KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Değerli arkadaşlar, bugün hem sunumumuz hem de anlaşmalarımızı görüştükten sonra genel anlamda yapılan istişareler ve fikirler doğrultusunda ortaya konulan birtakım sözleri şimdi dile getirmek istiyorum, müsaadenizle.

Öncelikle, ben, Yavuz Bey'in Bakan Yardımcılığından Büyükelçi olarak atanmış olmasından dolayı son derece büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sadece benim hemşehrim olması hasebiyle değil -kendisinin kariyerini de eskiden tanıdığım için- Bakanlık göreviyle icrada bulunduğum dönem içerisinde benim de Yavuz Bey'le beraber çalışmak konusunda bir düşüncem olmuştu; o güne nasip değilmiş, daha sonra Komisyonda Komisyon Başkanı ve Bakan Yardımcısı olarak beraber çalışma ve birçok konuyu istişare etme imkânımız oldu. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Zagreb Büyükelçisi olarak, Hırvatistan nezdinde Zagreb Büyükelçisi olarak büyük başarılara imza atacağına adım gibi eminim. "Rabb'im öncelikle muvaffakiyetler versin, Allah utandırmasın." diye duada bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Utku Bey'in de veyahut başka bazı arkadaşların da ben burada olmadığım esnada Yunus Bey'in de bazı eleştirileri olmuş ve diğer bazı muhalefet üyesi arkadaşların büyükelçilik atamalarıyla alakalı eleştirileri olmuş. Büyükelçilik atamalarıyla ilgili eleştirilerinizin olması doğaldır, olabilir, bunları dile getirebilirsiniz. Ancak, gönül isterdi ki her Komisyon toplantımızda uzun saatler burada sabır içerisinde bizlerle beraber çalışan, zaman zaman burada gerginliklere çok olgun bir şekilde, taraf olmaksızın, hiçbir şekilde karışmaksızın, sorulan her soruya tarafsızca cevap vermek gayreti içerisinde olan Yavuz Bey için de atamasının içerisinde olduğu günün ertesinde bu olmasaydı. Bir hafta, iki hafta beklenirdi, nasılsa bir toplantımız daha olacak. Yavuz Bey'in de zaten bu noktada, diğer tüm büyükelçi atamalarıyla ilgili olduğu gibi sürecin işleyeceği bir süreç var, keşke o zaman olsaydı. Bugün olması -bu benim şahsi kanaatimdir- herhangi bir olumsuz kanıyla yapılmamış eleştirilerin nezaket açısından doğru olmadığını düşünüyorum; bu da benim düşüncem, bunu kayda geçirmiş olayım, özellikle dile getirmek istedim.

Ayrıca, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşta cereyan eden süreç içerisinde bir iki noktayı da özellikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri olarak ve aynı zamanda şu anda Dışişleri Komisyonu Başkanı olarak ifa ettiğim görevden dolayı kayıtlara geçirilmesi açısından önemli görüyorum.

Oligarklardan bahsedildi. Değerli arkadaşlar, herhâlde dikkatlerden kaçtı, NATO toplantısı öncesi, şu anda Rusya tarafından saldırı altında olan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst mercilerinin "savaş" olarak nitelediği ve bundan dolayı Montrö Anlaşması'nı uygulamak konusunda da uluslararası beyanda bulunduğumuz bir durumda Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Zelenski -NATO Zirvesi öncesi- Sayın Biden'ı yani Amerika Birleşik Devletleri Başkanını arayarak hepinizin de ismini iyi bildiği Abramoviç'le alakalı yaptırım uygulamamaları konusunda talepte bulundu ve aynen şunu söyledi: "Savaş sürecinin içerisindeki müzakereler konusunda bize desteği oluyor, bize yardımcı olabiliyor, herhangi bir yaptırım konulmamasını istiyoruz." dedi. Bunu Sayın Zelenski söyledi.

