya mı endeksli? Bu projeksiyonu da yazılı olarak sizden istiyorum.

Aynı şekilde, bu işletme şirketlerinden borçlarını ödemeyenler var mı? Varsa bunlar kimler? Bunları da yazar gönderirseniz mutlu oluruz.

Personeliniz kalmamış zaten, sayısı 126'ya düşmüş. Hâlbuki buralar stratejik kurumlardır. Ben personelin sıfırlanmasıyla övünecek "Ya, iyi etmişsiniz." diyecek birisi değilim. Tam tersine, lütfen, bu denetimleri yapabilmeniz için ekibinizi güçlendirin, teknolojik olarak güçlendirin, teknik olarak güçlendirin, bilimsel olarak güçlendirin.

Ben bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyorum.