ESİN KARA (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Vakit biraz ilerledi, sabırlarınıza sığınarak ben de 2 konuya değinmek istiyorum Sayın Başkanım.

Burada konuştuklarımızı Sayın Genel Müdürüm, Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımız üzerlerine alınmasınlar ama hani, o dönemdeki sorumluları kimse onlara alınsınlar diye, ben de hakkaniyetle konuşmak istiyorum.

2019 yılının diğer bulgu ve önerilerinde, 3 no.lu öneride, evet, şirketin üst düzey yöneticileriyle, çalışanlarıyla yapılan iş akdiyle ilgili sıkıntılar olduğunu Sayıştayımız değerlendirmiş. İş Kanunu'nun 1'inci maddesi şudur: İşçi yani iş akdiyle çalışan kişi iş akdi olmadan çalıştırılamaz. Evet, Kanun gereğince iş akdi kurulmuş. İş Kanunu 24 ve 25'inci maddelerinde işçi tarafından haklı fesih, işveren tarafından haklı fesih hâllerini sayıyor. Ha, bunların, "haklı fesih"in anlamı şudur: Eğer, ben, iş akdini feshedersem sana tazminat, kıdem tazminatı ya da kanuni hakları belirli, şu şu şartlar oluşursa ödemem, şu şu şartlar oluşursa öderim. İşte, mesela, bir kadın çalışanın evlendikten itibaren bir yıl içerisinde iş akdini bozması, işten ayrılması onun kanuni haklarını doğurur, alabilir ama çalışan bir işçinizin iş yerinde kavga etmesi, patrona küfretmesi, herhangi bir arkadaşına huzuru bozacak bir harekette bulunması onun haksız sebeple işten ayrılmasına ve tazminat almamasına yol açar. Ben de Sayıştayın raporunu detaylı okurken bu yüksek makamdaki ya da Yönetim Kurulundaki ya da bürokrasideki bu arkadaşlarımızın haksız dahi olsalar ve bir gün bile kalsa istifa ettikleri zaman tazminat almalarını doğru bulmadım. Bu iş akdi, kurulan bu iş akdi, işveren olarak şahsınıza düşündüğünüz zaman... Ben de patronum, ben de bir işverenim, asla ve asla işçilerime böyle bir akit yapmam ki devletin parasını, 85 milyonun parasını düşünürsek böyle bir akdin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Başkanım, yine diğer bir konu; Gelir Vergisi Kanunu 61'nci maddede şunu belirtir, der ki: "İşveren tarafından çalışana hizmet karşılığında verilen para ve ayınlar ve parayla temsil edilebilen menfaatler ücrettir." Şimdi, 2020 yılının üst komisyona taşınan 1 ve 2 no.lu bulgularına baktığım zaman diyor ki: "Üst yöneticiler tarafından yapılan ve şirket tarafından karşılanan konaklama giderlerinin gelir vergisi matrahına eklenmemesi." Evet, üst düzey bir yöneticimiz bizi temsilen herhangi bir yerde görevlendirilirse, bir ay da iki ay da konaklasa konakladığı yer -kiradır vesairedir- bizim giderimizdir. Ama üst düzey yöneticiye bir konut tahsis ediliyorsa ya da bir otelde konaklaması daimî sağlanıyorsa bu ona verilen bir ücret geliridir ve onun ücret gelirinde yani maaş bordosu üzerinde değerlendirilir ve vergilendirilir. Burada, uygulamada hata oldu; muhtemelen ki düzeltilmiştir.

Yine, geliyorum, 3 no.lu bulguda diyor ki: "Ücret geliri yani Yönetim Kurulu üyeleri ücret nedeniyle gelir vergisi beyannamesi vermiş." Gelir vergisi beyannamesi, yine Gelir Vergisi Kanunu'nda açıklanıyor, diyor ki: Birden fazla işverenden ücret alanlar şu şu limitleri aşarsa şahısları adına gelir vergisi beyannamesi verirler ve şahsı adınadır bu. Ama nasıl bir şeyse şahsı adına yani Yönetim Kurulu üyesinin kendi şahsı adına da ödediği vergiyi kurum alıp giderleştirmiş. Sayıştay demiş ki: Arkadaş, sen bunu giderleştiremezsin. Bununla ilgili düzeltme yapıyor. Benim merak ettiğim şu: Kamu iktisadi teşekküllerimizde yani KİT'lerimizde mali müşavirimiz bulunmuyor mu? Mali müşavir olan arkadaş ücret gelirine nelerin girdiğini çok iyi bilir yani böyle bir hatayı serbest muhasebeci mali müşavir belgesini almış bir arkadaşımız yapmaz. O yüzden, ben şunu söylüyorum: KİT'lerde özellikle, kadrolarımızı kurarken birden fazla serbest muhasebeci mali müşavirin de muhasebe departmanında görevlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Muhtemelen ki bunlar düzeltilmiştir ama kurumumuzun daha iyi olması açısından bu açıklamalara gerek gördüm.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.