Bir diğer konuya gelecek olursak, özellikle "yaptırım fırsatçılığı" tarzındaki bir yaklaşım veyahut da o tarz bir düşüncenin Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından kabul edilemez ve gerçek dışı olduğunu düşünüyorum. AB yaptırımları... Biz ne zaman Avrupa Birliği üyesi olduk? Ben mi takip edemedim, kaçırdım, yoksa sadece bu tip bir zamanda mı gündeme geliyor bu konular? Avrupa Birliği açısından söylüyorum. Yaptığımız birçok görüşmede, uluslararası görüşmede -bizim de görüşmelerimiz oluyor, arayanlar oluyor, soranlar oluyor- herkes şunu söylüyor: "Siz Montrö'yle zaten en büyük adımı attınız. Duruşunuzu ortaya koydunuz." Nokta. Diğer konularda, bakın, NATO üyesi ülkeler, bizim NATO ittifakı içerisindeki ülkeler, Ukrayna'ya, bırakın savaşın öncesini, savaş zamanı "Nasıl bir silah, mühimmat, savunma sanayi yardımı yapacağız?" diye tartışırken, daha ortada herhangi bir şekilde bu sıcak çatışma yokken biz tüm dünyada kabul görmüş olan, başarısı kabul görmüş olan SİHA silah sistemlerimizi Ukrayna'ya sattık, beraber üretim yapıyoruz, teknoloji transferi yapıyoruz; bunu Türkiye Cumhuriyeti devleti yapıyor. Dolayısıyla biz onlardan on, yirmi, otuz adım öndeyiz.

Ha, Kamil Hocanın konuşmasında dile getirdiği konu... Değerli arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın, yirmi yıldır Rusya veya başka ülkelerden gelip de Avrupa Birliği ve Avrupa'nın içerisinde yatırım yapan insanlara "Nereden geldin, nereden getirdin, niye getirdin?" diye kimse bir şey sormadı ama bu paraların nereden, bu kaynakların nereden geldiğini net, açık şekilde herkes biliyordu. Kaldı ki bütün Komisyon heyeti üyelerimiz ve burada hakkı da teslim etmem gerekiyor, Paris'teki Ukrayna'yla ilgili özel oturumda yaptığımız toplantıda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi milletvekillerinin Türkiye'ye karşı ön yargılı, hatta ve hatta hakarete varan konuşmaları karşısında muhalefet partisini temsilen katılmış olan milletvekillerimiz ve bizler -ki Utku Bey oradaydı, çok da güzel bir konuşma yaptı- onlara gerekli çıkışı, dersi verdik. Ama tüm Avrupa Birliği ve tüm dünya, Güney Kıbrıs Rum kesimi üzerinden birtakım paraların Avrupa Birliğine ve dünyanın farklı yerlerine gittiğini bile bile... Hakkında belgeseller yapılmış yani gazeteciler böyle araştırmalar yapmış, belgeseller bulmuş, pasaportlar satılmış, bir sürü yolsuzluklar olmuş. Ha, bunu konuşan yok. Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum: Yanlış neredeyse yanlıştır, doğru neredeyse doğrudur. Ama Türkiye özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu noktada... Bakın, şu anda artık biz hangi görüşmelerin yapıldığını takip etmekte zorlanıyoruz. Avrupalı muhataplarımızın, Amerikalı muhataplarımızın veyahut da Uzak Doğu ve Orta Doğu'daki muhataplarımızın hepsi diyor ki: "Türkiye şu anda Cumhurbaşkanınızın önderliğinde ve nezdinde ve tabii ki de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm çalışmalarınızla beraber çok farklı bir noktada ayrışıyor pozitif anlamda." Çünkü hepimiz şunu bilelim: Bu savaşın sona ermesini sağlayacak iki unsur var: Rusya Federasyonu, Ukrayna; masaya oturup en üst seviyede bir araya gelmedikleri sürece maalesef bu insanlık namına felaket olan ve insanlık katliamı olan ölümler devam edecek. Biz bunu sonlandırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla buna ulaşmak için ne yapabiliyorsak hep beraber el birliğiyle mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekillerimiz tarafından veya sizlerden gündeme getirilecek başka bir husus olmadığı hasebiyle Dışişleri Komisyonumuzun 27'nci Yasama Dönemi Beşinci Yasama Yılı 6'ncı Toplantısını kapatıyorum.

Fakat Yavuz Bey, Komisyon olarak ilk ziyaretinizin yani Büyükelçi olarak ağırlayacağınız ilk heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu olması konusunda özellikle ilgi ve alakanızı -hassaten- rica ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI YAVUZ SELİM KIRAN - Başkanım, o zaman biz sözünüzü aldık.

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Biz sözümüzü verdik.

Teşekkür ediyoruz.